Previous Page  72-73 / 150 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 72-73 / 150 Next Page
Page Background

lıyorum. Daha İstiklal Marşı

okunurken tüyleriniz diken

diken olduğunda başlıyor

her şey.

Almanya’da oynanan futbolla

Türkiye’de oynanan futbolu

karşılaştırırsan neler

söylersin?

Türkiye’deki futbol çok daha

sert, fiziksel güç burada aşırı

derecede önemli. Fiziksel

olarak zayıf oyuncunun

burada başarılı olabilmesi

mümkün değil.

Almanya’da da fizik güç çok

önemli değil midir?

Önemlidir ama orada futbol

daha dikkatli ve daha taktik

oynanıyor. Almanya’da atlayıp

zıplayan oyuncu bulamazsınız.

Biz burada taktik ve stratejik

eksiklerimizi fizik gücümüzle

kapatmaya çalışıyoruz.

Aslında Almanya’da Bayern

Münih ve Borussia Dort-

mund’u dışarıda bırakırsanız

çok yetenekli oyuncu bula-

mazsınız. Ama takım olarak

çok iyi oynarlar. En büyük fark

da budur.

Dışarıdan gelen hangi oyun-

cuyla konuşsak yıllardır hep

Türkiye’deki taktik eksikler-

den söz ediyor. Oysa takım-

larda çok sayıda yabancı

oyuncu da oynuyor. Neden bir

türlü bu taktik ve stratejik

eksikleri kapatamıyoruz?

Takımlarımızda çok sayıda

yabancı oyuncunun oynadığı

doğru. Ama yabancıların çoğu

kura çekiliyormuş gibi geliyor

maalesef ülkemize.

Ligimizdeki her üç yerli

oyuncudan ikisi Türkiye’den,

biri ise Almanya ve diğer

Avrupa ülkelerinden geliyor.

80milyondan iki, 5 milyondan

bir oyuncu gibi absürt bir

durumvar karşımızda.

Altyapısını Almanya’da almış

bir oyuncu olarak bu durumu

nasıl açıklıyorsun?

BenimTürkiye’deki kardeşle-

rim için çok üzüldüğüm şey,

kulüplerin altyapıya hiç önem

vermemesi. Bunu bir takım

için söylemiyorum. Her

takımın durumu birbirine

benziyor. Kaç tane yetenekli

oyuncu var ama kimse bu

oyuncularla ilgilenmiyor. Bu

oyuncular ne kuvvet ne koor-

dinasyon çalışıyor. “Kuvvet

çalışmasını sonra yaparsınız”

diyorlar. Almanya’da 10 yaşın-

dayken koordinasyon çalış-

ması yapıyorduk. Ben bugün

rahat adamgeçmemi ona

bağlıyorum. Koordinasyonum

karşımdakinden fazla olduğu

için yanından atıp geçerken o

dönemiyor bile. Türkiye’deki

çocuklara da aynı antrenman-

ları uygulasalar buradan da

çok sayıda oyuncu çıkar. Yete-

nek konusunda bir sıkıntımız

yok çünkü. Almanya’da U14

takımında üç fizyoterapisti-

miz, bir performans antrenö-

rümüz vardı. Türkiye’deki

altyapıya bakıyorsunuz, tesis-

lerde kalıyorlar ama doğru dürüst

yemek çıkmıyor. Almanya’da 13-14

yaşında henüz adalesi gelişmemiş

çocuklara bile fizyoterapistler, ma-

sörler bakımyapıyordu. Beni en çok

üzen şey ne biliyor musunuz? Al-

manya’da doğmuş olmama rağmen

yabancı gibiydimve oynayabilmek

için bir Alman oyuncudan beş kat

daha iyi olmalıydım. Türkiye’ye

geldim, açıkçası şoka uğradım.

Çünkü burada da oynayabilmek için

yabancıdan beş kat daha iyi olmalı-

yım. Böyle yapacaklarına bizim

çocuklarımıza değer verseler

keşke. Tabiî bunlar biraz zaman

ister ama eğer kendi çocuklarımıza

değer verilse Türk futbolu 5-6 sene

içinde büyük aşama kaydeder.

Herkes bunu konuşuyor ama hiçbir

şey değişmiyor.

Türkiye’de unutamadığınmaç ve

unutamadığın gol hangisi?

İlk golümü unutmam. Geçtiğimiz

sezon Trabzonspor’a atmıştım.

Profesyonel kariyerimdeki ilk

golüm olduğu için unutmam

mümkün değil. Bir de bu sezon yine

Trabzonspor’a attığımgol var ki onu

da unutmam imkânsız. Zaten birkaç

tane öyle gol atsamherhalde büyük

bir lige giderim.

Trabzonspor’a bu sezon attığın

o golü biraz anlatır mısın? Kaleye

uzak bir noktada topla buluşuyor-

sun. Önün kapalı ama ısrarla

rakiplerini geçip güzel bir vuruşla

golü atıyorsun. Hatta o gol için

“Messi golü” benzetmesi yapanlar

bile oldu.

Sakatlıktan çıktıktan sonraki ikinci

maçımdı ve kulübede otururken,

yanımdaki arkadaşlarıma, “Bu

maçta hoca beni oyuna alırsa gol

atacağım” demiştim. Oyun 0-0

giderken hoca beni çağırdı. Ben de

ısınmayı iş olsun diye değil de sanki

birazdan oyuna girecekmiş gibi çok

sıkı yapmıştım. Hoca çağırınca çok

heyecanlandımve koşarak yanına

gittim. İsmail Kartal Hocambana,

“Oğlum topu tut, faul kazan, öne

doğru fazla dripling yapma, 0-0

bizim için iyi sonuç” dedi. Ben de

ona “Merak etme hocam, bir şeyler

yaparım” diye cevap verdim.

O pozisyonda topu ayağıma

aldığımda, “Hiç kimseye pas ver-

meyeceğimve gidip gol atacağım”

dedimkendi kendime ve dediğim

gibi de yaptım (gülüyor).

Biz bir sezon öncesine gidelimve

Gaziantepspor’da kalıcı bir oyuncu

haline nasıl döndüğünü anlatmanı

isteyelim. 6 ay oynamayan bir

oyuncuyu ertesi sezon kim

güvenip de oynattı?

Beni futbolcu yapan hoca Mutlu

Topçu’dur. Bana o kadar aşırı

derecede güvenmiş, beni o kadar

tutmuş ki, bunu şimdi anlıyor ve

kendisine teşekkür ediyorum.

Aslında bana sürekli kızıyordu ama

iyi ki de kızıyormuş. Kamp döne-

minden sonraki ilkmaçta beni

oynattı. Bazen ilk on birde yer

alıyor, bazen de sonradan oyuna

giriyordum. Ama benden hiç

vazgeçmediği ve özgüvenimin

yükselmesini sağladığı için yüksek

bir performansa ulaştım.

Sonrasında takımın başına Sergen

Yalçın geldi. O dönemde neler

yaşadın?

Ayağımda kist vardı ve ben beş

hafta o kistle oynadım. Takımın

durumu çok iyi değildi ve ben de

fedakârlık yapıp katkı sağlamak

istedim. Oysa kulüp doktoru beni

“Ayağın kırılacak” diye uyarmıştı.

Ona, “Ameliyat olursam iyileşmem

ne kadar sürer?” diye sordum, “Üç

ay” cevabını verdi. “Peki, oynarken

kırılırsa ne kadar sürede sahalara

dönerim?” diye sordum; “Yine üç

ay” cevabını alınca “O zaman oyna-

yabildiğimkadar oynayayım, kırı-

lırsa da kırılsın” dedim. Oynamaya

devam ettim. 4-5 hafta çok iyi gitti.

Gol attım, asist yaptım. O sırada

Mutlu Hocanın yerine Sergen Hoca

geldi. Fenerbahçe maçı öncesi beni

yanına çağırdı ve “Ayağında proble-

min olduğunu duydum, Fenerbahçe

maçı zor bir maç. Bumaçta oynama.

Bir sonraki Eskişehirspor maçında

sana ihtiyacımız olacak” dedi. Ben

de hocaya “Fenerbahçe maçında da

oynarım, Eskişehirspor maçında da

oynarım, bana hiçbir şey olmaz”

karşılığını vermiştim. Fenerbahçe

maçında oynadımve 15 dakika

içinde ayağımkırıldı (gülüyor).

Zaten sonra 1 ay boyunca Sergen

Hocayla görüşemedik.

Bu arada büyük takımların transfer

listelerinde yer aldın ama Gazian-

tepspor’da kaldın. O süreçte neler

yaşandı?

O dönemde birçok takımın beni

istediği yazılıp çizildi ama hiçbir

kulüp Gaziantepspor’un istediği

parayı vermedi. Ben de fazla niyet-

lenmedim. Çünkü ayağımkırıktı ve

“Bu halimle Beşiktaş’a gitsemne

olacak?” dedimkendi kendime.

Büyük takımlara hazır gitmek

gerekiyor. Oynayamadıktan sonra

gitmenin bir anlamı yok ki. Gazian-

tepspor’da kaldım, iyileştim, gol

attım ama Beşiktaş maçında bir kez

daha ayağımkırıldı.

Sakatlık süreci de bir şeyler öğreti-

yordur adama öyle değil mi?

İlk başlarda o kadar sıkıntı çektim

ki vücudumda kurdeşen dökmüş

Almanya’da U14 takımında üç

fizyoterapistimiz, bir

performans antrenörümüz

vardı. Türkiye’deki altyapıya

bakıyorsunuz, tesislerde

kalıyorlar ama doğru dürüst

yemek çıkmıyor. Almanya’da

13-14 yaşında henüz adalesi

gelişmemiş çocuklara bile

fizyoterapistler, masörler

bakımyapıyordu.

İlk golümü unutmam.

Geçtiğimiz sezon Trabzonspor’a

atmıştım. Profesyonel

kariyerimdeki ilk golüm olduğu

için unutmammümkün değil.

Bir de bu sezon yine

Trabzonspor’a attığımgol var ki

onu da unutmam imkânsız.

Zaten birkaç tane öyle gol

atsamherhalde büyük bir lige

giderim.

Antrenmandan sonra bir-iki

saat sahada kalıp çalışırdım.

Çalışırdımdiyorsam aslında

eğlenirdim. Çünkü topla

oynamaktan büyük keyif

alıyordum. Altyapı döneminde

antrenmandan üç saat önce

sahaya gider, arkadaşlarımla

maç yapardım. Futbolu o kadar

çok seviyorumyani.

Ümit Millî Takım’la bu finallere

mutlaka katılmak istiyorum.

Kendime bunu hedef olarak

koydum. Birkaç senedir hep

direkten dönüyoruz. Bu kampta

arkadaşlarımızla da konuştuk

ve hep birlikte “Yeter artık”

dedik. Bu kadro içinde önde

gidenlerden birisi olmak, takımı

taşımak istiyorum.

72

73