

Peş peşe gelen gol
krallıkları
Henry, Arsenal’deki ikinci sezo-
nunda da ligde ikinci sırada kalır-
ken, 2001-2002 sezonuyla birlikte
Londra ekibinde ilk şampiyonlu-
ğuna ulaşacaktı. Arsenal ayrıca
aynı sezon Federasyon Kupası’nı da
müzesine götürmüş ve 116 yıllık
kulüp tarihinde üçüncü kez
lig-kupa dublesini gerçekleştir-
mişti. Sezonu totalde 32 golle bitiren
Henry ise bu gollerin 24’ünü
kaydettiği Premier Lig’deki ilk gol
krallığını elde etmişti.
Öte yandan, kulüpler düzeyinde
böylesine parlak geçen bir sezon
sonrasında millî takımlar seviye-
sinde Henry büyük bir şok yaşaya-
caktı. Fransa, son dünya ve Avrupa
şampiyonu apoletleriyle katıldığı
2002 Dünya Kupası’na, henüz ilk
turda veda ediyordu. Fransızlar,
Danimarka, Senegal ve Uruguay ile
oynadıkları üç maçta bir puan
alabilirken tek bir gol dahi
atamamış ve gruplarını son sırada
tamamlamıştı.
2002-2003 sezonundaysa Arsenal
unvanını Manchester United’a kap-
tırıp ikinci sıraya gerilerken, Henry
de gol krallığı yarışında United’ın
golcüsü van Nistelrooy’un bir gol
gerisinde kalmıştı. Fakat bir sonraki
sezon, sadece Arsenal tarihinin en
parlak sezonlarından biri olmakla
kalmayacak, aynı zamanda bir ta-
kımın Premier Lig’de sergilediği en
büyük gövde gösterilerinden birine
sahne olacaktı. Arsenal, sezonu 38
maçta 26 galibiyet ve 12 beraberlik
alarak namağlup şampiyon ta-
mamlıyor ve İngiliz futbolunda 115
yıl sonra bunu başarabilen ikinci
takım oluyordu. Bu süreçte 30 gol
atan Henry de şampiyonluğun baş
mimarı olduğu gibi gol krallığını da
kazanmıştı. Tablodaki tek olumsuz
manzara, Şampiyonlar Ligi’ndeydi.
Wenger’in öğrencileri, çeyrek
finalde Chelsea’ye 1-1 ve 1-2’lik
skorlarla elenmişti. Henry adına
sezonun sonunda bir diğer hayal kı-
rıklığı ise millî takımla Avrupa
Şampiyonası’nda yaşanacaktı.
Fransa, her ne kadar ilk turda İngil-
tere, Hırvatistan ve İsviçre ile yer
aldığı grubu lider tamamlamış ve
Henry de bumaçlarda iki gol atmış
olsa da çeyrek finalde daha sonra-
dan şampiyonluğa kadar uzanacak
olan Yunanistan’a tek golle boyun
eğilmesi, Fransızları derinden
sarsmıştı.
Henry, bundan sonraki iki sezonda
da sırasıyla 25 ve 27 gol atarak Pre-
mier Lig’de yine gol kralı olduysa da
bu sezonların ilkinde Arsenal ikinci
sırada kalacak, ikincisindeyse dör-
düncü sıraya gerileyerek sekiz sene
sonra ilk kez ilk ikinin dışına düşe-
cekti. Ancak takım, Şampiyonlar
Ligi’nde final oynama başarısını da
göstermiş ve kulüp tarihinde bir
başka ilki gerçekleştirmişti. Ne var
ki Barcelona ile oynanan finalde
Arsenal maçın başlarında kalecisi
Lehmann’ın atılmasıyla 10 kişi
kalmış, bu rağmen ilk yarıyı Camp-
bell’ın golüyle 1-0 önde kapatmış
fakat eksik oynamasının da etki-
siyle Barcelona’nın son 15 dakikada
gelen gollerine engel olamayıp
2-1 kaybederek kupayı uzaktan
izlemekle yetinmişti.
2006 Dünya Kupası, Fransa adına
önceki iki turnuvaya kıyasla had
safhada başarılı geçtiyse de hayli
dramatik bir sonla bitecekti. İlk
turda İsviçre, Güney Kore ve To-
go’nun olduğu gruptan ikinci olarak
çıkan Fransa, ikinci turda İspanya’yı
saf dışı bıraktıktan sonra çeyrek
finalde son şampiyon Brezilya’ya
rakip olmuştu. Golsüz biten ilk yarı
sonrasında 57. dakikaya gelindi-
ğinde Zidane’ın kullandığı bir duran
topta arka direkte hiç bekletmeden
çok güzel bir ayak içi dokunuşla ağ-
ları bulan Henrymaçın tek golünü
atıyordu. Bu tek golle büyük rakibini
devirerek yarı finale yükselen
Fransa burada da Portekiz engelini
aşacak ve finalde İtalya’nın rakibi
olacaktı. İtalya ile oynananmaça
damgasını vuransa Zidane oluyor
ve penaltıdan attığı golle takımını
öne geçirmesine rağmen 1-1 biten
90 dakika sonrası geçilen uzatma-
larda Materazzi’ye kafa atması so-
nucunda kırmızı kart görmesiyle
takımını en kritik anda 10 kişi bıra-
kıyordu. Bunun yanı sıra uzatmala-
rın ikinci yarısının başında Henry
de oyundan çıkmıştı. Kimbilir, belki
Zidane ve Henry ikilisi 120 dakikayı
tamamlayabilseler futbolun tarihi
çok daha farklı yazılmış olacaktı.
Lâkin neticede gülen taraf, penaltı-
Juventus’ta yedi aylık
kâbus
Kariyerine çok hızlı bir giriş yapan
ve 21 yaşını doldurduğunda çoktan
kulübüyle lig şampiyonluğu ve
Şampiyonlar Ligi yarı finali, millî
takımıyla da dünya şampiyonluğu
görmüş olan Henry’nin, bu başarılar
sonrası da Monaco’da uzun süre
kalamayacağı yeterince netleş-
mişti. Nitekim 1998-99 sezonunun
devre arasında Juventus, genç yıldız
için yaklaşık 10.5 milyon sterlinlik
bir meblağ ödemeyi göze alıyordu.
Ne var ki Henry ile Juventus arasın-
daki birliktelik, hayal kırıklığı yarat-
maktan öteye gidemeyecekti. Yeni
takımıyla sezonun ikinci yarısında
16 maça çıkan Henry, üç kez gol se-
vinci yaşayabilmişti. Bunda, kendi-
sinin yeniden, Monaco’da A takıma
ilk yükseldiği zamanlardaki gibi sol
açıkta oynatılmasının da payı vardı
ve son yıllarda santrfora evrilmiş
olan oyuncu, bu eskiye dönüşten
pek de memnun kalmamıştı. Ön-
ceki üç sezonu Şampiyonlar Li-
gi’nde final oynayarak geçiren
Juventus’un bu sefer yarı finalde
Manchester United’a elenmesi ve
ligi de yedinci sırada tamamlama-
sıysa siyah-beyazlılarda ciddi bir
revizyona gidileceğinin gösterge-
siydi. Nitekim sezon sonu geldi-
ğinde, takımın oyun tarzına ve sol
kanattaki görevine adapte olmakta
zorlanan Henry için gelen teklifler
de masaya yatırılacaktı. Sonuçta
Arsenal’in 11 milyon sterlinlik teklifi
kabul edildi ve Henry’nin yedi aylık
Juventus macerası da sona ermiş
oldu.
Henry, Arsenal’de, Monaco’daki ilk
zamanlarında hocalığını yapan
ArseneWenger’le yeniden bir araya
gelmişti. AncakWenger, Henry’nin
çoktan bir kanat oyuncusundan
bir santrfora dönüşmüş olduğunun
farkındaydı ve Arsenal’de artık onu
hücumhattının en ilerisinde kulla-
nacaktı. Bu sayede yıldız oyuncu ilk
sezonunda 17’si ligde olmak üzere
26 kez gol sevinci yaşayacaktı. Ar-
senal ise sezonu ligde ikinci olarak
tamamlarken UEFA Kupası’nda da
finale kadar ilerlemiş fakat bu
noktada Galatasaray’a penaltılarla
teslimolmaktan kurtulamamıştı.
Finalin Henry adına en kritik anıysa
uzatmalarda altı pas üzerinden
yaptığı kafa vuruşunun Taffarel
tarafındanmüthiş bir refleksle
çıkartılmış olmasıydı. Brezilyalı
eldiven, Fransız oyuncunun ilk
sezonundaki başarılı oyununu bir
kupayla taçlandırmasını bir bakıma
engellemişti.
Yine de 2000 yılı, Henry adına za-
fersiz geride kalmayacaktı. Fransa
Millî Takımı’yla elde ettiği başarılara
bu sefer bir yenisini, Avrupa Şampi-
yonası’nda ekleyecekti. Fransa, ilk
tur gruplarında ev sahiplerinden
Hollanda’nın yanı sıra Danimarka
ve Çek Cumhuriyeti’ne rakip
olurken bunlardan son ikisine karşı
oynadığı maçları kazanıyor ve gru-
bunu Hollanda’nın ardından ikinci
sırada tamamlıyordu. Henry de
kazandıkları maçlarda birer gol
atmıştı. Fransa sonrasında çeyrek
finalde İspanya’yı 2-1’le geçiyor, yarı
finalde de Portekiz’i uzatmalarda
aynı skorla saf dışı bırakırken
Henry bumaçta takımının ilk
golünü kaydediyordu.
İtalya ile oynanan final ise tüm za-
manların en unutulmaz finallerin-
den birine sahne olacaktı.
Karşılaşmanın ikinci yarısının baş-
larında İtalyanlar, Delvecchio’nun
golüyle 1-0 öne geçiyor ve bu skoru
da son ana kadar koruyordu. Ancak
Fransa’nınmaçtaki son atağında
Wiltord’un şutu ağlarla buluşunca
uzatmalara geçiliyor ve burada da
103. dakikada Trezeguet’den gelen
gol, Fransa’ya 1984’ten sonra ikinci
kez Avrupa şampiyonluğunu getiri-
yordu. Ayrıca Fransızlar, dünya
şampiyonu olduktan sonra Avrupa
şampiyonluğunu kazanan ilk takım
olarak da tarihteki yerlerini almış-
lardı. Bumüthiş başarı da şüphesiz
takımın en önemli isimlerinden biri
olan Henry’yi de henüz 22 yaşında
olmasına karşın futbol dünyasının
unutulmayacak isimleri arasına
sokmuştu.
52
53