Previous Page  74-75 / 120 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 74-75 / 120 Next Page
Page Background

Giovanni Trapattoni

Johan Cruyff

Bela Guttmann Benfica’ya 1962 Av-

rupa Kupası’nı kazandırdıktan

sonra yönetimle anlaşmazlığa

düşer ve “Daha 100 yıl Benfica Av-

rupa şampiyonu olamaz!” diyerek

kulübü adeta lânetler. Benfica ger-

çekten de o günden sonra oynadığı

5 Avrupa Kupası ve 3 UEFA Kupası

finalini kaybeder! İşte bu lânetten

ilk faydalanan takımNereo Roc-

co’nun Milan’ı olacaktı. 1963 yılın-

daki finalde Benfica’yı 2-1’le geçen

Milan’ın orta sahasında oynayan 24

yaşındaki genç Trapattoni, böylece

bir İtalyan takımının Avrupa’nın zir-

vesine çıkmasına yardımcı olacaktı.

6 yıl sonra tekrar finale yükselen

Rocco’nun adamları bu kez Ajax’la

oynuyordu. Cesare Maldini ve Jose

Altafini’nin ayrılmasıyla beraber

Trapattoni ve Rivera’nın sorumlu-

luğu da artmıştı. OMilan, genç ve

deneyimsiz Ajax’ı 4-1’le kolayca

geçip ikinci kez kupaya uzanmayı

bilecekti.

Trapattoni bir sonraki Avrupa Ku-

pası’nı havaya kaldırabilmek adına

tam 16 yıl bekleyecekti. Hemde bu

kez başka bir takımla ve bambaşka

bir rolde… Ayrıca maalesef futbol

tarihinin en dramatik anlarından

birine şahit olarak… 29 Mayıs 1985

akşamı Heysel Stadı’nın tribününde

çıkan olaylar sadece maçın 1 saat-

ten fazla süre ertelenmesine değil,

39 taraftarın ölümüne ve 600 civa-

rında yaralanmaya yol açıyordu.

Trapattoni’nin Juventus’u, Plati-

ni’nin erken penaltısıyla Liverpool

karşısında öne geçiyor ve tatsız

başlayanmaç öyle de geçip gidi-

yordu. Bu, şüphesiz Trapattoni’nin

güzel anılarla yâd edeceği bir kupa

olmayacaktı.

Carlo Ancelotti

Futbolda yer edinmiş en büyük

devrimciyi böyle bir listede gö-

rememek tek kelimeyle şans-

sızlık olurdu! HemAjax’ın hem

de Johan Cruyff’un ilkAvrupa

Kupası’nı kazandığı 1971 yılı

belki de futbol adına bir dönüm

noktasını temsil ediyor. Zira

RinusMichels yönetimindeki

genç Cruyff ve arkadaşları, bu

oyunu oynamanın bambaşka

yolları olabileceğini tümdün-

yaya göstermek üzereydi. Nite-

kimbu başarının arkası da geldi.

Ertesi yıl Inter’i Cruyff’un iki go-

lüyle geçenAjax, Avrupa’daki li-

derliğini pekiştiriyordu. Yine de

bu son olmayacaktı. 1973Ma-

yıs’ında rakip başka bir İtalyan,

Juventus olacaktı ve Cruyff kap-

tanlığındaki Ajax onları da gol

yemeden geçmeyi bilecekti.

Omaçta tribünler Cruyff’un Bar-

celona’ya geçmeden evvel son

kez Ajax forması giymesine

şahit olacaktı. Artık buradaki

görevini fazlasıyla yerine getir-

mişti veMichels’le tekrar bir

araya gelerek bu kez Katalanla-

rın kabuk değiştirmesine

yardımedecekti. Fakat Barcelo-

na’daki asıl devrimi oyuncu ola-

rak değil teknik adamsıfatıyla

yapacaktı. Henüz futbolculuk

kariyerine devamederken La

Masia projesini başkan Jose Nu-

nez’e kabul ettirebilmişti ve

1988 yılında takımın başına geç-

tiğinde onunmahsullerini top-

ladı Cruyff. LaMasia’da yetişen

gençlerin yanına sıradışı yıldız-

ları ekledi ve hepsini kendi sis-

temiyle harmanlayarak Rüya

Takım’ı oluşturdu. Öyle ki, 1992

yılındaWembley’de Sampdoria

karşısındaki final maçına çıkar-

ken takımına tek bir cümle kur-

ması yetecekti: “Oynadığınız

oyundan zevk almaya bakın!”

Gerisi ise Koeman’ın golü ve

Barcelona’yı dünya kulübü

yapan o ilk adımdan ibaret.

Johan Cruyff’un yer aldığı Ajax ne

kadar devrimci bir ekipse, Arrigo Sacc-

hi’ninMilan’ı da bir o kadar etkileyi-

ciydi. Fakat RinusMichels’in stratejisini

ilerletecek Cruyff gibi bir prensi varken

Sacchi o kadar şanslı değildi. Bu yüz-

den onun felsefesi Michels’inki kadar

sürekli olamadı. 1989 ve 1990 yıllarında

Avrupa şampiyonu olarak bu başarıyı

art arda elde eden son takımdı Milan.

Ve öylesine parlak bir kadrosu vardı ki,

Carlo Ancelotti ilk 11 içerisinde en az

dikkat çeken isimlerden biriydi! Ne de-

fanstaki efsanevî Tassotti-Baresi-

Costacurta-Maldini dörtlüsünden ne

de hücumorganizasyonundaki Rijka-

ard-Gullit-Van Basten üçlüsünden sıra

Ancelotti’ye gelebiliyordu. Yine de

Sacchi’nin her daim favorilerindendi.

2001’in sonlarına doğru Fatih Terim’in

yerineMilan’ın başına geçtiğinde

henüz elle tutulur bir başarısı yoktu

Ancelotti’nin. Ama ne de olsa kulüp

gözünde “bizimçocuk”tu o. Ertesi se-

zondan itibaren ipleri eline aldı ve

Sacchi’den devraldığı bayrağı taşımaya

devametti. Yönettiği kadro belki de

Sacchi’den sonra gelenlerin en iyisiydi

ve o ekip Ancelotti’ye iki Şampiyonlar

Ligi kupası getirdi. Real Madrid’e çok

beklenen “La Decima”yı hediye etmesi

ise İtalyan hocanın kupa koleksiyo-

nunda Bob Paisley’yi yakalamasını

sağladı.

74

75