TFF Futbol Genel Direktörü Ersun Yanal ile Genç Milli Takımlardan antrenör eğitimine kadar, 8 aylık süreçteki icraatını konuştuk. Bu röportajda, Yanal'ın ''yeniden yapılanma'' kapsamındaki saptamalarını ve vizyonunu bulacaksınız. TFF Futbol Genel Direktörü'ne göre ekol oluşturmaya dönük çalışmaların meyvelerini toplayacağımız günler çok uzak değil.
Röportaj: Koray Gürtaş
TFF Futbol Genel Direktörlüğü yeni bir yapı. Bu organizasyon nasıl doğdu?
Türkiye Futbol Federasyonu da futbol ailesinin yapıtaşı konumundaki kulüplerimiz gibi, çalışanları itibariyle üç temel profille varlık göstermekte; seçilmişler, idari personel, teknik personel (futboldan gelen isimler)…
Amaç, bir futbol faaliyeti gösteren kulüp ya da federasyonu bu üç farklı hissediş ve refleksi birlikte kurgulayan ve değerler üreten bir kurumsal yapı halinde sevk ve idare etmek. Başta Başkan Mahmut Özgener olmak üzere TFF Yönetim Kurulu "Futbol Genel Direktörü" tanımını bu ihtiyaçtan yola çıkarak yaptı ve ülke futbolunun yatay ve dikey yapılanmasının tam kalbine konumlandırdı. Bu zorlu ve önemli görevi TFF yönetimi teveccüh göstererek bana önerdiğinde, ideallerim ve birikimim doğrultusunda şevkle kabul ettim. "TFF Futbol Genel Direktörlüğü" bu şekilde kuruldu…
TFF Futbol Genel Direktörü'nün görevi nedir?
TFF Futbol Genel Direktörlüğü'ne bağlı iki temel yapı var; Millî Takımlar ve Futbol Geliştirme Merkezi. Millî Takımları kendi içinde ikiye ayırmak mümkün. Bunlar Genç Millî Takımlar ile Plaj, Futsal ve Bayan Millî Takımlarından oluşan Gelişim Millî Takımları. Futbol Geliştirme Merkezi çatısı altında ise Eğitim Müdürlüğü, Gençlik Geliştirme Müdürlüğü, Ulusal Futbol Geliştirme Akademisi ve Herkes için Futbol Müdürlüğü var. Futbol Genel Direktörlüğü şeması incelendiğinde en küçük yaş grubundan A Millî Takım'a kadar uzanan, eğitimiyle, planlamasıyla bunların organizasyonunu üstlenen, aynı zamanda sosyal sorumluluk projelerini de üreten geniş bir yapı çıkıyor karşımıza. Türkiye'nin ancak 2-3 milyon nüfuslu bir ülke kadar sporcu üretebildiği gerçeği ortada. Milli Takımlarımızın da beslendiği elit futbolumuz için kaynağı genişletmeliyiz. Futbolumuzun "yatayda yaygınlığı" ile "dikeydeki kalitesi" şüphesiz hem sağlıklı bir nesil hem de dünya spor arenasında seyir keyfiyle birlikte "başarı" anlamına gelmektedir. Yatay ve dikeyde doğru organizasyonları kurmak ve bu iki yapının birbirleriyle mafsal noktalarını kurgulamak Futbol Genel Direktörlüğü'nün temel görevidir.
Millî Takımlardan başlarsak, Ersun Yanal'ın bu alandaki felsefesi ve stratejisi nedir?
Genç Millî Takımlarda farklı yaş grupları farklı prensipler ve farklı stratejilerle kurgulanmakta. 15-16-17 yaş gruplarını "oluşum", 18 yaş grubunu "gelişim" ve 19-20-21 yaş gruplarını kapsayan kategoriyi "performansa geçiş" süreci olarak tanımlıyoruz. Bu yaş gruplarına hitap eden elit ve amatör lig organizasyonlarının her birinin yaklaşımları da aynı prensip ve stratejiyi gözetmek durumunda. Yetenekli oyuncu havuzu belirlendi. Kulüp, okul, aile ve çevre ekseninde her futbolcuya özel bir yaklaşım geliştiriliyor. Psikologlar, diyetisyenler ve iletişim uzmanları ile yürütülen akademik bir yaşam koçluğu amacı güdülüyor. Millî Takımlarda görev alan teknik kadro en yukarıdaki Ümit Millî Takım'dan, en küçük yaş grubuna kadar, fiziki olarak da birbiriyle temas halinde bir zincir şeklinde kurgulandı. Örneğin; Ümit Milli Takım Teknik Direktörü Raşit Çetiner'in yardımcısı Kemal Özdeş aynı zamanda U19 Milli Takımımızın da Teknik Direktörü…
Milli Takımlar Görev Şeması:
U21-20
Teknik Direktör: Raşit Çetiner
Yardımcı Antrenör Kemal Özdeş
Kaleci Antrenörü: Murat Aydın
U19-18
Teknik Direktör: Kemal Özdeş
Kaleci Antrenörü: Altay Dağdelen
U17-16-15
Teknik Direktör: Abdullah Ercan
Kaleci Antrenörü: Hasan Gültank
Yardımcı Antrenör: Tahir Karapınar ve Okan Buruk
Analiz ve Performans: Volkan Kazak ve Recep Karatepe
Spor Psikologu (Mentör): Turgay Biçer ve Ekibi
Ülkemizdeki oyuncular evrensel değerlerle kıyaslandığında, sosyo-kültürel ve ekonomik açıdan yoksun kaldıkları bir ortamda yetişiyor. Yetenekli oyuncuların alt yaş gruplarında maruz kaldıkları kazanma baskısı, geç keşfedilmeleri ve aceleci bir şekilde olgunlaştırma çabasıyla birleşince, yukarıya taşınmadan kaybolmalarına sebebiyet veriyor. Temel prensibimiz; erken başla geç özelleş. Bilimsel yöntemlerle; bir sporcunun yüksek performans sürecinin istisnalar dışında 8 ila 12 yıl olduğu tespit edilmiştir. 15-16 yaşındaki çocukların Milli Takımlarda ya da kulüplerinde alt yaş gruplarında, sadece kazanma ve başarı motivasyonuyla gelişimlerini engellemiş oluyoruz ve yüksek performans sürecinin çok önemli bir bölümünü kendilerinden başarı beklenen yaşlardan önce kullanmış hatta pek çok kez de tüketmiş oluyoruz. Tabii ki burada sadece teknik adamlara değil yakın çevrelerine de çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Eğer bir jenerasyondan Arda, Nihat, Tuncay çıkmışsa alt yaş gruplarında şampiyon olmamalarının ne önemi var. Bu tespitten yola çıkarak, artık Millî Takım hocaları da kulüp antrenörlerinin eğitim süreçlerine yetkin birer eğitici olarak katılıyor. Yani TFF Eğitim Müdürlüğü, Milli Takım antrenörleri ve kulüplerdeki gençlik geliştirme programı antrenörleri tek bir sesle oyuncularını eğitecek ve geliştirecek.
Ayrıca; önümüzdeki sezondan itibaren tüm Spor Toto Süper Lig ve Bank Asya 1. Lig maçlarını kamera ve bilgisayarlardan oluşan bir sistemle kaydedeceğiz. Toplanacak veriler sonucunda her bir oyuncunun ''bireysel performans''ını takip edeceğiz. Bu analizler antrenör eğitiminin içeriğini şekillendireceği gibi oyuncuların performans grafikleri ve sağlık taramaları verileriyle birlikte A Millî Takım için de yararlı bir kaynak olacak. Bu verileri kulüplerle de paylaşacağız.
Peki, bugünün şartlarında kaliteli bir oyuncu havuzu yaratmak için neler yapılıyor?
Millî Takımlarımız için en önemli kaynak elit ligler. Bu liglerde asansör oyuncu yani herhangi bir takıma ait olmadan kendi kulübü içinde farklı yaş gruplarında sadece maç kazanmak adına kullanılan oyuncu profilinin önüne geçmek için statüde gerekli düzenlemeleri yaptık. Alt yaş kategorisindeki bir oyuncu üst yaş kategorisinde oynarsa bir daha aşağıya inemez. Bu A 2 ile profesyonel takım arasındaki hareketler için geçerli değil. Çünkü gerek kulüp altyapılarında gererse genç milli takımlarda amaç maç kazanmak değil oyuncu kazanmak. Bu liglerle ilgili detaya girersek; A2 Ligi'yle ilgili altını çizmemiz gereken ilk şey, bu ligi paydaşlarımızla yani kulüplerimizle birlikte oluşturmamız. Lige katılacak tüm takımlara beklentilerini sorduk. Ardından da şu anda yürürlükte olan lig statüsünü oluşturduk. A2 Ligi'nde oluşturduğumuz değişikliklerle beraber kulüplerin gençlik geliştirme programları ve profesyonel takımlarının birbirlerine olan uzaklığını azalttığımızı düşünüyoruz. Profesyonel takım ve A2 Ligi'nde görev alan teknik kadronun uyumlu bir şekilde çalışarak hizmet ettikleri kulübün geleceğine katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. A2 Ligi'nde forma giyecek genç futbolcularımızın profesyonelliğe geçiş aşamasında daha iyi imkânlarla, daha zorlayıcı bir ligde mücadele edecek olmaları Türk futboluna çok büyük bir katkı sağlayacaktır.
Coca-Cola Akademi Ligleri mevcut yapıda Millî Takımların ciddi anlamda beslendiği ligler. Bu yıl U14, U15 ve 16 kategorilerine U17 de eklendi. Böylece bu yaş grubuyla ilgili önemli bir eksiklik ortadan kalkmış oldu. Coca-Cola Akademi Ligleri ciddi kriterleri olan bir organizasyon. Eski adı Deplasmanlı Süper Gençler Ligi olan Bölgesel U18 Gençlik Geliştirme Ligi devam ediyor. Yaptığımız önemli yeniliklerden biri geçen sezon pilot olarak Akdeniz Bölgesi'nde yapılan U14 ve U15 Bölgesel Gençlik Geliştirme Ligi'ni bu yıl Doğu Anadolu Bölgesi'ne de taşımamız. Yeri gelmişken, bu bölgede futbol adına yapılacak çalışmalara büyük önem veriyoruz. Futbolun ülkemizin bu bölgesine olumlu hava getireceğine inanıyoruz. Bu lig ilk adım. Bunun yanında Doğu'da antrenör kursları da düzenleyeceğiz. Gençlerimizin futbol oynaması için gayret sarf edeceğiz. Elit Liglerin yanı sıra asla ihmal edilmemesi gereken büyük bir oyuncu havuzu da yerel ligler. Bunların yanı sıra MEB ile birlikte düzenlediğimiz 10-11 yaş Şenlikleri ve 12 yaş MEB-Danone Kupası ile okul, ilçe ve il karmalarını oluşturmakta, 60 il/ilçede gerçekleştirdiğimiz FTEM (Futbol Teknik Eğitim Merkezi) faaliyetleri ile tüm bu faaliyetlerde tespit ettiğimiz yetenekli çocukları düzenli olarak çalıştırmaktayız. Tüm bu faaliyetler ile elit liglere daha geniş ve şeffaf bir oyuncu havuzu oluşturduğumuzu, yani "draft" sistemine geçiş için altyapı hazırladığımızı söyleyebilirim.
Elit ligler ve yerel liglerdeki oyuncuları taramak için hangi metotlar kullanılıyor?
Öncelikle elit ligler hem Millî Takım hem de bölge antrenörlerimiz tarafından sürekli izleniyor. Ayrıca hem elit ligleri hem de yerel ligleri taramak için bölge karmaları turnuvalarına yeni bir format getirdik. Bu sezon içinde altı tane düzenleyeceğiz. Bu turnuvalara Akademi Liglerinden, yerel liglerden ve Avrupa'da futbol oynayan gençlerimizden oluşan karmalar da katılacak. 14, 15, 16 yaş gruplarında seçilen karma takımları (Türkiye'den 6-7, Avrupa'dan 1-2 takım olacak şekilde) şölen hatta karnaval atmosferinde bir araya gelecek. Bu sayede hem Genç Millî Takımlarımıza oyuncu kazandırmayı hedefliyoruz hem de kulüplerimize bir seçme havuzu yaratmış oluyoruz. Bu organizasyonların çok faydalı olacağına inanıyorum.
Mesut Özil'in tercihi nedeniyle yurtdışında yaşayan oyuncularımızın durumu çok konuşulur hâle geldi. Bu gençlerimizin Türk Millî Takımlarını seçmesi ile ilgili bir çalışmanız var mı?
Elbette ki oradaki gençlerimiz de futbolumuz için önemli. Halen A ve Genç Millî Takımlarda Avrupa'da yaşayan pek çok oyuncumuz forma giyiyor. Bizim bu konudaki temel çalışmamız başta Almanya olmak üzere Avrupa'da bulunun bu oyuncuların erken keşfini sağlamak üzerine kurgulu. 10-14 yaş arasında yurtdışında yaşayan gençlerimiz için ailelerinin de katılacağı karnaval havasında geçecek ve kültürel organizasyonlarla da desteklenecek seçmeler düzenleyeceğiz. Bu sayede onları erken yaşta tanıyacağımıza ve Türk Millî Takımı olgusunu içselleştirerek tercihlerini bizden yana yapmaya yaklaştıracağımıza inanıyoruz.
Sayın Yanal, şimdi de piramidin altına yani "yatay yapı"ya odaklanalım. "Hak ettiğimiz miktarda sporcu üretemiyoruz'' dediniz. Bunu gidermek için ne yapmalı?
En önemli unsur, ülkemizin kendisine rakip olarak gördüğü ülkelerin aksine çok genç bir nüfusa sahip olması ve en önemli kaynak da çocuklarımızın eğitim faaliyetlerini yürüttüğü okullar. UEFA tarafından GRASSROOTS olarak adlandırılan proje kapsamında "TFF HERKESiçinFUTBOL Projesi" de her zeminde ve her koşulda insanımızı spor yapmaya teşvik ediyor. Aynı zamanda ülke sathında, mevcut durumdan daha büyük ve kalıcı değerler yaratmamızı sağlayacak bir "spor kültürü" oluşturulmasına katkı yapıyor. Dikeyde de Millî Takımlara oyuncu taşıyacak bir organizasyonun başlangıç noktalarından biri olarak hayati bir önem arz ediyor.
Ülkedeki tüm futbol faaliyetinin, sağlıklı ve üretken bir etkileşimle gelişmesi için uygar spor kültürüne sahip pek çok ülkede olduğu gibi "kayıt altına alınması" şart.
Binlerce Türk gencinin pek çok farklı branşta eğitim gördüğü BESYO'lar, sahip oldukları öğrenci sayısı ile yapılacak organizasyonlarda "işgücü" kaynağı olarak konumlanmalı. BESYO öğrencilerinin operasyon ve projelerdeki varlığı, onların gelecekte vizyon ve deneyim sahibi birer profesyonel olmasına da olanak sağlayacak. Tüm ülke sathına yayılacak bir "Futbol Gönüllüleri Projesi"nde spor branşında öğrenim gören üniversite öğrencileri başrollerden birisinde bulunmalı. Yataydaki kapsama alanımız arttıkça karşımıza tesis yetersizliğinin en önemli sorun olarak çıkacağını öngörmek çok da zor değil. Ülke sathında futbol oynayan çocukların sayısının artışıyla doğru orantılı olarak, yerel yönetimler ve diğer branşları da kapsayan spor siyasetçisi, bürokratı ve tüm aktörlerle ortak projeler de üretmeliyiz. Ama daha önce de belirttiğim gibi, öncelikli hareket noktamız, okul futbolu.
Geleceğimiz için hayati önem taşıyorsa, okul futbolundaki yöntem ve politikalarda gelinen nokta nedir?
Millî Eğitim Bakanlığı ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında yapılmış bir protokol var. Şimdi Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ile de okul futbol organizasyonlarında işbirliğine giriyoruz. Bu kapsamda kızlarımızı, engellileri de içine alan ve futsal etkinliklerini de içeren çok sayıda organizasyon düzenliyoruz. Bakanlıkla birlikte hazırladığımız okul futbolu temel ilkeleri ve "etik tüzük"te yer alan beş ilke, okul futboluna bakışımızı ortaya koyuyor aslında. Bunlar Katılımcılık, fırsat yaratmak, çocukları koruma, oyundan zevk alma, fair-play (Centilmenlik) ve respect (Saygı).
Biz ilköğretimde okuyan her öğrenciye "Köy, İlçe-İl ve Ulusal" futbol etkinliklerinde yer alma fırsatı sunmak ve dolayısıyla her oyuncuya seviye farkı gözetmeksizin kendini kanıtlama şansı vermeyi hedefliyoruz. Çocukları koruma programı onların futbol oynadığı fiziki koşulların iyileştirilmesinden, çocuk suiistimali yani baskı, fiziki ve duygusal şiddet ile kaba davranışların önüne geçilmesine uzanan geniş bir alanı kapsıyor. Amacımız her çocuğun futbol oynarken eğlenme, öğrenme fırsatı bulabileceği spor etkinlikleri düzenlemek. Bu çerçevede hiçbir çocuğun, yıl boyunca 1-2 maçta eleneceği bir sistemin içinde eğlenemeyeceği ve öğrenemeyeceğine vurgu yapıyoruz. Futbolun evrensel değerleri olan "centilmenlik" ve "saygı" kavramlarının küçük yaşlardan başlayarak eğitimle kazandırılmasının büyük kazanç olacağına inanıyoruz.
Ülkemizdeki futbola olan tutku ve genç nüfusumuz, ülkemizin büyüyen ekonomisiyle birlikte dikkate alındığında, daha büyük ve kalıcı değerler yaratabilecek umudu barındırıyor. Ancak; 10-18 yaş arası yaklaşık 12 milyonluk nüfusa sahip ülkemizde, MEB Lisanslı sadece 182 bin çocuk ve gencimizin bulunması, sorunun aşılması adına nereye odaklanmamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Az önce "HerkesİçinFutbol"dan söz ettiniz. Bu, son dönemde ismini daha sık duyduğumuz bir kavram ancak yine de ülkemizde tam anlamıyla bilinmiyor. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Avrupa futbolunda önemli bir yeri olan, ülkemizin ise 2007 yılında tanıştığı ve anasponsor olarak Ülker'in desteklediği Grassroots (HerkesİçinFutbol) kavramı iki açıdan çok önemli. Bunlardan ilki sağlık. Önümüzdeki on yılların önemli problemlerinden biri olacak obezite ile mücadele için tüm vatandaşların "hareket" etmesi önemli. Futbol, birden fazla kişinin en kolay, en ucuz yöntemle hareket edebileceği, en eğlenceli "oyun." Ayrıca bildiğiniz gibi teknolojinin ilerlemesiyle birlikte çocuklarımız, gençlerimiz bilgisayarlarının, elektronik oyunların önünde çok vakit geçiriyor. Futbol onların sosyalleşmesini sağlamak için de etkili ve keyifli bir araç. Bu sorular belki ülkemizde henüz çok yaygın ya da bir başka ifadeyle tanımlı değil. Ama dünya bu konuda çok kafa yoruyor. Biz de şimdiden olayın bu boyutuyla ilgili çalışıyoruz. "HerkesİçinFutbol"un diğer unsuru ise sportif başarı. Çocuklarımızı (kız/erkek) ne kadar erken futbolla tanıştırabilirsek, onlara eğlenceli ve faydalı bir futbol ortamı ve eğitimi sunabilirsek, onları ne kadar çok süre futbolun içerisinde tutabilirsek, gelecekteki elit sporcularımızın o kadar başarılı olacağını öngörebiliriz. Daha önce de ifade ettiğim Futbol Teknik Eğitim Merkezleri, HerkesiçinFutbol'un sportif başarı bacağında, yatay genişleme ile dikey gelişim arasındaki ilişkide köprü görevi görmesi açısından çok önemli bir rol oynayacak.
HerkesİçinFutbol programı kapsamında hangi projeler yürütülüyor?
HerkesİçinFutbol programında ağırlık verdiğimiz noktaları sıralarsak. Bunlardan ilki erkek çocuklarının futbolla tanıştığı noktalarda etkin olmak. Okul futbolundan söz ettik. Çocukların futbolla buluştuğu mecralardan olan futbol okulları için bir denetim programı oluşturduk. Ayrıca bu okullar için eğitim modelleri sunuyoruz. 60 ilçede HerkesİçinFutbol Merkezi konseptini kısa zaman içinde uygulamaya geçiriyoruz. FTEM (Futbol Teknik Eğitim Merkezi) konseptini 60 noktaya taşıyoruz. Çocukların futbola katılım sonrası gelişimi de önemli. Bu nedenle hem mevcut liglerin gelişimi hem de yeni ligler düzenlenmesi üzerinde çalışıyoruz. Basit takım kurulması ile katılınabilecek ligler organize etmek istiyoruz. Kitlelerin futbola oyuncu olarak katılımı için faaliyetler yürütüyoruz. Nike Halı Saha Ligi çok geniş katılımlı ve giderek de büyüyen dev bir organizasyon. Farklı kategorilerde, farklı coğrafyalarda yüzlerce turnuvayı HiF Turnuva Sistemi içerisine alıyoruz. Kitlelerin futbola gönüllü olarak katılımı için faaliyetler yürütüyoruz. Her ilçede en az bir gönüllü için faaliyetlerimizi geliştiriyoruz. Sokak futbolu kültürü ülkemiz için çok uygun. Gönüllülerden destek alarak bu ruhu yeniden yaratmak istiyoruz. Buradan çıkacak yeteneklerin kulüplerin altyapıları için ciddi bir kaynak oluşturacağına inanıyoruz. Tüm bunların yanında Efes Pilsen Futsal Ligi, Garanti Plaj Futbolu Ligi gibi organizasyonlarla alternatif futbol türlerini yaygınlaştırıyoruz.
Bayan futbolunda Türkiye'nin hedefleri neler?
Futbol sadece erkeklerin oynadığı bir oyun değil. Yatayda ve dikeyde ''Yeniden Yapılanma'' süreçlerindeki tüm felsefe ve yöntemlerimiz kızlarımız için de geçerli. Dünyada olduğu gibi, Türkiye'nin de en sevilen bu keyifli oyununu kızlarımız oynamak istiyor. Uluslar arası arenada Bayan Milli Takımlarımızın yükselen bir grafiği var. Bayan Milli Takımlar'ımızdaki yapılanma da Eğitim ve kulüplerimizin altyapılarıyla eşgüdümlü bir kalkınma için kurgulandı. Nihai hedefimiz bayan liglerinin kalitesini artırarak milli takımların oyuncu havuzunu genişletmek. Kız çocuklarımız için de futbol okulları, küçük saha ligleri kuruyoruz. Bunun yanında ilköğretim okullarında kızlara yönelik etkinlikler tertip ediyoruz. Özellikle U15 takımımızı gören herkes Türk Bayan Futbolu adına hayli umutlanıyor… 2012 yılında U19 Bayanlar Avrupa Şampiyonası'nın Türkiye'de düzenlenecek olması da bayan futbolunun gelişimi için çok önemli bir adım olacak.
Ersun Yanal yarışmacı takımlarda görev aldığı dönemlerde eğitimci yanı ve bilimsel metotlara bağlılığı ile öne çıktı. Bugün Türkiye Futbol Federasyonu'nun en önemli birimlerinden biri olan Eğitim Müdürlüğü de sizin sorumluluk alanınızda. Eğitimde ana felsefeniz nedir?
Temel prensibimiz "sürekli gelişim odaklı" olmak. Gelişime ve etkileşime açık, sürekli öğrenme ilkesi ile hareket eden bir antrenör profilimiz olsun istiyoruz. Liderliği, bağırıp çağırarak sertlik yapmak zannetmeyen, aksine liderliği oyuncularının gelişimine ışık tutmak, onlara her hareketiyle ilham vermek olarak gören bir antrenör modeli... Her oyuncusundan öğrenilecek bir şeyler olabileceğini bilerek hareket eden bir antrenör... Sadece belirli zamanlarda düzenlenen etkinliklerle antrenörlerimizi istediğimiz ölçüde geliştiremeyeceğimizi düşünüyoruz. Bu nedenle antrenörlerimizle kendi çalışma ortamlarında bir arada olarak etkileşimimizi sürekli kılmak arzusundayız.
Göreve geldiğimizden bu yana eğitim alanında önemli adımlar attığımıza inanıyorum. Tüm gelişim etkinlikleri (antrenörlük kursları, sertifika programları, gelişim seminerleri vb) kuramsal ve uygulamalı çalışmaları kursiyer/futbolcu merkezli ve interaktif hâle getirildi. UEFA Jira Konvansiyonu çerçevesinde başlatılan TFF antrenörlük belgelerinin güncelleme programlarının süreçleri gözden geçirilerek yenilendi. UEFA antrenörlük kurslarının müfredat programları ülkedeki ilgili konu otoritelerinin ve komisyonların çalışmaları ile hazır hâle getirildi. UEFA ile ilişkilerimiz geliştirilerek UEFA etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek konuma gelindi. Bu kapsamda geçen ay Ankara'da UEFA üyesi ülke antrenörlerinin katıldığı Elit Futbolcu Gelişimi amaçlı çalışma grubu toplantısına ev sahipliği yaptık. Misafirlerimizin organizasyonun ardından memnuniyetlerini dile getirmeleri bizi gerçekten mutlu etti. Modern futbolda kaleci oyunun bir parçası. Kaleci antrenörlüğü için yeni bir format hazırlandı. Eskiden sadece kaleciler kaleci antrenörü olabiliyordu, şimdi herkes olabilecek. Kısa süre içinde kurs açılacak. Kondisyonerlik eğitiminin müfredatı hazırlandı. scouting, maç analizi ve mentörlük eğitimleri için hazırlıklar devam etmekte.
Türkiye çok büyük bir coğrafya. Hayata geçirmek istediklerinizi ve felsefenizi ülkenin her noktasında uygulamaya sokmak zor olmalı.
Türk futbolunu sadece İstanbul'dan yönetmek mümkün değil. Karşımızda büyük bir coğrafya ve farklı özellikler gösteren yerler var. Bu nedenlerle Türkiye Futbol Federasyonu'nun Bölge Müdürlükleri'ni çok önemsiyoruz. Göreve geldikten kısa bir süre sonra onlarla bir toplantı yaptık. Felsefemizi, yapmak istediklerimizi değerli bölge müdürlerimizle de paylaştık. Ardından gerçekleşen ikinci toplantıda artık aynı dili konuşuyorduk. Bölgelerdeki antrenörlerimizi çok daha fonksiyonel kullanmaya başladık. Onlardan tüm faaliyetlerde yararlanıyoruz.
Tüm bu anlattıklarınızın ışığında, bir ekol olma yolunda neredeyiz sizce?
Dünyanın belli başlı ekollerini (Güney Amerika, Kuzey Avrupa, İngiltere v.b.) dikkate aldığımızda hep aynı gerçekle karşılaşıyoruz. Ülkenin coğrafyası ile iklimi, bireylerinin genlerle taşınan fiziksel özellikleri sadece sporda değil, sanatsal branşlarda da çok belirleyici. Kısaca bir ekolün kökeninde yerleşik bir kültür en önemli unsurdur diyebiliriz. Öyle ya, Münih'te sokakta top oynayan bir çocuk ile Almanya Millî Takımı'nda ter döken bir futbolcu aynı hissedişle topa dokunuyor. Aynı örneği Rio kumsallarında çalan müzikle beraber top oynayan bir çocuk ve Brezilya Millî Takımı'ndaki bir oyuncu ile de çeşitlendirebiliriz. Bu ortak his; kültürdür… Ve bir futbol adamı olarak, önceliği yarışmak ve kazanmak olan bir takım tarafından belirlenen ve tüm alt yaş gruplarına uygulanan şablonun "ekol" yaratma adına hiçbir faydası olacağı görüşünde değilim. Yukarıdan aşağıya doğru dayatılarak değil, tabanda yaratılan "his" ve "reflekslerin" zaman içerisinde yukarıya doğru gelişerek olgunlaşmasının, bizim kadar büyük bir potansiyele ve futbol sevgisine sahip toplum için, "en doğru yol" olduğu kanaatindeyim…
Türkiye'nin ilk Futbol Genel Direktörü olarak geride ne bırakmak istiyorsunuz?
Futbol dünyanın en sevilen oyunu. Öyle bir oyun ki; kazanmak ve kaybetmek ekseninde tüm insanlığa "evrensel değerler" armağan etmek adına, her coğrafya ve sosyo-ekonomik ortamda, sınırsız bir olanak sağlıyor. Bu evrensel değerin en güçlü ve en önemli unsurlarından birisi olmak adına, bir ekol olmak adına kaynağımıza inmeyi, bir yandan da süregelen yarışmalarda üst düzey temsili hedefliyoruz. Sorunları anlayıp, geleceğimizi kurgulamak ve günün şartlarıyla yarışmanın aynı anda yaşadığı bu zorlu süreçte Türkiye'nin sağduyu sahibi kurum ve bireyleriyle birlikte gerçek bir takım oyunu icra edebiliyor olmamız hayati önem taşıyor. Bu desteği de alarak yaratılacak sinerjiyle, tüm birikimimiz, öngörümüz ve mesaimizle TFF Futbol Genel Direktörlüğü olarak, ben ve ekibim sadece maçları değil nesilleri de kazanmayı vaat ediyoruz. Türk ve dünya futboluna her biri kültür elçisi olan oyuncular üreten, kaliteli ve seyir keyfi yüksek liglere sahip olan bir futbol kültürü var etmek en büyük arzumuz. FGD sonuç odaklı olmayan ve süreci yöneten bir yapı olarak kısa sayılabilecek bir sürede kurgulandı ve ilk tohumlarını attı. Sabır ve kararlılıkla yürüttüğümüz çalışmaların meyvelerini tüm ülke olarak elimizde tutacağımız günler çok da uzak değil. Çünkü futbolu çok seviyoruz ve ona emek veriyoruz.