

66
67
Penaltılar yetimkaldı
Türk futbolu Nisan ayında büyük değerlerinden birisini daha kaybetti. Önce Beyoğluspor’un
ardından da İstanbulspor’un efsanesi olan Büyükadalı Kostas “Koço” Kasapoğlu, 81 yaşında
hayata veda etti. AMillî Takım formasını da bir kez giyen Kasapoğlu, hayatı boyunca kullandığı
onlarca penaltılardan sadece üçünü kaçırmakla ünlenmişti.
stanbulspor efsanesi Kasapoğ-
lu’nun 1935 yılında Büyükada’da
başlayan ve son 40 yılı Atina’da
geçen hikâyesi, 2016’nın Nisan
ayında yine Büyükada’da son
buldu…
Türk futbolseverlerin Kasapoğlu
adıyla tanıdığı, tam adıyla Kostas
“Koço” Kasapoğlu, 1950 ile 1970
arasındaki dönemde Türk futbo-
luna damgasını vuran önemli
figürlerden birisiydi.
Kasapoğlu, Büyükada çarşısında
berberlik yapan Niko’nun dört
çocuğundan biri olarak dünyaya
geldi. Çocukların ikisi erkekti ve
abi Apostol da Koço gibi futbol-
cuydu. Lefter Küçükandonyadis
gibi bir ordinaryüsü ülke futboluna
armağan eden Büyükada, ondan 10
yıl sonra dünyaya gelen Kasa-
poğlu’nu da evlerinin bulunduğu
Karanfil’deki arsada yavaş yavaş
hazırlıyordu. Gerçi baba Niko oğul-
larının futbol oynamasından çok
da hoşnut değildi ama iki gencin
içindeki futbol ateşi de sönecek
gibi durmuyordu. Öyle ki; Koço an-
nesinin öğle yemeğini içine koyup
babasının berber dükkânına gön-
derdiği sefer taslarını Karanfil’deki
arsaya kale yapıyor, futbol açlığını
o derme çatma alanda doyurmaya
çalışıyordu.
Niko’ların hepsi Koço’nun futbol
oynamasına karşı değildi elbette.
Adanın futboldan ve futbolcudan
anlayan Niko’su, Koço’yu izlemiş,
beğenmiş, “Bu çocuk adam olacak”
diyerek elinden tutup Beyoğlu-
spor’a götürmüştü. O sırada 18 ya-
şındaydı Niko. Sene de 1952.
Beyoğluspor’da direkt oynamaya
başladı. 1.71’lik boyuyla ele avuca
sığmaz bir sağ açık olarak oldukça
dikkat çekici yetenekleri vardı.
Şeref Stadı’nda antrenman yaptık-
ları sırada bir el omzuna dokundu.
Dönüp baktığında karşısında Be-
şiktaş’ın efsanevi Baba Hakkı’sını
gördü. Bu yazıdaki bilgilerin temel
kaynağı olan Fethi Aytuna’ya ver-
diği röportajda, o anı şöyle anlatı-
yordu Kasapoğlu:
“Baba Hakkı bana ‘Küçük sen iyi
futbol oynuyorsun. Sakın Beşik-
taş’a gelme, seni yerler’ dedi.
O zaman Beşiktaş da Beşiktaş’tı.”
Bu sözler, çocukluğundan beri gön-
lünde Beşiktaş aşkının ateşi yanan
Koço’yu Beyoğluspor’da tuttu. Ta ki
1956 yılında efsaneleri arasına gi-
receği İstanbulspor’a gidene kadar.
Beyoğluspor’daki günlerinde, tek-
nik direktörlüğünü bugünün ünlü
spor spikerlerinden Ercan Taner’in
babası olan Ziya Taner yaptı.
Kasapoğlu ile, “Çok efendi bir in-
sandı, beni de çok severdi” dediği
Ziya Taner’in yolları İstanbul-
spor’da da kesişti. Sonraki yıllarda
Ercan Aktuna’ları, Yılmaz Şen’leri,
Gökmen ve Yasin Özdenak’ları,
Cemil Turan’ları da İstanbulspor’a
kazandıracak olan futbolcu kâşifi
Ali Mortaş, Kasapoğlu’nu da yaka-
lamakta fazla zorlanmamıştı.
Kalesinde Sabih’in, defansında
Yalçın ve Garbis’in, orta sahasında
Kenan, Kadri ve Güngör’ün, forve-
tinde ise Kasapoğlu, Aydemir, İbra-
him, İhsan ve Yüksel’in yer aldığı
İstanbulspor, o yıllarda Fener-
bahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’a
kök söktüren bir takımdı.
İ
Kostas ‘Koço’ Kasapoğlu
Kasapoğlu da 1972’ye kadar forma-
sını giydiği İstanbulspor’da efsane
bir sağ açığa dönüşmüştü. Penaltı
kaçırdığı neredeyse görülmemişti.
Ömrü hayatında sadece üç penaltıyı
gol yapamadı. Kasapoğlu, bir Beşik-
taş maçında kaçırdığı ilk penaltıyı,
Fethi Aytuna’ya verdiği röportajda şu
cümlelerle anlatıyordu: “İnönü
Stadı’nda oynuyorduk. Ayağım top-
rağa takıldı ve topa iyi vuramadım.
Kaleci Varol bir tarafa gitti, top diğer
taraftan yavaş yavaş auta çıktı. Onun
dışında bütün penaltıları attım.”
Ancak Kasapoğlu, Beşiktaş dışında
Galatasaray ve Afyonspor’a karşı da
birer penaltı atışını gole çevireme-
mişti.
Elbette bu büyük penaltı becerisinin
de bir sırrı olmalıydı. Lefter Küçü-
kandonyadis’in “Penaltının en büyük
ustası” olarak tanımladığı Kasa-
poğlu, bakın bunu nasıl açıklıyordu:
“İstanbulspor’da oynadığımdö-
nemde Büyükada’da Tepeköy’deki
sahada rahmetli Lefter’le çok penaltı
çalışırdık. Topu hep köşelere atar-
dık.”
Ve 10 yaş büyük abisi Lefter’i say-
gıyla yâd etmekten de geri kalmı-
yordu: “Bence Avrupa’nın en iyi 10
futbolcusundan birisiydi.”
Sürati ve tekniğiyle karşısındaki
bekleri yıldıran Kasapoğlu, kendisini
en çok zorlayan sol bekin ise Vefalı
Rahmi olduğunu anlatıyor ve onunla
ilgili bir anısını da gülerek şöyle pay-
laşıyordu: “Çok çabuk bir oyuncuy-
dum. Vefa maçında karşımda Rahmi
oynuyordu. ‘Bir daha yanıma gelme’
diye tehdit ediyordu beni.”
Kasapoğlu’nun unutamadığı karşı-
laşma ise Galatasaray’la Ali Sami
Yen’de oynadıkları maçtır. O gün
takımını galibiyete taşıyan golün
altında Kasapoğlu imzası vardır.
Hikâyesini ise yine Kasapoğlu’nun
ağzından dinleyelim:
“Bir frikik kazanmıştık. Yıldırım topu
aldı dikti. Topa vurmak için açılırken,
içimden bir his gol atacağımı söyledi
ve koşup topa vurdum. Top da dok-
sana takıldı. Yıldırımda dönüp gol ol-
duğunu görünce bir şey söylemedi.
Bir de Beşiktaş maçında iki frikik
golü atmıştım ama birinde hakem
düdüğünü çalmadan topa vurduğum
için gol sayılmadı. Omaçta da Beşik-
taş’ın kalesinde Varol vardı.”
Kasapoğlu’nun hayatındaki unutul-
maz hatıralardan birisi de Lefter’in
yerine Fenerbahçe formasını giyme-
siydi. Malûm, Lefter’in uçak korkusu
vardı ve uzak deplasmanlara gitmesi
sıkıntılıydı. Fenerbahçe’nin 8 Haziran
1956 tarihinde Dinamo Moskova ile
oynadığı özel maçta bu nedenle Ka-
sapoğlu forma giymişti. O gün Lev
Yaşin’li Dinamo Moskova karşısında
sahaya çıkan Fenerbahçe kadrosu,
Selahattin Ünlü, Avni Kalkavan, Basri
Dirimlili, NedimGünar, Naci Erdem,
Necdet Çoruh, Koço Kasapoğlu,
Mehmet Ali Has, Şeref Has, Ergun
Öztuna ve Niyazi Tamakan’dan
kuruluydu. 50 bin kişinin izlediği
maçta Kasapoğlu ikinci yarıda
yerini o tarihte 20 yaşında olan
Can Bartu’ya bırakacaktı.
Kasapoğlu, maça nasıl gittiğinin
hikâyesini şöyle anlatıyordu:
“Büyükada’da deniz kenarındaydım.
Bir motorumvardı, onunla uğraşı-
yordum. Bir polis geldi, karakola
gittik. Lefter uçağa binmekten
korktuğu için Fenerbahçe’yle
Rusya’ya gideceğimizi söylediler.”
Aslında bir maçlığına giydiği sarı-la-
civertli formaya transfer yapabilecek
fırsat da ayağına gelmişti Kasa-
poğlu’nun. Fenerbahçe’den böyle bir
teklif almış ancak geri çevirmişti:
“22 yıllık futbol hayatımda elime dişe
dokunur bir para geçmedi. O zaman
bugünkü gibi büyük paralar yoktu.
Anca geçiniyorduk. Fenerbahçe’den
transfer teklifleri aldım ama gitme-
dim. İstanbulspor’da beni çok
seviyorlardı, ben de onları çok sevi-
yordum. O yüzden ayrılmadım. Hiç de
pişmanlık duymadım.”
Kasapoğlu, AMillî Takımımızın for-
masını da bir kez giydi. 25 Kasım
1956 günü Çekoslovakya ile Strahov
Stadı’nda oynadığımız 1-1 biten
maçın 84. dakikasında, golümüzü
atan Ergun Öztuna’nın yerine oyuna
girdi ve Amillî olma şerefini de ya-
şadı. 16 Kasım 1957’de ise İspanya ile
İnönü Stadı’nda golsüz berabere
kalan Özcan Arkoç’lu, SaimTayşen-
gil’li, İsmail Kurt’lu, Nejat Kücüksor-
gunlu’lu, Güngör Tetik’li, Avni
Kalkavan’lı, Can Bartu’lu, Şeref
Has’lı, Nazmi Bilge’li, İhsan Baydar’lı
BMillî Takımımızda oynadı.
Ancak gün gelecek, yaşı ilerleyecek
ve çok sevdiği İstanbulspor defterini
de kapatmak zorunda kalacaktı.
1971-72 sezonu sona erdiğinde yaşı
da 32’ye dayanmıştı. İstanbulspor’un
da izin vermesi üzerine bir yıllığına
Taksimspor’da antrenör-futbolcu
olarak görev aldı. Futbolu bıraktıktan
sonra ise Büyükada’ya çekildi ve
saat kuleli meydanda bir oyuncakçı
dükkânını işletmeye başladı. 1975 yı-
lında ise ailesiyle birlikte Atina’ya
göç etti. Orada bir yandanmanavlık
yaparken bir yandan da gelen ısrar-
lar üzerine Atina’da amatör olarak
kurulan Beyoğluspor ve Taksimspor
kulüplerinin antrenörlüğünü üst-
lendi.
Bir süre önce hastalanan ve İstan-
bul’a dönen Kasapoğlu, 5 Nisan günü
aramızdan ayrıldı ve çok sevdiği
adasında, Aya Nikola mezarlığına
defnedildi. Işıklar içinde uyu büyük
usta…