Previous Page  66-67 / 156 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 66-67 / 156 Next Page
Page Background

öne geçiyordu. İspanya’nın erken

sayılabilecek bir esnada öne geç-

mesi, Fransa’nın işini çok zorlaştır-

mıştı zira Fransa’nın planları

görünüşe göre sadece İspanya’yı

durdurmak üzerineydi.

NitekimFransızların bu konuda ye-

terli hazırlıkta olmadığı, dakikalar

ilerledikçe iyice ortaya çıkacaktı.

İkinci yarıda da oyunun kontrolü

daha çok İspanya’daydı ve Fransız-

lar yine hücumbölgesinde etkisizdi.

Duraklama dakikalarına gelindi-

ğinde de Fernando Torres’in ceza

alanı içinde Reveillere tarafından

düşürülmesi sonucu kazanılan

penaltıyı yine Xabi Alonso gole çe-

viriyor ve İspanya maçı 2-0 kaza-

narak yarı finalde komşusu

Portekiz’in rakibi oluyordu.

Grupmaçlarında alışılagelmişin ak-

sine hücumu düşünen bir futbol or-

taya koyan İtalya, 24 Haziran’da

Kiev’de İngiltere ile oynayacağı çey-

rek final maçına da aynı anlayışı

sürdürerek çıkıyordu. Ancak bu

sefer de İngilizler hayli defansif bir

oyunmantalitesiyle sahadaydı.

İtalya, bunun sonucunda maçta

golle daha çok burun buruna gelen

taraf olsa da yakaladığı fırsatları bir

türlü değerlendiremiyor, böylece

önce 90 dakika, ardından da 120 da-

kika golsüz eşitlikle sona eriyordu.

Dolayısıyla eşleşmenin kaderi de

penaltılarla belli olacaktı. Penaltı-

larda İtalya, Montolivo ile kullandığı

ikinci atışını gole çeviremediğinde

avantaj bir an için İngiltere’ye geçer

gibi olduysa da İngilizler bu avantaj-

dan yararlanamadığı gibi Young ve

Cole ile iki penaltıyı da kaçırıyor ve

bunun sonucunda yarı final vizesi

de İtalya’nın oluyordu.

İtalya’nın kahramanı

Balotelli

Karşılaşmanın genelinde İspanya

topa sahip olup bol bol pas yapmak

istese de Portekizliler bu bağlantı-

ları mümkün oldukça kesiyordu.

Neticede İspanyollar rakip kale

önünde doğru dürüst boy göstere-

miyordu. Portekiz ise şansını Cris-

tiano Ronaldo’nun uzunmenzilli

frikiklerine bırakmış gibiydi fakat

ellerine birkaç tane böyle fırsat gel-

diyse de Ronaldo bunları üstten

auta göndererek harcayacaktı.

Golsüz eşitliğin bozulmaması üze-

rine geçilen uzatmalarda da o ana

kadarki senaryoda herhangi bir de-

ğişiklik yaratacak türden bir aksi-

yon yaşanmıyordu. Neticede,

İngiltere-İtalya maçında olduğu gibi

bumaçta da iş penaltılara kalmıştı.

İspanya, ilk penaltısını Xabi Alonso

ile değerlendiremediyse de Portekiz

de Joao Moutinho ve Bruno Alves’le

kullandığı atışları kaçırıyor ve finale

yükselen taraf, son şampiyon İs-

panya oluyordu.

Turnuvanın başından itibaren Al-

manların ortaya koyduğu yüksek

tempolu futbol ve bunun karşılı-

ğında da oynadıkları dört maçı da

kazanmış olmaları, maç öncesinde

Almanya’ya daha çok şans tanın-

masına yol açmıştı. Aslında İtalya

da bu turnuvada uzun yıllardır ilk

kez pozitif futbol oynamasıyla dik-

kat çekmişti fakat Almanya her

şeye rağmen rakibinden bir adım

önde görülüyordu.

Bu beklentilere karşın Almanya, 28

Nisan’da Varşova’da oynananmaça

etkili bir giriş yapamıyordu. İtalyan-

lar çok iyi alan paylaşıp Almanlara

hızla hareket edebilecekleri boş-

lukları hiçbir şekilde bırakmamak-

taydı. 20. dakikaya gelindiğinde de

Cassano; Hummels ve Boateng’in

arasından çok güzel sıyrılarak sol

taraftan ceza sahasına giriyor ve

yaptığı ortaya iyi bir zamanlamayla

çıkan Balotelli de topu Almanya fi-

lelerine gönderiyordu. 36. dakika-

daysa sol tarafta ve kendi yarı

sahasının ortasında topu kapan

Montolivo, yaklaşık 50metreye di-

yagonal bir pas atarak Balotelli’yi

Alman savunmasının arkasına ka-

çırıyor ve günün kahramanı Balo-

telli de topu kontrol edip biraz

sürdükten sonra ceza sahasına gi-

rerken çok sert bir şut çekerek

yakın doksandan ağları sarsıyordu.

İtalya gibi bir rakip karşısında iki

farkla geriye düşmek, disiplinleriyle

meşhur Almanların bile dengeleri-

nin bozulmasına yol açacaktı. Özel-

likle maçın ikinci yarısında sürekli

rakibinin üstüne gitmeye çalışan

Almanya, çok ciddi bir tehlike yara-

tamazken duraklama dakikala-

rında kazandıkları penaltıyı Mesut

Özil ile gole çeviriyorlardı ancak iş

işten geçmişti. Maçı İtalya 2-1 kaza-

nıyor ve Böylece EURO 2012’de fina-

lin adı İspanya-İtalya şeklinde

konmuş oluyordu.

Gol şovla gelen ikinci

şampiyonluk

İspanya, peş peşe kazandığı Avrupa

ve dünya şampiyonluklarının üze-

rine bir Avrupa şampiyonluğu daha

ekleyerek tarih yazmaya çok ya-

kındı. O güne

dek üst üste

üç büyük

turnuva ka-

zanabilen bir

takım olma-

mıştı ve İs-

panyollar, 1

Temmuz’da

Kiev’de oy-

nanacak olan

finale, bu he-

defe ulaşabil-

mek adına

çıkıyordu. İlk

grupmüca-

delesinde ra-

kibiyle başa

baş bir oyun

ortaya koyan

ve 1-1 bera-

bere kalan

İtalyanlar, fi-

nalde İspan-

ya’nın orta

saha hâkimiyeti karşısında çaresiz

kalıyordu. 14. dakikaya gelindiğinde

de David Silva, İspanyollar adına gol

perdesini açıyordu. Dakikalar 41’i

gösterirken Jordi Alba’nın attığı

golse İspanyolları iyice rahatlata-

caktı.

İlk yarının 2-0 İspanya lehine sona

ermesinin ardından ikinci devrede

de İspanyollar oyunun kontrolünü

ellerinde tutuyordu. İtalyanlar ise

çoktan umutlarını yitirmiş bir gö-

rüntü içerisindeydi. Dakikalar 84’ü

gösterdiğindeyse, Fernando Torres,

Buffon’un yanından fileleri üçüncü

kez havalandırıyordu. Torres böy-

lece üst üste iki Avrupa Şampiyo-

nası finalinde gol atan ilk futbolcu

olurken, İspanya’nın şampiyonluğu

da hemen hemen kesinlik kazanı-

yordu. Dört dakika sonraysa Juan

Mata maçın skorunu belirleyen golü

atıyor ve İspanya, 4-0 galip gelerek,

üst üste üç büyük turnuvadan da

zaferle ayrılmayı başaran ilk takım

olduğu gibi aldığı bu dört farklı gali-

biyetle de Avrupa Şampiyonala-

rında bir final maçında elde edilen

en farklı galibiyete de imzasını atı-

yordu.

66

67