Kariyeri boyunca onu pek çok farklı takımda gördük. Süper Lig'e çıkma heyecanını da yaşadı, küme düşmenin üzüntüsünü de. Futbolseverlerin pek çoğu onu Galatasaray'daki kısa macerasıyla hatırlıyor. Döneminin en yetenekli oyuncularından biri olmasına rağmen kariyerini hep gözlerden ve ilgiden uzak geçirdi. Sadece 45 dakika giyebildiği A millî formaya olan hasretini, şimdilerde Futsal Millî Takımı'nda gidermeye çalışıyor.
Röportaj: Ceyla Kütükoğlu
Futbola Göztepe altyapısında başladınız ve genç yaşta A takıma yükseldiniz. Futbola başlama hikâyenizi bir de sizden dinleyebilir miyiz?
1997'de Göztepe'de başladım. A takıma çıkmam bir anda oldu. Genç takımlarda çok fazla oynamadan bir anda 17 yaşında A takıma geçtim. Aslında altyapıya geç sayılabilecek bir yaşta, 14 yaşında başladım. Ona rağmen çabuk yol katettim. Sonraki dönemlerde transferlerle çok takım değiştirdim. İstanbulspor, Adanaspor, Kocaelispor, Konyaspor, Galatasaray, Çaykur Rizespor, Mersin İdman Yurdu, Eyüpspor, Giresunspor derken birçok şehri gördüm ve en son bu şekilde noktayı koydum. Profesyonel futbolcu olarak bu kadar yeter diye düşünüyorum.
Kariyerinizde en uzun süre Adanaspor'da oynadınız. Takımla Süper Lig'e çıkma başarısı gösterdiniz, sonra tekrar düştünüz. Bu süreçte ayrılmayı hiç düşünmediniz mi?
O dönemde kulübün sahibi güçlü bir şirketti. Ben ve bir çok arkadaşım ayrılmayı düşünüyorduk ama bizi bırakmadılar. O dönemde transfer teklifleri de geldi ama gidemedim. Her şeye rağmen Adanaspor'da güzel günler geçirdim. İki kere üst lige çıkma başarısı gösterdik. Adanaspor'da yaşadığım Süper Lig deneyimi çok farklıydı. Orada ben bir şehrin Süper Lig'de olmasının o şehre çok şeyler kattığını gördüm. Adanaspor'da oynamaya başladığımda takım 1. Lig'deydi o sezon Süper Lig'e çıktık. Atmosfer daha farklıydı. 1. Lig'den sonra Süper Lig'de olmak her şeyi değiştirmişti. Şimdi durum daha farklı. Bank Asya 1. Lig'in de kalitesinin artmasıyla o durum biraz değişti. Yayınlar ve sponsorlar arttıkça, o fark biraz dengelendi. Geçmişte iki lig arasında büyük fark hissediliyordu ama şu anda biraz daha dengeli gidiyor.
Kariyerinizde bir de Galatasaray sayfası var. Kısa bir süre oynamanıza rağmen taraftarın sevdiği bir oyuncusunuz. Galatasaray'a gidişinizi ve ayrılışınızı anlatır mısınız?
Ben Galatasaray'a Konyaspor'dan gittim. Galatasaray'a transferimle ilgili gündem zaman zaman oluşuyordu. Bir türlü olmadı. Konyapor'la 2 yıllık sözleşmem vardı. Bittikten sonra sözleşmemi uzatmadım. Kafamda da hep büyük takımlarda oynama ,büyük takım görme düşüncesi vardı. Galatasaray'a gitmiş olmaktan hiç pişmanlık duymadım, iyi ki de gitmişim diyorum. Ama çeşitli nedenlerle kısa bir sure kalabildim.
Keşke Galatasaray'a daha genç gitseymişim
Galatasaray'dan ayrılışınızla ilgili bazı söylendiler çıkmıştı. Esas sorun neydi? Mali sıkıntılar mıydı, yoksa farklı bir mevkide yani sol açık oynamak mı biraz zorladı?
Asıl sorun benim Galatasaray'a çok geç bir yaşta gitmiş olmamdı. 29 yaşımda transfer olabildim. Belki daha erken yaşlarda gitmiş olsaydım o ortamda daha fazla kalıp mücadele edebilirdim. Ama hem kişisel nedenlerimden dolayı hem de artık futbolun son dönemine geldiğim için biraz da para kazanma gerekliliği hissediyordum. Ama dediğim gibi ayrılış nedenim ne olursa olsun Galatasaray'a gittiğim için hiç pişmanlık duymadım. Büyük takım ortamı görmek, orada bulunmak önemliydi. Her ne koşulda olursa olsun maddi sıkıntı da olsa büyük bir takımda olmanın farkını ve ayrıcalığını yaşadığım için de kendimi mutlu sayıyorum.
"Daha genç gitseydim" diyorsunuz. Daha önce büyük kulüplerden gelen teklifleri geri mi çevirdiniz, fırsat mı olmadı?
Göztepe'de oynadığım ilk yıllarda teklif gelmişti ama o zaman bonservisim kulüpteydi. Onlar istemedikçe bir yere hareket edemiyordunuz. Sonraki dönemlerde de bazı teklifler geldi ama kesinleşmedi. Aslında Galatasaray'a gitmem biraz da benim zorlamamla oldu. Ama keşke daha erken yaşta hiç para almadan gitseydim de orada futbol hayatıma devam etseydim diye düşündüğüm oldu.
Önemli olan iyi futbol oynamaktı
Oynadığınız dönemin en yetenekli isimlerinden biri olarak anılıyorsunuz ama hiç diğer oyuncuların gördüğü kadar büyük bir ilgi görmediniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Büyük takımda uzun yıllar oynamamanın getirdiği bir şey bu. Büyük takıma gitme hayalim her zaman vardı ama ben kendiliğinden olsun istemiştim yıllarca. Belki bunu zorlayabilirdim. Şöhret olma duygusunu hissetseydim belki onun yollarını daha önce açabilirdim. Ben aslında hiç bir zaman futbolun şöhret tarafıyla ilgilenmedim. Şöhret olmak kaygısı hiç içimde olmadı. Bu da beni mutlu ediyor. Futbolu doğru şekilde oynayayım, işimi doğru yapayım, insanlar beni böyle takdir etsinler istedim. İyi oynamakla yetindim. Belki de ondan dolayı çok ilgi göremedim. Özellikle futbolu çok seven, futbolu bilen insanlar beni gördükleri zaman oynadığım futbola, yapmış olduğum işlere çok büyük saygı duyduklarını belirtiyor. Mesela Galatasaray'da çok az kalmama rağmen birçok Galatasaraylı yolda görüp, "Niye gittin, keşke kalsaydın" diyor. Bunu söylemeleri bile beni mutlu ediyor açıkcası. O kadar kısa sürede böyle bir intiba bırakabildiysem ne mutlu bana.
Bugün geriye dönüp baktığınız zaman, yanlış seçimler yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Dışardan çok sakin görünmeme rağmen biraz da fevri bir adamım. Bazı durumlarda gereksiz tepkilerimden dolayı kendime zarar verdiğim oldu. Kariyerim boyunca yanlış tercihler de yaptım. Transferler konusunda hatalarım var. Ama bugün hata olarak düşündüğüm şeylerin hiçbirini birilerine inat olsun diye veya kendi egomu tatmin etmek için yapmadım. O dönemki ruh halimle alâkalı tepkilerdi. Tabii ki hataların bir çoğu gençliğin vermiş olduğu fevriliklerdi.
Futbolseverlerin unutamadığı golleriniz var. Peki sizin unutamadığınız golünüz ve hatıranız hangisi?
Galatasaray'da kısa süre kalmama rağmen bir gol atma şansım olmuştu. Malatyaspor'a bir gol attım. Güzel de bir goldü, kafayla atmıştım ve hiç kimse beklemiyordu. Kariyerimde büyük takımlara karşı forma giydiğim maçların çoğunda iyi oynamışımdır. İnsanlar benim için söyledikleri güzel şeylerin bir çoğunu o maçlar nedeniyle söylüyor. Aslında diğer maçlarda da iyi oynuyordum ama genellikle büyük takımlara karşı oynadığımız maçlar izlendiği için insanlar hep o maçları baz alarak konuşuyor. Çaykur Rizespor'dan Trabzonspor maçına ait bir anım var. Çaykur Rizespor, Trabzonspor'u uzun bir süre Trabzon'da yenememişti. 2006-2007 sezonunda Trabzonspor'u 1-0 yenmeyi başardık. Golü de 53. dakika ben attım. Güzel de bir goldü. 53 Rize'nin plakası olduğundan, eğlenceli bir tesadüf olmuştu.
Bir kez A millî oldunuz ama Olimpik Millî Takım'la Akdeniz Oyunları ikinciliğiniz var. Finalde İtalya'ya yenilmiştiniz. O turnuvayla ilgili anılarınız var mı?
Akdeniz Oyunları ilginç bir deneyimdi. Bizden bir önceki jenerasyon Akdeniz Oyunları'nda şampiyonluk yaşamıştı. Onlar çok bir jenerasyondu ve o oyuncular yıllarca Türk futbolunun lokomotifi oldu. Biz de turnuvaya o stresle gittik. En az final hedefimiz vardı. Finale kadar iyi maçlar çıkarttık. Final ise tam bir hezimet oldu bizim için. İtalya ile oynadık. İlk golü biz attık ama daha sonra 5 gol yedik. Onların da Totti, Ventola gibi dünya futbolunda ön plana çıkmış oyuncuları vardı o dönemde. Gerçekten kötü bir final yaşamıştık. Sonuçta Millî Takım'da olmak, ülkeyi temsil etmek hangi platformda olursa olsun önemli. İnsan millî forma altında güzel anlar yaşıyor. Kısa da olsa güzel anlar kalıyor insanın hafızasında.
Erol Bulut'tan sonra hem futbol hem de futsal A Millî Takımı'nda oynayan ikinci oyuncusunuz. Futsalın futboldan ne gibi farkları var?
Futsal kesinlikle çok farklı bir oyun. Tamam, o da ayakla oynanıyor , o da futbol, ama kuralları, oynayış tarzı, topun ağırlığı ile az sekmesi, her şeyi çok farklı. Futsal temposu ve farkı kurallarıyla çok zorluyor. Birlikte futbol oynadığımız diğer arkadaşlarımız da aynı şeyleri söylüyor. Burada şunu gördüm, futsalı en alttan, küçük yaştan itibaren eğitimini alan insanların oynaması gerekiyor. Özellikle kadromuzda bulunan, yurtdışından gelen oyuncuların hâkimiyetleri farklı. Çünkü yıllarca oynamış olmalarının getirdiği bir avataja sahipler. Futsal zor bir oyun. Ama ben burada bulunmaktan mutluyum. Kendimi değişik bir ortamda farklı bir spor yapıyormuş gibi hissediyorum. Zamanla daha iyi olacağını düşünüyorum.
Futsal sokak futbolunun yerini alabilir
Türkiye'de futsalın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Eğer işe ilkokullar seviyesinden yani daha küçük yaşlardan itibaren başlanırsa başarı sağlanabilir. Bu yönde çalışmalar olduğunu da biliyorum. Bizim oyuncularımızın mayasında yetenek var. Futsalla yetişip, orada yeteneklerini geliştiren oyuncular daha sonra futbola kayabilir. Futsalın yetenek anlamında futbola katkısı olabilir. Bunun Brezilya'da örnekleri var. Çocukluklarında futsal oynamış, şu an dünya yıldızı olan oyuncular var. Bizde de sokak futbolunun kaybolduğu bir ortamda futsal onun yerini alabilir diye düşünüyorum. Belki oradan daha yetenekli oyuncular çıkar.
Futsal A Millî Takımı'nda beraber oynadığınız yetenekli oyuncular hangileri?
Bir çoğu iyi. Futsala çok iyi adapte olmuş Türk oyuncular var. Cem ve Mustafa mesela. Yurtdışından gelen arkadaşlar var, Kenan, Gökhan, Aziz… Birçoğu iyi ve olaya hâkim. Ama bizim oyuncularımızın da sonradan başlamalarına rağmen oldukça mesafe kat ettiklerini gördüm.
Yetenek tek başına yetmez
Genç oyunculara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Futbolculuk çok zor bir iş. Ancak bu işi çok sevenler, bu oyuna saygısı olanlar yola devam edebilir. Gençken anlamıyorsunuz ama profesyonellik kesinlikle çalışmaya, disipline ve kararlı olmaya dayalı bir iş. Bu üç unsuru kendine düstur edinen oyuncular kolaylıkla yollarına devam edebilir. Yetenek de önemli ama belirleyici olan disiplin, dayanıklılık, işini sevmek. Bu tür şeylere dikkat ederlerse başarılı olacaklarına inanıyorum. Bir de geçirdikleri sakatlıklarda uygulanan tedavilere dikkat etmek gerekiyor. Bütün genç oyunculara tavsiye ediyorum, kesinlikle gereksiz iğne yaptırmayın. Fizyolojik iyileşme sürecini tamamlayıp gerekli tedaviler yapıldıktan sonra futbola dönün diye telkinlerde bulunuyorum, çünkü benim ağzım yandı.
"Futbolun sonuna geldim" diyorsunuz, futsalda devam eder misiniz, yoksa başka bir kariyere yönelir misiniz?
Antrenörlük kursuna başladım. Yavaş yavaş o etabı tamamlıyorum. Yapabilirsem antrenör ve teknik direktör olarak da Türk futboluna hizmet etmek isterim. Çünkü bildiğim iş bu, başka bir iş yapma şansım yok. Futsala devam konusunda da hocalar görev verirse gelir oynarım. Ben sporu seven birisiyim. Sporun her dalıyla ilgilenirim. Basketbol ve tenis oynuyorum. Benim için spor vazgeçilmez bir şey.
Kariyerinizde sizi etkileyen, size ilham veren kişiler var mıydı?
Benim çocukluk idolüm Rıdvan Dilmen. Ben Rıdvan Dilmen hastasıydım. Çok belli etmezdim ama benim için çok farklı bir yeri vardır. Televizyon programlarından takip ederdim, "Rıdvan bugün ne yaptı, nasıl gol attı, attırdı" diye. O benim için çok büyük bir idoldü. Onun futbolculuğunu çok örnek almışımdır. Onun dışında da eşim hep destek oldu bana. Eşimin desteği bir çok zor durumda beni ayakta tuttu diyebilirim.