Previous Page  86-87 / 164 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 86-87 / 164 Next Page
Page Background

mindeki altı kupalı 2009 senesin-

den beri belki de en başarılı döne-

mini yaşamıştı. Ligde bir önceki

sezon Atletico Madrid’e devrettiği

‘şampiyon’ unvanını yeniden ele

geçiren Barça, Şampiyonlar

Ligi’nde de finalde Juventus’u 3-1

yenerek kupayı müzesine götür-

müştü. Ayrıca Kral Kupası’nı da

kazanan Barça, bunun devamında

diğer sezonun ilk yarısında UEFA

Süper Kupa ve FIFA Kulüpler Dünya

Kupası’nda da zafere ulaşırken

Guardiola’lı 2009 senesine göre tek

eksik, Athletic Bilbao’ya kaybedi-

len İspanya Süper Kupası’ydı.

Elbette bu ensenin karartılmasını

gerektirecek bir kayıp da

sayılmazdı.

Luis Enrique’nin takımı bir sonraki

sezon da ligi Real Madrid’in bir

puan önünde tamamlayarak üst

üste ikinci kez şampiyonluğu elde

ediyordu. Kral Kupası da aynı

şekilde kulüpmüzesine götürül-

müştü. Fakat Şampiyonlar Ligi’ne

çeyrek finalde Atletico Madrid’e

elenilerek veda edilmesi, ağızlar-

daki tadın biraz buruk olmasına yol

açmıştı. Geride bıraktığımız 2016-17

sezonuysa bu tadın daha da kaç-

masına yol açacaktı. Uzun süre ligi

Real Madrid’in ardında ikinci sırada

götüren Katalan ekibi, Alaves, Celta,

Deportivo ve Malaga gibi rakipler

karşısında da şokmağlubiyetler

almıştı. Neticede, ligin sonlarına

doğru Bernabeu’da oynanan El Cla-

sico, Messi’nin son dakika golüyle

3-2 kazanılsa da bu kritik üç puan

Barça için yeterli olmayacak ve

sezon, ezeli rakibin üç puan geri-

sinde, ikinci sırada tamamlanacaktı.

Şampiyonlar Ligi’ndeyse biraz önce

de belirtildiği gibi ikinci turda PSG

engeli mucizevi bir geri dönüşle

aşılmış fakat çeyrek finalde Juven-

tus karşısında tutunulamamıştı.

Dahası, hücumgücüyle meşhur

Barça, İtalyan rakibinin kalesine

180 dakika boyunca tek bir gol dahi

gönderememişti. Kral Kupası’nın

üst üste üç kez kazanılmış olma-

sıysa teselliden fazlası değildi. Hal

böyle olunca, zaten kafasında

devam etmemekten yana düşün-

celer şekillenmiş olan Luis Enrique

de tercihini bu yönde kullanacak,

Barcelona yönetimi de kendisine

engel olmayacaktı.

İlkmuhtemel adaylar

Peki, Camp Nou’da Luis Enrique’nin

halefi kim olacaktı? Barcelona,

Frank Rijkaard ile yolların ayrılması

sonrasında, B takımlarını çalıştır-

makta olan Pep Guardiola’yı takı-

mın başına getirmiş ve tarihinin en

parlak günlerini yaşamıştı. Guar-

diola’nın ardından da bayrağı onun

yardımcısı olan Tito Vilanova dev-

ralmıştı. Fakat Vilanova’nın kısa

süre içerisinde amansız hastalığa

yakalanması üzerine Katalan ekibi

bu kez göreve Arjantinli Gerardo

Martino’yu getirmişti. 2013-14 se-

zonunda Martino yönetiminde bek-

lediğini bulamayan Barcelona’da

son olarak da rota Luis Enrique’ye

çevrilmişti. O da futbolculuğunda

uzun süre Barcelona forması

giymiş, sonrasında da Barcelona’nın

B takımını çalıştırmış bir isimdi.

Bu açıdan bakıldığında Rijkaard

sonrası göreve gelen dört teknik

adamdan üçü, kulübün gelenekleri

içerisinde yetişmiş isimlerdi. Dört

isim arasında en başarısız veya en

az başarılı olanı denilebilecek

Gerardo Martino ise dışarıdan

gelmiş bir isimdi. Bu durumda

dikkate alındığında, Barcelona’nın

kulübe çok yabancı olmayan bir

isimle anlaşma yoluna gitmesi

muhtemeldi.

Bu doğrultuda, teknik direktörlük

koltuğu için futbolculuğunda beş yıl

Barcelona forması giyen ve şu anda

Barcelona B’yi çalıştırmakta olan

Gerard Lopez; Guardiola ve Luis En-

rique örneklerinde olduğu gibi olası

adaylardan biriydi. Yine futbolcu-

luklarında Barcelona tedrisatından

geçen ve Barça’nın oyun anlayışının

temellerinin yattığı Hollanda

ekolünden gelme teknik adamlar

Ronald Koeman, Frank de Boer ve

Philipp Cocu’nun da isimleri bu

prestijli görev için geçmekteydi.

Öte yandan futbolculuk yaşamını

Katar’da sürdürmekte olan kulüp

86

87

efsanesi Xavi’nin teknik adamlığa

bu vesileyle başlayıp hemen

Barcelona kulübesinin başındaki

yerini alacağını söyleyen de vardı,

Manchester City’de henüz pek

aradığını bulamayan Guardiola’nın

Camp Nou’ya geri döneceğini

söyleyen de…

Valverde ismi sürpriz oldu

Tahminler ağırlıklı olarak bu yön-

deyken Barcelona yönetimi bir ba-

kıma ters köşe yapıyor ve 2017-18

sezonunda takımı çalıştırması için,

hâlihazırda Athletic Bilbao’nun

teknik patronluğunu yapmakta

olan Ernesto Valverde ile el sıkışı-

yordu. Valverde, futbolculuğu

döneminde iki sezonu Barcelona’da

geçirmiş fakat o süre zarfında da

genellikle yedek kalmış bir isimdi.

Teknik adamlık kariyerindeyse

Barcelona’nın herhangi bir

kademesinde görev almamıştı. Bu

durumu göz önüne alan bir kesime

göre Valverde, Barcelona için büyük

bir riskti. Ancakmadalyonun diğer

yüzüne bakıldığında, Valverde’nin

şu ana kadar çalıştırdığı takımlarda

elindeki imkânlara göre genellikle

en iyisini yaptığı da göze çarp-

makta. Tabiî Barcelona’nın

neredeyse sınırsız denilebilecek

imkânları düşünüldüğünde de Val-

verde’nin başarısız olması için ciddi

bir sebep göstermek hayli güç…

İsterseniz Valverde’nin kariyerinin

satırbaşlarına kısaca bir göz atalım.

9 Şubat 1964’te dünyaya gelen

Ernesto Valverde Tejedor, futbola

Alaves takımında başlamış ve 19

yaşındayken bu kulüpte profesyo-

nel olmuştu. Daha sonra kısa bir

süre Sestao forması da giyen Val-

verde, asıl şöhretineyse 1986’da

transfer olduğu Espanyol’da kavu-

şacaktı. Mavi-beyazlılarla ikinci

sezonunda UEFA Kupası’nda final

gören Valverde, yine de takımının

penaltılarla kupayı kaybetmesine

engel olamamıştı. Bu sezonun so-

nundaysa şehrin büyük takımına,

Barcelona’ya geçen Valverde, ilk

sezonunda Kupa Galipleri Kupası

şampiyonluğu yaşadıysa da bu

turnuva boyunca sadece bir maçta

sonradan oyuna girmişti. Barcelo-

na’da genellikle yedek kalan ve

forma giymekte zorlanan Valverde,

bir sonraki sezon da Kral Kupası

zaferi gördü görmesine ama sonra-

sında yeterince fırsat bulamadığı

Camp Nou’da kalmaktansa şansını

başka kulüplerde sürdürmek istedi

ve Athletic Bilbao’nun yolunu tuttu.

Bilbao, Valverde’nin futbolculuk ka-

riyerinin belki de ne iyi günlerinin

geçtiği yerdi. Altı sezon formasını

giydiği Bask ekibinde 50 civarında

gol kaydeden Valverde, ardından da

bir sezon Mallorca’da oynuyor ve

1997’de faal futbolculuk yaşantısını

noktalıyordu. Kendisi, futbolcu

olarak yeşil sahalarda çok büyük

bir iz bırakamamıştı belki ama

teknik direktör olarak çok daha

fazlasını yapacaktı.

Heynckes’le başladı

Espanyol’da parladı

Ernesto Valverde, teknik adamlığa

2001-2002 sezonunda, Athletic Bil-

bao’da Jupp Heynckes’in yardımcı-

lığı görevine getirilerek ilk adımını

atacaktı. Bir sonraki sezon Athle-

tic’in B takımını çalıştıran genç tek-

nik adam, 2003’teyse A takımının

başına geçecekti. La Liga’da teknik

direktör olarak geçirdiği ilk sezonda

hayli başarılı bir grafik çizen

Valverde, takımını ligde beşinci

sıraya taşıyordu. Bu sayede UEFA

Kupası’na da katılma hakkı elde

eden Bask temsilcisi, ertesi sezon

bu turnuvada gruplardan lider

çıkmasına karşın bir sonraki turda

AustriaWien’e sürpriz bir şekilde

elenmekten kurtulamayacaktı. Bil-

bao aynı sezon ligde de dokuzuncu

sıraya gerileyince, Valverde sezon

sonunda görevinden ayrıldı.

Bir yıl boşta geçtikten sonra 2006

Eylül’ünde Valverde bu kez yine fut-

bolculuğunda da formasını giydiği

bir diğer kulübe, Espanyol’a imza

atıyordu. Espanyol bir önceki sezon

Kral Kupası’nı kazanmış ve bu

sayede UEFA Kupası’na da katılma

hakkını elde etmişti. Ancak takıma

bu başarıyı yaşatan teknik adam

Miguel Angel Lotina’nın Real Socie-

dad’a gitmesi sonrasında Valverde

ile anlaşmışlardı.

Valverde yönetimindeki Espanyol,

ligde vasatı aşamadıysa da

Avrupa’da fırtına gibi esiyordu.

İlk turda Petrzalka’yı eleyip beş

takımlı gruplara kalan Espanyol,

burada da Ajax, Waregem, Sparta

Prag ve AustriaWien ile oynadığı