Previous Page  80-81 / 120 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 80-81 / 120 Next Page
Page Background

80

şırdı ve rakip yanlış yapmaya eği-

limli hale geldiğinde çok daha eko-

nomik olan yalancı prese dönerdi.

Zaten bu geçiş olduğunda çoğu

zaman Dinamo Kiev skoru kendi

lehine çevirmiş olurdu.

Ana akımlar

Günümüz futbolunda pres anlayı-

şını Lobanovskyi döneminden biraz

daha derin incelemek gerekebilir.

Zira sık değişen ofsayt kuralı, git-

tikçe artan fiziksel mücadele ve

sürekli evrilen taktik anlayış dâhi-

linde pres oyunu da elbette sabit

durmuyor. Bu çerçevede Marcelo

Bielsa’nın öncülük ettiği ve Pep

Guardiola, Mauricio Pochettino ve

Jürgen Klopp gibi isimlerin çeşitlen-

dirdiği bir akımı rahatlıkla gözlem-

leyebiliriz. Diğer kefeye ise Jose

Mourinho ve Diego Simeone’nin ta-

kımlarında izlediğimiz, Lobanovsk-

yi’nin yalancı pres anlayışına

benzeyen savunma ağırlıklı

anlayışı yerleştirebiliriz.

“Deli” lâkaplı Bielsa’nın takımla-

rında presin başladığı yer nere-

deyse rakip kaleciydi! Başka bir

deyişle onun oyuncuları hiç dur-

maksızın topun olduğu her yere

saldırıyordu. Alanı daraltmak adına

defans çizgisi gayet ileride kuru-

lurdu. Barcelona’da göreve başla-

madan önce onunla fikir alışverişi

yapmak adına

Arjantin’e uçan

Guardiola ise orada

saatlerce Bielsa ile

taktiksel tartışma-

lar yapmış, sofra-

daki tuzluk ve

karabiberlik üzerin-

den diziliş konuş-

muştu! Nitekim

Bielsa’nın pres anla-

yışını Nou Camp’ta

bambaşka seviye-

lere çekti Guardiola.

Ona göre rakibin

topu kaptığı, yani

defans oyunundan

hücuma geçmek

üzere olduğu an en savunmasız ol-

duğu saniyelerdi. Böylece topu kap-

tırdığı anda geri almak için çılgınca

pres yaptığı bir 6 saniyeye ihtiyaç

duyardı Guardiola’nın Barcelona’sı.

Kaptığı anda oyunu tekrar kurar,

aksi takdirde rakibi hız kazanma-

dan evvel savunma düzenini alırdı.

Jürgen Klopp ise Guardiola’nın anla-

yışını yoğunlaştıran isim oldu. Onun

Dortmund’u da topu kaptırdığı anda

şok bir presle geri almaya çalışırdı

fakat sonrasında Barcelona’nın sa-

bırlı paslaşmalarından çok daha

hızlı şekilde rakip kaleye inerdi.

Ayrıca ilk anda topu kazanamadığı

takdirde savunmayı daha dar ve

birbirine yakın kurardı. Klopp’un

temel felsefesi çoğunlukla bu iki

nokta üzerine kurulu diyebiliriz.

Fakat bu fikri takıma aşılamak ve

zamanla refleks haline getirmek

ciddi bir çaba ve zaman gerektiri-

yor. Dortmund’un eski kaptanı

Sebastian Kehl bu durumu güzel

özetliyor:

“İlk başlarda karşı presi

başlatmak için bir oyuncu işaret

verirdi. Sonrasında bu giderek

azaldı çünkü herkeste bunun için

bir içgüdü gelişti.”

Guardiola’nın yenilmez gibi görü-

nen Barcelona’sına en acı ve etkili

darbeyi indiren ekip, 2010 Şampi-

yonlar Ligi yarı finalinde Mou-

rinho’nun Inter’i olmuştu. Bunu

yaparkenki stratejisi ise topu tama-

men rakibe vermekti!

“Topu istemi-

yorduk çünkü Barcelona hemen

pres yapıp onu geri kazanıyordu.

Bu şekilde sürekli pozisyon kaybet-

mek istemedik.”

Bu sözler aslında

Mourinho’nun rakibini ne kadar iyi

çözdüğünü kısaca özetliyordu.

Oldukça kompakt bir savunma

yapan Inter’e sadece birkaç verimli

kontratak final yolunu açıyordu.

Genel olarak Mourinho’nun takım-

ları yoğun pres uygulamak için ra-

kibin iyice üstüne gelmesini bekler.

Portekizlinin şu sıralar garaja park

etmiş olan otobüsünü sıklıkla kendi

kalesinin önünde gördük. Son yıl-

larda ondan daha katı bir savunma

disiplini çerçevesinde pres uygula-

yan isimse Diego Simeone’den baş-

kası değil. Bunun için Atletico

Madrid’in özellikle güçlü bir ekibe

karşı oynadığı bir karşılaşmayı izle-

mek yeterli. Öyle ki, bu tipmaçlarda

topa sahip olmasa bile Atletico’nun

takımhalinde hareketi kendini izle-

tiyor. Tıpkı Sacchi’nin dediği gibi ta-

kımın boyu savunma halinde 25

metreyi aşmıyor. 4-4-2’nin ileri

ucundaki ikili bile sıra dışı savunma

örneği gösteriyor. Böylece rakip

takım ceza yayının yanına yaklaş-

makta çok zorlanıyor ve kenarda

çaresizce top çevirmek zorunda

kalıyor. Bu yüzden Simeone’nin

ekibinde isimlerden çok daha önde

takımın ta kendisi geliyor.

Maslov’la başlayıp

Happel, Michels, Lo-

banovskyi ve Sacchi

gibi efsane isimlerle

yol alan pres oyunu

bugün futbolun vaz-

geçilmez prensipleri

arasında. Eldeki mal-

zemeye, rakibe veya

temel felsefeye göre

presin rengi değişebi-

liyor fakat bir takımın

boyundan büyük işler

becerebilmesi adına

en az gol atabilmek

kadar yememek, yani

etkili pres yapmak

gerekiyor