silinip giden çok sayıda genç
yetenek gördü. Böyle bir
tehlikenin farkında mısın ve
kendini nasıl koruyorsun?
Dediğiniz gibi Türkiye’de çok
yetenekli oyuncular var. Bir
kısmı da genç yaşta A takıma
yükselebiliyor. Ama bu dönemde
kendine bakmayan, bir şey oldum
zanneden, kendini yükseklerde
görmeye başlayan futbolcular
yavaş yavaş dibe gidiyor. Halbuki
insan yükseldikçe alçalmayı
bilmeli. İnsan bu çizgiyi aşıyor,
bir şey olduğunu zannediyor.
Oysa A takıma çıktığınız zaman
diğer oyuncular beş koşuyorsa
sizin 10 koşmanız lâzım. Yurtdı-
şında buna daha fazla önem
veriyorlar. Futbolcuların saha
dışındaki hayatına, aile hayatına,
eğitimine çok önemveriyorlar.
Ama maalesef bizimülkemizde
bu durumbiraz zayıf. Oyuncular
biraz boşluğa düşüyor. “Bir şey
oldum” zannediyoruz ve bu
yüzden kaybolup gidiyoruz.
Ağabeylerimin tecrübelerini bana
anlatmaları ve ailemin de deste-
ğiyle bu konularda sınırı hiç
bozmadan devam etmeye
çalışıyorum.
Her genç oyuncunun kendisine
örnek aldığı isimler vardır. Sen
kendine hangi oyuncuları örnek
alıyorsun?
Benim için UEFA’da, “Türkiye’nin
Messi-Hagi karışımı genç yete-
neği” benzetmesi yapılmıştı. Ben
de küçüklükten beri Messi’nin
videolarını izliyorum. Iniesta’nın
oyun tarzı, kimliği, karakteri çok
hoşuma gidiyor. Futbolcunun
saha dışında da içinde de aynı
karakteri sergilemesi gerektiğini
düşünüyorum. Ben böyle bir ya-
pıya sahibim. Rakip ne kadar
kötü niyetli olursa olsun sen ka-
rakterini bozmamalısın. Buman-
taliteyle sahaya çıkıyorum.
Sahadaki karakteriyle Iniesta’yı,
oyun stiliyle de Messi’yi örnek al-
maya çalışıyorum.
Trabzonspor’da Ersun Hocayla
nasıl bir ilişkin var?
Sezon başında tanıştık ve beni
kampa çağırdı. 17 yaşındaki bir
çocuğu kampa çağırmak bir hoca
için tartışılabilir bir karar olabilir.
Çünkü 17 yaşındaki bir çocuk
oradaki tempoyu kaldırabilir mi
sorusu sorulabilir. Trabzonmed-
yasında yazanlar da oldu bunu…
Ama hoca bana
güvendi. Kampta benimle ko-
nuştu. “Sana güveniyorum. Seni
takımda tutacağım. Gelişime açık
bir oyuncusun. Ben senin arkan-
dayım.
Gelişimin devam ederken ya-
spor formasını Süper Lig’de ilk
kez giydin. Ersun Yanal, 1-0
kaybettiğiniz Başakşehir maçı-
nın 82. dakikasında seni oyuna
aldı. Takımgerideyken aslında
bir yerde seni kurtarıcı olarak
da sahaya sürmüş oldu. Süper
Lig’de Trabzonspor forması
giymek nasıl bir duyguydu?
Omaçın hikâyesi biraz daha
farklı. O döneme kadar Süper
Lig’de hiç forma şansı
bulamamıştım. Ziraat Türkiye
Kupası’nda birkaç maçta
oynamıştım. Kupada Atiker
Konyaspor ile oynadığımız
maçtan sonra hiç Trabzon’a
dönmeden Medipol Başakşehir
maçına geçmiştik. Konya ma-
çında iyi performans sergile-
miştim. Taraftarlar, hocalar
beni çok beğenmişti. Başakşe-
hir maçında da kadroya girdim.
1-0 gerideydik. Taraftarlar bir
anda “Abdülkadir” diye bağır-
maya başladı. Hoca da 70’li
dakikalarda beni ısınmaya
yollamıştı. Beş dakika ısındık-
tan sonra yanına çağırdı ve
sahaya sürdü. Oyuna girmek
inanılmaz bir histi. İlk önce
ayaklarım titredi. İki-üç dakika
sonra ağabeyler, “İdmandaki
gibi rahat ol. Kupa maçlarındaki
gibi rahat hareket et” diye bana
güven verdi. Omaç da iyi geçti.
Bir pozisyon olmuştu. Mehmet
ağabeye topu indirmiştim.
O vurdu, direkten döndü. Gol
olsa ilkmaçımda asist yapmış
olacaktım. Kariyerim açısından
ilginç ve güzel bir maçtı. Bunu
unutamam.
Futbol dünyası bugüne kadar
44
45
“
“
“
“
“
İnsan yükseldikçe alçalmayı
bilmeli. A takıma çıktığınız
zaman diğer oyuncular beş
koşuyorsa sizin 10 koşmanız
lâzım. “Bir şey oldum”
zannediyoruz ve bu yüzden
kaybolup gidiyoruz.
Ağabeylerimin tecrübelerini
bana anlatmaları ve ailemin
de desteğiyle sınırı hiç
bozmadan devam etmeye
çalışıyorum.
Benim için UEFA’da,
“Türkiye’nin Messi-Hagi
karışımı genç yeteneği”
benzetmesi yapılmıştı.
Futbolcunun saha dışında da
içinde de aynı karakteri
sergilemesi gerektiğini
düşünüyorum. Sahadaki
karakteriyle Iniesta’yı, oyun
stiliyle de Messi’yi örnek
almaya çalışıyorum.
17 yaşındaki bir çocuğu
kampa çağırmak bir hoca için
tartışılabilir bir karar olabilir.
Ama Ersun Hoca bana
güvendi. “Gelişime açık bir
oyuncusun. Ben senin
arkandayım. Gelişimin devam
ederken yanında olacağım”
dedi. Ben de oynayabildiğim
süre zarfında onu
yanıltmamaya çalıştım.
A takımdaki tempoya ayak
uydurabiliyorum. Çok şükür o
süreci atlattım. Hocalarımın
hepsi orta sahadaki oyuncu-
nun gözünün çok açık olması
ve sahanın her yerini görmesi
gerektiğini söylüyor. Her id-
manda bana ters ayağımla il-
gili ekstra idmanlar
yaptırıyorlar.
“
“
“
“
“
“
Yusuf Yazıcı ağabeyle
birlikte geziyoruz. Onunla
çıktığımızda, “İkiniz bu
takımın geleceğisiniz.
Geçmiş yıllarda Fatih
Tekke, Gökdeniz Karadeniz
gibi oyuncular bu takıma
nasıl hizmet ettiyse, siz de
o yolda olacaksınız”
diyorlar. Biz de inşallah
bunu başaracağız.
Yurtdışında oynamak
bence her oyuncunun
hayalidir. İnşallah ben de
bir gün İspanya’da
oynamak istiyorum. İki
tarafın da menfaatlerine
uyuyorsa, ben de
Trabzonspor’daki görevimi
yerine getirdikten sonra
gitmek isterim.
İlk Süper Ligmaçımı
oynadıktan sonra okulda
herkes benimle fotoğraf
çektirmek istedi. Herkes
bana, “Dualarımız seninle.
İnşallah daha güzel yerlere
gelirsin” dedi. Ben de çok
mutlu oldum. Çok gurur
duydum. Ailemkeza aynı
şekilde beni görünce çok
mutlu oldu. Annem
gözyaşlarına boğuldu.
Yusuf ağabeyle
idmanlarda hep kendi
performansımızın üzerine
çıkmaya çalışıyorduk.
Forma şansı bulabilmemiz
için onlardan çok daha
fazla koşup, daha fazla
mücadele edip, hocanın
gözüne girmemiz
gerekiyordu. Beraber
sabrettik. Onun orada
oynaması beni de daha
fazla ümitlendiriyor.