lıyorum. Daha İstiklal Marşı
okunurken tüyleriniz diken
diken olduğunda başlıyor
her şey.
Almanya’da oynanan futbolla
Türkiye’de oynanan futbolu
karşılaştırırsan neler
söylersin?
Türkiye’deki futbol çok daha
sert, fiziksel güç burada aşırı
derecede önemli. Fiziksel
olarak zayıf oyuncunun
burada başarılı olabilmesi
mümkün değil.
Almanya’da da fizik güç çok
önemli değil midir?
Önemlidir ama orada futbol
daha dikkatli ve daha taktik
oynanıyor. Almanya’da atlayıp
zıplayan oyuncu bulamazsınız.
Biz burada taktik ve stratejik
eksiklerimizi fizik gücümüzle
kapatmaya çalışıyoruz.
Aslında Almanya’da Bayern
Münih ve Borussia Dort-
mund’u dışarıda bırakırsanız
çok yetenekli oyuncu bula-
mazsınız. Ama takım olarak
çok iyi oynarlar. En büyük fark
da budur.
Dışarıdan gelen hangi oyun-
cuyla konuşsak yıllardır hep
Türkiye’deki taktik eksikler-
den söz ediyor. Oysa takım-
larda çok sayıda yabancı
oyuncu da oynuyor. Neden bir
türlü bu taktik ve stratejik
eksikleri kapatamıyoruz?
Takımlarımızda çok sayıda
yabancı oyuncunun oynadığı
doğru. Ama yabancıların çoğu
kura çekiliyormuş gibi geliyor
maalesef ülkemize.
Ligimizdeki her üç yerli
oyuncudan ikisi Türkiye’den,
biri ise Almanya ve diğer
Avrupa ülkelerinden geliyor.
80milyondan iki, 5 milyondan
bir oyuncu gibi absürt bir
durumvar karşımızda.
Altyapısını Almanya’da almış
bir oyuncu olarak bu durumu
nasıl açıklıyorsun?
BenimTürkiye’deki kardeşle-
rim için çok üzüldüğüm şey,
kulüplerin altyapıya hiç önem
vermemesi. Bunu bir takım
için söylemiyorum. Her
takımın durumu birbirine
benziyor. Kaç tane yetenekli
oyuncu var ama kimse bu
oyuncularla ilgilenmiyor. Bu
oyuncular ne kuvvet ne koor-
dinasyon çalışıyor. “Kuvvet
çalışmasını sonra yaparsınız”
diyorlar. Almanya’da 10 yaşın-
dayken koordinasyon çalış-
ması yapıyorduk. Ben bugün
rahat adamgeçmemi ona
bağlıyorum. Koordinasyonum
karşımdakinden fazla olduğu
için yanından atıp geçerken o
dönemiyor bile. Türkiye’deki
çocuklara da aynı antrenman-
ları uygulasalar buradan da
çok sayıda oyuncu çıkar. Yete-
nek konusunda bir sıkıntımız
yok çünkü. Almanya’da U14
takımında üç fizyoterapisti-
miz, bir performans antrenö-
rümüz vardı. Türkiye’deki
altyapıya bakıyorsunuz, tesis-
lerde kalıyorlar ama doğru dürüst
yemek çıkmıyor. Almanya’da 13-14
yaşında henüz adalesi gelişmemiş
çocuklara bile fizyoterapistler, ma-
sörler bakımyapıyordu. Beni en çok
üzen şey ne biliyor musunuz? Al-
manya’da doğmuş olmama rağmen
yabancı gibiydimve oynayabilmek
için bir Alman oyuncudan beş kat
daha iyi olmalıydım. Türkiye’ye
geldim, açıkçası şoka uğradım.
Çünkü burada da oynayabilmek için
yabancıdan beş kat daha iyi olmalı-
yım. Böyle yapacaklarına bizim
çocuklarımıza değer verseler
keşke. Tabiî bunlar biraz zaman
ister ama eğer kendi çocuklarımıza
değer verilse Türk futbolu 5-6 sene
içinde büyük aşama kaydeder.
Herkes bunu konuşuyor ama hiçbir
şey değişmiyor.
Türkiye’de unutamadığınmaç ve
unutamadığın gol hangisi?
İlk golümü unutmam. Geçtiğimiz
sezon Trabzonspor’a atmıştım.
Profesyonel kariyerimdeki ilk
golüm olduğu için unutmam
mümkün değil. Bir de bu sezon yine
Trabzonspor’a attığımgol var ki onu
da unutmam imkânsız. Zaten birkaç
tane öyle gol atsamherhalde büyük
bir lige giderim.
Trabzonspor’a bu sezon attığın
o golü biraz anlatır mısın? Kaleye
uzak bir noktada topla buluşuyor-
sun. Önün kapalı ama ısrarla
rakiplerini geçip güzel bir vuruşla
golü atıyorsun. Hatta o gol için
“Messi golü” benzetmesi yapanlar
bile oldu.
Sakatlıktan çıktıktan sonraki ikinci
maçımdı ve kulübede otururken,
yanımdaki arkadaşlarıma, “Bu
maçta hoca beni oyuna alırsa gol
atacağım” demiştim. Oyun 0-0
giderken hoca beni çağırdı. Ben de
ısınmayı iş olsun diye değil de sanki
birazdan oyuna girecekmiş gibi çok
sıkı yapmıştım. Hoca çağırınca çok
heyecanlandımve koşarak yanına
gittim. İsmail Kartal Hocambana,
“Oğlum topu tut, faul kazan, öne
doğru fazla dripling yapma, 0-0
bizim için iyi sonuç” dedi. Ben de
ona “Merak etme hocam, bir şeyler
yaparım” diye cevap verdim.
O pozisyonda topu ayağıma
aldığımda, “Hiç kimseye pas ver-
meyeceğimve gidip gol atacağım”
dedimkendi kendime ve dediğim
gibi de yaptım (gülüyor).
Biz bir sezon öncesine gidelimve
Gaziantepspor’da kalıcı bir oyuncu
haline nasıl döndüğünü anlatmanı
isteyelim. 6 ay oynamayan bir
oyuncuyu ertesi sezon kim
güvenip de oynattı?
Beni futbolcu yapan hoca Mutlu
Topçu’dur. Bana o kadar aşırı
derecede güvenmiş, beni o kadar
tutmuş ki, bunu şimdi anlıyor ve
kendisine teşekkür ediyorum.
Aslında bana sürekli kızıyordu ama
iyi ki de kızıyormuş. Kamp döne-
minden sonraki ilkmaçta beni
oynattı. Bazen ilk on birde yer
alıyor, bazen de sonradan oyuna
giriyordum. Ama benden hiç
vazgeçmediği ve özgüvenimin
yükselmesini sağladığı için yüksek
bir performansa ulaştım.
Sonrasında takımın başına Sergen
Yalçın geldi. O dönemde neler
yaşadın?
Ayağımda kist vardı ve ben beş
hafta o kistle oynadım. Takımın
durumu çok iyi değildi ve ben de
fedakârlık yapıp katkı sağlamak
istedim. Oysa kulüp doktoru beni
“Ayağın kırılacak” diye uyarmıştı.
Ona, “Ameliyat olursam iyileşmem
ne kadar sürer?” diye sordum, “Üç
ay” cevabını verdi. “Peki, oynarken
kırılırsa ne kadar sürede sahalara
dönerim?” diye sordum; “Yine üç
ay” cevabını alınca “O zaman oyna-
yabildiğimkadar oynayayım, kırı-
lırsa da kırılsın” dedim. Oynamaya
devam ettim. 4-5 hafta çok iyi gitti.
Gol attım, asist yaptım. O sırada
Mutlu Hocanın yerine Sergen Hoca
geldi. Fenerbahçe maçı öncesi beni
yanına çağırdı ve “Ayağında proble-
min olduğunu duydum, Fenerbahçe
maçı zor bir maç. Bumaçta oynama.
Bir sonraki Eskişehirspor maçında
sana ihtiyacımız olacak” dedi. Ben
de hocaya “Fenerbahçe maçında da
oynarım, Eskişehirspor maçında da
oynarım, bana hiçbir şey olmaz”
karşılığını vermiştim. Fenerbahçe
maçında oynadımve 15 dakika
içinde ayağımkırıldı (gülüyor).
Zaten sonra 1 ay boyunca Sergen
Hocayla görüşemedik.
Bu arada büyük takımların transfer
listelerinde yer aldın ama Gazian-
tepspor’da kaldın. O süreçte neler
yaşandı?
O dönemde birçok takımın beni
istediği yazılıp çizildi ama hiçbir
kulüp Gaziantepspor’un istediği
parayı vermedi. Ben de fazla niyet-
lenmedim. Çünkü ayağımkırıktı ve
“Bu halimle Beşiktaş’a gitsemne
olacak?” dedimkendi kendime.
Büyük takımlara hazır gitmek
gerekiyor. Oynayamadıktan sonra
gitmenin bir anlamı yok ki. Gazian-
tepspor’da kaldım, iyileştim, gol
attım ama Beşiktaş maçında bir kez
daha ayağımkırıldı.
Sakatlık süreci de bir şeyler öğreti-
yordur adama öyle değil mi?
İlk başlarda o kadar sıkıntı çektim
ki vücudumda kurdeşen dökmüş
“
“
“
“
Almanya’da U14 takımında üç
fizyoterapistimiz, bir
performans antrenörümüz
vardı. Türkiye’deki altyapıya
bakıyorsunuz, tesislerde
kalıyorlar ama doğru dürüst
yemek çıkmıyor. Almanya’da
13-14 yaşında henüz adalesi
gelişmemiş çocuklara bile
fizyoterapistler, masörler
bakımyapıyordu.
İlk golümü unutmam.
Geçtiğimiz sezon Trabzonspor’a
atmıştım. Profesyonel
kariyerimdeki ilk golüm olduğu
için unutmammümkün değil.
Bir de bu sezon yine
Trabzonspor’a attığımgol var ki
onu da unutmam imkânsız.
Zaten birkaç tane öyle gol
atsamherhalde büyük bir lige
giderim.
Antrenmandan sonra bir-iki
saat sahada kalıp çalışırdım.
Çalışırdımdiyorsam aslında
eğlenirdim. Çünkü topla
oynamaktan büyük keyif
alıyordum. Altyapı döneminde
antrenmandan üç saat önce
sahaya gider, arkadaşlarımla
maç yapardım. Futbolu o kadar
çok seviyorumyani.
Ümit Millî Takım’la bu finallere
mutlaka katılmak istiyorum.
Kendime bunu hedef olarak
koydum. Birkaç senedir hep
direkten dönüyoruz. Bu kampta
arkadaşlarımızla da konuştuk
ve hep birlikte “Yeter artık”
dedik. Bu kadro içinde önde
gidenlerden birisi olmak, takımı
taşımak istiyorum.
72
73