Bundesliga’da altı hafta geride kaldı-
ğında dört galibiyet, bir beraberlik ve
bir yenilgi almışlardı. Ardından Şam-
piyonlar Ligi’nde deplasmanda Paris
Saint-Germain karşısında alınan
3-0’lık yenilgi, hemen hemen kimse-
nin beklemediği bir sonuç doğurdu;
Ancelotti’nin görevine 28 Eylül’de son
verildi.
“Kimsenin beklemediği” diyoruz, zira
Bayern Münih tarihinde hiçbir teknik
direktör daha Eylül ayında kovulma-
mıştı. “Hemen hemen” dememizinse
ilginç bir sebebi var. PSGmaçı öncesi
düzenlenen basın toplantısında bir
gazeteci ile Carlo Ancelotti arasında
geçen diyalog. Almanya’da yaşayan
Nijeryalı gazeteci Oma Akatugba, maç
önü basın toplantısında sorusuna,
“Hoffenheim’a kaybettiniz ve
Wolfsburg’la berabere kaldınız” di-
yerek başlayınca Ancelotti araya
girip, “Evet ama Dortmund’u,
Mainz’ı, Anderlecht’i ve Schalke’yi
yendik, unutmayın” dedi. Akatugba
ise “Doğru. Ama ben bumaç öncesi
artan baskı ve eleştiriden söz edi-
yorum. Yarın PSG’ye yenilirseniz
işinizi kaybedeceğinizden korkuyor
musunuz?” diyerek devam etti. Bu
soruyu diğer gazeteciler gibi gülerek
karşılayan Ancelotti, “Bu çok sert bir
soru. Nerelisiniz?” diye sordu. Cevabı
öğrenince de, “Nijeryalıların beni kol-
lamasına sevindim. Evet, yarınki maç
önemli bir maç ama hayatî değil. Daha
sezonun başındayız” yanıtını verdi.
Hikâyenin sonunu ise hepimiz
biliyoruz.
Dürüst olmak gerekirse, Ancelotti’nin
yerinde hangi teknik direktör olursa
olsun benzer bir yanıt verir ve PSG
maçının işini kaybetme açısından
“hayatî” olmadığını söylerdi.
Belki başkası biraz daha az alaycı
görünmeyi seçebilirdi, o kadar. Peki,
neden böyle oldu? Neden hemen
hemen kimsenin beklemediği bir
karar alındı?
Yorumcular ağırlıklı olarak bunu
iki sebebe bağlıyor. Aralarında Al-
manya’da yaşayan ve Bayern Münih’i
çok yakından takip eden Fatih Demi-
reli’nin de bulunduğu birçok isme
göre, vergi kaçakçılığından 2014’te
hapse giren Uli Hoeness’in hapisten
çıktıktan sonra yeniden başkanlığa
gelmesi, kulübün son yıllarda geçir-
meye başladığı dönüşümü tersine çe-
virdi. Rummenigge ile yakın çalışarak
kulübün çehresini değiştiren Matt-
hias Sammer ve Michael Reschke’nin
ayrılmaları ve Rummenigge’nin de
daha geri plana çekilmesi, Bayern’in
yeniden artık 90’larda kalmış bir
futbol aklıyla yönetilmeye başladığı
anlamına geliyordu. Bu futbol aklı da
dereyi geçerken ilk sıkıntıda at
değiştirmeyi sorun olarak görmüyor.
Peki, ama Hoeness’i Ancelotti’nin
mevcut sorunları çözemeyeceğine
ikna eden neydi? İşte burada da İtal-
yan teknik adamla futbolcular ara-
sındaki problemler devreye giriyor.
Ancelotti yaşlı bir takıma geldi. Her ne
kadar kadroda gençler yer alsa da
kadronun iki büyük yıldızı Arjen
Robben ve Franck Ribery 30’larını
geçeli çok oldu. İkisi de her sezon üç
kulvarda da sonuna kadar gitmeye
alışmış bir takımın ağır maç tempo-
sunu kaldıramıyor ve yine ikisi de
buna rağmen oyundan alınmayı ya da
daha kötüsü ilk 11’de başlamamayı iç-
lerine sindiremiyor. Eh, “Bayern kibri”
olarak bildiğimiz o tavrın, takımın en
büyük iki yıldızına sirayet etmiş
olması şaşırtıcı da değil hani.
Heynckes tercihi
ne ifade ediyor?
Şaşırtıcı olmayan fakat Bayern’in ge-
leceğine dair soru işaretleri uyandıran
diğer önemli nokta ise Hoeness’in ve
yönetimin, Ancelotti’nin değil ondan
şikâyetçi olan futbolcuların yanında
saf tutmuş olmaları. Bu önemli bir
nokta, zira Guardiola sadece Bayern
Münih’i değil, dolaylı olarak Bundes-
liga takımlarının çoğunu değiştirdi.
Bundesliga, genç ve cesur teknik
adamların keyifli futbol oynatarak
başarılı olduğu, kulüplerinin çapında
devrimler başlattıkları bir lig haline
geldi artık. Ancelotti’nin kovulmasın-
dan sonra takımın başına geçeceği
düşünülen iki isimde yani Julian
Nagelsmann veThomas Tuchel de
Guardiola geleneğinden gelen teknik
adamlardı. Bir başka deyişle, futbol
aklı 90’lara ait yönetimlerle değil,
teknik direktörüne kulüp gelenekle-
rine karşı çıkmaları pahasına bile olsa
sınırsız özgürlük veren yönetimlerle
verimli çalışabilecek isimler artık
Avrupa arenasında söz sahibi.
Bu yüzden, Ancelotti’nin yerine gö-
reve gelecek ismin belirlenme süreci
yakından takip edildi. Hatta yönetim
Guardiola’yı Münih’e davet edip yeni
teknik direktörün kim olması gerek-
tiğiyle ilgili ondan görüş aldı. O gün-
lerde Guardiola’nın yönetime Tuchel’i
tavsiye edeceği konusunda bir fikir
birliği vardı. Öte yandan Dortmund’da
Tuchel ile sorunlar yaşayan Hum-
mels’in bu tavsiyeye karşı çıkacağı ve
muhtemelen takım arkadaşlarının da
onun yanında duracağı da iddia
ediliyordu. Kapalı kapılar ardında
neler konuşulduğunu bilmiyoruz.
Ama bu konuşmalardan çıkan sonuç
belli. Bayern Münih teknik direktör
tercihini, sadece sezon sonuna kadar
olsa bile, tanıdık bir isimden, Jupp
Heynckes’ten yana kullandı. 2013’te
takımdan ayrılırken, “Ben ‘asla’
demeyi sevmem ama sizi temin
ederim, bir daha teknik direktörlük
yapmak gibi bir niyetimyok” diyen
Heynckes, eski göz ağrısı için
emeklilikten döndü ve Hertha
maçına takımı hazırlayanWilly
Sagnol’den görevi devraldı.
Bugün hâlâ Tuchel’in sezon sonunda
Bayern Münih’e gelebileceği konuşu-
luyor. Hatta Heynckes’in bile yöne-
time bu doğrultuda rapor verdiği iddia
edildi. Halen boşta olan Tuchel’in
neden Ancelotti’den hemen sonra
göreve getirilmediğiyle ilgili ise
iddialarınmerkezinde şaşırtıcı
olmayan bir biçimde Hoeness var.
Yönetimkurulu üyelerinin çoğunun
Tuchel’i istediği ama başkanın ikna
olmadığı konuşuluyor. Bayern Münih’i
yakından tanıyanlar için bunlar gayet
inandırıcı iddialar.
Evet, Bayern Münih şimdilik krizi
atlatmış görünüyor. Heynckes yöne-
timinde ligde Freiburg’u içeride 5-0,
Hamburg’u ise deplasmanda 1-0 yen-
diler ve lider Borussia Dortmund’u
yakaladılar. Bu sezon ipi göğüsler-
lerse Bundesliga’yı art arda altı kez
kazanan ilk takımolacaklar. Şampi-
yonlar Ligi’nde ise Ancelotti’nin işine
mal olan PSG yenilgisinin ardından
Celtic’i içeride 3-0 yendiler ve üç
maçta 6 puana ulaştılar. Başlarındaki
Heynckes’in onlara Şampiyonlar
Ligi’ni kazandıran son teknik adam
olduğunu düşünürsek, Guardiola ve
Ancelotti dönemlerinde hasret kalı-
nan Avrupa şampiyonluğuna ulaşma
ihtimallerini de yabana atmamak
gerekir. Belki de sezonu üç kupayla
tamamlarlar, kimbilir? Fakat Bayern
açısından gerçekten de mesele bu
sezonu üç kupayla tamamlamakmı,
yoksa bir türlü tamolarak başarama-
dıkları jenerasyon geçişine odaklan-
mak ve önümüzdeki yılların
Bayern’inin temellerine odaklanmak
mı? Uli Hoeness’in aldığı kararlar,
şaşırtıcı olmayan bir biçimde, o eski
Bayern Münih’in geri gelmesini istedi-
ğini gösteriyor. BırakalımAvrupa’yı,
son yıllarda değişen Bundesliga bile o
eski Bayern’in boyunu aşmış olabilir.
Zaten sezonun geri kalanı tamda bu
yüzden Bayern için sezonun geri
kalanından çok daha uzun bir
döneme dair işaretler verecek.
114
115