Previous Page  56-57 / 146 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 56-57 / 146 Next Page
Page Background

abide kaldım. Eve yemek sipariş

ettik ama bir lokma bile yiyemedim,

sabaha kadar uyuyamadım.

Trabzonspor’da futbolcu olmak

kolay değil. Şehir 32 yıldır şampi-

yonluğa hasret ve her sezona yeni

bir umutla başlıyor. Bu da oyuncular

üzerinde bir baskıya yol açıyor.

Özellikle şehrin oyucuları bu baskı-

dan daha fazla etkileniyor. Bu an-

lamda sen neler hissediyorsun?

Gerçekten Trabzonspor’da

genç futbolcu olmak çok

zor. Ama genç oyuncu

gol atınca bir anda

taraftarın

sevgilisi

haline ge-

liyor. Eski-

şehirspor

maçının ertesinde

beni gören herkes sarılıp fo-

toğraf çektirmek istiyordu.

Bunlar güzel şeyler Ama Meh-

met Ekici abinin ikazını da hiç

unutmuyorum. Bana, “Bayern

Münih’teki ilk golümü Borussia

Dortmund’a atmıştım. Ama Al-

manya’da halk beni tanımıyor-

muş gibi devam etti. Sokakta

kimse yanıma gelmedi. Burada

ise durum farklı. Gazeteler seni

yazar, insanlar sana büyük sevgi

gösterilerinde bulunur. Seni çok

çabuk havaya sokabilirler. Bu du-

ruma çok dikkat et, sakın şımarma,

rehavete kapılma” dedi. O akşam

beni Burak Yılmaz aradı.

İlginçmiş. Neden aramış, ne konuş-

tunuz?

O sırada duştaydım. Arandığımı öğ-

renince geri döndüm. Bana “Karde-

şim seni çok tebrik ediyorum. Çok

güzel bir iş başardın. Sakın şı-

marma. Önünde uzun yıllar ve ata-

cağın çok goller var. Çok çalış. Bir

şeye ihtiyacın olursa çekinme, ara,

elimden geleni yaparım” dedi. Şenol

Hocanın, “Gelişme göstermek iste-

yen oyuncular Burak Yılmaz’la ko-

nuşsun, o ne yaptıysa aynısını

yapsın” diye bir sözü var. Ben de bu

konuyu Burak abiye sordum. Geniş

bir zamanda konuşma sözü

aldım. İlk fırsatta Burak abiyle

buluşup bu konudaki tav-

siyelerini dinleyeceğim.

Seni fizik olarak da

Burak Yılmaz’a

benzetiyorlar.

Evet, 17 yaşın-

dayken saçla-

rımı usturaya

vurdurmuştum.

O günden beri beni Burak Yılmaz’a

benzetiyorlar. Ona benzetilmek bir

yandan hoşuma gidiyor ve gurur

veriyor. Çok büyük bir oyuncu.

Millî Takım’a, Trabzonspor’a,

Galatasaray’a müthiş katkıları var.

Ama şöyle de bir şey var; ben

Muhammet’im (gülüyor).

Trabzonspor’da Cardozo ve Mu-

hammet Demir gibi önemli golcü-

lerle birliktesin. Onlarla iletişimin

nasıl? Öğrenme ve gelişme aşama-

sında sana ne gibi katkıları oluyor?

Muhammet abiyle idmanlardan

sonra birlikte çalışıyoruz. Cardozo

da öyle… Tercümanı Umut abi vası-

tasıyla “Beni çalıştırabilir misin?”

diye sordumve “Seve seve” ceva-

bını aldım. İdmandan sonra beni alı-

yor ve son vuruş çalıştırıyor.

Nerelere vuracağımı gösteriyor ve

özellikle direk diplerini işaret edi-

57

de gol atacağımı söyledi.

Maç için stada giderken

otobüste yardımcı hoca da

“Hazır ol, bugün oyuna gi-

rebilirsin” dedi. Maçın ilk

yarısı bittiğinde Sadi Hoca

ısınmamı istedi. 74. daki-

kada yanına çağırdı ama

sonra “Bu dakika uğursuz.

Biraz bekle” dedi. 2001-

2002 sezonunda Trabzons-

por, Denizlispor karşısında

2-0 üstünken oyuna eski

kaptanlardan Kemal Ser-

dar’ın oğlu Ferdi Serdar’ı alı-

yor ve maç 2-2 sona eriyor.

Sadi Hoca da görevinden

ayrılmak zorunda kalıyor.

O olay aklına gelince beni

biraz daha bekletti. 81. da-

kikada 2-0 öndeyken ya-

nına çağırdı ve “Gel seni

öpeyim” deyip sahaya yol-

ladı. O anda Avni Aker sanki

üzerime geliyordu. Kendi

kendime, “Şu kale arkası

tribününde köfte ekmek

yiyip çekirdek çitlerken

Fatih Tekke’ye, Yattara’ya

tezahürat yapıyordun, şimdi

sahanın içindesin” diyor-

dum. Üstelik de oyuna Car-

dozo’nun yerine girmiştim.

Son anlarda Özer abi bir top

attı ama kaleci Boffin de

çıkmıştı ve topa daha ya-

kındı. İçimden “Ah keşke

top benimönümde kalsa”

diye düşündümve gerçek-

ten de Boffin’in uzaklaştır-

mak istediği top bende

kaldı. Boş kaleyle aramda

25 metre mesafe vardı ama

ben kaleyi minyatür kale

gibi görüyordum. O kadar

heyecanlıydım. Topa vur-

dumve gidişini görünce ka-

leye girdiğini görmeden

hocama doğru koşmaya

başladım. Gidip elini öptüm.

Bana sarıldı, “Aferin oğlum”

dedi.

Soyunma odasında neler

oldu peki? Abilerin sana

nasıl davrandı?

Şöyle söyleyeyim… Ligde

hiç golü olmayan Dame

N’doye bile yanıma gelip

bana sarıldı ve ellerini yü-

züme sürüp, “Elhamdülil-

lah, çok şükür” dedi. Bütün

abiler ağız birliği etmiş gibi

maç sonrası röportajına

beni gönderdi. O gece Yusuf

56

Özer abi bir top attı ama Boffin

çıkmıştı ve topa daha yakındı.

İçimden “Ah keşke top benim

önümde kalsa” diye düşündümve

gerçekten de top bende kaldı. Boş

kaleyle aramda 25 metre mesafe

vardı ama ben kaleyi minyatür kale

gibi görüyordum. Topa vurdumve

hocama koşup elini öptüm.

Eskişehirspor maçının ertesinde

beni gören herkes sarılıp fotoğraf

çektirmek istiyordu. Ama Mehmet

Ekici abinin ikazını da hiç

unutmuyorum. Bana, “Bayern’deki

ilk golümü B. Dortmund’a atmıştım.

Ama Almanya’da halk beni

tanımıyormuş gibi devam etti.

Burada seni çok çabuk havaya

sokabilirler. Sakın şımarma” dedi.

O akşamBurak abi aradı, “Kardeşim

seni çok tebrik ediyorum. Sakın

şımarma. Bir şeye ihtiyacın olursa

ara” dedi. Şenol Hocanın, “Gelişme

göstermek isteyen oyuncular

Burak’la konuşsun. O ne yapmışsa

aynısı yapsın” diye bir sözü var. Bu

konuyu Burak abiye sordum. Geniş

bir zamanda konuşma sözü aldım.

Cardozo’ya “Beni çalıştırabilir

misin?” diye sordum, “Seve seve”

cevabını aldım. İdmandan sonra

bana son vuruş çalıştırıyor. Nerelere

vuracağımı gösteriyor ve özellikle

direk diplerini işaret ediyor.

Şut atınca kızıyor, “Belirlediğin

hedefe ayak içiyle sert vur” diyor.

Muhammet abiden de gol vuruşları

konusunda yardım alıyorum.

Analizcimiz vasıtasıyla santrforların

koşularını, nasıl durduklarını, araya

nasıl girdiklerini, hava topuna nasıl

çıktıklarını, topu nasıl yansıttıklarını

izliyorum. Burak abiyi, İbrahimovic’i,

açık oyuncusu olmasına rağmen

Cristiano Ronaldo’yu bu gözle takip

ediyorum.

Millî Takımlara yeni yeni gelmeye

başladım. Ay-yıldızlı formayı ilk kez

5-6 ay önce giymiştim. Çok şükür ki

şimdi ay-yıldızlı formayı

giyebiliyorum. Bumüthiş bir duygu.

Ülkeniz için, bayrağınız için, milletiniz

içinmücadele etmek insana büyük bir

gurur veriyor. İnşallah burada kalıcı

olabilirim.

AMillî Takım’a dışarıdan baktığımda

müthiş bir arkadaşlık ve birbirine

bağlılık görüyorum. Bir gol atıldığında

oyuncuların o ortak sevinçlerinde bu

farkı görebilmekmümkün. Bence

takımın finallere katılmasının

arkasındaki en önemli faktör de bu

arkadaşlık ruhu. Fatih Hocanın bunu çok

iyi sağladığını görüyoruz.