

mindeki altı kupalı 2009 senesin-
den beri belki de en başarılı döne-
mini yaşamıştı. Ligde bir önceki
sezon Atletico Madrid’e devrettiği
‘şampiyon’ unvanını yeniden ele
geçiren Barça, Şampiyonlar
Ligi’nde de finalde Juventus’u 3-1
yenerek kupayı müzesine götür-
müştü. Ayrıca Kral Kupası’nı da
kazanan Barça, bunun devamında
diğer sezonun ilk yarısında UEFA
Süper Kupa ve FIFA Kulüpler Dünya
Kupası’nda da zafere ulaşırken
Guardiola’lı 2009 senesine göre tek
eksik, Athletic Bilbao’ya kaybedi-
len İspanya Süper Kupası’ydı.
Elbette bu ensenin karartılmasını
gerektirecek bir kayıp da
sayılmazdı.
Luis Enrique’nin takımı bir sonraki
sezon da ligi Real Madrid’in bir
puan önünde tamamlayarak üst
üste ikinci kez şampiyonluğu elde
ediyordu. Kral Kupası da aynı
şekilde kulüpmüzesine götürül-
müştü. Fakat Şampiyonlar Ligi’ne
çeyrek finalde Atletico Madrid’e
elenilerek veda edilmesi, ağızlar-
daki tadın biraz buruk olmasına yol
açmıştı. Geride bıraktığımız 2016-17
sezonuysa bu tadın daha da kaç-
masına yol açacaktı. Uzun süre ligi
Real Madrid’in ardında ikinci sırada
götüren Katalan ekibi, Alaves, Celta,
Deportivo ve Malaga gibi rakipler
karşısında da şokmağlubiyetler
almıştı. Neticede, ligin sonlarına
doğru Bernabeu’da oynanan El Cla-
sico, Messi’nin son dakika golüyle
3-2 kazanılsa da bu kritik üç puan
Barça için yeterli olmayacak ve
sezon, ezeli rakibin üç puan geri-
sinde, ikinci sırada tamamlanacaktı.
Şampiyonlar Ligi’ndeyse biraz önce
de belirtildiği gibi ikinci turda PSG
engeli mucizevi bir geri dönüşle
aşılmış fakat çeyrek finalde Juven-
tus karşısında tutunulamamıştı.
Dahası, hücumgücüyle meşhur
Barça, İtalyan rakibinin kalesine
180 dakika boyunca tek bir gol dahi
gönderememişti. Kral Kupası’nın
üst üste üç kez kazanılmış olma-
sıysa teselliden fazlası değildi. Hal
böyle olunca, zaten kafasında
devam etmemekten yana düşün-
celer şekillenmiş olan Luis Enrique
de tercihini bu yönde kullanacak,
Barcelona yönetimi de kendisine
engel olmayacaktı.
İlkmuhtemel adaylar
Peki, Camp Nou’da Luis Enrique’nin
halefi kim olacaktı? Barcelona,
Frank Rijkaard ile yolların ayrılması
sonrasında, B takımlarını çalıştır-
makta olan Pep Guardiola’yı takı-
mın başına getirmiş ve tarihinin en
parlak günlerini yaşamıştı. Guar-
diola’nın ardından da bayrağı onun
yardımcısı olan Tito Vilanova dev-
ralmıştı. Fakat Vilanova’nın kısa
süre içerisinde amansız hastalığa
yakalanması üzerine Katalan ekibi
bu kez göreve Arjantinli Gerardo
Martino’yu getirmişti. 2013-14 se-
zonunda Martino yönetiminde bek-
lediğini bulamayan Barcelona’da
son olarak da rota Luis Enrique’ye
çevrilmişti. O da futbolculuğunda
uzun süre Barcelona forması
giymiş, sonrasında da Barcelona’nın
B takımını çalıştırmış bir isimdi.
Bu açıdan bakıldığında Rijkaard
sonrası göreve gelen dört teknik
adamdan üçü, kulübün gelenekleri
içerisinde yetişmiş isimlerdi. Dört
isim arasında en başarısız veya en
az başarılı olanı denilebilecek
Gerardo Martino ise dışarıdan
gelmiş bir isimdi. Bu durumda
dikkate alındığında, Barcelona’nın
kulübe çok yabancı olmayan bir
isimle anlaşma yoluna gitmesi
muhtemeldi.
Bu doğrultuda, teknik direktörlük
koltuğu için futbolculuğunda beş yıl
Barcelona forması giyen ve şu anda
Barcelona B’yi çalıştırmakta olan
Gerard Lopez; Guardiola ve Luis En-
rique örneklerinde olduğu gibi olası
adaylardan biriydi. Yine futbolcu-
luklarında Barcelona tedrisatından
geçen ve Barça’nın oyun anlayışının
temellerinin yattığı Hollanda
ekolünden gelme teknik adamlar
Ronald Koeman, Frank de Boer ve
Philipp Cocu’nun da isimleri bu
prestijli görev için geçmekteydi.
Öte yandan futbolculuk yaşamını
Katar’da sürdürmekte olan kulüp
86
87
efsanesi Xavi’nin teknik adamlığa
bu vesileyle başlayıp hemen
Barcelona kulübesinin başındaki
yerini alacağını söyleyen de vardı,
Manchester City’de henüz pek
aradığını bulamayan Guardiola’nın
Camp Nou’ya geri döneceğini
söyleyen de…
Valverde ismi sürpriz oldu
Tahminler ağırlıklı olarak bu yön-
deyken Barcelona yönetimi bir ba-
kıma ters köşe yapıyor ve 2017-18
sezonunda takımı çalıştırması için,
hâlihazırda Athletic Bilbao’nun
teknik patronluğunu yapmakta
olan Ernesto Valverde ile el sıkışı-
yordu. Valverde, futbolculuğu
döneminde iki sezonu Barcelona’da
geçirmiş fakat o süre zarfında da
genellikle yedek kalmış bir isimdi.
Teknik adamlık kariyerindeyse
Barcelona’nın herhangi bir
kademesinde görev almamıştı. Bu
durumu göz önüne alan bir kesime
göre Valverde, Barcelona için büyük
bir riskti. Ancakmadalyonun diğer
yüzüne bakıldığında, Valverde’nin
şu ana kadar çalıştırdığı takımlarda
elindeki imkânlara göre genellikle
en iyisini yaptığı da göze çarp-
makta. Tabiî Barcelona’nın
neredeyse sınırsız denilebilecek
imkânları düşünüldüğünde de Val-
verde’nin başarısız olması için ciddi
bir sebep göstermek hayli güç…
İsterseniz Valverde’nin kariyerinin
satırbaşlarına kısaca bir göz atalım.
9 Şubat 1964’te dünyaya gelen
Ernesto Valverde Tejedor, futbola
Alaves takımında başlamış ve 19
yaşındayken bu kulüpte profesyo-
nel olmuştu. Daha sonra kısa bir
süre Sestao forması da giyen Val-
verde, asıl şöhretineyse 1986’da
transfer olduğu Espanyol’da kavu-
şacaktı. Mavi-beyazlılarla ikinci
sezonunda UEFA Kupası’nda final
gören Valverde, yine de takımının
penaltılarla kupayı kaybetmesine
engel olamamıştı. Bu sezonun so-
nundaysa şehrin büyük takımına,
Barcelona’ya geçen Valverde, ilk
sezonunda Kupa Galipleri Kupası
şampiyonluğu yaşadıysa da bu
turnuva boyunca sadece bir maçta
sonradan oyuna girmişti. Barcelo-
na’da genellikle yedek kalan ve
forma giymekte zorlanan Valverde,
bir sonraki sezon da Kral Kupası
zaferi gördü görmesine ama sonra-
sında yeterince fırsat bulamadığı
Camp Nou’da kalmaktansa şansını
başka kulüplerde sürdürmek istedi
ve Athletic Bilbao’nun yolunu tuttu.
Bilbao, Valverde’nin futbolculuk ka-
riyerinin belki de ne iyi günlerinin
geçtiği yerdi. Altı sezon formasını
giydiği Bask ekibinde 50 civarında
gol kaydeden Valverde, ardından da
bir sezon Mallorca’da oynuyor ve
1997’de faal futbolculuk yaşantısını
noktalıyordu. Kendisi, futbolcu
olarak yeşil sahalarda çok büyük
bir iz bırakamamıştı belki ama
teknik direktör olarak çok daha
fazlasını yapacaktı.
Heynckes’le başladı
Espanyol’da parladı
Ernesto Valverde, teknik adamlığa
2001-2002 sezonunda, Athletic Bil-
bao’da Jupp Heynckes’in yardımcı-
lığı görevine getirilerek ilk adımını
atacaktı. Bir sonraki sezon Athle-
tic’in B takımını çalıştıran genç tek-
nik adam, 2003’teyse A takımının
başına geçecekti. La Liga’da teknik
direktör olarak geçirdiği ilk sezonda
hayli başarılı bir grafik çizen
Valverde, takımını ligde beşinci
sıraya taşıyordu. Bu sayede UEFA
Kupası’na da katılma hakkı elde
eden Bask temsilcisi, ertesi sezon
bu turnuvada gruplardan lider
çıkmasına karşın bir sonraki turda
AustriaWien’e sürpriz bir şekilde
elenmekten kurtulamayacaktı. Bil-
bao aynı sezon ligde de dokuzuncu
sıraya gerileyince, Valverde sezon
sonunda görevinden ayrıldı.
Bir yıl boşta geçtikten sonra 2006
Eylül’ünde Valverde bu kez yine fut-
bolculuğunda da formasını giydiği
bir diğer kulübe, Espanyol’a imza
atıyordu. Espanyol bir önceki sezon
Kral Kupası’nı kazanmış ve bu
sayede UEFA Kupası’na da katılma
hakkını elde etmişti. Ancak takıma
bu başarıyı yaşatan teknik adam
Miguel Angel Lotina’nın Real Socie-
dad’a gitmesi sonrasında Valverde
ile anlaşmışlardı.
Valverde yönetimindeki Espanyol,
ligde vasatı aşamadıysa da
Avrupa’da fırtına gibi esiyordu.
İlk turda Petrzalka’yı eleyip beş
takımlı gruplara kalan Espanyol,
burada da Ajax, Waregem, Sparta
Prag ve AustriaWien ile oynadığı