TamSaha 128. Sayı - page 100-101

100
101
pıldı. Bizimmecidiyeler cesame-
tinde beş kronluk bir Çek parasını
Şikl elime tutuşturdu.
Mösyö Şikl spor koleksiyoncusu
imiş. Böyle kıymetli müsabaka-
larda hakemin attığı paralardan
mürekkepmükemmel bir koleksi-
yonu varmış. Parayı parmağımın
üstünde tutturuncaya kadar akla
karayı seçtim. Heyecandan vücu-
dum zangır zangır titriyordu. Na-
sılsa ‘
yallah
’ deyip parayı fırlattım.
Kimin ne tarafı kazandığını kati-
yen bilmiyordum. Bereket versin
paranın yerdeki vaziyetini gören
tarafeyn kaptanları takımlarını
yerli yerine gönderdiler.
Oyuna birinci başlama düdüğünü
çaldığımı hatırlıyorum. Fakat bu
düdükten sonra ne olup bittiğin-
den haberimyok!.. Tuhafınızamı
gitti? Ben sahadaydım! Bayılma-
dım, yalnız karşımda birçok silik
eşbah (şahıslar) var, neyin nesi
olduğunun farkında değilim.
Allah’tan olacak bu göz kararması
ile seçemediğimhayâller meğer
benimkendimden geçtiğimüç beş
dakikalıkmüddet zarfında düz-
gün oynamışlar ve top ne taça
çıkmış, ne auta gitmiş. Hep saha
içinde faulsüz dolaşmış.
Birdenbire karşımda tambir hata
belirdi. Çekmerkez muavini Ple-
tiha, Macar merkez muhaciminin
bir eşape (sıyrılış) vaziyetine mani
olmak için sert bir depar (attı).
Macar oyuncu topu sıkı bir vu-
ruşla çıkışa geçen sağ açığa doğru
Pletiha’nın başı üzerinden geçirir-
ken Çek oyuncu iki eli ile topu ha-
vada yakaladı. Ben keskin bir
düdükle bu boynuzlu hatayı göre-
bilmiştim. ‘
Demek ki görmek ka-
biliyetimvarmış ha!.. Aferin
Şeref!..
’ dedimve oyunu ancak o
andan itibaren hakiki bir hakem
gözü ile takibe başladım.
Oyunun sert bir cereyan almaya
başladığını hissettim. Hemen en
küçük hareketi derhâl oyunu tev-
kif etmek (durdurmak) suretiyle
tecziye ediyordum. Birkaç düdük
ve ceza derhâl tesirini gösterdi.
Merkez-i Avrupa futbolunun yük-
sekmevkiî ile mütenasip fennî bir
oyun başladı. Aman yarabbi! Ne
seri oynuyorlar, ne müstesna va-
ziyetler ihdâs ediyorlar (kuruyor-
lar). Hele Prag’ın sağiçi Viyanalı
Patek bizim en yüksek çalımımızı
gölgede bırakan ayak oyunları ile
sürat ile o sülün gibi vücudu ile 22
oyuncu içinde bir yıldız gibi…
İlk golü Praglılar, onu takiben
bomba gibi bir şutla ikinci golü
Macarlar yaptı. Macarlar devrenin
hitâmına beş dakika kala ikinci
sayıyı da yaparak galip vaziyette
iken, tamdevre biterken Patek
beraberlik sayısını yaptı ve
haftaym (half time) 2-2 bitti.
Ben sahadan çıkıyordum. Bütün
vaktimi bir âşina çehreyi aramaya
hasretmiştim. O çehreyi görüp,
bakışlarından benimne dereceye
kadar muvaffak olduğumu anla-
mak istiyordum.
Yanıma ilk gelen Her Natan (Baba)
oldu. Hiç Fransızca bilmeyen bu
tombul ‘Baba’ ‘
Erste Klas, zer gut,
zer gut
’ diyerek beni bu dar za-
manımda takdir tufanına boğu-
yordu. Fakat ne olsa bir Çek ve
sonra çok nazik ve misafirperver
bir adam. Beni bu iltifatlar bir türlü
tatmin etmiyor. Arkasından Dok-
tor Münz ve Mösyö Şikl geldiler.
İlk defa bir ecnebi memlekette
böyle çetin bir müsabakayı bu
kadar iyi idâre ettiğinizden dolayı
tebrik ederiz
’ diyorlardı. Ben ken-
dimi ve yaptığımhakemliği bildi-
ğim için bunu da Baba’nın
söylediği nezâketli cümlelerden
addediyordum. Nihayet Muvaffak
Bey göründü. Yüzünde tebessüm.
Bu büyük bir beşaret (müjde),
gözlerinin içine bakıyordum. Eh,
şöyle böyle bir memnuniyet alâ-
metleri görünüyor.
- Aman Muvaffak Beyciğim, Allah
aşkına söyle, fecî bir hakemlik
yaptımdeğil mi?
- Yok canımpek alâ gidiyor. Senin
tevehhümün (kuruntun) o.
dedi.
Soyunma odasına geldik. İlk şikâ-
yetimyan hakemlerden oldu. Ne-
rede aramazsın bizimBasri’yi…
İğnenin deliğinden bana işareti
versin. Çek hakemleri(n) topun
yalnız çizgiden çıkıp çıkmadığın-
dan başka hiçbir işaret verdikleri
yok. Doktor Münz’e bu şikâyetle-
rimi söyledim. Bana, ‘
Çek Fede-
rasyonu ile hakem encümeninin
arasındaki bitmek tükenmek bil-
meyen eski derde temas ettiniz
dedi. Sonra öğrendimki, Çek
hakem encümeni yan hakemler-
den taçtan başka hiçbir işaretle
orta hakemin vazifesine müda-
hale etmemeyi prensip olarak vaz
etmişlerdir.
Birkaç bisküvi yiyip bir limonata
içtikten sonra heyecanımbir de-
receye kadar sükûn buldu. Fakat
vücudumun henüz tespit edeme-
diğimbir yerinden ince ince sızılar
geliyordu. Bunu uykusuzluğa, ay-
lardan beri hakemlik yapmadığım
için şimdi çok koşmaktanmüte-
vellit yorgunluğuma hamlettim
(yükledim).
Meğerse ayağımda neler oluyor-
muş neler!..
İkinci devre başladı. Macarlar
biraz ağır basıyorlar. On beşinci
dakika idi. Çekler Macarların hü-
cumlarına nihayet vererekMacar
kalesine indiler. Tabiî ben de bera-
ber. Fakat bir an oldu Macar mü-
dafiî kuvvetli bir degajmanla topu
ta Macar santrforuna gönderdi,
hemen bir taarruz. Bir iki pası mü-
teakip top Çek kalesine girdi.
Hemen topamerkez işaretini
göstererek sayıyı kabul ettim.
Çek kaptan ve müdafi Ştayner
-esasen oyun başladığından beri
oyuncularınamütemadiyen söven
geveze bir oyuncudur- ofsayt diye
bağırdı. Çek kalesinin arkasında
ve yanlarında bulunan halkın bir
kısmı da bu ofsayta iştirâk ettiler.
Benimaldırış etmediğimi görünce
gene o taraftan büyükçe bir
uğultu koptu. ‘
Eyvah
’ dedim ‘
Ni-
hayet korktuğumbaşıma geldi.
Acaba hakîkaten ofsayt mı? Ben
uzakta kaldığımdan bu yıldırım
gibi inişi hakkı ile takip edeme-
miştim. Şimdi misafir olduğumuz
memlekette fena bir hâtıra bırak-
mış oluyordum. Ne ise oyun baş-
ladı. Ses kesildi, şimdi Çekler
hücumda, beş dakika sonra Patek
karışık bir vaziyetten istifade etti.
Benmüdahale edinceye kadar top
birkaç oyuncuya gitti geldi ve ar-
kasından gol!..
Gene berabere olmuşlardı. Derin
bir nefes aldım. Müşkil vaziyetten
kurtulmuştum. Oyunun bitme-
sine bir dakika kala gene Patek
şahsi bir hareketle Macar kalesine
indi ve enfes bir şutla dördüncü ve
galibiyet golünü yaptı ve oyun da
bitti. Halkın uğultu şeklindeki al-
kışları arasında sahayı terk edi-
yorduk. Geçtiğimyoldan bravo
sedaları yükseliyordu.
Soyunma odasına geldim, potin-
leri çıkardım. Aman Allah! Bir de
ne göreyim: Meğerse benim
önüme konan beş altı çift potin-
den ayağıma iyi geldi zannedip
giydiğimpotin ayağıma biraz kısa
gelmiş ve iki tırnağımı simsiyah
çürütmüş, haftaymarası nereden
geldiğini tayin edemediğim sızılar
bunlarmış. Tırnaklarımın ikisi de
düştü ve on-on beş gün Prag’da
terlikle gezmekmecburiyetinde
kaldım. İşte beni maddi ve manevi
heyecan ve ızdıraba düşüren
hâtıram…
A.Şerafettin
Bir hakeminmühimbir maç önce-
sinde, müsabaka sırasında ve
sonrasında başından geçenleri
samimi ve dürüst cümlelerle anla-
tışına tanık oldunuz. Bu hakemki
hayatında ve futbol hayatımızda
ecnebi iki takımınmaçını ecnebi
seyirciler önünde alışık olmadığı
bir ortamda idâre etmiş mutlak bir
irâde…
Futbol tarihimizin sararmış sayfa-
larının üzerine kırık harflerle ba-
sılmış silik yazıların güçlükle
okunduğu gazeteler, mecmûaları
görenler iyi bilir. O soluk ve zor
okunan harfler, meraklı gözlere
serverlik eder, onları meçhul bir
hazineye götürürler… Tıpkı
Ahmed Şerafettin Bey’in cümlele-
rinde gizlenen harflerin bizleri
onun hazâinine götürdüğü gibi…
Dip Notlar:
1)
Cumhuriyet, 20 Haziran 1933,
sayı 3275, s 2 ve Vakit, 20 Haziran 1933,
sayı 5547, sayfa 4.
2)
Bu okullardan bazıları Gazi Osman
Paşa ortamektebi, İnkılap Lisesi
ve Zağrofyan Lisesi’dir.
3)
Şeref Bey vefat ettikten sonra stada
“Şeref” namı verilmiştir.
4)
Türkspor, 17 Haziran 1933,
sayı 193, s 4-5.
5)
Türkspor, 17 Haziran 1933,
sayı 193, s 3 ve 22.
6)
Olimpiyat, 17 Haziran 1933,
sayı 112, s 3.
7)
Türkspor, 17 Haziran 1933, sayı 193, s 6
8)
Top; Refik, Osman, 25 Şubat 1926,
Golspor, Futbol âleminde on sekizinci
sene, sayı 18.
9)
Yüce Mehmet, Osmanlı Melekleri,
İletişimYayınları, 2014
10)
Yüce Mehmet, İdmancı Ruhlar,
İletişimYayınları, 2015
11)
Millî Takım, 1928 AmsterdamOlimpi-
yat Oyunları için Orta Avrupa’da Ro-
manya ve Çokoslvakya’nın çeşitli
şehirlerinde hazırlık devresi geçirmiştir.
Şeref Bey’in hakemliği bu hazırlık dev-
resi sırasında olmuştur. Millî Takım’ın
antrenörü Macar Bela Toth idi.
12)
Alman lisanında “Birinci sınıf, ger-
çekten iyi” manasına gelir.
13)
Ahmed Şerafettin Bey devrin ha-
kemlerinden Hasan Basri (Bütün) Bey’i
kastediyor. Bu hakemimiz ile bir za-
manlarınmeşhur futbolcusu Hasan
Basri Bey karıştırılır. Oysa futbolcu
Hasan Basri Bey daha soyadı alamadan
1920 senesinde vefat etmiştir.
Moskova-İstanbul
Muhteliti maçında
İstanbul Mıntıkası
Reisi Şeref Bey
nutuk irat ederken...
(22 Mayıs 1925)
(12)
(13)
1...,80-81,82-83,84-85,86-87,88-89,90-91,92-93,94-95,96-97,98-99 102-103,104-105,106-107,108-109,110-111,112-113,114-115,116-117,118-119,120-121,...136
Powered by FlippingBook