Son dakikada kaçan kritik
penaltı
Belçika ve Hollanda tarafından
ortaklaşa düzenlenen 2000 Avrupa
Şampiyonası, İspanya’nın yine
büyük iddialarla gelip beklentileri
veremediği bir turnuva olarak ka-
yıtlara geçecekti. Üstelik bu kez
olaylar çok daha dramatik biçimde
gelişiyordu. İspanyollar turnuva-
daki ilkmaçlarında Norveç’e tek
golle yenilmişlerdi. Daha sonra
Slovenya’yı 2-1’le geçerlerken
maçın ilk golü de Raul’dan gelmişti.
Yugoslavya ile yapılan son
karşılaşmaysa her türlü senaryoyu
üretebilecek gibiydi. Yugoslavya,
75. dakikaya gelindiğinde 3-2
öndeydi ve İspanya’nın, gruptan
çıkabilmesi için en az bir gol daha
bulması gerekiyordu. Beklenen
golse 90+4’te Mendieta’nın penal-
tısıyla geldi. Bir dakika sonrasında
da Alfonso skoru belirledi: 4-3.
Böylelikle İspanya nefesleri kesen
bir mücadele sonrasında grup lideri
olarak çeyrek finale yükselmişti.
Ancak çeyrek finalde Fransa ile
oynananmaçta işler İspanya’nın
aleyhine gelişecekti. Fransızlar
32. dakikada Zidane’ın frikik
golüyle öne geçerken, İspanya
38’de Mendieta’nın penaltısıyla
skora dengeyi getirmiş, devre
bitmek üzereyken de Djorkaeff,
Fransa’yı tekrar öne geçirmişti.
Maçın son anlarına kadar 2-1
Fransa üstünlüğüyle gelinirken
bitime bir dakika kala İspanya bir
penaltı kazanıyor ve takımın
birinci penaltıcısı Mendieta’nın
oyundan çıkmış olması dolayısıyla
topun boşuna Raul geliyordu. Lâkin
golcü oyuncu kendi kalitesine hiç
yakışmayacak bir vuruşla topu
üstten auta atıyor ve böylece
yarı finale yükselen taraf da
Fransa oluyordu.
Tekrardan kulüp kariyerine
dönecek olursak, Raul’un, EURO
2000’de yaşadığı hayal kırıklığını
kulüp kariyerine neredeyse hiç
yansıtmadığını söyleyebiliriz. Nite-
kim 2000-2001 sezonunda ligde
24, tümkupalardaysa 32 gole imza
attı ve bu sayede kariyerinin
en çok gol attığı sezonunu geride
bıraktı. Raul, La Liga’da sezonu gol
kralı olarak da tamamlamıştı.
Tabiî bu goller sayesinde Real
Madrid de ligde şampiyonluğa
ulaşan taraf oldu.
Şampiyonlar Ligi’ndeyse ilk turda
Spartak Moskova, Bayer Leverku-
sen ve Sporting’i geride bırakan
Real Madrid, ikinci turda da Leeds,
Anderlecht ve Lazio’yu altına alır-
ken, çeyrek finaldeyse Galatasaray
ile eşleşiyordu. Galatasaray’a karşı
İstanbul’da oynadığı ilkmaçta 2-0
öne geçmesine karşın rakibinin
ikinci yarıdaki temposuna ayak
uyduramayan ve sahadan 3-2’lik
mağlubiyetle ayrılan Real Madrid,
rövanştaysa bu kez işi hayli sıkı
tutmuş ve henüz ilk yarıda üç farkı
bulduktan sonra maçı da 3-0
kazanarak yarı finale çıkmıştı.
Gollerden ikisiyse Raul imzasını
taşıyordu.
Raul, yarı finaldeki eşleşmedeyse
Bayern Münih’e karşı pek bir varlık
gösteremeyecekti. Bunun da etki-
siyle ilkmaçı 1-0, rövanşı da 2-1’lik
skorlarla alan Bayern Münih finale
yükselen taraf olacak, zaten daha
sonrasında da kupaya da uzana-
caktı. Raul ise bir kez daha
Şampiyonlar Ligi Gol Kralı olmuştu.
En büyük kupada
üçüncü şampiyonluk
2001-2002 sezonunda ligde bu kez
de üçüncü sırada kalan Real
Madrid, çareyi yine Şampiyonlar
Ligi’ne tutunmakta bulmuştu.
İlk turda Lazio, Lokomotiv
Moskova ve Anderlecht’i altına
almayı başaran Real, ikinci turda
da Panathinaikos, Sparta Prag ve
Porto’yu benzer biçimde ekarte
ediyor ve çeyrek finaldeki yerini
alıyordu. Yolları, geçen yıl olduğu
gibi bir kez daha Bayern ile kesiş-
mişti. Bayern’i bu kez zor da olsa
1-2 ve 2-0’lık sonuçlarla elemeyi
başaran Real, yarı finaldeyse ezeli
rakibi Barcelona’ya 2-0 ve 1-1’le
üstünlük sağlayarak finale kalı-
yordu. Finalde Real’in karşısına,
sezonun sürpriz ekibi Bayer Lever-
kusen çıkarken Raul henüz 8. da-
kikada gol perdesini açıyordu. Her
ne kadar Lucio 13’te skora dengeyi
getirdiyse de ilk yarının son anla-
rında Zidane’ın jeneriklik golü
gelecek ve bu skoru ikinci devrede
de korumayı bilen Beyaz Şimşek-
ler, dokuzuncu Avrupa şampiyon-
luklarını kutlayacaktı.
2002 Dünya Kupası’na, uzun yıllar
sonra İspanyollar iyi sonuçlar
alarak başlıyordu. Slovenya, Güney
Afrika ve Paraguay ile oynadığı üç
maçı da kazanarak grubu lider
bitiren İspanya, ikinci turda da
penaltılarla da olsa İrlanda’yı
elemeyi başarmıştı. Fakat çeyrek
finaldeki Güney Kore mücadelesi,
çıkmayan kartlar ve sayılmayan
goller söz konusu olacaksa,
herhalde kupa tarihinin en talihsiz
maçlarından birisiydi ve kabak,
İspanya’nın başına patlamıştı.
Böylece 120 dakika golsüz bitmiş
ve penaltılarda da gülen taraf
Güney Kore olunca İspanya evine
yine eli boş dönmüştü. Raul ise
turnuvayı üç golle kapatmıştı.
Vefâsızlıklarla
karşı karşıya
Raul, millî forma altında bir türlü
şeytanın bacağını kıramasa da
Real Madrid’le başarıdan başarıya
koşmayı sürdürecekti. 2002-2003
sezonunda bir kez daha La Liga’da
şampiyonluğu kucaklıyorlardı.
Fakat İspanya’nın kaderi, EURO
2004’te de değişmeyecekti.
İlk turda Portekiz’e yenilen,
Yunanistan ile berabere kalan ve
sadece Rusya’yı yenebilen İspanya,
grubunda averajla üçüncü olarak
yine bir erken vedaya mecbur ka-
lacaktı. 2006 Dünya Kupası’na
gelindiğindeyse bu kez ilk turda
Tunus, Suudi Arabistan ve Ukray-
na’yı yenen İspanya, ikinci turda,
üstelik de 1-0 öne geçtiği maçta
Fransa’ya 3-1 yenilmekten
kurtulamıyordu. Turnuva sonra-
sında birkaç maçta daha İspanya
forması giyen Raul’unmillî takım
adına sonmaçı 6 Eylül 2006’da,
Kuzey İrlanda ile deplasmanda
oynadıkları EURO 2008 elemeleri
maçıydı. İspanya’nın 3-2 kaybettiği
bumaç sonrasında teknik direktör
Luis Aragones bazı oyuncularla
yola devam etmeyeceğini
açıklayacaktı ve söz konusu
oyuncuların enmeşhuru da
Raul’dan başkası değildi. Böylece
Raul, 102 maçta 44 gole imzasını
attığı İspanya Millî Takımı’na biraz
buruk bir şekilde veda etmiş
oluyordu ki bu veda esnasında millî
takım tarihinin en golcü oyuncusu
konumundaydı.
Real Madrid’le 2007 ve 2008’de
olmak üzere iki lig şampiyonluğu
daha yaşayan Raul, 2010’a gelindi-
ğindeyse millî takımda gördüğü
vefasızlığın bir benzeriyle karşı
karşıya kalacaktı. Golcü oyuncu-
nun 33 yaşına geldiğini ve artık
eski performansından uzak
olduğunu söyleyen Real Madrid
yönetimi, Raul’la yolları ayırma
kararı almıştı. Henüz futbolu bırak-
mak istemeyen Raul ise Schal-
ke’den gelen teklifi kabul ederek
Almanya’ya yelken açıyordu.
İki sezon giydiği Schalke forması
altında yaklaşık 40 kez rakip
fileleri havalandıran Raul, ‘o kadar
da yaşlanmadığını’ dosta düşmana
ispatlarken, koleksiyonuna, yeni
takımındaki ilk sezonunda kazan-
dığı bir adet Almanya Kupası’nı da
eklemişti. 2012’de Katar’ın Al Sadd
takımına giden ve burada da bir
Katar Ligi şampiyonluğu yaşayan
Raul, son olarak NewYork Cos-
mos’ta bir yıla yakın oynadı ve
2015’in sonlarına gelinirken de
başarılarla dolu kariyerine son
noktayı koydu.
Real Madrid ile beş sezon içerisinde
üç Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu
yaşamak, üstelik bunu, takımının
32 yıllık Avrupa şampiyonluğu
hasreti dönemini kapatıp yeni bir
dönem açarcasına yapmak, elbette
Raul’un kariyerinin en parlak
anlarıydı. Tabiî 741 defayla Real
Madrid formasını en çok giyen
ve 323 defayla da bu forma altında
en çok gol atan ikinci oyuncu olan
bir ismin kariyerinin her tarafının
parıltılarla dolu olduğu da bir
gerçek. Artık futbolu bırakmış
olabilir ama futbolseverlerin
hafızalarında da attığı gollerle pırıl
pırıl bir biçimde daha çok uzun
yıllar kalacağa benzer.
117
116
Aragones
ve Raul