gıcında yaşlandığı iddialarının dil-
lendirildiği sezonda belki de kariye-
rinin en verimli günlerini geçirmişti.
2011 yazında Türkiye’nin günde-
mine bomba gibi düşen şike davası
neticesinde önemli oyuncuların
kadrodan ayrılması ve spekülas-
yonlarla dolu bir süreçten geçilmesi,
doğal olarak takımın performansı-
nın da düşmesine yol açmıştı;
haliyle Alex de bir önceki sezonki
müthiş etkinliğinden uzaktı.
Kaptan buna rağmen 14 golle
takımın yine en golcü ismiydi ve
sonmaçta Kadıköy’de Galatasa-
ray’ınmağlup edilmesi halinde
şampiyonluğa ulaşılabilecekti.
Fakat o maçta Alex sakat olduğu
gerekçesiyle 75 dakika kenarda
tutuldu. Karşılaşmanın golsüz sona
ermesiyle birlikte de sarı-kırmızılı
ekip, ezeli rakibinin sahasında
şampiyonluk kupasını kaldırmanın
sevincini yaşadı. Üç gün sonra Bur-
saspor ile oynanan kupa finalinde
Alex’in sahada olması ve 4-0 kaza-
nılanmaçta bir gol atıp üç de asist
yapmasıysa Galatasaraymaçındaki
yedekliğinin ciddi biçimde sorgu-
lanmasına yol açtı.
Yine de Aykut Kocaman belli ki
Alex’le daha fazla çalışmayı düşün-
müyordu ve 2012-13 sezonu başla-
madan önce hazırlık kampında
artık Alex’siz oynamaya alışmaları
gerektiğini bir kez daha açıkça ifade
etti. Ardından Şampiyonlar Ligi ön
elemesinde Spartak Moskova dep-
lasmanında Alex’in 90 dakika kulü-
bede oturması gerilimi arttırdı ve
Brezilyalının daha sonra Twitter’dan
hocasını “kıskançlıkla” suçlaması
ve bunun neticesinde ilk ligma-
çında kadroya alınmaması üzerine
de ipler kopma noktasına geldi.
Yürekleri burkan ayrılık
Aslında bu noktadan sonra yaşa-
nanlar, Alex’siz oynamanın yine
çok kolay olmayacağını gösteri-
yordu zira Spartak ile oynanan
rövanş maçına da onsuz başlanmış
ve rakibin 60 dakikayı 1-0 önde
geçmesinden sonra Alex’in oyuna
girmesiyle takım canlanmış, maçsa
1-1 sona ermişti. Avrupa Ligi’nde
Marsilya’yla oynananmaçtaysa
Alex sahadayken 2-0 önde olan
Fenerbahçe, Alex’in çıktığı son
yarım saatte kalesinde goller göre-
rek 2-2’lik beraberliğe razı olmuştu.
Bir bakıma takımAvrupa’da Alex’le
oynadığı son 90 dakikalık sürede
3-0 galipken, Alex’siz oynadığı son
90 dakikalık süredeyse 3-0mağ-
luptu. Fakat ligde oynanan Trab-
zonspor ve Kasımpaşa maçlarında
istenen sonuçların alınamaması
sonrasında önce Alex’in kadro dışı
bırakıldığı haberi geldi, kısa süre
sonra da Alex’in sözleşmesini
feshettiği öğrenildi.
Gerek Alex’in taraftarlar tarafından
yaptırılan heykelinin açılışından
sadece iki hafta sonra kulüple
ilişiğinin kesilmesi, gerekse bunun
sonrasında yaşananlar her futbol-
sever için acı verici gelişmelerdi.
Geri dönüşü olmayan nokta çoktan
geçilmişti ve Alex için de istikamet
artık doğduğu topraklardı. Efsane
isim futbola başladığı Coritiba’ya
dönerken ardında milyonlarca kırık
kalp bırakacaktı.
Alex, 2013 yılına girilmesiyle birlikte
Coritiba formasını sırtına geçiri-
yordu. Baba ocağında ayağının to-
zuyla Parana Eyalet Ligi’ni kazanma
başarısını gösteren yıldız oyuncu,
burada oynadığı 17 maçta 15 kez
fileleri havalandırarak kariyerinin
bu son bölümüne hayli etkileyici bir
başlangıç da yapmıştı. Ardından
başlayan Brezilya Serie A ise, el-
bette Parana Ligi’ne göre çok daha
zorluydu. Yine de Alex 38maçın
29’unda oynuyor ve 12 gol atarak
Coritiba’nın en skorer ismi oluyordu.
Fakat Alex haricinde sıradan isim-
lerdenmüteşekkil bir kadrosu olan
Coritiba ligi 11. sırada tamamlayabil-
mişti. Alex, kariyerinin son
sezonundaysa artan sakatlık
sorunlarının da etkisiyle fazla oy-
nama şansı bulamayacaktı. Böylece
2014’ün Ekim ayına gelindiğinde,
sene sonunda futbolu bırakacağını
resmen açıklayan Alex, yeşil saha-
lardaki sonmaçınaysa 7 Aralık’ta,
Coritiba’nın Bahia ile yaptığı ve 3-2
kazandığı karşılaşmada çıktı.
Şampiyonlar Ligi’nde de
asist kralı
Alex’in bundan sonraki en önemli
sınavıysa Avrupa kupalarıydı. Zira
Fenerbahçe yıllardır Avrupa kupa-
larında başarıya hasretti (en önemli
başarı, Lefter’in de son sezonu olan
1963-64’te Kupa Galipleri Kupa-
sı’nda oynanan çeyrek finaldi).
2007-08 sezonuyla birlikte bu
hasret de nihayet son bulacaktı.
Şampiyonlar Ligi ön elemesinde
Anderlecht’i her iki maçta da
mağlup eden Fenerbahçe, Devler
Ligi’nin ilk turunda da Inter, CSKA
Moskova ve PSV Eindhoven gibi
güçlü rakiplerle aynı gruba düş-
müştü. İlkmaçta Inter’i Kadıköy’de
tek golle geçen Kanarya, kendi sa-
hasında diğer iki rakibiyle oynadığı
maçları da kazanacak, deplasman-
larda da sadece Milano’dan eli boş
dönecekti. Böylece grupta Inter’in
ardından ikinci sırayı alan sarı-laci-
vertliler, tarihlerinde ilk kez Şampi-
yonlar Ligi’nde gruplardan çıkma
başarısını gösteriyordu.
Fenerbahçe’nin ikinci turdaki raki-
biyse son iki sezonda üst üste UEFA
Kupası şampiyonlukları yaşayan
Sevilla’ydı. Kadıköy’deki ilkmaçı
3-2 kazanan Fenerbahçe, rövanşı
aynı skorla kaybetse de penaltılar
sonucunda gülüyor ve çeyrek finale
yükselerek tarihinin en önemli Av-
rupa başarısını yaşıyordu. Sarı-laci-
vertliler çeyrek finalin ilk ayağında
İstanbul’da Chelsea’yi 2-1 yenseler
de Londra’daki rövanşı 2-0 kaybe-
dince turnuvada daha fazla ilerle-
yemedi belki ama o sezonun
Avrupa’da en çok takdir edilen
ekiplerinden biri olmayı da başardı.
Alex’inse bu başarı içerisinde ayrı
bir başarı hikâyesi vardı. Zira Brezil-
yalı yıldız, yaptığı altı asistle Şampi-
yonlar Ligi’nde sezonu “asist kralı”
olarak tamamlamıştı.
Ne var ki kısıtlı bir kadroya sahip ol-
masına karşın Fenerbahçe’ye tari-
hinin en büyük Avrupa başarısını
yaşatan, ligdeyse şampiyonluğu son
haftalarda ezeli rakibi Galatasaray’a
kaptıran Zico ile yollar, o söz ko-
nusu kısıtlı kadronun “yürüye yü-
rüye şampiyon olması gerektiği”
savına dayanılarak ayrılmıştı.
Bunun ardından, İspanyol teknik
direktör Luis Aragones ile girilen
2008-09 sezonunda bir türlü isteni-
len sonuçlar alınamadı ve takım altı
yıl sonra ilk kez ilk ikinin dışında
kalarak sezonu dördüncülükle ta-
mamladı. Sonraki sezonsa II. Daum
dönemi başladı. Lâkin son haftaya
lider giren takım, kaderin garip bir
cilvesi sonucunda o sezon belki de
en iyi oyununu oynadığı maçta
Trabzonspor ile 1-1 berabere kalınca
şampiyonluk kupası son kavşakta
yol değiştirerek Bursa istikametine
saptı. Alex, bu iki sezonda 11’er gol
ve bir o kadar asistle her şeye rağ-
men yine iki alanda da takımın lider
oyuncusu konumunda bulunduysa
da onun istatistiklerindeki sayısal
gerilemeyi görenler, 33 yaşını dol-
durmak üzere olan oyuncunun ku-
lüpteki miadını yavaş yavaş doldur-
duğunu düşünmeye başlamışlardı.
Kocaman ile
yıldızı barışmadı
Bu düşünceye, o esnada sportif
direktörlük sıfatının yanına teknik
direktörlük sıfatını da eklemiş olan
Aykut Kocaman da muhtemelen
dâhildi. Zira genç teknik adamyeni
görevine başladıktan sonraki ilk
basın toplantılarından birinde
nedense Alex ile son beş sezonda
bir kez şampiyon olunduğunun
altını çizme ihtiyacı hissetmişti.
Alex ile Kocaman arasındaki
gerginliğin su üstünde görülen ilk
noktası da buydu.
Kocaman’ın Alex’siz oyun deneme-
leriyse o dönemde bir türlü pozitif
sonuç vermemekteydi. Şampiyon-
lar Ligi ön elemesinde Young Boys
ile deplasmanda oynanan ilkmaçta
takım 2-1 öndeyken Alex oyundan
alınmış ve maç 2-2 sona ermiş,
rövanştaysa Young Boys’un 1-0
önde kapattığı ilk yarının ardından
Alex çıkmış, yerine Selçuk girmiş
ve maç da bu skorla tamamlan-
mıştı. Ligde de ilk önemli maç olan
Trabzon deplasmanında Alexmaça
yedek başlamış ve Fenerbahçe 3-2
geri düştükten sonra son 15 daki-
kada oyuna alınmış ancak skor
değişmemiş, bir diğer önemli derbi
olan Beşiktaş maçında da Fener-
bahçe maçı 1-0 önde götürürken
Alex oyundan alınmış ve karşı-
laşma 1-1 sona ermişti.
Alınan bu olumsuz sonuçlardan
sonra “Alex’siz takımdenemeleri-
nin” bir süreliğine rafa kalkması
kaçınılmazdı. Ne tesadüftür ki
Alex’e dokunulduğu dönemde ligde
kör topal giden ve lider Trabzon-
spor’un dokuz puan gerisine düşen
Fenerbahçe, söz konusu “iade-i
dokunulmazlığın” ardından son
18 maçın 17’sini kazanıyor ve şam-
piyonluğa ulaşıyordu. Ligde 28 golle
gol krallığına ulaşan Alex ayrıca 14
golle asist kralı da olmuş ve başlan-
76
77