Previous Page  72-73 / 120 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 72-73 / 120 Next Page
Page Background

afişlerde kullanmış ve reklamda şu

slogana yer vermişti: “66Was A

Great Year For English Football…

EricWas Born!” (66, İngiliz Futbolu

İçin Harika Bir Yıldı… Eric Doğ-

muştu!). Tarihi iyi olan futbolsever-

ler hemen İngilizlerin geçmişlerin-

deki tek dünya şampiyonluğunu

1966’da kazandığını hatırlayacaktır.

Cantona’nın doğumunun, İngiliz

futbolu adına o dünya şampiyonlu-

ğundan daha mühimolduğunu

iddia etmek her ne kadar biraz fazla

iddialı bir söylemse de yine de

Fransız yıldızın ne denli sıra dışı bir

karakter olduğunun vurgulanması

adına belki de bir o kadar doğruydu.

Bu noktada hikâyenin başına, yani

İngiliz futbolu için o harika ana

dönecek olursak… 1966 yılının 24

Mayıs gününde, Marsilya’da Eleo-

nore-Albert Cantona çiftinin ikinci

çocukları dünyaya gelmiş ve çift, bu

bebeğe Eric adını vermişti. Yoksul-

luk içindeki ailenin, minik bebekle-

rinin yaklaşık 30 sene içinde İngiliz

futbolu adına ne denli önemli bir

figüre dönüşeceğini bilmemesini

geçelim, ufaklığa nasıl bir gelecek

sağlayacakları bile şüpheliydi.

Eric’in babası hastabakıcı, anne-

siyse terzi olarak çalışmaktaydı

ve zamanında dedesinin yerleştiği,

II. Dünya Savaşı sığınaklarından

bozma tek göz bir evde kalıyorlardı.

Marsilya da zaten Fransa’da yok-

sulluğun en çok hissedildiği şehir-

lerdendi ve göçmen aileler de bu

yoksulluktan en çokmustarip olan

kesimdi. Zaten Eric’in baba tarafı

İtalya’nın Sardunya adasından,

anne tarafıysa İspanya’nın Kata-

lunya bölgesinden Marsilya’ya göç

etmişti.

Yeşil sahalara ilk adımlar

Futbol, dünyanın birçok yerinde ol-

duğu gibi Marsilya’da da fakirler için

hem en büyük eğlence kaynağı

hemde o fukaralıktan kurtuluş için

bir merdiven niteliğindeydi. Canto-

na’nın da küçük yaşlarda arkadaş-

larıyla oyun oynama amacıyla haşir

neşir olduğu futbol, zaman içeri-

sinde hemonu ve ailesini maddi

zorluklardan kurtaracak hemde

kendisini dünyadaki en şöhretli

futbol figürlerinden birine dönüştü-

recekti. Cantona, futbola ilk olarak

yerel bir kulüp olan Les Caillols’de

başlamıştı. Ancak ‘yerel kulüp’ de-

diysek çok da hakir görmemek

lâzım; o dönemFransa Millî Ta-

kımı’nın Michel Platini’den sonraki

belki de en büyük yıldızı olan Jean

Tigana da bu kulübün altyapısından

yetişmeydi.

Les Caillols’de 15 yaşına kadar oy-

nayan genç Cantona’nın yeteneğini

ilk keşfeden isimlerden biriyse, Au-

xerre’in tecrübeli teknik direktörü

Guy Roux olacak ve kendisi 1981

yazında Auxerre’in altyapısına

transfer edilecekti. İki yıl sonra da

Cantona, Auxerre formasıyla kari-

yerinin ilk profesyonel maçına

çıkacaktı. Ancak o dönemlerde

vrupa’da normal vatandaşların

askeri hizmet yükümlülükleri

günümüzdeki kadar esnetilmemişti

ve 1985-86 sezonu başladıktan bir

süre sonra Cantona, askerlik hiz-

metini vermek için kısa bir süre ta-

kımından ayrı kalacak, hizmeti

tamamlaması sonrasındaysa ikinci

ligdeki Martigues ekibine kiralana-

rak sezonu bitirecekti.

1986-87 sezonuyla birlikte Cantona,

Fransa Ligi’ndeki ilk ciddi çıkışını

gösteriyor ve Auxerre forması al-

tında oynadığı 36 maçta rakip file-

lere 13 gol gönderiyordu. Bir hücum

oyuncusunda olması gereken

hemen her özellik Cantona’da fazla-

sıyla mevcuttu. Ceza sahasına yak-

laştığı andan itibaren kaleyi gerek

sert şutlarla, gerek plaseleriyle

yoklayabilen, ceza sahası içinde

golü çok iyi koklayan ve nerede

durması gerektiğini bilen ve hava

toplarında da hayli etkili olan Can-

tona’yı standart santrforlardan

ayıran özellikleriyse, genellikle 10

numara veya oyun kurucu pozis-

yonlarında oynatılan oyuncularda

rastlanacak türden bir oyun görü-

şüne ve pas becerisine sahip olma-

sıydı. Haliyle ortaya olabilecek en iyi

ikinci forvet tiplerinden birisi çıkı-

yordu.

İstenmeyen adam

Ne var ki Cantona’nın bir de karan-

lık yüzü vardı. Çok çabuk sinirle-

nen, kolay disipline edilemeyen ve

çoğu zaman bildiğini okumaya çalı-

şan bir isimdi. Bu özellikleri de ba-

şına az iş açmayacaktı ve bunların

ilki de az önce bahsettiğimiz,

Auxerre’de güzel geçen sezonun

ertesinde yaşandı. Takım arkadaşı

Bruno Martini ile tartışan ve onu

yumruklayan Cantona, disiplinden

taviz vermeyen teknik direktörü

Guy Roux tarafından bir müddet

kadro dışı bırakılmıştı.

Öte yandan Cantona, kısa süre önce

kariyerinde ilk kez Fransa AMillî

Takımı’na da çağırılmış ve 1987

yılının Ağustos ayında Federal

Almanya ile yaptıkları hazırlıkma-

çında ilk defa sırtına geçirdiği mavi

formayla ilk gol sevincini de yaşa-

Manchester United’ın yakın geçmişteki belki de en büyük efsanesi,

yeşil sahaların uslanmaz çocuğu Eric Cantona, bu ay 50. yaş gününü

kutlamaya hazırlanıyor. TamSaha olarak yaşayan efsaneyi tebrik ederken,

futbol yaşantısını da kısacamercek altına alıyoruz.

Kral Eric’ten yarımdalya

Onur Erdem

73

72

Y

Eric Cantona

aklaşık 20 yıl önce bir spor giyim fir-

ması, alanında belki de bugün bile en

görkemli birkaç örnekten biri olarak

kabul edilen bir televizyon reklamı

çalışmasına imza atmıştı. İblis’in ce-

hennemde ünlü futbolcularla kendi

kurduğu ve sadece vurdulu kırdılı

oynayan bir takımı karşılaştırdığı bir

maçın hikâyesinin anlatıldığı reklam

filminde kimler yoktu ki? Paolo Mal-

dini, Manuel Rui Costa, Luis Figo, Pat-

rick Kluivert, Jorge Campos, Tomas

Brolin, IanWright, Fenomen Ronaldo…

Filmin en can alıcı sahnesindeyse top

başrol oyuncusuna geliyor ve o da

“Au revoir” demesinin ardından artık

kendisinin alâmetifarikası olan for-

masının yakalarını havaya kaldı-

rıp son vuruşunu yaparak

İblis’in olduğu kaleye golünü

atıyor ve takımına maçı ka-

zandırıyordu. Peki, onca yıl-

dızın önünde başrole lâyık

görülecek klasa ve ka-

rizmaya sahip bu

oyuncu kimmiydi? El-

bette ki Eric Cantona!

Aynı firma, Canto-

na’yı bir başka

reklamında da

Cantona

Auxerre’de