abide kaldım. Eve yemek sipariş
ettik ama bir lokma bile yiyemedim,
sabaha kadar uyuyamadım.
Trabzonspor’da futbolcu olmak
kolay değil. Şehir 32 yıldır şampi-
yonluğa hasret ve her sezona yeni
bir umutla başlıyor. Bu da oyuncular
üzerinde bir baskıya yol açıyor.
Özellikle şehrin oyucuları bu baskı-
dan daha fazla etkileniyor. Bu an-
lamda sen neler hissediyorsun?
Gerçekten Trabzonspor’da
genç futbolcu olmak çok
zor. Ama genç oyuncu
gol atınca bir anda
taraftarın
sevgilisi
haline ge-
liyor. Eski-
şehirspor
maçının ertesinde
beni gören herkes sarılıp fo-
toğraf çektirmek istiyordu.
Bunlar güzel şeyler Ama Meh-
met Ekici abinin ikazını da hiç
unutmuyorum. Bana, “Bayern
Münih’teki ilk golümü Borussia
Dortmund’a atmıştım. Ama Al-
manya’da halk beni tanımıyor-
muş gibi devam etti. Sokakta
kimse yanıma gelmedi. Burada
ise durum farklı. Gazeteler seni
yazar, insanlar sana büyük sevgi
gösterilerinde bulunur. Seni çok
çabuk havaya sokabilirler. Bu du-
ruma çok dikkat et, sakın şımarma,
rehavete kapılma” dedi. O akşam
beni Burak Yılmaz aradı.
İlginçmiş. Neden aramış, ne konuş-
tunuz?
O sırada duştaydım. Arandığımı öğ-
renince geri döndüm. Bana “Karde-
şim seni çok tebrik ediyorum. Çok
güzel bir iş başardın. Sakın şı-
marma. Önünde uzun yıllar ve ata-
cağın çok goller var. Çok çalış. Bir
şeye ihtiyacın olursa çekinme, ara,
elimden geleni yaparım” dedi. Şenol
Hocanın, “Gelişme göstermek iste-
yen oyuncular Burak Yılmaz’la ko-
nuşsun, o ne yaptıysa aynısını
yapsın” diye bir sözü var. Ben de bu
konuyu Burak abiye sordum. Geniş
bir zamanda konuşma sözü
aldım. İlk fırsatta Burak abiyle
buluşup bu konudaki tav-
siyelerini dinleyeceğim.
Seni fizik olarak da
Burak Yılmaz’a
benzetiyorlar.
Evet, 17 yaşın-
dayken saçla-
rımı usturaya
vurdurmuştum.
O günden beri beni Burak Yılmaz’a
benzetiyorlar. Ona benzetilmek bir
yandan hoşuma gidiyor ve gurur
veriyor. Çok büyük bir oyuncu.
Millî Takım’a, Trabzonspor’a,
Galatasaray’a müthiş katkıları var.
Ama şöyle de bir şey var; ben
Muhammet’im (gülüyor).
Trabzonspor’da Cardozo ve Mu-
hammet Demir gibi önemli golcü-
lerle birliktesin. Onlarla iletişimin
nasıl? Öğrenme ve gelişme aşama-
sında sana ne gibi katkıları oluyor?
Muhammet abiyle idmanlardan
sonra birlikte çalışıyoruz. Cardozo
da öyle… Tercümanı Umut abi vası-
tasıyla “Beni çalıştırabilir misin?”
diye sordumve “Seve seve” ceva-
bını aldım. İdmandan sonra beni alı-
yor ve son vuruş çalıştırıyor.
Nerelere vuracağımı gösteriyor ve
özellikle direk diplerini işaret edi-
57
de gol atacağımı söyledi.
Maç için stada giderken
otobüste yardımcı hoca da
“Hazır ol, bugün oyuna gi-
rebilirsin” dedi. Maçın ilk
yarısı bittiğinde Sadi Hoca
ısınmamı istedi. 74. daki-
kada yanına çağırdı ama
sonra “Bu dakika uğursuz.
Biraz bekle” dedi. 2001-
2002 sezonunda Trabzons-
por, Denizlispor karşısında
2-0 üstünken oyuna eski
kaptanlardan Kemal Ser-
dar’ın oğlu Ferdi Serdar’ı alı-
yor ve maç 2-2 sona eriyor.
Sadi Hoca da görevinden
ayrılmak zorunda kalıyor.
O olay aklına gelince beni
biraz daha bekletti. 81. da-
kikada 2-0 öndeyken ya-
nına çağırdı ve “Gel seni
öpeyim” deyip sahaya yol-
ladı. O anda Avni Aker sanki
üzerime geliyordu. Kendi
kendime, “Şu kale arkası
tribününde köfte ekmek
yiyip çekirdek çitlerken
Fatih Tekke’ye, Yattara’ya
tezahürat yapıyordun, şimdi
sahanın içindesin” diyor-
dum. Üstelik de oyuna Car-
dozo’nun yerine girmiştim.
Son anlarda Özer abi bir top
attı ama kaleci Boffin de
çıkmıştı ve topa daha ya-
kındı. İçimden “Ah keşke
top benimönümde kalsa”
diye düşündümve gerçek-
ten de Boffin’in uzaklaştır-
mak istediği top bende
kaldı. Boş kaleyle aramda
25 metre mesafe vardı ama
ben kaleyi minyatür kale
gibi görüyordum. O kadar
heyecanlıydım. Topa vur-
dumve gidişini görünce ka-
leye girdiğini görmeden
hocama doğru koşmaya
başladım. Gidip elini öptüm.
Bana sarıldı, “Aferin oğlum”
dedi.
Soyunma odasında neler
oldu peki? Abilerin sana
nasıl davrandı?
Şöyle söyleyeyim… Ligde
hiç golü olmayan Dame
N’doye bile yanıma gelip
bana sarıldı ve ellerini yü-
züme sürüp, “Elhamdülil-
lah, çok şükür” dedi. Bütün
abiler ağız birliği etmiş gibi
maç sonrası röportajına
beni gönderdi. O gece Yusuf
56
Özer abi bir top attı ama Boffin
çıkmıştı ve topa daha yakındı.
İçimden “Ah keşke top benim
önümde kalsa” diye düşündümve
gerçekten de top bende kaldı. Boş
kaleyle aramda 25 metre mesafe
vardı ama ben kaleyi minyatür kale
gibi görüyordum. Topa vurdumve
hocama koşup elini öptüm.
Eskişehirspor maçının ertesinde
beni gören herkes sarılıp fotoğraf
çektirmek istiyordu. Ama Mehmet
Ekici abinin ikazını da hiç
unutmuyorum. Bana, “Bayern’deki
ilk golümü B. Dortmund’a atmıştım.
Ama Almanya’da halk beni
tanımıyormuş gibi devam etti.
Burada seni çok çabuk havaya
sokabilirler. Sakın şımarma” dedi.
O akşamBurak abi aradı, “Kardeşim
seni çok tebrik ediyorum. Sakın
şımarma. Bir şeye ihtiyacın olursa
ara” dedi. Şenol Hocanın, “Gelişme
göstermek isteyen oyuncular
Burak’la konuşsun. O ne yapmışsa
aynısı yapsın” diye bir sözü var. Bu
konuyu Burak abiye sordum. Geniş
bir zamanda konuşma sözü aldım.
Cardozo’ya “Beni çalıştırabilir
misin?” diye sordum, “Seve seve”
cevabını aldım. İdmandan sonra
bana son vuruş çalıştırıyor. Nerelere
vuracağımı gösteriyor ve özellikle
direk diplerini işaret ediyor.
Şut atınca kızıyor, “Belirlediğin
hedefe ayak içiyle sert vur” diyor.
Muhammet abiden de gol vuruşları
konusunda yardım alıyorum.
Analizcimiz vasıtasıyla santrforların
koşularını, nasıl durduklarını, araya
nasıl girdiklerini, hava topuna nasıl
çıktıklarını, topu nasıl yansıttıklarını
izliyorum. Burak abiyi, İbrahimovic’i,
açık oyuncusu olmasına rağmen
Cristiano Ronaldo’yu bu gözle takip
ediyorum.
“
“
“
“
“
“
“
Millî Takımlara yeni yeni gelmeye
başladım. Ay-yıldızlı formayı ilk kez
5-6 ay önce giymiştim. Çok şükür ki
şimdi ay-yıldızlı formayı
giyebiliyorum. Bumüthiş bir duygu.
Ülkeniz için, bayrağınız için, milletiniz
içinmücadele etmek insana büyük bir
gurur veriyor. İnşallah burada kalıcı
olabilirim.
AMillî Takım’a dışarıdan baktığımda
müthiş bir arkadaşlık ve birbirine
bağlılık görüyorum. Bir gol atıldığında
oyuncuların o ortak sevinçlerinde bu
farkı görebilmekmümkün. Bence
takımın finallere katılmasının
arkasındaki en önemli faktör de bu
arkadaşlık ruhu. Fatih Hocanın bunu çok
iyi sağladığını görüyoruz.