TamSaha Dergisi - 136 - page 26-27

27
26
önde girmişti. Ancak ikinci yarıyla
birlikte millîlerimiz rakibini büyük
bir baskı altına alıyordu. 64. daki-
kada İsveç ceza sahası içerisinde
yaşanan karambolde de Emre
Aşık’ın kafa vuruşunun ağlarla
buluşması, skoru eşitliyordu. Bu
golden yaklaşık 10 dakika sonra,
Oğuz Çetin’in o güzel uzun pasla-
rından birinde Sergen Yalçın
uçarak kafayı vuruyor ve yakın
doksana giden top, skoru lehimize
çeviriyordu. Maç da böyle tamam-
lanınca puanımızı yediye çıkarta-
rak İsveç’i altımıza almayı
başarmıştık.
Millîlerimiz adına o gün yaşanan
bir diğer olumlu gelişmeyse,
İsviçre’nin ilk puan kaybını Buda-
peşte’de yaşamasıydı. Karşılaş-
mada Macaristan, tıpkı Türkiye
maçında olduğu gibi, İsviçre
önünde de 2-0 öne geçmiş fakat
bu üstünlüğünü koruyamayarak
2-2’ye razı olmuştu. Böylece
İsviçre ile aramızdaki puan farkı
da üçe inmişti.
Bern’de rövanşı alıyoruz
26 Nisan’da Bern’de oynanacak
olan İsviçre-Türkiye maçının
önemi de haliyle bir kat daha art-
mıştı. Kazanmamız halinde ikin-
cilikle de yetinmeyecek ve grupta
liderliği ele geçirecektik. Bu bilin-
çle çıktığımız maçtaki ilk gol mil-
lîlerimizden geliyordu. 17.
dakikada ceza sahası dışında
önünde seken topa sol ayağıyla
sert ve kavisli bir biçimde vuran
Hakan Şükür, biraz önde duran İs-
viçre kalecisi Pascolo’yu avlıyor
ve kariyerinin enmüstesna golle-
rinden birisine imza atıyordu. Bu
golden sonra İsviçre çok büyük
bir reaksiyon gösteremezken
işler millîlerimizin istediği gibi
gideceğe benziyordu. Ancak
38. dakikada İsviçre’nin sağ beki
Höttiger’in ceza sahası dışından
çektiği şut savunmamıza çarpıp
kalecimiz Engin’i zor durumda bı-
rakıyor ve maçın ilk yarısı 1-1 so-
nuçlanıyordu. İkinci yarıdaysa
Millî Takımımız maça asılıp Ogün
Temizkanoğlu’nun 56. dakikadaki
golüyle tekrar öne geçiyor ve bu
sefer üstünlüğünü de korumayı
başararak 90 dakikayı tamamlı-
yor, liderlik koltuğunun da ave-
rajla da olsa yeni sahibi oluyordu.
Öte yandan Macaristan da İsveç’i
1-0 yenmişti ve bu sonuçla İsveç
de dört puan gerimizde kalmıştı.
1 Haziran’a gelindiğinde İsveç,
sakatlıktan kısa bir süreliğine de
olsa dönen Brolin’e kavuşmasına,
hatta bu oyuncunun penaltıdan
bir de gol atmasına rağmen,
Gunnlaugsson’dan daha üçüncü
dakikada yediği golün bedelini
ağır ödedi, evinde İzlanda ile 1-1
berabere kalarak gruptaki iddia-
sını neredeyse tamamen yitirdi.
İzlanda 10 gün sonra bir sürpriz de
Macaristan’a yaptı ve ilk yarısını
Vincze’den gelen golle 1-0 yenik
kapadığı karşılaşmayı ikinci ya-
rıda Bergsson ve Jonsson’un gol-
leriyle 2-1 kazanarak bir bakıma
grupta ilk iki sırayı İsviçre ile
Türkiye’nin alacağını gayri resmi
olarak ilân etti.
16 Ağustos’ta, İsviçre’nin İzlanda
deplasmanında Ohrel ve Kubilay
Türkyılmaz imzalı gollerle aldığı
2-0’lık galibiyet de bu tablonun
iyiden iyiye netleşmeye başladığı-
nın bir göstergesiydi. İsviçre ay-
rıca liderliği de maç fazlasıyla ele
geçirmişti. 6 Eylül’e gelindiğin-
deyse millîlerimiz yeniden sa-
haya çıkıyordu. İstanbul’da
Macaristan’ı Hakan Şükür’ün ilk
yarıda attığı gollerle 2-0 deviren
ay-yıldızlılar, aynı gün İsveç ile
İsviçre’nin golsüz berabere kal-
ması sayesinde ilk ikide yer al-
mayı garantiliyor, liderliğe de
yeniden göz kırpıyordu. Aslında
bundan sonra Türkiye ile İs-
viçre’den hangisinin grubu bi-
rinci bitireceği de çok büyük
merak konusu değildi çünkü iki
ülke de birinci olamasalar bile en
iyi ikinciler arasına girip doğru-
dan finallere gidecek puanları
hemen hemen toplamışlardı.
İsviçre, 11 Ekim’de oynadığı son
maçında Macaristan önünde zor-
lanmazken ilk yarıda Kubilay
Türkyılmaz, ikinci yarıda da
Sforza ve Ohrel’den gelen gollerle
karşılaşmayı 3-0 kazandı. Millîle-
rimiz ise aynı tarihte sondan bir
önceki maçında İzlanda deplas-
manından golsüz beraberlikle
döndü. 15 Kasım’a gelindiğindeyse
ay-yıldızlılar, gruptaki sonmaç
için Stockholm’ün Rasunda
Stadı’nda İsveç karşısına çıkı-
yordu.
Türkiye’nin kazanması duru-
munda grubu lider bitireceği ama
mağlup olması halinde de turnu-
vaya gitme açısından pek bir şey
kaybetmeyeceği maçta 24. daki-
kada Alexandersson İsveç’i 1-0
öne geçirmiş, 62. dakikada Hakan
Şükür skora dengeyi getirse de
bir dakika içinde ev sahibi ekip
Pettersson ile yeniden üstünlüğü
ele almıştı. 72. dakikadaysa Er-
tuğrul Sağlamdurumu 2-2’ye
getirdi ve Millî Takımımız en iyi
ikinciler arasındaki yerini ayırta-
rak, gruptan İsviçre ile birlikte Av-
rupa Şampiyonası’na giden ikinci
takım oldu. 36 yıllık çabalamala-
rın ardından nihayet, ilk kez bir
Avrupa Şampiyonası’nda boy
gösterme hakkını elde etmiştik.
Alpay, Vlaovic’i
düşürmeli miydi?
Avrupa Şampiyonası’nın ilk tu-
runda, yapılan kura çekimi sonra-
sında D Grubu’na düşüyorduk.
Karşımıza çıkan rakiplerse Dani-
marka, Portekiz ve Hırvatistan’dı.
Aslında bu grubun, Millî Takımı-
mız açısından nispeten iyi bir
grup olduğu da söylenebilirdi.
Zira Danimarka, her ne kadar
“son şampiyon” unvanına sahip
olsa da aynı sürprizi bir daha
gerçekleştirebilecek bir takım
sayılmazdı.
Hırvatistan, Yugoslavya’nın dağıl-
masının ardından ilk kez büyük
bir turnuvada yer alacaktı ve çok
iyi oyunculara sahip olsalar da ne
yapabileceklerini kestirmek
zordu. Portekiz de daha önce
Avrupa Şampiyonası’na sadece
bir kez (1984’te) katılabilmişti.
Yine de Portekiz, 1989 ve 1991’de
dünya gençler şampiyonluğu ka-
zanan Luis Figo, Rui Costa, Fer-
nando Couto, Paulo Sousa, Joao
Pinto ve Folha gibi oyuncularıyla
(iki kupada da bulunan tek isim
Joao Pinto’ydu) Avrupa futbo-
lunda artık bir hayli iddialı olması
beklenen bir ülkeydi ve son şam-
piyon Danimarka’nın aksine
grubun 1 numaralı favorisi olarak
da Portekiz gösteriliyordu.
Turnuvadaki ilkmaçımıza,
11 Haziran’da, Nottingham’ın City
Ground Stadı’nda çıkıyorduk ve
rakibimiz de Hırvatlardı. Gruptaki
ilkmaçta, iki gün evvel Dani-
marka ile Portekiz, Brian Laudrup
ve Sa Pinto’nun karşılıklı golle-
riyle 1-1 berabere kalmıştı.
Dolayısıyla Türkiye-Hırvatistan
maçını kazanacak takım, gruba
da lider başlamış olacaktı.
Karşılaşmanın genelinde Hırvat-
lar biraz daha atak bir görüntü
sergilese de millîlerimiz savun-
mada çok iyi bir direnç gösteriyor
ve rakiplerine ciddi sayılabilecek
bir gol pozisyonu da vermiyordu.
Maçta son 15 dakikaya girilirken,
Hırvatistan Teknik Direktörü Mi-
roslav Blazevic, hücumdaki etki-
sizliğin sebeplerinden biri olarak
gördüğü Alen Boksic’i, Goran
Vlaovic ile değiştirdi. Maçın kaderi
de belki de bu anda çizildi zira 10
Alpay’la Vlaovic arasında
yaşanan ünlü pozisyon!
Nottingham’da Portekiz’le
başa baş oynamak
puan almamıza
yetmemişti...
1...,6-7,8-9,10-11,12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25 28-29,30-31,32-33,34-35,36-37,38-39,40-41,42-43,44-45,46-47,...128
Powered by FlippingBook