Previous Page  94-95 / 150 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 94-95 / 150 Next Page
Page Background

cinde çok da iyi bir kadrosu olduğu

söylenemezdi. 1978’deki şampiyon

kadrodan geriye sadece Passarella

kalmıştı, o da yaşı ve yaşadığı sa-

katlıkların etkisiyle artık pek forma

şansı bulamıyordu. Takımın golcüsü

Valdano artık futbol hayatının son

demlerini yaşamaktaydı. Takımda

Maradona ile Valdano haricinde

yıldız statüsünde bir oyuncu da bu-

lunmamaktaydı. Sadece bir yıl önce

Independiente’den Nantes’a trans-

fer olmuş Burruchaga’nın birkaç yıl

içerisinde önemli bir oyuncu olması

bekleniyordu. Takımın geri kalanı-

nınsa açıkça söylemek gerekirse

turnuvadaki en zayıf Güney Ameri-

kalı konumundaki Paraguay’ın

kadrosundan pek bir farkı oldu-

ğunu iddia etmek güçtü.

Buna karşın Meksika’daki turnu-

vada Maradona müthiş bir liderliğe

soyunacaktı. Arjantin, grupmaçla-

rında Güney Kore ve Bulgaristan’ı

yenerken, son şampiyon İtalya ile

berabere kalıp lider olarak ikinci

tura yükselmişti. Burada da ezeli

rakibi Uruguay’ı tek golle geçen

Tangocular, çeyrek finaldeyse Ma-

radona’nın birini elle, birini ise topu

kendi yarı sahasından götürüp beş

oyuncuyu çalımlaması sonrasında

attığı iki unutulmaz golle İngiltere’yi

2-1 mağlup edecekti. Yarı finaldeki

Belçika maçında da yine Maradona

sahne alıyor ve harika iki solo golle

takımının 2-0’lık galibiyetinin baş

mimarı oluyordu. Federal Almanya

ile oynanan final maçındaysa

Arjantin 2-0 öne geçmesine karşın

Almanlar skoru 2-2’ye getirmiş

fakat son dakikalara girilirken Ma-

radona’nınmüthiş derinlemesine

pasında kaleci Schumacher ile karşı

karşıya kalan Burruchaga düzgün

bir plaseyle Arjantin’i tarihinin

ikinci dünya şampiyonluğuna taşı-

yan golü kaydetmeyi başarmıştı.

Arjantin’in Maradona haricindeki

kadro dezavantajı, sonraki dört yıl

içerisinde de pek değişmeyecekti.

Passarella ile Valdano artık futbolu

bırakmışlardı, yeni yetişen yıldız ise

Caniggia idi. Tangocular, bu şekilde

katıldıkları 1990 Dünya Kupası’nda

tat vermeyen bir futbol ortaya koy-

salar da bir kez daha finale kadar

gidiyor fakat bu kez Federal Alman-

ya’ya son dakikalarda yedikleri

penaltı golüyle 1-0 kaybediyorlardı.

Maradona sonrası,

Messi öncesi

1991 senesi, Arjantin futbolu adına

üzüntüyü ve sevinci beraberinde

getirecekti. Sene başında Marado-

na’nın kokain kullandığı için futbol-

dan 15 aymen cezası alması ne

kadar üzücü idiyse, Temmuz ayında,

32 yıl aradan sonra kazanılan Copa

America da ülkede o denli büyük

sevinç yaratmıştı. Turnuvada gol

kralı olan Batistuta ise Arjantin’in

Kempes’ten beri aradığı golcüyü

sonunda bulduğunu göstermek-

teydi. Üstelik Arjantin, iki yıl son-

raki turnuvada da bu başarısını

tekrarlayacaktı. Bu iki turnuvanın

arasına, 1992’de ilk kez düzenlenen

Konfederasyonlar Kupası şampi-

yonluğu da eklenmişti. Forvette Ba-

95

94

Hollanda’ya 4-0 kaybettikleri maç,

ülke futbolu adına büyük bir trav-

maydı.

Kempes’in golleriyle gelen

ilk dünya şampiyonluğu

Bu şartlar altında Arjantin’in ev

sahipliğini üstlendiği 1978 Dünya

Kupası, Arjantin futbolu adına artık

son çıkış noktası olarak görülü-

yordu. Fillol’dan Kempes’e, Ardi-

les’ten Pasarella’ya, Tarantini’den

Bertoni’ye varana dek ellerinde çok

ama çok iyi bir kadro da vardı.

Turnuvanın, Arjantin’de yönetimi

ele geçiren askeri cuntanın gölge-

sinde geçecek olmasıysa, uluslar-

arası futbol kamuoyu nezdinde ülke

adına önemli bir eksiydi.

Arjantin, saha ve seyirci avantajına

karşın turnuvaya çok da iyi bir baş-

langıç yapamamıştı. İlk iki maçında

Macaristan ve Fransa’yı zorlanma-

sına karşın 2-1 yenen Tangocular,

gruptaki sonmaçındaysa İtalya’ya

tek golle kaybetmişti. İkinci tura

Polonya’yı 2-0 yenerek başlayan

Arjantin, sonrasında Brezilya ile

golsüz berabere kalmıştı. Bu du-

rumda Arjantin’in, grubunu lider

bitirip finale kalabilmesi için son

maçında Peru’yu en az dört farkla

yenmesi gerekecekti. Aradığı skoru

henüz maçın 50. dakikasında bula-

cak olan Arjantin, sonrasında iki gol

daha kaydedecek ve sahadan 6-0

galip ayrılarak 48 yıl sonra bu en

büyük turnuvanın finalinde yer al-

maya hak kazanacaktı. Arjantin’in

finaldeki rakibiyse, dört yıl önce de

bu turnuvada final oynamış olan

Hollanda’ydı.

25 Haziran’daki tarihi maçta Arjan-

tin, ilk yarıyı Kempes’in golüyle 1-0

önde kapasa da Hollanda bitime

sekiz dakika kala Nanninga ile

skora dengeyi getirmişti. Hatta son

dakika içinde Rensenbrink’in şutu

direkten dönmese, Arjantin için bir

kez daha hüsranla tamamlanacak

bir senaryo yaşanacaktı. Ancak

Hollanda’nın direkten dönen topu,

Arjantin’in de talihinin artık döndü-

ğüne işaretti. Normal süresi 1-1

bitenmaçta uzatmalara geçildi-

ğinde Kempes, ev sahibini bir kez

daha öne geçiriyor, maçın sonlarına

gelinirken de Bertoni son sözü söy-

lüyordu. Böylece maçı 3-1 kazanan

Arjantin, tarihinin ilk dünya şampi-

yonluğuna da ulaşıyordu.

Maradona tek başına

zirveye taşıdı

Arjantin, ‘son şampiyon’ unvanıyla

ve genç yıldızı Maradona’nın da

ilâvesiyle gittiği 1982 Dünya Ku-

pası’ndaysa ikinci turda Brezilya ile

İtalya’ya yenilerek büyük hayal kı-

rıklığı yaşayacaktı. 1986’da Meksi-

ka’daki turnuvaya gelindiğindeyse

tüm futbol dünyası, bir oyuncunun

bir takımı nasıl tek başına dünya

şampiyonu yapabileceğinin filmini

izleyecekti adeta. Aslında o turnu-

vada Arjantin’in, Maradona hari-

Arjantin’in 1978’deki ilk dünya şampiyonluğunda

Kempes’in unutulmaz gol sevinci

1986’daMaradonaadeta tekbaşınaArjantin’i dünyaşampiyonuyapmıştı

1993’ünGüneyAmerikaŞampiyonukadrosu