![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0034.jpg)
öne geçiyordu. İspanya’nın erken
sayılabilecek bir esnada öne geç-
mesi, Fransa’nın işini çok zorlaştır-
mıştı zira Fransa’nın planları
görünüşe göre sadece İspanya’yı
durdurmak üzerineydi.
NitekimFransızların bu konuda ye-
terli hazırlıkta olmadığı, dakikalar
ilerledikçe iyice ortaya çıkacaktı.
İkinci yarıda da oyunun kontrolü
daha çok İspanya’daydı ve Fransız-
lar yine hücumbölgesinde etkisizdi.
Duraklama dakikalarına gelindi-
ğinde de Fernando Torres’in ceza
alanı içinde Reveillere tarafından
düşürülmesi sonucu kazanılan
penaltıyı yine Xabi Alonso gole çe-
viriyor ve İspanya maçı 2-0 kaza-
narak yarı finalde komşusu
Portekiz’in rakibi oluyordu.
Grupmaçlarında alışılagelmişin ak-
sine hücumu düşünen bir futbol or-
taya koyan İtalya, 24 Haziran’da
Kiev’de İngiltere ile oynayacağı çey-
rek final maçına da aynı anlayışı
sürdürerek çıkıyordu. Ancak bu
sefer de İngilizler hayli defansif bir
oyunmantalitesiyle sahadaydı.
İtalya, bunun sonucunda maçta
golle daha çok burun buruna gelen
taraf olsa da yakaladığı fırsatları bir
türlü değerlendiremiyor, böylece
önce 90 dakika, ardından da 120 da-
kika golsüz eşitlikle sona eriyordu.
Dolayısıyla eşleşmenin kaderi de
penaltılarla belli olacaktı. Penaltı-
larda İtalya, Montolivo ile kullandığı
ikinci atışını gole çeviremediğinde
avantaj bir an için İngiltere’ye geçer
gibi olduysa da İngilizler bu avantaj-
dan yararlanamadığı gibi Young ve
Cole ile iki penaltıyı da kaçırıyor ve
bunun sonucunda yarı final vizesi
de İtalya’nın oluyordu.
İtalya’nın kahramanı
Balotelli
Karşılaşmanın genelinde İspanya
topa sahip olup bol bol pas yapmak
istese de Portekizliler bu bağlantı-
ları mümkün oldukça kesiyordu.
Neticede İspanyollar rakip kale
önünde doğru dürüst boy göstere-
miyordu. Portekiz ise şansını Cris-
tiano Ronaldo’nun uzunmenzilli
frikiklerine bırakmış gibiydi fakat
ellerine birkaç tane böyle fırsat gel-
diyse de Ronaldo bunları üstten
auta göndererek harcayacaktı.
Golsüz eşitliğin bozulmaması üze-
rine geçilen uzatmalarda da o ana
kadarki senaryoda herhangi bir de-
ğişiklik yaratacak türden bir aksi-
yon yaşanmıyordu. Neticede,
İngiltere-İtalya maçında olduğu gibi
bumaçta da iş penaltılara kalmıştı.
İspanya, ilk penaltısını Xabi Alonso
ile değerlendiremediyse de Portekiz
de Joao Moutinho ve Bruno Alves’le
kullandığı atışları kaçırıyor ve finale
yükselen taraf, son şampiyon İs-
panya oluyordu.
Turnuvanın başından itibaren Al-
manların ortaya koyduğu yüksek
tempolu futbol ve bunun karşılı-
ğında da oynadıkları dört maçı da
kazanmış olmaları, maç öncesinde
Almanya’ya daha çok şans tanın-
masına yol açmıştı. Aslında İtalya
da bu turnuvada uzun yıllardır ilk
kez pozitif futbol oynamasıyla dik-
kat çekmişti fakat Almanya her
şeye rağmen rakibinden bir adım
önde görülüyordu.
Bu beklentilere karşın Almanya, 28
Nisan’da Varşova’da oynananmaça
etkili bir giriş yapamıyordu. İtalyan-
lar çok iyi alan paylaşıp Almanlara
hızla hareket edebilecekleri boş-
lukları hiçbir şekilde bırakmamak-
taydı. 20. dakikaya gelindiğinde de
Cassano; Hummels ve Boateng’in
arasından çok güzel sıyrılarak sol
taraftan ceza sahasına giriyor ve
yaptığı ortaya iyi bir zamanlamayla
çıkan Balotelli de topu Almanya fi-
lelerine gönderiyordu. 36. dakika-
daysa sol tarafta ve kendi yarı
sahasının ortasında topu kapan
Montolivo, yaklaşık 50metreye di-
yagonal bir pas atarak Balotelli’yi
Alman savunmasının arkasına ka-
çırıyor ve günün kahramanı Balo-
telli de topu kontrol edip biraz
sürdükten sonra ceza sahasına gi-
rerken çok sert bir şut çekerek
yakın doksandan ağları sarsıyordu.
İtalya gibi bir rakip karşısında iki
farkla geriye düşmek, disiplinleriyle
meşhur Almanların bile dengeleri-
nin bozulmasına yol açacaktı. Özel-
likle maçın ikinci yarısında sürekli
rakibinin üstüne gitmeye çalışan
Almanya, çok ciddi bir tehlike yara-
tamazken duraklama dakikala-
rında kazandıkları penaltıyı Mesut
Özil ile gole çeviriyorlardı ancak iş
işten geçmişti. Maçı İtalya 2-1 kaza-
nıyor ve Böylece EURO 2012’de fina-
lin adı İspanya-İtalya şeklinde
konmuş oluyordu.
Gol şovla gelen ikinci
şampiyonluk
İspanya, peş peşe kazandığı Avrupa
ve dünya şampiyonluklarının üze-
rine bir Avrupa şampiyonluğu daha
ekleyerek tarih yazmaya çok ya-
kındı. O güne
dek üst üste
üç büyük
turnuva ka-
zanabilen bir
takım olma-
mıştı ve İs-
panyollar, 1
Temmuz’da
Kiev’de oy-
nanacak olan
finale, bu he-
defe ulaşabil-
mek adına
çıkıyordu. İlk
grupmüca-
delesinde ra-
kibiyle başa
baş bir oyun
ortaya koyan
ve 1-1 bera-
bere kalan
İtalyanlar, fi-
nalde İspan-
ya’nın orta
saha hâkimiyeti karşısında çaresiz
kalıyordu. 14. dakikaya gelindiğinde
de David Silva, İspanyollar adına gol
perdesini açıyordu. Dakikalar 41’i
gösterirken Jordi Alba’nın attığı
golse İspanyolları iyice rahatlata-
caktı.
İlk yarının 2-0 İspanya lehine sona
ermesinin ardından ikinci devrede
de İspanyollar oyunun kontrolünü
ellerinde tutuyordu. İtalyanlar ise
çoktan umutlarını yitirmiş bir gö-
rüntü içerisindeydi. Dakikalar 84’ü
gösterdiğindeyse, Fernando Torres,
Buffon’un yanından fileleri üçüncü
kez havalandırıyordu. Torres böy-
lece üst üste iki Avrupa Şampiyo-
nası finalinde gol atan ilk futbolcu
olurken, İspanya’nın şampiyonluğu
da hemen hemen kesinlik kazanı-
yordu. Dört dakika sonraysa Juan
Mata maçın skorunu belirleyen golü
atıyor ve İspanya, 4-0 galip gelerek,
üst üste üç büyük turnuvadan da
zaferle ayrılmayı başaran ilk takım
olduğu gibi aldığı bu dört farklı gali-
biyetle de Avrupa Şampiyonala-
rında bir final maçında elde edilen
en farklı galibiyete de imzasını atı-
yordu.
66
67