

bim futbolu çok seviyor
olmam…
Bu zor günlerden başarıyla
çıkıp ArseneWenger’in
dikkatini çekiyorsunuz ve
Premier Lig’e Arsenal’le
adım atıyorsunuz. Wenger
sizinle neler konuştu ve
genç bir oyuncu için Pre-
mier Lig nasıl bir deneyim?
Önce şunu söylemek isti-
yorum. Hayat zaten şans
ve kader demiştik. Yine
aynısını tekrarlıyorum.
Kader ve şans çok önemli.
Cannes’dayken 16 yaşın-
daydımve 3. Lig’de oynu-
yordum. Ben aslında futbol
kariyerime hep etap etap
baktım. Ama Cannes’dan
Arsenal’e gidiyor olmam
beni bir anda çok üst düzey
bir yere çıkarttı. Ben as-
lında bunu hayal etmemiş-
tim ama tabiî ki benim için
çok büyük bir şanstı. Ar-
seneWenger benimle ilk
konuştuğunda “Takımda
Giovanni van Bronckhorst
ve Ashley Cole var. Van
Bronckhorst transfer ola-
bilir. Eğer giderse Ashley
Cole birinci, sen de ikinci
sol bekimolacaksın” de-
mişti. Hayatta doğru in-
sanlarla karşılaşmanız çok
önemli. Wenger’e inandım
ve Arsenal’e transfer
oldum. Transfer olduktan
iki hafta sonra van
Bronckhorst, Barcelona’ya
gitti ve o sezon 20maça
çıktım. Bu da benim için
çok büyük bir şanstı.
İlk sezonunuzda Premier
Lig şampiyonluğu yaşıyor-
sunuz ve takımınıza 12
maçta katkı veriyorsunuz.
Genç bir oyuncunun Pre-
mier Lig şampiyonluğunu
kazanması nasıl bir
duygu? Neler oldu?
İlk sezonumda şampiyon-
luk yaşamak tabiî ki çok
güzel bir duyguydu. Benim
için de çok önemli bir yıldı.
Tam olarak emin değilim
ama sanırımPremier Lig
tarihinin en genç şampi-
yonluk yaşayan oyuncusu
benim. Hiç unutmadığım
bir an var. Şampiyon olduk,
kupayı aldık ve bu kupayla
statta tur atıyorduk. Thi-
erry Henry -ki benim ido-
lümdür- gelip bana sarıldı
ve dedi ki, “Tamam, bu anın
keyfini çıkar ama futbol
hep böyle değildir. Hayatı
boyunca çalışıp, emek
verip bu Premier Lig şam-
piyonluğunu kazanamayan
insanlar var. Keyfini çıkar
ama bundan sonra çok
daha fazla çalışman lâzım.
Çok daha fazla üstüne
koyman lâzım.” Çok şaşır-
mıştım. Yaşım çok gençti
ve “Bana daha başka şey-
ler söylemesi lâzımken
niye bunları söyledi?” diye
düşünmüştüm. Ama sonuçta haklı
çıktı. Arsenal’de 8 sene oynadım
ama ikinci bir şampiyonluk
yaşayamadım.
Arsenal’de geçirdiğiniz 8 sezonu
bize nasıl anlatırsınız? İkinci sorum
da Arsenal’de 255 maçta forma
giyip 2 gol atıyorsunuz. Ama bizim
dikkatimizi çeken detay 255 maçı
kırmızı kart görmeden tamamla-
manız. Bir defans oyuncusu olarak
kart görmemek için çokmu dikkat
ediyorsunuz?
Arsenal’de oynadığım 8 yılı tama-
men ArseneWenger’e borçluyum.
Wenger beni sadece iyi bir oyuncu
yapmadı. Aynı zaman-
da bir adamyaptı. Ben
oraya geldiğim zaman
genç bir delikanlıydım.
Yıllar geçtikçe adam
oldum. Tabiî ki 8 yılın
sonunda farklı neden-
lerden dolayı Manches-
ter City’ye gitmem
gerekti. Ama ne olursa
olsun ben Arsenal
taraftarıyımve öyle de
kalacağım. 8 seneyi
böyle özetleyebilirim.
Her şeyi ArseneWen-
ger’e borçluyum. Kır-
mızı kartla alâkalı sorunuza gelince
de istatistiklere baktığınız zaman
topa öncelikli sahip olma ve araya
girmede muhtemelen ilk 5 içerisin-
deyimdir… Çünkü futbol tarzım ikili
mücadeleye dayalı değildir. Ben
daha çok ayakta kalmaya inanırım.
Bazı oyuncular vardır kora kor mü-
cadeleleri sever. Ben öyle değilim.
Ben daha çok rakipten önce hızımla
topa sahip olmak isterim. Bunun
üzerine gittiğim için bu özellikler
beni kırmızı karttan korudu
diyebilirim…
8 sezonun ardından hayat sizi bir
ayrıma getirdi ve “Ben kupalar
kazanmak için Manchester City’ye
gidiyorum” dediniz. City’ye
transfer öykünüz nasıl gelişti?
Arsenal’den ayrılırken böyle bir
demecim olmuştu. Belki bu demeç
o zaman taraftarlarca yanlış anla-
şılmış olabilir. Çünkü ne olursa
olsun ben Arsenal’de oynarken de
her zaman şampiyonluk için oyna-
dım. Her zaman şampiyonluk iddia-
mız vardı. Baktığınız zaman kolay
bir karar da olmadı. Sonuçta Londra
dünyanın en güzel kentlerinden
birisi. Arsenal dünyanın en büyük
kulüplerinden birisi… Benimgitti-
ğimdönemde Manchester City
bugünkü City değildi. Ama o zaman
bana takımın bir proje takımı ol-
duğu söylenmişti. Nitekimde öyle
oldu. City’ye transfer olurken belki
beni yadırgamışlardı ama ben bu
demeci verdimve haklı da çıktım.
Manchester City’de ilk sezonumda
şampiyonluk yaşadım. Yine finaller
oynadım. FA Cup Finalleri var, kaza-
nılmış kupalar var. Benimgelişim-
den sonra City çok daha fazla
yatırımyapmaya ve çok daha fazla
isimli oyuncuları getirmeye başladı.
Çünkü onların amacı öncelikle
kendilerine bir isimyaratmaktı.
Bu gelen oyuncularla isimlerini
duyurdular ve alınan oyuncuların
karşılığını da vermiş oldular.
Kariyerinizde çok ilginç bir detay
daha var. Tıpkı Arsenal’de olduğu
gibi Manchester City’de de ilk sezo-
nunuzda Premier Lig şampiyonluğu
“
“
“
“
“
İstatistiklere baktığınız zaman topa
öncelikli sahip olma ve araya girmede
muhtemelen ilk 5 içerisindeyimdir…
Çünkü futbol tarzım ikili mücadeleye
dayalı değildir. Ben daha çok rakipten
önce hızımla topa sahip olmak
isterim. Bu özellikler beni kırmızı
karttan korudu diyebilirim.
Başakşehir bana Manchester City’yi
hatırlatıyor. Onlar da bir proje
kulübüydü. Proje zamanla gelişti.
Biz de öyleyiz. Baktığınız zaman bu
kulübün arkasında çok değerli
işadamları ve yöneticiler var. Ondan
dolayı burada da başarı gelecektir
ama “Şampiyon olacağız” demek
bence doğru değil.
Guardiola bana, “Uzun yıllar Premier
Lig’de oynamış bir oyuncu olarak
diğer insanlara karşı sorumluluğun
var” diyordu. Manchester City’de
olduğu gibi burada da genç
oyunculara seve seve yardımcı
olurum. Hocalarımnaçizane
tavsiyeler duymak isteyebilirler.
Buna her zaman hazırım.
Süper Lig’de maçlar çok yoğun
geçiyor ve duygularla oynanıyor.
Bu da uzun topları artırıyor.
Çünkü oyuncu topu alamayacağını
bilse bile baskı yapıyor. Maçlar uzun
topa döndüğü zaman sizin bu topu
kazanma şansınız yüzde 50’ye iniyor.
Dışardan gelen kaliteli oyuncular
bu ligin kalitesini arttıracaktır.
Gerçekten birçok iyi hocayla çalıştım.
Ama tabiî ki Guardiola’yı ayrı bir yere
koyarım. Çünkü sadece futbola bakış
açısı farklı değil; futbol üzerine
yaptığı hamlelerle bütün insanların
futbola bakış açısını değiştirebilen
özel bir hoca.
50
51