Previous Page  54-55 / 124 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 54-55 / 124 Next Page
Page Background

54

alan Almanya uluslararası satışı

sayesinde 770milyon euroluk Ligue

1’ı kıl payı geride bırakıyor. Tabiî ki

Almanların yeni anlaşması ile bu

toplamın da bir anda yıllık 1 milyar

400milyon euroya yükseleceğini

ve nefesini İspanyolların ensesinde

hissettireceğini ekleyelim.

Bugünkü anlaşmalar doğrultu-

sunda Avrupa’nın 5 büyük ligi

toplamda 8milyar 400milyon euro

değer yaratırken onları takip eden

ve Süper Lig’in de içinde bulunduğu

15 ligin toplamı sadece 1 milyar euro

edebiliyor.

Yayın geliri dağılımı

Yayın gelirlerinin yüksekliği elbette

bir ligin kalitesi adına önemli. Fakat

bu dalda uzun vadede rekabeti ve

dolayısıyla kaliteyi artıran unsur,

gelirlerin kulüplere nasıl paylaştı-

rıldığında yatıyor. Yayın gelirleri

konusunda her anlamda zirvede

olan İngiltere, paylaşım alanında da

en eşitlikçi yaklaşımla öne çıkıyor.

Gelirin kulüplere dağıtımını yerel ve

uluslararası bazda ayrı tutan Pre-

mier Lig yönetimi, yerel gelirlerin

yarısını her kulübe eşit olarak veri-

yor. Yüzde 25’lik kısım sezon sonu

lig sıralamasına göre dağıtılırken,

kalan yüzde 25 de her kulübün

canlı yayınlananmaç sayısına göre

belirleniyor. Uluslararası yayın sa-

tışlarından elde edilen gelirin ise

tamamı 20 kulüp arasında eşit ola-

rak paylaşılıyor. Böylece toplam

gelirin yüzde 68’inden her kulüp

aynı şekilde nemalanıyor. Sezonu

şampiyon bitiren ekip, ligi son sı-

rada tamamlayanın sadece 1.5 katı

kadar yayın geliri elde edebiliyor.

İspanya’da bu sezonun başına dek

fazlasıyla adaletsiz bir yayın geliri

dağıtımı söz konusuydu. Toplu bir

yayın ihalesinin yerine her kulüp

kendi yayın hakkını kendi satışa

çıkarıyordu. Böylece Barcelona ve

Real Madrid gibi iki dev ekip yıllık

140’ar milyon euroluk yayın geliri

kazanırken Atletico Madrid, Valen-

cia ve Sevilla gibileri bile onları

40-50milyon euro bandında takip

ediyordu. Yeni sistemde La Liga,

toplamyayın gelirleri dağılımını

Premier Lig’in yerel sistemiyle ne-

redeyse aynı hale getirdi. İngilizler-

den farklı olarak İspanyollar yüzde

25’lik dilime sadece o sezonu değil,

son 3 sezon sıralamasını dâhil edi-

yor. Ayrıca yerel ve uluslararası da-

ğıtımı ayırmak yerine topluca pay

etmeyi tercih ediyor. Elbette eski

sistemin değişmesine dair Barce-

lona ve Real Madrid’i ikna etmek

kolay değildi ancak iki kulübün de

yayın geliri azalmadı ve rekabet

anlamında La Liga ciddi bir eşiği

atlamış oldu. Örneğin geçen sezonu

10. sırada bitiren Real Betis yayın

haklarından 30milyon euro civa-

rında para kazanmışken, bu sezonu

aynı sırada tamamlasa dahi 90mil-

yon euro seviyesini zorlayacak.

Eski ve adaletsiz sistemiyle bile

Avrupa kupalarının yıllardır en

başarılı ülkesi olan İspanya, yeni

dağıtım anlayışı ile ülke içi rekabeti

artırarak kıtadaki üstünlüğünü

sağlamlaştırabilir.

Serie A da Premier Lig gibi yerel ve

uluslararası gelir dağılımını ayır-

mayı tercih ediyor. Fakat paylaşı-

mın İngiltere’deki gibi âdil olduğunu

söylemek zor. Yerel gelirlerin yüzde

40’ı eşit bölünürken yüzde 30’u da

mevcut ve geçmiş sezonlardaki lig

sıralamasına göre karmaşık bir he-

sapla belirleniyor. Kalan yüzde 30

ise kulüp üye sayısı, sezonluk bilet

satışı ve hatta bölge nüfusu gibi

ayrıntılar sonucu özetle büyük

kulüplerin lehine olacak şekilde

dağıtılıyor! Yurtdışına satıştan elde

edilen gelirin ise yine yüzde 40’ı

eşit paylaşılırken yüzde 60’ı sadece

ligi ilk 10’da tamamlayan ekiplere

ve sırasına göre dağıtılıyor.

En basit ve Premier Lig’in ardından

en âdil dağıtım sistemi Bundes-

liga’ya ait. Almanlar toplamyayın

gelirinin yüzde 65’ini kulüplere eşit

paylaştırırken kalan kısmı da son

beş sezonluk lig sıralamasına göre

dağıtıyor. Son olarak Fransızların

da gelir dağıtımı İspanyollarınki ile

hemen hemen aynı. Süper Lig’in

havuz sistemine baktığımızda ise

Serie A’dan bile daha geride bir

dağıtım anlayışı göze çarpıyor.

Gelirin sadece yüzde 35’i kulüplere

eşit dağıtılırken yüzde 45’i o sezon

toplanan puana göre pay ediliyor.

Ayrıca geçmişteki şampiyonluk

sayılarına göre ayrılan yüzde 11’lik

dilimin yanı sıra ligin ilk 5 sırasın-

daki ekipler için de yüzde 9’luk bir

paymevcut.

Tümbu rakamlar sonucu aslında

tablo fazlasıyla net. Yaklaşık 25 yıl

önce yayın hakkı satışının temelle-

rini atan Premier Lig, rekabetçi da-

ğıtım anlayışı sayesinde zirvede. Bu

şekilde yeteneği bulup geliştirmese

bile onu cezbedebiliyor. Futbolcu

yetiştirme ve yetenek keşfetme

konusunda öne çıkan La Liga’nın

onları takip edişi sürpriz değil.

Kısacası rekabet ve değer yaratma

olgularından birini fazlaca ön plana

çıkarmak, yayın gelirlerini doğru-

dan etkiliyor. İspanya’nın rekabetçi

dağıtıma geçmesi tam olarak bu

açıdan çok kritik. Bundesliga ve

Ligue 1 gelir paylaşımını ne kadar

âdil yaparsa yapsın, Bayern Münih

ve Paris Saint Germain varken

uzun vadede rekabet zor görünü-

yor. Serie A ve Süper Lig ise özel-

likle rekabeti artırmak ve uzun

vadede değerini katlayabilmek

adına diğer önde gelen ülkeleri

örnek almak zorunda.

500milyon dolarlık yeni yayın

anlaşması elbette tek başına gayet

parlak görünüyor. Yine de daha âdil

bir paylaşım sistemi, yetenek keşfi

ve oyuncu geliştirme konusunda

atılacak adımlarla beraber bu

rakamın daha hızlı artmasını

sağlayabilir. Bugünkü rakamlar

doğrultusunda Avrupa’nın beş

büyük ligi ile yarışmak oldukça zor.

Onların haricinde Belçika, Ukrayna,

Rusya ve Portekiz gibi yayın geliri

Türkiye’nin gayet altında kalan

liglerin UEFA ülke sıralamasında

bizim önümüzde oluşu, bu tutar

paralelinde daha başarılı olmamız

gerektiğine net bir kanıt.