rafsa Atletico Madrid olacaktı. 13
yaşında Atletico altyapısına giren
Raul’un buradaki günleriyse çok
uzun sürmeyecekti. İki yıl kadar
Atletico Madrid altyapısında oyna-
yan Raul, kulübün o dönemki deli-
dolu başkanı Jesus Gil’in altyapı
takımlarının kulübe çok fazla
masraf çıkardığını öne sürerek
bu takımları kapatmasının netice-
sinde boşta kalmıştı. Ancak kısa
bir süre sonra, efsane mertebesine
ulaşacağı Real Madrid’in altyapı-
sına girecekti. 1994-95 sezonu
başında Real Madrid’in C takımına
alınan genç oyuncu, çıktığı yedi
maçta 16 kez rakip fileleri havalan-
dırınca sadece bir kez B takımının
da formasını giyiyor ve sonrasında
apar topar A takımkadrosuna
dâhil ediliyordu. 29 Ekim 1994’te
Real Madrid’in A takımıyla ilk
resmi maçına ligdeki Zaragoza
deplasmanında çıkan Raul, o an
itibarıyla ligde Real Madrid forması
giyen en genç oyuncu olduğu gibi,
maçta bir golün de asistini yapı-
yordu. Raul bir hafta sonraki Atle-
tico Madrid derbisindeyse takımı
adına ilk golünü kaydedecekti.
Çok süratli bir oyuncu olmasa da
ceza sahası içinde hep en doğru
noktaya hareketlenmesini bilen ve
harikulade bir son vuruş yetene-
ğine sahip olan Raul, bu sayede
golle her zaman burun buruna olan
bir oyuncuydu. Hal böyle olunca 17
yaşında olmasına karşın Real Mad-
rid gibi bir takımın hücumhattında
kendisine yer bulabilmişti. Ancak
bu esnada Beyaz Şimşeklerin
Avrupa şampiyonluğu hasreti de
28 seneye çıkmıştı.
İlk sezonda gelen
şampiyonluk
Yine de Raul’un Real Madrid’e
uğurlu geldiğini söylemek gere-
kirdi. Nitekim onun A takımda
oynamaya başladığı sezon, Beyaz
Şimşeklerin lig şampiyonluğuyla
sonuçlanmıştı. Bu başarıyı daha
önemli kılan ayrıntıysa, Barce-
lona’nın dört yıllık hâkimiyetine
son verilmiş olmasıydı. Genç oyun-
cunun 28 maçta forma giyerken
dokuz kez rakip ağları sarmasıysa,
söz konusu başarıdaki payının
hiç de azımsanamayacak ölçüde
olduğunun bir göstergesiydi.
Ertesi sezon Raul, Real Madrid
formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde de
ilk kez boy gösterecekti. Grup
maçlarında Ferençvaroş ve Grass-
hoppers filelerine toplamda beş gol
bırakan Raul, çeyrek finaldeki
Juventus eşleşmesinde de ilk
maçta Real Madrid’e Bernabeu’da
1-0’lık galibiyeti getiren golü
kaydetmeyi başarmıştı. Ancak
Juventus bumaçın rövanşını 2-0’la
alınca, Real için Avrupa şampiyon-
luğu rüyası bir kez daha gerçeğe
dönüşemiyordu.
Öte yandan Beyaz Şimşekler, ligde
de büyük düşüş göstererek sezonu
altıncı sırada tamamlıyordu. Şam-
piyonluksa uzun bir aradan sonra
Atletico Madrid’in olmuştu. Bunun
üzerine kadroda ciddi bir revizyona
gitmeyi amaçlayan Real Madrid
yönetimi, büyük bir transfer taar-
ruzuna başlıyor ve 1996 yazında
Roberto Carlos, Davor Suker, Pred-
rag Mijatovic, Clarence Seedorf ve
Bodo Illgner gibi isimleri kadroya
katıyordu. Ocak transfer döne-
minde de bu listeye Cristian Pa-
nucci ile Ze Roberto da eklenecekti.
Kadroda çok fazla kaliteli oyuncu
olmasına karşın Raul, Suker ile
birlikte ileri ikilide yer alacak,
onların hemen arkasına da
Mijatovic monte edilecekti. Bu üçlü,
takımlarının ligde attığı 85 golün
59’unu kaydederken, ligdeki 42
maçın tamamında forma giyen
Raul, 21 kez gol sevinci yaşamış ve
Suker’den sonra takımın en çok
işleyen gol silahı olmuştu.
Millî takım serüveni de
başlıyor
Raul, aynı sezon içerisinde millî
takıma da davet edilecekti. İs-
panya adına ilk golünüyse 14 Aralık
1996 tarihinde oynanan 1998
Dünya Kupası elemeleri mücadele-
sinde Yugoslavya’ya atacaktı.
Bu golle İspanya maçı 2-0 kazanı-
yordu. Tabiî öte yandan İspanyolla-
rınmillî takımlar düzeyinde de
1964’teki Avrupa şampiyonluğu
sonrasında başarıya aç oldukları
bir gerçekti ve bu alandaki açlığın
giderilmesi adına da yakın gele-
cekte Raul’dan çok şeyler beklen-
meye başlamıştı.
Raul’un tılsımı asıl 1997-98 sezo-
nunda, kulübü için kendisini göste-
recekti. 32 seneye yaklaşmakta
olan hasret, nihayet son bulacaktı.
Şampiyonlar Ligi ilk turunda Ro-
senborg, Olympiakos ve Porto ile
birlikte yer aldığı grubu lider biti-
ren Real Madrid, çeyrek finalde
Bayer Leverkusen’i 1-1 ve 3-0’lık
sonuçlarla saf dışı bırakırken, yarı
finalde de son şampiyon Borussia
Dortmund’u 2-0 ve 0-0’lık skor-
larla kupanın dışına itiyordu.
Böylece adını finale yazdıran Real
Madrid’in karşısınaysa, iki yıl önce
bu kupayı müzesine götüren,
geçen yılsa finalde Dortmund’a
kaybeden Juventus çıkmıştı.
Beyaz Şimşekler, ikinci yarının
ortalarında Mijatovic ile tek bir gol
bulacak ve bu gol onları 32 yıllık
kâbustan uyandıracaktı. Real
Madrid, yedinci kez Avrupa’nın
en büyüğüydü ve Raul da bunu
başaran kadronun genç yaşına
karşın en önemli isimlerinden
birisi konumundaydı.
1998 yazı, Raul’un kariyeri açısın-
dan bir başka önemli dönümnok-
tası niteliğindeydi. Zira İspanya
Millî Takımı, Fransa’da düzenlene-
cek olan Dünya Kupası’na giderken
en büyük gol umutlarından biri
olarak Real Madrid’in genç yıldızını
da kadrosuna dâhil etmişti. Fakat
turnuva, İspanya açısından bir
felâketle sonuçlanacaktı. İlk turda
Nijerya, Paraguay ve Bulgaristan ile
aynı grupta yer alan İspanya, ilk
maçında Nijerya karşısına çıkmış,
hatta karşılaşmanın ikinci yarısı-
nın başlarında Raul da bir gol
bulurken, bu golle rakibi önünde
2-1’lük üstünlüğü de yakalamıştı.
Ancak Nijerya’nınmaçın sonla-
rında bulduğu iki golle sahadan
3-2 galip ayrılması büyük bir şok
yaratacaktı. İspanya bir sonraki
maçında da Paraguay ile golsüz
berabere kalarak gruptan çıkma
şansını zora sokacaktı. Nitekim
İspanyollar sonmaçlarında
Bulgaristan’ı 6-1 mağlup etseler de
Paraguay’ın da Nijerya’yı 3-1
yenmesi üzerine grupta üçüncü
sırada kalacak ve erkenden
evlerinin yolunu tutacaklardı.
İkinci Şampiyonlar
Ligi zaferi
1998-99 sezonu, Raul’un gol
yollarında en üretken olduğu
sezonlardan biriydi. Ligde 25, tüm
kupalarda 29 gol bulan yıldız oyun-
cunun bu başarısına karşın, Real
Madrid ise tökezlemekteydi. Ligde
Barcelona’nın 11 puan gerisinde,
ikinci sırada kalmışlardı. Şampi-
yonlar Ligi’ndeyse çeyrek finalde
Dinamo Kiev ile eşleşen Real
Madrid, kendi evindeki ilkmaçta
rakibiyle 1-1 berabere kalırken
Kiev’deki rövanşta aldığı 2-0’lık
mağlubiyetle teslimbayrağını
çekiyordu.
Real Madrid, bir sonraki sezon ligde
daha da bozuk bir hale gelecek ve
Deportivo’nun şampiyonluğa
ulaşacağı sezonu beşinci sırada ta-
mamlayacaktı. Ancak Şampiyonlar
Ligi’nde yaşanacak başarı, bunu
unutturacaktı. İlk tur grubunda
Porto, Olympiakos ve Molde’nin
önünde lider olan İspanyol devi,
ikinci tur gruplarında Bayern
Münih’in gerisinde kaldıysa da
Dinamo Kiev ve Rosenborg’u altına
almayı başararak çeyrek finale
yükselmişti. Bu turda Manchester
United’ı 0-0 biten ilkmaçın rövan-
şında Old Trafford’da 3-2 yenen
Real Madrid’de Raul, iki gol atarak
maçın yıldızı olmuştu. Yarı final-
deyse Bayern Münih’i 2-0 ve 1-2’lik
sonuçlarla deviren Real Madrid,
finalde bir başka İspanyola,
Valencia’ya rakip oldu.
Beyaz Şimşekler belki istikrarsız
bir sezon geçiriyordu ve Valen-
cia’nın o yılki performansı, izleyen-
lerde daha dengeli bir takım
oldukları izlenimini yaratıyordu.
Ancak Paris’teki finalde Real
Madrid, rakibine maç boyunca
neredeyse hiç şans tanımayacaktı.
İlk yarının sonlarına doğru Morien-
tes ile öne geçen Real, ikinci yarı-
nın ortalarında McManaman’ın
ceza sahası dışından yaptığı
estetik vuruş sonrasında farkı
ikiye çıkartıyordu. Maçta son sözü
söylemekse Raul’a düşüyor ve
onun fırsatçılığını konuşturmasıyla
da Real Madrid skoru 3-0’a getiri-
yor, kupanın da sahibi oluyordu.
Ayrıca Raul, turnuva boyunca attığı
10 golle gol kralı da olmuştu.
115
114
Suker, Raul
ve Mijatovic