anısı var. Çünkü çocukluk kahra-
manımın boşalttığı yeri doldurdum.
İyi de sezon geçirmiştim. Benim tek
bir hatamvardı. Belki de taraftar-
lara kendimi çok iyi anlatamadım.
Oradaki bütün gerçeği en yalın ha-
liyle ArseneWenger biliyor. Çünkü
o dönemBarcelona, Real Madrid, AC
Milan, kulübün kapısını çaldılar.
ArseneWenger de bana, “Eğer
gitmek istiyorsan böyle teklifler
var” dedi. Ben de kendisine, “Hayır
ben kalmak istiyorum. Daha çok
başarılı olmak istiyorum” diye net
bir karşılık vermiştim. 31 gol attığım
bir sezondan sonra ufak sakatlıklar
yaşadım. Bileğimdöndü, kas sakat-
lığı yaşadım. Ama taraftarlar bunu
hep, “Adebayor Arsenal’de kalmak
istemiyor. Sürekli yeni bahaneler
üretiyor” diye algıladı. Halbuki ben
kendimi çok açık bir şekilde Arsene
Wenger’e ifade ettim. Ama ne yazık
ki taraftarlara çok fazla ifade
edemedim. Bu tarz şeyler olduktan
sonra bir günWenger’le konuştuk
ve bana, “Adebayor, bak artık taraf-
tarlar seni istemiyor. Sen de artık
yoluna bakabilirsin” dedi. O zaman-
lar Arsenal kadar göz önünde olma-
yan Manchester City’den bir teklif
almıştım. Bana projelerini anlattılar.
O zamanlar şu anki büyüklüklerine
ulaşmasalar bile bu projeyi sunum-
larından ötürü tekliflerini kabul
ettim.
ÖzellikleThierry Henry’nin
ayrıldığı 2007-2008 sezonunda
herkesin gözü senin üzerindeydi.
Herkes senin ne yapacağını merak
ediyordu. Ancak sen güçlü bir
duruş sergiledin ve 36 Premier Lig
maçında 24 gol attın. Bu sayede
Afrika’da yılın futbolcusu seçildin.
Nasıl hatırlıyorsun o günleri?
Afrika’da yılın futbolcusu seçildi-
ğimde Tanrı tarafından kutsandı-
ğımı hissettim. Çünkü baktığınız
zaman Togo’nun sokaklarından,
mahalle arasından çıkmış bir çocuk
10 sene sonra bunu gerçekleştiriyor.
Çok özel bir andı. Takdir edersiniz ki
bu oyu veren de Togolular değildi.
Oyu veren koskoca bir kıtanın in-
sanlarıydı. O yüzden bunlar benim
çocuklarıma, torunlarıma anlatabi-
leceğim çok özel anılar oldu. Togo
futbolu, Afrika ve dünya futbolunda
çok ileri seviyelerde değil. Ama
buna rağmen bir Togolu olarak
Afrika’da yılın futbolcusu ödülünü
almak çok büyük bir olay. Çünkü
baktığınız zaman Jay Jay Okocha,
Afrika’nın yetiştirdiği en önemli
oyunculardan birisidir. O bile bu
ödülü alamamışken benim almam,
ülke futbol tarihine, Afrika futbol
tarihine ismimi kazımambenim
için Tanrı’nın bir lütfuydu.
O sezonki müthiş performansın
sonrasında Milan ve Barcelona’nın
senin için astronomik rakamlar
teklif ettiklerini medya uzun
günler yazmıştı. Ancak sen bir
sezon daha Arsenal’de kaldın.
Dünyanın birçok ünlü kulübünden
baş döndüren teklifler alan 25
yaşındaki bir oyuncu, bu durumla
nasıl baş edebildi ve Arsenal’de
devam etme kararını nasıl aldı?
Ben hiç tereddüt etmedim. İlk geldi-
ğimgünden beri Arsenal’de çok
istekliydim. Çocukluk kahramanım
Kanu orada oynamıştı. Onun pozis-
yonunda oynamak benim için çok
büyük bir olaydı. Ben sadece ho-
cama, “Teklifler beni ilgilendirmiyor.
Benim işim saha içinde… Saha dışı
idari kısım size ait” dedim. Benim
için çok da zor olmadı bu kararı
vermek.
Manchester City’ye artık kendisini
kanıtlamış bir oyuncu olarak
transfer oldun. Ancak burada
Tevez, Santa Cruz, Jo, Balotelli gibi
rakiplerin vardı. Buna rağmen
1.5 sezonda 45 maçta 19 gol attın.
Bu kadar güçlü forvetlerin
arasındaki çekişmeyi ve yarışı
bize anlatır mısın?
Bu da futbolun güzel yanı.
Rekabetin içinde olmak… Ben her
zaman şuna inanırım. Bir insan, bir
futbolcu, bir kulübe gittiği zaman
sahip olduklarını o kulübe vermeli
evet ama o kulüpten de bir şeyler
öğrenmeli. Ben Manchester City’de
de çok şey öğrendiğime inanıyo-
rum. Belki insanlar o sezonu çok
başarılı bulmuyor olabilir. Ama yine
de baktığınız zaman 45 maçta 19 gol
yazıyor istatistiklerimde. Orada şu
an futbolun efsane diyebileceğimiz
isimleriyle oynadım. Craig Bellamy,
Tevez, Patrick Viera, Yaya Toure,
Kolo Toure gibi oyuncular var.
Bu insanlarla beraber oynayıp,
hepsinden bir şeyler öğrenmek
benim için büyük bir keyifti. Bu
oyuncularla hâlâ görüşüyorum.
Arsenal günlerimde başka bir
efsanenin bana bir tavsiyesi vardı.
O bana hep, “Emmanuel futbolda bir
sır yoktur. Futbolun en büyük sırrı
ısrarla arayınca kendisine, ‘Benim tanıdığımbir
tane ArseneWenger var; o da Arsenal’in
menajeri’ dedim. O da bana, ‘İyi o zaman bana
çabuk Emmanuel’i ver’ deyince telefonu sana
getirdim” dedi. İnanamıyordum. Birisinin
benimle dalga geçtiğini düşünüyordum. Sonra
bana telefonu verdiği zaman sesini duyar
duymaz tanıdım. Çünkü ArseneWenger
televizyonlarda da oldukça boy gösteren,
İngiltere’de çok büyük ağırlığı olan, herkesin
tanıdığı bir insan. Futbolun en tepesindeki
isimlerden birisi. Sesini duyar duymaz o oldu-
ğunu anladım. Başka birisinin beni işletmedi-
ğini anladım. Kendisinin ArseneWenger
olduğunu söyledi. Ben de ona, “Evet, sizin için
ne yapabilirim?” diye sorduğumda “Benim için
oynamanı istiyorum” deyince, “Bunu gerçek-
tenmi istiyorsunuz yoksa şaka mı yapıyorsu-
nuz?” diye sordum. İnanamadım çünkü. O da,
“Hayır gerçekten istiyorum” dedi. Ben de,
“Eğer gerçekten istiyorsanız yarın ilk uçakla
geliyorumve Londra’da imzamı atıyorum. Ben
de sizin için oynamak istiyorum” karşılığını
verdim. Akabinde menajerimin telefonunu
verdim. İki gün içinde görüşmeler bitti ve Ar-
senal’e imza attım. İlk başta inanamamıştım.
Arsenal’de hepsi birbirindenmuhteşem 3.5
sezon geçirdin. 138maça çıktın ve 63 gol attın.
Dünya senin adını Arsenal’de ezberledi.
O günlere geri döndüğün zaman sevinçlerini
ve hüzünlerin nelerdi?
Benim çocukluk kahramanımNijeryalı
Nwankwo Kanu’ydu… Kendisi millî takımda
4 numarayı giydiği için ben de Togo Millî Takı-
mı’nda 4 numarayı giyiyorum. O ayrıldıktan
sonra Arsenal’e geldimve ondan boşalan 25
numaralı formayı aldım. Benim için böyle de bir
54
55
“
“
“
“
“
“
Afrika’da yılın futbolcusu seçildiğimde Tanrı
tarafından kutsandığımı hissettim. Togo’nun
sokaklarından çıkmış bir çocuk 10 sene sonra
bunu gerçekleştiriyor. Çok özel bir andı.
Takdir edersiniz ki bu oyu veren de Togolular
değil, koskoca bir kıtanın insanlarıydı.
Bir futbolcu, bir kulübe gittiği zaman sahip
olduklarını o kulübe vermeli evet ama
o kulüpten de bir şeyler öğrenmeli.
Ben Manchester City’de çok şey öğrendiğime
inanıyorum. Orada futbolun efsane
diyebileceğimiz isimleriyle oynadım.
Hepsinden bir şeyler öğrenmek benim için
büyük bir keyifti.
Arsenal günlerimde bir efsanenin bana bir
tavsiyesi vardı. O bana hep, “Emmanuel
futbolda bir sır yoktur. Futbolun en büyük
sırrı çok çalışmaktır” derdi. Bunu söyleyen
Thierry Henry’ydi. Onun tavsiyelerine uydum.
Orada da çok sıkı çalışmaya devam ettim.
Bir otobüstesiniz ve üzerinize kurşunlar
yağıyor. Kişisel asistanımkollarımda can
verdi. Hayat bir kurşun uzaklığındaydı.
O günden sonra şunu fark ettim. İster zengin,
ister fakir ol, en iyisi sağlıklı olmak. Ben her
gün Tanrı’ya şükrediyorum. Belki de o yüzden
beni sürekli gülen yüzümle görüyorsunuz.
Afrika Kupası’ndan sonra gelen teklifleri
süzgeçten geçirdim. Ama en belirleyici olan,
AlioumSaidou ile yaptığımgörüşmeydi.
Saidou bana kulübün plan ve projelerini,
nasıl bir evrimgeçirdiğini anlattı.
Başakşehir’e gelmemle beraber gülümseyen
yüzümü herkes görmeye başladı.
Abdullah Hoca diyaloğa çok açık.
Bazı hocalar kendisini kapatır, “Benim
dediğimdoğru” prensibini savunur.
Ama Abdullah Hoca sürekli “Takımı nasıl
geliştirebiliriz?” sorusunu soruyor.
Oynadığımız futbolu dünya futboluna
entegre etmeye çalışan, insanların
tavsiyelerini dinleyen, değer veren bir hoca.