TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Jem Paul Karacan: "Milli maçı milli formayla izliyorum" 1.11.2007
Jem Paul Karacan: "Milli maçı milli formayla izliyorum"

Türk baba ve İngiliz anneden Londra'da doğdu. Ay-yıldızlı formayı U17 Milli Takımı'nda giymeye başladı, bugün U19 Takımımızın önemli kozlarından biri. 14 yaşında Galatasaray'a geldi, beğenildi ve sözleşme yaptı ama yaşı küçük olduğu için Türkiye'de kalmayı göze alamadı. Premier Lig takımlarından Reading'in rezerv takımında oynuyor. Köklerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu söylüyor ve Milli Takım'ın maçlarını milli formaya giyerek izlediğini anlatıyor.

İlker Uğur

İngiltere Premier Ligi'nden bir oyuncu daha Türkiye Genç Milli Takımlarında. Seni aslında iki sene önce Antalya'da düzenlenen U17 Avrupa Şampiyonası'nda tanımıştık. İki sene geçti ve sen şu an U19 Milli Takımı'ndasın. Biraz kendinden bahsedebilir misin?

Türkiye Milli Takımı'na birkaç sene önce seçildim ilk kez. İlk maçımda Rusya karşısına çıktım. Bir hazırlık karşılaşmasıydı. Benim için önemliydi, çünkü Türkiye Milli Takımı forması giymek en büyük hayallerimden birisiydi. İngiltere'de doğmuş olmama rağmen köklerim Türkiye'de ve bu köklere sıkı sıkıya bağlı bir ailede yaşıyorum. U17 Avrupa Şampiyonası Elit Turu'nda mücadele ettik. Başarılı olamadık maalesef ama şimdi sırada U19 Avrupa Şampiyonası var. Oradaki hatalarından ders almış bir takımız.

Ailenden bahsedebilir misin?

Babam Aksaraylı. Annem Londralı bir İngiliz. Ben de Londra doğumluyum. Hayatım boyunca İngiltere'de yaşamama rağmen tatillerde hep Türkiye'ye gelirim. Kuşadası'nda bir yazlığımız var. 5 yaşından beri futbol oynuyorum.

Futbola nerede başladın?

İlk takımım Wimbledon'dı. Şu an adı MK Dons ve bu apayrı bir hikâye. 7 ile 14 yaşlarım arasında Wimbledon'daydım. 14 yaşımda Galatasaray'a geldim. Denendim ve Galatasaray benimle sözleşme imzaladı. Ama o yaşımda evden uzak olmak benim için biraz zordu ve çok gençtim. Ama oldukça iyi bir deneyimdi. Umarım yakın zamanda Türkiye'ye tekrar gelirim.

Galatasaray'la bu sözleşmen hâlâ devam ediyor mu?

Sanıyorum şimdiye kadar çoktan sona ermiştir. O zaman olgunlaşmamıştım ve okulla ilgili de çeşitli sorunlar olduğu için geri dönmüştüm. İnşallah buraya tekrar geri döneceğim.

Kazım'ı düşününce gözlerim parlıyor

Türkiye'ye gelen çeşitli oyuncular var. Mesela Kazım Kazım gibi. Bir de İngiltere'de oynayan ama Türkiye forması giyen Mustafa İzzet örneği var. Senin şu anda kariyerin için bir adım atman gerekiyor gibi gözüküyor. Bu adımı atacağın yer İngiltere mi Türkiye mi olacak?

Bu zor bir soru, çünkü Türkiye'deki ve İngiltere'deki sistemler oldukça farklı. İngiltere'de rezerv takım diye bir şey varken Türkiye'de PAF Takımı var. Reading'de geniş kadrodayım ama her hafta rezervlerle 90 dakika maç oynuyorum ve bu büyük bir tecrübe oluyor benim için. Şu an için şansımı İngiltere'de biraz daha zorlamak istiyorum. Kazım İngiltere'de her hafta oynayan bir oyuncuydu. Fenerbahçe'ye geldi. Brezilya maçında Milli Takım forması giydi ve kendimi öyle düşününce gerçekten gözlerim parlıyor. Bir gün Türkiye'nin büyük takımlarından birisinin formasını giymek istiyorum. Bunun ne zaman olacağını bilmiyorum ama umarım çabuk olur. Çok çalışmam lazım.

Kazım'la konuştuğumuzda İngiltere'de gençlere çok önem verilmediğinden yakınıyordu. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Bir yerde şans bulmak için çok çalışmak gerektiği doğru. Kazım söz konusu olduğunda ise İngiltere'nin en köklü takımlarından birisinde oynadı. Çalıştığınız, kendinizi futbola adadığınız zaman o şans elinize geçiyor.

Seni çeşitli dönemlerde savunmanın önünde, göbekte ve forvetin arkasında görebiliyoruz. Sen hangi pozisyonu tercih ediyorsun?

Ben en çok orta sahanın göbeğinde oynamaktan mutlu oluyorum. Mücadele ederek top kazanmayı çok seviyorum. Goller atmayı da çok seviyorum. Aslında oynadığım sürece mevki fark etmiyor, çok mutlu oluyorum. Geçen sezon sağ bek bile oynadım ve ondan da zevk aldım.

En çok Tugay'ı beğeniyorum

Arkadaşlarımla konuştuğumda Lampard'a olan fiziksel benzerliğinden söz etmiştim. Gerçekten çok andırıyorsun. Pozisyonunuz da aynı. Örnek aldığın başlıca futbolcu o herhalde.

Evet. Başkaları da bunu söylüyor. Kardeşim bir maçta yandan bir fotoğraf çekmiş, birebir kopyası gibi çıkmışım. Bir gün inşallah onun kadar iyi bir oyuncu olurum. Ama en beğendim mevkidaşım Tugay'dır. Onu izlemek büyük bir zevk. Türkiye'de çok iyi işler yaptı, hâlâ çok büyük bir oyuncu. Onu Galatasaray, Glasgow Rangers ve Blackburn'de izledim. Kardeşim Blackburn taraftarı, bense Tugay. Onunla beraber oturup izliyorum maçları. Emre de idollerimden birisi. Onunla birkaç hafta önce maç öncesi konuşma fırsatım oldu.

Beğendiğin İngiliz oyuncu var mı?

Yok hayır. Benim en favori oyuncum bir Türk (Gülüyor). Lampard ve Gerrard var elbette. Yadsıyamayacağınız yetenekler bunlar.

U17 Avrupa Şampiyonası'nda ailen de Antalya'daydı. Seni her yerde izliyorlar mı?

Her yere geliyorlar benimle. Çok küçük yaşımdan beri tüm deplasman maçlarımı izlemeye gelirler. Wimbledon evimize bir saat uzaklıktaydı ve annem beni her antrenmana arabayla götürürdü. Yetişmemde büyük payı vardır. Bulgaristan'a da geldiler. Kamp süresince Türkiye'deydiler. Ailenin desteği çok önemli futbolcu olurken. Ben bunu fazlasıyla hissettim. Örneğin Genç Milli Takımlara ilk geldiğimde onları arar, bana yeni kelimeler öğretmelerini isterdim. O yönden de çok yardımcı oldular. Onları çok seviyorum.

Milli Takım'daki oyuncularla aran nasıl?

İlk başta çok zordu elbette. Dili bilmiyorum. Ama zamanla iyi oldu. Bazı oyuncuların biraz İngilizcesi de var ve bu da bana çok yardımcı oldu.

Reading'in geniş kadrosundasın ama henüz maça çıkmadın Premier Lig'de.

Profesyonel sözleşmeye Temmuz'da imza attım. 40 numaralı forma benim. Üç senelik bir kontrata imza atarak Premier Lig'de oynayan bir takımın oyuncusu olmak rüyanın gerçek olması adeta. Bu sene mücadele edip birkaç maçta oynamak istiyorum. Olmazsa önümde iki sezon daha var. Kiralık olarak başka kulüplere gitme ihtimalim de her zaman var. Bu işi başaracağımdan eminim.

Galatasaray'a gelişin nasıl olmuştu?

İnternette geziniyordum. Galatasaray sitesini açtım ve bir baktım seçmeler var. Wimbledon'daydım ve MK Dons olayı nedeniyle çeşitli belirsizlikler vardı. Babama gidip "Nasılmış görmek istiyorum" dedim. Atladım uçağa geldim. Bir maçta oynadım. Sonra aradılar, tekrar geldim ve birkaç antrenmana çıktım. Ondan sonra sözleşme önerdiler. Galatasaray çok büyük bir takım ve buraya gelip onlarla çalışmak benim için büyük bir onurdu. Ama ben ve ailem için en doğru zamanlama değildi.

Bu röportajın ardından Türkiye'ye gelişin hızlanacak galiba. Galatasaray'ı tutuyorsun sanırım ve 2000'deki finali de izlemişsindir.

Evet. Babam o gün stattaydı. Biz de evde izledik. Örneğin Türkiye ne zaman bir takımla oynasa benim Milli Takım formam hep üzerimdedir.

Boş zamanlarında neler yapıyorsun?

Reading'de oturuyorum. Bir havuzumuz, bilardo masamız filan var. Orada rahatlamayı seviyorum. Arkadaşlarla Pro Evolution Soccer oynuyoruz. Sürekli sinemaya gidiyorum. Vizyona giren tüm filmleri izlerim. Ama en önemli şey dinlenmek. Futbol birkaç saatlik bir iş değil. Yedi gün, 24 saat içinde olmalısınız. Tüm hayatınızı futbola adamalısınız. Düzgün yemeli, düzgün içmelisiniz.

Burada olmaktan mutlu musun?

Evet. İlk birkaç gün zorlanıyorum ama sonra alışıyorum. İyi arkadaşlarım var burada. Teknik ekip yardımcı oluyor sürekli. Hiç yabancılık çekmediğim bir yer diyebilirim.