Previous Page  46-47 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 46-47 / 140 Next Page
Page Background

da kazanarak haklı bir bi-

çimde finaldeki yerlerini

almıştı. Hollanda, Arjantin

ve Brezilya karşısında aldığı

farklı galibiyetlerle bir adım

daha önde gibi gözükse de

Federal Almanya da ev sa-

hibi olma avantajına sahipti.

Büyük finalde Hollanda

henüz ilk atağında, daha top

Alman oyunculara bile değ-

memişken, Cruyff’un düşü-

rülmesi sonucu bir penaltı

kazanıyor ve bunu da Nees-

kens’in gole çevirmesiyle 1-

0 öne geçiyordu. Ancak

Almanlar ilk yarının ortala-

rında buna, Hölzenbein’ın

yerde kalması neticesinde

Breitner’in attığı penaltıyla

karşılık verecek, devre bit-

mek üzereyken de Müller’in

fırsatçılığını konuşturması

sayesinde skoru lehine çe-

virecekti. İkinci yarıda da

Beckenbauer ve arkadaşları

bu skoru korumayı biliyor

ve 20 yıl aradan sonra ülke-

lerine ikinci dünya şampi-

yonluğunu kazandırıyordu.

Cruyff ile Beckenbauer

sadece futbolculuklarıyla

değil, teknik adamlıklarıyla

da futbol dünyasına damga-

larını vuracaktı. Özellikle de

1980’lerin ikinci yarısından

1990’ların ikinci yarısına

kadar olan süre zarfında…

Bu dönemde Beckenbauer,

Federal Almanya Millî Takı-

mı’nı 1986 ve 1990 Dünya

Kupalarında finale taşıyıp

bunlardan ikincisinde ku-

paya da uzanırken, Cruyff

ise önce Ajax’la bir Kupa

Galipleri Kupası kazanmış,

ardından da Barcelona’da

önce Kupa Galipleri Kupası,

sonrasında da kulüp tarihi-

nin ilk Şampiyon Kulüpler

Kupası zaferlerini elde

etmiş, ayrıca Barça’yı kendi

liginde de üst üste dört

şampiyonluğa taşımıştı.

DiegoMaradona - Michel Platini

Dünya futbolunda bugüne kadar

birçok üst düzey 10 numara gelmiştir

belki ama bu oyunculardan aynı

dönemde ve hatta aynı ligde oynayan-

larını aradığınızda eleğin üstünde çok

fazla isim kalmadığını görürsünüz.

Geride kalan o nadir isimler içerisinde

en çok göze batanlarsa hiç şüphesiz

Diego Maradona ve Michel Platini’dir.

1980’lerde futbolu adeta kutsayan

bu iki yıldızdan ilk parlayan,

Maradona’dan beş yaş daha büyük

olan Platini’dir. Nancy ve St. Etienne

formalarıyla fırtınalar estiren Platini,

1982’de Juventus’a transfer olur ve çok

geçmeden İtalya’nın da altını üstüne

getirmeye başlar.

Platini olgunluk dönemindeyken Ma-

radona da Güney Amerika’dan genç bir

yıldız olarak yükselmiş ve o da 1982’de

Barcelona’nın yolunu tutmuştur.

Platini ile Maradona’nın birlikte yer

aldıkları ilk turnuvaysa 1982 Dünya

Kupası’dır. Turnuvada Fransa yarı

finalde Federal Almanya’ya şanssız bir

biçimde penaltılarla elenirken Arjantin

ise ikinci turdaki iki maçını da kaybe-

der. Platini alkışlanırken Maradona

düş kırıklığı yaratmıştır.

Platini’nin kariyerinin en parlak yılıysa

1984’tü. Juventus’la Serie A ve Kupa

Galipleri Kupası şampiyonlukları yaşa-

yan oyuncu, o yaz ülkesinde düzenle-

nen Avrupa Şampiyonası’nda da

Fransa’yı tarihinin ilk zaferine taşımış

ve beş maçta attığı dokuz golle de

turnuva rekorunu kırmıştır. Aynı yaz

döneminde Maradona’nın Barcelo-

na’dan Napoli’ye transfer olmasının

ardındansa iki 10 numara nihayet aynı

topraklarda buluşmuş olur.

Maradona, Napoli’deki ilk sezonunda

takımını orta sıralardan kurtaramaz.

Platini’nin Juventus’uysa ligde umdu-

ğunu bulamayıp beşinci olsa da

Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazana-

rak bir tarihi başarı daha elde eder.

1985-86 sezonunda da Juventus

Serie A’da şampiyonluğa ulaşırken

Napoli üçüncülükle yetinir.

Ancak Maradona bunların acısını Mek-

sika’daki Dünya Kupası’nda çıkarır ve

Arjantin’i adeta tek başına dünya şam-

piyonluğuna taşır. Platini’li Fransa’ysa

dünya üçüncülüğüyle teselli bulur.

1986-87 sezonuysa Platini’nin kariye-

rindeki son sezondur ve burada da Ma-

radona, Napoli’nin tarihindeki ilk Serie

A şampiyonluğuna ulaşmasını sağla-

yarak numarasını yapmış, Platini de

futbola Juventus’un kazandığı lig ikin-

ciliğiyle veda etmek zorunda kalmıştır.

Marco van Basten - Jürgen Klinsmann

Alman ve Hollanda fut-

bolu arasındaki rekabet,

1970’lerde önce Ajax’ın

ve sonra da Bayern Mü-

nih’in Şampiyon Kulüp-

ler Kupası’nı üçer sene

üst üste kazanmaları ve

1974 Dünya Kupası’nda

iki ülkenin finalde karşı

karşıya gelmeleriyle

zirve yapmıştı.

1980’lerin sonuna

gelindiğinde Almanya-

Hollanda kapışması

yeniden alevlenecek ve

bu sayede gözler, bu

takımların santrforları

olan Jürgen Klinsmann

ile Marco van Basten

üzerine ayrı bir odakla-

nacaktı.

İki golcünün forma

giydiği dönemdeki ilk

büyük turnuva 1988 Av-

rupa Şampiyonası’ydı.

Federal Almanya ile

Hollanda’nın yarı finalde

karşılaştığı turnuvada

bumaçı Portakallar 2-1

kazanırken galibiyet

golü van Basten’den

gelmiş, yıldız oyuncu

daha sonra finalde de

SSCB’ye unutulmaz bir

gol atarak ülkesine tari-

hinin tek Avrupa şampi-

yonluğunu kazandırmış,

aynı zamanda beş golle

turnuvanın gol kralı da

olmuştu. Klinsmann ise

şampiyonayı tek golle

tamamlamış ve tıpkı

Federal Almanya gibi

hayal kırıklığı yarat-

mıştı.

1990 Dünya Kupa-

sı’ndaysa roller değişe-

cekti. İki ülke bu kez

ikinci turda karşılaşır-

ken gülen taraf Alman-

lar oluyor, o Federal

Almanya daha sonra

kupayı da kazanıyordu.

Klinsmann attığı üç

golle bu şampiyonluğa

önemli bir katkıda bulu-

nurken van Basten’se

bir kez bile rakip fileleri

havalandıramamıştı.

1992 Avrupa Şampiyo-

nası’na gelindiğindeyse

grupmaçlarında Hol-

landa, Almanya’yı 3-1

yenmesine karşın yarı

finalde Danimarka’ya

penaltılarla eleniyor ve

neticeyi belirleyen

penaltıyı kaçıran da van

Basten oluyordu. Yıldız

oyuncu bir turnuvayı

daha gol atamadan

bitirmişti ama Klins-

mann’ın Almanya’sı da

finalde aynı Dani-

marka’ya takılacaktı.

İki oyuncu sadece Al-

manya-Hollanda değil,

Milan-Inter rekabetinde

de karşı karşıya geldi.

1989-1992 aralığında

Van Basten, Milan for-

masını giyerken Klins-

mann da Inter için ter

döküyordu ama bu plat-

formda gülen taraf ne-

redeyse hep van Basten

olmuştu. Hollandalı yıl-

dız bu süre içerisinde

Milan’la birer kez Serie

A’yı ve Şampiyon Ku-

lüpler Kupası’nı kaza-

nırken iki kez

Avrupa’da, bir kez de

dünyada yılın oyuncusu

seçilmişti. Klinsmann’ın

Inter’le yegâne başarı-

sıysa 1991’de kazandığı

UEFA Kupası’ydı. Söz

konusu üç sene içinde

van Basten 64 gol atar-

ken Klinsmann’ın attığı

gol sayısıysa 40’tı.

46

47