Previous Page  52-53 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 52-53 / 140 Next Page
Page Background

Peş peşe gelen gol

krallıkları

Henry, Arsenal’deki ikinci sezo-

nunda da ligde ikinci sırada kalır-

ken, 2001-2002 sezonuyla birlikte

Londra ekibinde ilk şampiyonlu-

ğuna ulaşacaktı. Arsenal ayrıca

aynı sezon Federasyon Kupası’nı da

müzesine götürmüş ve 116 yıllık

kulüp tarihinde üçüncü kez

lig-kupa dublesini gerçekleştir-

mişti. Sezonu totalde 32 golle bitiren

Henry ise bu gollerin 24’ünü

kaydettiği Premier Lig’deki ilk gol

krallığını elde etmişti.

Öte yandan, kulüpler düzeyinde

böylesine parlak geçen bir sezon

sonrasında millî takımlar seviye-

sinde Henry büyük bir şok yaşaya-

caktı. Fransa, son dünya ve Avrupa

şampiyonu apoletleriyle katıldığı

2002 Dünya Kupası’na, henüz ilk

turda veda ediyordu. Fransızlar,

Danimarka, Senegal ve Uruguay ile

oynadıkları üç maçta bir puan

alabilirken tek bir gol dahi

atamamış ve gruplarını son sırada

tamamlamıştı.

2002-2003 sezonundaysa Arsenal

unvanını Manchester United’a kap-

tırıp ikinci sıraya gerilerken, Henry

de gol krallığı yarışında United’ın

golcüsü van Nistelrooy’un bir gol

gerisinde kalmıştı. Fakat bir sonraki

sezon, sadece Arsenal tarihinin en

parlak sezonlarından biri olmakla

kalmayacak, aynı zamanda bir ta-

kımın Premier Lig’de sergilediği en

büyük gövde gösterilerinden birine

sahne olacaktı. Arsenal, sezonu 38

maçta 26 galibiyet ve 12 beraberlik

alarak namağlup şampiyon ta-

mamlıyor ve İngiliz futbolunda 115

yıl sonra bunu başarabilen ikinci

takım oluyordu. Bu süreçte 30 gol

atan Henry de şampiyonluğun baş

mimarı olduğu gibi gol krallığını da

kazanmıştı. Tablodaki tek olumsuz

manzara, Şampiyonlar Ligi’ndeydi.

Wenger’in öğrencileri, çeyrek

finalde Chelsea’ye 1-1 ve 1-2’lik

skorlarla elenmişti. Henry adına

sezonun sonunda bir diğer hayal kı-

rıklığı ise millî takımla Avrupa

Şampiyonası’nda yaşanacaktı.

Fransa, her ne kadar ilk turda İngil-

tere, Hırvatistan ve İsviçre ile yer

aldığı grubu lider tamamlamış ve

Henry de bumaçlarda iki gol atmış

olsa da çeyrek finalde daha sonra-

dan şampiyonluğa kadar uzanacak

olan Yunanistan’a tek golle boyun

eğilmesi, Fransızları derinden

sarsmıştı.

Henry, bundan sonraki iki sezonda

da sırasıyla 25 ve 27 gol atarak Pre-

mier Lig’de yine gol kralı olduysa da

bu sezonların ilkinde Arsenal ikinci

sırada kalacak, ikincisindeyse dör-

düncü sıraya gerileyerek sekiz sene

sonra ilk kez ilk ikinin dışına düşe-

cekti. Ancak takım, Şampiyonlar

Ligi’nde final oynama başarısını da

göstermiş ve kulüp tarihinde bir

başka ilki gerçekleştirmişti. Ne var

ki Barcelona ile oynanan finalde

Arsenal maçın başlarında kalecisi

Lehmann’ın atılmasıyla 10 kişi

kalmış, bu rağmen ilk yarıyı Camp-

bell’ın golüyle 1-0 önde kapatmış

fakat eksik oynamasının da etki-

siyle Barcelona’nın son 15 dakikada

gelen gollerine engel olamayıp

2-1 kaybederek kupayı uzaktan

izlemekle yetinmişti.

2006 Dünya Kupası, Fransa adına

önceki iki turnuvaya kıyasla had

safhada başarılı geçtiyse de hayli

dramatik bir sonla bitecekti. İlk

turda İsviçre, Güney Kore ve To-

go’nun olduğu gruptan ikinci olarak

çıkan Fransa, ikinci turda İspanya’yı

saf dışı bıraktıktan sonra çeyrek

finalde son şampiyon Brezilya’ya

rakip olmuştu. Golsüz biten ilk yarı

sonrasında 57. dakikaya gelindi-

ğinde Zidane’ın kullandığı bir duran

topta arka direkte hiç bekletmeden

çok güzel bir ayak içi dokunuşla ağ-

ları bulan Henrymaçın tek golünü

atıyordu. Bu tek golle büyük rakibini

devirerek yarı finale yükselen

Fransa burada da Portekiz engelini

aşacak ve finalde İtalya’nın rakibi

olacaktı. İtalya ile oynananmaça

damgasını vuransa Zidane oluyor

ve penaltıdan attığı golle takımını

öne geçirmesine rağmen 1-1 biten

90 dakika sonrası geçilen uzatma-

larda Materazzi’ye kafa atması so-

nucunda kırmızı kart görmesiyle

takımını en kritik anda 10 kişi bıra-

kıyordu. Bunun yanı sıra uzatmala-

rın ikinci yarısının başında Henry

de oyundan çıkmıştı. Kimbilir, belki

Zidane ve Henry ikilisi 120 dakikayı

tamamlayabilseler futbolun tarihi

çok daha farklı yazılmış olacaktı.

Lâkin neticede gülen taraf, penaltı-

Juventus’ta yedi aylık

kâbus

Kariyerine çok hızlı bir giriş yapan

ve 21 yaşını doldurduğunda çoktan

kulübüyle lig şampiyonluğu ve

Şampiyonlar Ligi yarı finali, millî

takımıyla da dünya şampiyonluğu

görmüş olan Henry’nin, bu başarılar

sonrası da Monaco’da uzun süre

kalamayacağı yeterince netleş-

mişti. Nitekim 1998-99 sezonunun

devre arasında Juventus, genç yıldız

için yaklaşık 10.5 milyon sterlinlik

bir meblağ ödemeyi göze alıyordu.

Ne var ki Henry ile Juventus arasın-

daki birliktelik, hayal kırıklığı yarat-

maktan öteye gidemeyecekti. Yeni

takımıyla sezonun ikinci yarısında

16 maça çıkan Henry, üç kez gol se-

vinci yaşayabilmişti. Bunda, kendi-

sinin yeniden, Monaco’da A takıma

ilk yükseldiği zamanlardaki gibi sol

açıkta oynatılmasının da payı vardı

ve son yıllarda santrfora evrilmiş

olan oyuncu, bu eskiye dönüşten

pek de memnun kalmamıştı. Ön-

ceki üç sezonu Şampiyonlar Li-

gi’nde final oynayarak geçiren

Juventus’un bu sefer yarı finalde

Manchester United’a elenmesi ve

ligi de yedinci sırada tamamlama-

sıysa siyah-beyazlılarda ciddi bir

revizyona gidileceğinin gösterge-

siydi. Nitekim sezon sonu geldi-

ğinde, takımın oyun tarzına ve sol

kanattaki görevine adapte olmakta

zorlanan Henry için gelen teklifler

de masaya yatırılacaktı. Sonuçta

Arsenal’in 11 milyon sterlinlik teklifi

kabul edildi ve Henry’nin yedi aylık

Juventus macerası da sona ermiş

oldu.

Henry, Arsenal’de, Monaco’daki ilk

zamanlarında hocalığını yapan

ArseneWenger’le yeniden bir araya

gelmişti. AncakWenger, Henry’nin

çoktan bir kanat oyuncusundan

bir santrfora dönüşmüş olduğunun

farkındaydı ve Arsenal’de artık onu

hücumhattının en ilerisinde kulla-

nacaktı. Bu sayede yıldız oyuncu ilk

sezonunda 17’si ligde olmak üzere

26 kez gol sevinci yaşayacaktı. Ar-

senal ise sezonu ligde ikinci olarak

tamamlarken UEFA Kupası’nda da

finale kadar ilerlemiş fakat bu

noktada Galatasaray’a penaltılarla

teslimolmaktan kurtulamamıştı.

Finalin Henry adına en kritik anıysa

uzatmalarda altı pas üzerinden

yaptığı kafa vuruşunun Taffarel

tarafındanmüthiş bir refleksle

çıkartılmış olmasıydı. Brezilyalı

eldiven, Fransız oyuncunun ilk

sezonundaki başarılı oyununu bir

kupayla taçlandırmasını bir bakıma

engellemişti.

Yine de 2000 yılı, Henry adına za-

fersiz geride kalmayacaktı. Fransa

Millî Takımı’yla elde ettiği başarılara

bu sefer bir yenisini, Avrupa Şampi-

yonası’nda ekleyecekti. Fransa, ilk

tur gruplarında ev sahiplerinden

Hollanda’nın yanı sıra Danimarka

ve Çek Cumhuriyeti’ne rakip

olurken bunlardan son ikisine karşı

oynadığı maçları kazanıyor ve gru-

bunu Hollanda’nın ardından ikinci

sırada tamamlıyordu. Henry de

kazandıkları maçlarda birer gol

atmıştı. Fransa sonrasında çeyrek

finalde İspanya’yı 2-1’le geçiyor, yarı

finalde de Portekiz’i uzatmalarda

aynı skorla saf dışı bırakırken

Henry bumaçta takımının ilk

golünü kaydediyordu.

İtalya ile oynanan final ise tüm za-

manların en unutulmaz finallerin-

den birine sahne olacaktı.

Karşılaşmanın ikinci yarısının baş-

larında İtalyanlar, Delvecchio’nun

golüyle 1-0 öne geçiyor ve bu skoru

da son ana kadar koruyordu. Ancak

Fransa’nınmaçtaki son atağında

Wiltord’un şutu ağlarla buluşunca

uzatmalara geçiliyor ve burada da

103. dakikada Trezeguet’den gelen

gol, Fransa’ya 1984’ten sonra ikinci

kez Avrupa şampiyonluğunu getiri-

yordu. Ayrıca Fransızlar, dünya

şampiyonu olduktan sonra Avrupa

şampiyonluğunu kazanan ilk takım

olarak da tarihteki yerlerini almış-

lardı. Bumüthiş başarı da şüphesiz

takımın en önemli isimlerinden biri

olan Henry’yi de henüz 22 yaşında

olmasına karşın futbol dünyasının

unutulmayacak isimleri arasına

sokmuştu.

52

53