Previous Page  118-119 / 168 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 118-119 / 168 Next Page
Page Background

Raymond Kopa

Onur Erdem

Son kez selamolsun

‘Küçük Napolyon’a

118

119

Efsane Real Madrid kadrosunun en önemli oyuncularından olan ve

Fransız futbolunun ilk süper yıldızı olarak kabul edilen Raymond Kopa, geçtiğimiz

Mart ayında aramızdan ayrıldı.

TamSaha

olarak “Küçük Napolyon” lâkaplı

büyük ustanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

utbol dünyasında

gelmiş geçmiş belki

de en başarılı kulüp

takımı, 1950’lerin

ikinci yarısında

Avrupa futbolunu

kasıp kavuran Real

Madrid’di. Beyaz

Şimşekler, Şampiyon

Kulüpler Kupası’nı,

düzenlendiği ilk beş

sezonun beşinde

de müzelerine

götürerek bugün bile

yanına dahi yaklaşı-

lamayan bir rekorun

sahibi olmuştu. Bu

beş yıllık periyodun

üçünde yer alan ve

Alfredo Di Stefano,

Ferenc Puşkaş,

Francisco Gento,

Hector Rial gibi

yıldızların yanına

adını büyük punto-

larla yazdırmayı

başaran Raymond

Kopa da haliyle söz

konusu dönemin,

dünya üzerinde en

çok alkışlanan futbol

zanaatkârlarından

biri olacaktı.

1950’lerde ayrıca

ülkesinde Stade de

Reims forması

altında da fırtınalar

estiren ve Fransa

Millî Takımı’yla da

1958 Dünya Kupa-

sı’nda kürsünün

üçüncülük basama-

ğına çıkan Kopa,

geçen ay, 85 yaşında

ebediyete intikal etti.

Usta kramponun

ardında bıraktığı

mirassa sadece

kupalardan ibaret de

değildi. Onun yaşam

öyküsü aynı za-

manda göçmenliğin

ve maden işçiliğinin

insanın hayatını ne

denli çetin koşullarla

bezediğini fakat

azimle futbol yete-

neğinin kol kola gir-

F

mesiyle de bu koşulların üstesinden

fazlasıyla gelinebileceğini hatta

insanların ülkelerinde misafir

gözüyle baktığı bir babanın oğlunun

aynı insanların gözünde bir ulusal

kahramana dönüşebileceğini gös-

teren cinsten bir yaşam öyküsüydü.

Tam adıyla Raymond Kopaszewski,

13 Ekim 1931’de Fransa’nın kuzeyin-

deki Noeux-les-Mines kasabasında

dünyaya geldi. Soyadından da

anlaşılabileceği üzere Polonya

göçmeni bir aileye mensuptu.

Ailesinin kökleri Krakow’a dayanı-

yordu belki ama muhacirlik ta

dedelerinden kalma bir alışkanlıktı.

Dedeler ilk olarak Almanya’ya göç

etmiş ve anne-babası da burada

doğmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nı

müteakip onlar da Fransa’nın

yolunu tutmuşlardı.

Kopa’nın hemdedesinin hemde

babasının icra ettikleri meslekse

madencilikti. Yerkabuğunun o ka-

ranlık dehlizleri içerisinde bir parça

taşkömürü çıkarabilmek için gün-

lerinin yarısını kazma sallamakla

geçiriyorlardı. Yaptıkları, meslekle-

rin en zorlularındandı belki ama hiç

de adilane bir dünyada yaşamadığı-

mız için aynı zamanda en az kazan-

dıranlarındandı da… Kopaszewski

sülalesinin Polonya’dan Alman-

ya’ya, oradan da Fransa’ya savrulup

durmasının temelinde de bu sorun

yatıyordu. Yapabilecekleri iş ma-

dencilikti ama bundan da doğru

düzgün para kazanamadıkları

için şanslarını ehven-i şer olarak

nitelendirilebilecek şartlar sunan

yerlerde denemeye çalışmışlardı.

Yeraltından

kaçmanın yolu futbol

Raymond Kopaszewski’nin

kaderinde de ilk bakışta madenci

olmaktan başka çare yok gibi görü-

nüyordu. Bumeslek hem ailede

gelenek halini almaktaydı hemde

yaşadıkları kasaba tamamenma-

dencilik sanayiine sırtını dayamış

bir yerleşimyeriydi. İstisna yarata-

bilecek tek şeyse meşin yuvarlaktı.

İlkokuldayken her fırsatta soluğu

boş arsalarda alıp arkadaşlarıyla

birlikte o meşin yuvarlağın peşin-

den koşturan küçük Kopaszews-

ki’nin hayallerini, o boş arsaların

engebeli arazilerinden çıkıp, ülke-

nin büyük stadyumlarının kadife

gibi zeminlerinde hünerlerini sergi-

lemek süslüyordu. Topla birlikte

bütün yaşıtlarından daha süratli

ve kıvraktı. Üstelik yaşıtlarının

düşünüp uygulayabildiklerinden

çok daha fazlasını düşünüyor, kat

kat fazlasını uyguluyordu. Onda

farklı bir şeyler olduğu çok açıktı.

Bu ışığın farkına ailesi de varmıştı

ki, bir kulüpte oynamak istediğinde

ona karşı çıkmadılar. Bu sayede

Raymond Kopaszewski, 10 yaşın-

dayken Noeux-les-Mines FC kulü-

bününminikler takımında forma

giymeye başladı.

Öte yandan Kopaszewski’nin yaşa-

dığı Kuzey Fransa, 1940’tan 1944’e

kadar Nazi işgaline uğramıştı ve

hayat bölge halkı için iyiden iyiye

zor bir hal almaktaydı. Yine de

savaşın getirdiği zor koşullar, ço-

cukların içindeki yaşama sevincini

ve futbol sevgisini alıp götürecek

kadar kudretli değildi. Kopaszewski

ve mahalledeki arkadaşlarının, ilk

hakiki deri futbol toplarını, bölge-

deki Alman askerlerinden çalarak

elde etmeleri de herhalde bunun bir

ispatıydı. Kopa daha sonralarını bu

anısını anlatırken “Herhalde biz de

o topu çalarak kendi çapımızda bir

direniş sergilemiştik” ifadelerini

kullanmasıyla, çocuk dünyasının

o masummuzipliğini adeta bire bir

yansıtmıştı.

Kopaszewski, futbolculuk hayalleri

kuruyordu belki ama yokluk içinde

yaşayan ailesine katkıda bulunma-

dan sadece top peşinde koşması da

maalesef imkânlar dâhilinde de-

ğildi. 14 yaşına gelince, babasının ve

ağabeylerinin de çalıştığı madende

vagon taşıyıcısı olarak işe başladı.

Gününün en az sekiz saati, yerin

600metre dibinde geçmekteydi.

16 yaşındayken, üzerine bir kaya

parçasının düşmesi neticesindeyse

sol el baş ve işaret parmaklarının

bir kısmını kaybetmişti. Özellikle

bu olaydan sonra futbola çok daha

sıkı sıkıya sarılacaktı. Zira maden-

lerden kurtulmasının en kestirme

yolu futbol sahalarından geçiyordu.

Söz konusu kazadan yaklaşık bir

sene sonra, Kopaszewski, ülkede

o zamanlar düzenlenmekte olan

ulusal futbol seçmelerine katıldı.

Kuzey Fransa bölgesinde birinci

olarak yurt genelindeki finallere

yükselen Kopaszewski, burada da

ikinci sırayı almıştı. Bu parlak genç

yeteneğin, profesyonel bir kulüp

tarafından transfer edilmesi artık

anmeselesiydi. Kopaszewski’nin

beklentisi, o günlerde birinci ligde

yer alan Kuzey Fransa takımların-