Kayserispor'un üçüncü kalecisiyken önündeki iki ismin birden devre dışı kalmasıyla 18 yaşında yakaladığı şansı çok iyi değerlendirerek bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu. Yüksek performansıyla dikkat çekip sezon başında Fransa'nın Stade Rennais takımına transfer oldu. Orada da birinci kalecinin önce millî takımına gitmesi, sonra da sakatlanmasıyla Ligue 1'de 15 maça çıkma fırsatı buldu. A Millî Takım'a seçilen ve Litvanya'ya karşı ilk maçına da çıkan genç yetenekle kariyer öyküsünü konuştuk.
Röportaj: TamSaha / Deniz Adar
29 Ekim 2002 Kayseri, Kocasinan doğumlusun. Futbola başlamadan önceki çocukluk yıllarını bize anlatabilir misin?
Dediğiniz gibi Kocasinan doğumluyum. Selçuklu Mahallesi'ndeki çocukluğum çok güzel geçti. Arkadaşlarımın hepsiyle halen görüşürüm. Çocukluğumda beni herkes sokakta futbol oynayan biri olarak tanırdı. Sabah 8'de topu elime alıp sokaklara çıkar, arkadaşlarımı toplayıp maç yapardık. Sonra okula giderdik. Akşam yine aynısı… Günümüz böyle geçerdi. Futbol topuyla geçti benim çocukluğum.
Aileni tanıyabilir miyiz?
Bir kardeşim ve bir ablam var. Annem, babam hayatta çok şükür. Babam sanayide torna işi ile uğraşıyor, annem ise ev hanımı. Kardeşim Kayserispor altyapısında futbol oynuyor. O da benim gibi kaleci. Ablam da öğretmenlik yapıyor.
Hem sen hem de kardeşin futbol oynadığınıza göre ailen de futbolla ilgili olmalı…
Geçmişte ailemde futbolla pek fazla ilgilenen yoktu. Ama benim maçlarımı izlemeye başladıktan sonra ailemde adeta bir futbol hastalığı oluştu. Amcalarım, teyzelerim, yengelerim, abilerim, kardeşlerim hepsi taraftar olarak beni desteklemeye başladılar. Her maçımı kaçırmadan izlerler. Maçtan sonra mesajlarını atarlar. Allah razı olsun hepsinden.
Eğitim hayatından bahsedebilir misin?
İlk ve orta öğrenimim Refika Çalık'ta geçti. Sonra özel bir lisede okudum. Futbola daha çok vakit ayırmamdan ve yurt dışında futbol hayatımı sürdürdüğümden dolayı henüz üniversiteye gitmiyorum. Fakat en kısa sürede sınavlara hazırlanıp üniversiteye girmeyi düşünüyorum.
Sendeki futbol yeteneğini ilk keşfeden kim oldu?
Okul takımı seçmeleri vardı. Beni oraya teyzem götürmüştü. Çift kale maçta kaleye geçmiştim. Zemin sertti ama ben eşofmanlarımın yırtılması pahasına toplara atlıyordum. Alper Kelkitli Hocamız beni beğenmiş ve takıma seçmişti. Aynı zamanda Kayserispor'da da hocalık yapıyordu ve bana "Şu gün, şu saatte kulübe gel, antrenmana çık" demişti. Sonrasında Hasan Akdoğdu Hocamız beni kaleci eğitimlerine aldı ve böylece Kayserispor kariyerim de başlamış oldu.
Kalecilik futbola yeni adım atan çocuklar için genellikle birinci tercih değildir. Futbola başladığın ilk dönemde de kaleci mi olmak istemiştin? Seni kaleci olmaya yönelten faktörler nelerdi?
Ben direkt kaleci olarak başladım. Bir yerden başlamak gerekiyordu ben de oradan başladım. Kaleci olmaktan çok mutluyum. Yaptığım işten zevk alıyorum. Başka bir mevkide oynamayı hiç düşünmedim.
Kayserispor altyapısında nasıl bir çalışma sistemi vardı? Neler yaşadın? Bize altyapı kariyerini anlatır mısın?
İlk resmi maçıma U14'te çıktığımı hatırlıyorum. U15 ve diğer her yaş kategorisinde forma giydim. Son senesinde Ümit Millî Takım'da da oynamıştım. Altyapı olarak çok güzel imkânlara sahibiz. Kayserispor altyapısında çok iyi oyuncular var ve şu anda Berna Gözbaşı Başkan da "gelecek için nasıl oyuncular çıkarabiliriz" diye çalışmalar yapıyor. Berna Başkanımızla hâlen irtibat hâlindeyim. Bence kulübün başında onun bulunması altyapıdaki gençler için şans. Orada olduğum dönemde benim de çok arkamda durmuş ve desteklemişti. Son zamanlara bakıldığında altyapıdan çok yetenekli isimler daha çok Millî Takımlara gelmeye başladı. Altyapı olarak Kayserispor'un bir kalitesi olduğunu düşünüyorum.
Süper Lig'de ilk maçına hiç beklenmedik bir zamanda ve çok önemli bir maçla çıktın. Birinci kaleci Silviu Lung sakatlanmış, ikinci kaleci İsmail Çipe de hastalanmıştı ve 12 Aralık 2020'de oynanan Trabzonspor maçına sen çıktın. Üstelik de çok iyi oynayıp kaleni gole kapattın. Henüz 18 yaşındayken ayağına gelen bu fırsatı çok iyi değerlendirdin. Bu şansa nasıl hazırlanmıştın? Bize o maçtan da söz eder misin?
Sezon başından beri kadrodaydım. Galatasaray maçında Silviu Lung sakatlanınca hocalar yedek kulübesine dönüp İsmail abiyle ikimize baktılar. "İsmail abi sen gireceksin, hadi" dedim. Ama ısınmaya ikimizi de gönderdiler. Sandım ki ben gireceğim. Ama o gün İsmail abi girdi oyuna. Ertesi hafta evimizde Trabzonspor'la oynayacağız. Ben de çok çalışıyordum. Nasıl anlatayım, o zaman fitness salonundan çıkmıyorum, ekstra antrenmanlar yapıyorum. İdmanlarda sahadan en son ben çıkıyorum. Hâlen de öyleyim. Çok iyi hatırlıyorum Cuma günü sabah uyandım, kulüpte kahvaltı yapıyorum. Zaten kulüpte kalıyordum. Telefon geldi, dediler ki, "İsmail abin covide yakalandı, yarınki maça kafa olarak hazırlan, sen oynayacaksın." İçimde bir heyecan oluştu ve gece sabaha kadar uyuyamadım. Çünkü stresli bir iş ve ilk defa Süper Lig'de maça çıkacağım. Heyecan verici benim için. Çocukken hayalini kurduğun takımın kalesini koruyacaksın. O da ayrı ayrı bir gurur. Trabzonspor karşısına çıktım ve maç 0-0 bitti. Kaleyi gole kapattık. Tabiî ki hata da yapabilirdim ama kazanabilirdik de. Rabbim yardım etti ve ondan sonra kariyerim başladı. Maçtan sonra da Berna Başkanla çekildiğimiz bir fotoğraf var. Onu hiç unutmuyorum. "Her genç krizi fırsata çevirebilir" yazısı vardı. Öyle bir kariyer başlangıcı olmuştu.
O dönemdeki hocan Samet Aybaba Türk futboluna çok sayıda genç yetenek kazandırmış birisi. Samet Hoca'nın senin üzerindeki etkileri nelerdi?
Samet Hocam ilk oynamaya başlayacağım zaman bana, ''Yarın çık oyna, hiç heyecan yapma, hata da yapabilirsin'' demişti. Böyle desteği olmuştu bana hocamın. Ertesi gün maçı oynadıktan sonra da tebrik etti. Hiçbir zaman desteğini esirgemedi Samet Hoca.
Trabzonspor maçından sonra Kayserispor'un birinci kalecisi oldun ve kaleci kazağını sezon sonuna kadar da bırakmadın. Bu süreçteki kaleci rekabetini anlatır mısın? Lung ve İsmail Çipe'nin senin gelişimine katkıları nelerdi?
Her takımda olduğu gibi kaleciler arasında da rekabet var. Rekabet olmazsa başarı da olmaz zaten. Antalya maçını 2-0 kaybettikten sonra tekrar yedek kulübesine döndüm. Ama hiçbir zaman çalışmaktan vazgeçmedim. İsmail abi iki maç oynadıktan sonra yeniden kaleyi devralıp sezon sonuna kadar götürdüm. Lung da sezon sonuna doğru dönmüştü. Oynadığım süreçte beni sürekli desteklediler. Allah razı olsun onlardan. "Doğan oynuyor, biz neden oynamıyoruz" durumu hiçbir zaman olmadı. Ben 18 yaşındaydım ve bana saygı duydular. Birbirinden tecrübeli kaleciler ama beni sürekli desteklediler. Bu da bana tecrübe kattı. İlerleyen zamanlarda belki ben aynı durumu yaşayacağım. Ben kenarda beklerken daha genç bir isim oynayacak ve ben de ona saygı göstereceğim. İsmail abi de Lung da çok güzel abilik yaptılar bana. Hâlen görüşüyor ve konuşuyorum. Çünkü ikisinin de çok büyük desteği oldu.
Hangi kalecileri beğeniyor ve hangi özellikleriyle kendine örnek alıyorsun?
Bayern Münih'ten Manuel Neuer'i örnek alıyorum. Ayrıca stilimi de biraz benzetiyorum. Ben de o seviyeye gelmek istiyorum. Çalışarak da olacağıma inanıyorum. Ben de onun gibi bir kariyere sahip olmak istiyorum. Uğurcan abi, Altay abi ve Ersin'i de örnek alıyorum. Hepsi birbirinden güzel insanlar ve hepsi birbirinden iyi kaleciler.
Günümüz kaleciliğinde sadece topu tutmak yetmiyor mâlûm. Artık iki ayağını da çok iyi kullanan ve bir libero gibi oynayan kaleciler makbul. Kendini kritik ederken neleri iyi yaptığını düşünüyor, hangi yönlerini geliştirmen gerektiğini değerlendiriyorsun?
Bence günümüz kaleciliği de futbol da her gün değişiyor ve her gün kendini geliştirmen gerekiyor. Üst seviyede futbol oynamak istiyorum. Bu yüzden gelişime açık olmalı, her gün yeni bir şeyler öğrenmeliyim. Kendimi daha üst seviyelere çekmeliyim. Belki reaksiyon konusunda kendimi daha çok geliştirmem lâzım. Belki ayaklarımı daha çok geliştirmeliyim. Yurt dışında kaleciler libero gibi oynuyor. Artık stoperlerin arasına girip oyun kurmak gerekiyor. Eskiden aldığınızda topu uzun vuruyordunuz, şimdi ise öyle değil. Defans oyuncularıyla paslaşman gerekiyor. Benim de ayaklarımın çok iyi olması lâzım. Karşı karşıya toplarda da kendimi geliştirmeliyim.
Kayserispor'da geçtiğimiz sezon gösterdiğin iyi performans seni Stade Rennais'e taşıdı. Bize bu transfer sürecinden bahseder misin? Başka taliplerin de var mıydı? Neden Stade Rennais'i tercih ettin?
Aslında sezon bittikten sonra Millî Takım'a geldim ve güzel bir kamp dönemi geçirdim. Berna Başkan'la fikir alışverişinde bulunduk. Önceliğimiz Avrupa'ya yönelikti. Stade Rennais takımından bir teklif vardı. Ama Lyon ve Milan'ın da beni istediğiyle ilgili haberler de yayınlanıyordu. Stade Rennais aralarındaki en kararlı takımdı sanırım. Menajer abilerimle oturup karar verdik. Tabiî ki burada başkanın tepkisi önemliydi. "Vermiyorum" da diyebilirdi. Ama başkanın ilk dediği şey şuydu: "Doğan sen benim oğlum gibisin. Ben senin Avrupa'da oynamanı istiyorum ve senin önünü açacağım. Seni daha iyi yerlerde görmek istiyorum." Bu düşünceyle benim Stade Rennais takımına transferim gerçekleşti. Burada en büyük pay sahibi Berna Başkanımızdı.
Fransa'ya ilk gittiğin dönemde koronavirüse yakalandın ve uzun süre oynayamadın. Sonrasında ise lig, yerel kupa ve Avrupa kupalarında 15 maça çıktın. Geçmiş sezonu değerlendirmen gerekirse performansın hakkında neler söylersin? Stade Rennais teknik ekibi seni transfer ettiği için ne kadar memnun?
İmzamı attım, sözleşme ve prosedürleri tamamladık. Ümit Millî Takım kampına geldim ancak Bursa'daki kampta covid testim pozitif çıktı. Ambulansla Kayseri'ye geçerek orada karantinaya alındım. Karantinada olmam nedeniyle takımıma geri dönemedim. Covidden sonra toparlanma süreci biraz zor oldu. Dönüşte ortama ayak sağlamak zordu. Birkaç ay oynamadım. Rennais'in ikinci takımıyla rezerv ligde bir maç oynadım ve sonrasında Alfred Gomis millî takıma seçilince benim oynama fırsatım doğdu. O dönemde altı maça çıktım. Gomis dönünce tekrar kaleye geçti ama bu defa sakatlanınca son maçlarda yine ben oynadım. Tabiî ki hatalarım oldu. Daha iyi olabilir miydim, olabilirdim. Hep bunları düşünüyorum. Yastığa başımı koyduğum zaman "Neden daha iyi olmasın?" diye düşünüyorum. 18-19 yaşında Fransa Ligue 1'de 15 maçta forma giydim. Çok güzel bir duygu. Bence kimsenin beklemediği bir şey denilebilir buna.
Bu sezon Messi'li, Mbappe'li PSG'yi ilk maçta 2-0 yendiniz. Hem o maçtan hem de sezonun ikinci yarısında kaleyi senin koruduğun ve bir yıldızlar topluluğuna karşı oynadığın müsabakadan söz edebilir misin? Messi, Mbappe ve diğerleri hakkında bize neler söylersin?
Onlarla oynamak heyecan verici tabiî ki. İkinci maçta ben oynadım. Deplasmanda dünya yıldızlarına karşı oynuyorsunuz. Herkesin idol olarak gördüğü oyuncularla oynuyorsunuz. İnanılmaz bir duygu. Hepsi birbirinden yetenekli, kaliteli ve en üst seviyede oyuncular. Farklı bir duygu. İnşallah ileriki zamanlarda olursa çocuklarıma anlatacağım bir hâtıram oldu.
Fransa'da çok sayıda Türk yaşıyor. Seni destekleyen Türk taraftar kitlen var mı?
Rennais'de bildiğim kadarıyla iki-üç bin kadar Türk var. Cuma günleri camiye gittiğimiz zaman herkesle selamlaşıyoruz. Rennais'in taraftarı farklı bir şey zaten. Her zaman stat dolu oluyor. İnanılmaz bir taraftar kitlesi var. Türk taraftarların da geldiğini duydum ama maç esnasında gözüme çarpan olmadı. Rennais'de beni destekleyen Türklerin olduğunu biliyorum.
Geçmiş yıllarda yurt dışına giden Türk futbolcuları adaptasyon problemleri yaşıyor ve genellikle çok çabuk geri dönüyorlardı. O dönemde bu meselenin istisnaları Tugay Kerimoğlu ve Nihat Kahveci olmuştu. Bugün ise genç oyuncuların kolayca Avrupa'ya gittiğini ve orada tutunduğunu görüyoruz. Sence o dönemle bu dönem arasındaki fark ne? Siz daha mı hazır gidiyorsunuz? Bu hazırlığın altyapısını anlatır mısın?
Benim ilk sezonum çok güzel geçti. İlerleyen zamanlarda ne olacağını bilemeyiz. Orada kalıcı olmak istiyorsan fedakârlık yapmak zorundasın. Sadece futboluna odaklanmalısın. Adaptasyon olarak da ilk üç ay yalnızlık çektim. Zor bir süreçti. Bunu psikolojik olarak iyi atlatmam gerekiyordu. Ben başardığımı düşünüyorum. Şu anda alıştım, daha rahatım ve yalnız yaşıyorum. Ailemin işi Kayseri'de olduğu için yanıma zaman zaman gelip gidiyorlar. Bugünün dünyasında geçmişe göre daha hazır gittiğimizi düşünüyorum. Artık televizyon, telefon var, açıp izleyebiliyorsunuz. Rakip takımın video analizini yapabiliyorsunuz. Oyuncunun ismini yazdığınız zaman karşınıza çıkıyor. Oyuncuyu analiz edebiliyorsunuz. Teknolojik açıdan da hazır olarak gittiğimizi düşünüyorum.
Fransa Ligi'nde bir sezon geçirdin. Ligue 1 ile Süper Lig'de oynanan futbolu karşılaştırmanı istesek bize neler anlatırsın?
Fransa'da biraz daha taktiksel ve daha tempolu bir oyun oynanıyor. Türkiye'de bazen top taca çıktığında oyun durabiliyor ama Fransa'da top sürekli hareket hâlinde. Hiç durmuyor. Kaleciler de sürekli hızlı hareket ediyor. Zaman zaman oyunun yavaşladığı anlar oluyor ama topun durmadığı bir lig diyebilirim. Taktiksel ve tempo açısından yüksek bir lig olarak tarif edilebilir.
Futbola birlikte başladığın arkadaşlarının birçoğu bugün oyunun dışında kaldı. Seni onlardan ayıran ve bu noktaya taşıyan farkların nelerdi? Sen neleri farklı yaptın da başarılı bir profesyonel oyuncuya dönüştün?
Çocukluğumdan beri çalışmayı seven biriydim. İzin günlerinde arkadaşlarım gezmeye giderdi, ben fitness salonunda ya da sahada antrenman yapıyor olurdum. Bence bu çalışmalarım sonucu Rabbimin verdiği destekle profesyonel oyuncuya dönüşmüş oldum.
Bazı büyük yeteneklerin kaybolup gittiğine çok kez şahit olduk. Böyle bir tehlike genç oyuncuların başında duruyor. Genç yaşta hata yapmamak ve futbola odaklı kalmak için neler yapıyorsun?
Futbolcu olarak dikkat etmeniz gereken çok şey var. Yemene, içmene her şeye dikkat etmen gerekiyor. Bizi destekleyen insanlara örnek olmamız da gerekiyor. Her şeyi düzenli yapmak istiyorum. İş zamanı iş, gezme zamanı gezme gibi. Maçtan sonra hani diyorlar ya eğlenelim, benim hiçbir zaman böyle bir durumum olmadı. Maçtan sonraki gün kulübüme gidiyorum ve yenileme antrenmanına çıkıyor ya da masajımı yaptırıyorum. Yenilenmek için ne gerekiyorsa onu yapıyorum. Futbolcu olarak da özel hayata dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü futbol oynamak, dışarıdan göründüğü kadar kolay bir iş değil.
Kendine nasıl bir kariyer planı yaptın? Bundan sonraki hedefinde hangi lig veya takımlar var?
Avrupa'ya gitme hayalim vardı, çok şükür bunu gerçekleştirdim. A Millî Takım hayalim vardı, onu da gerçekleştirdim. A Millî Takım'da kalıcı olmak istiyorum. Ayrıca Premier Lig'de büyük takımların birinde oynamak istiyorum ve neden olmasın diyorum. Çünkü çok çalışıyorum. Kayserispor'da forma giymeden önce de hayallerim vardı. Her hayali başardıkça daha çok çalışıyorsun ve daha çok oralara ulaşmak istiyorsun.
Kayserispor ligi alt sıralarda bitirmesine rağmen gösterdiği başarılı performansla Ziraat Türkiye Kupası'nda final oynadı. Bu konu hakkında neler söylemek istersin?
Maça davet aldım ve yerinde izledim. Ben de çok destekledim. Arkadaşlarımın kupayı almasını çok istedim. Kayserispor'un kupayı hak ettiğini düşünüyorum. Çünkü büyük takımları yenerek geldi oraya ve Berna Başkan da bunun için çok çabaladı. Ama olmadı, nasip değilmiş.
Türk oyuncu ile Avrupalı oyuncular arasındaki temel farklar sence neler?
Temel fark, Avrupa'da disipline çok önem verilmesi. İş zamanı iş, eğlence zamanı eğlence. İkisini çok iyi ayırt ediyorlar.
U17'de başlayan Millî Takım serüvenini artık A Millî Takım oyuncusu olarak sürdürüyorsun. A Millî Takım'a seçildiğinde neler hissettin, duygularını bizimle paylaşabilir misin?
Ümit Millî Takım'dan bana bir liste göndermişlerdi. Bir gün arabadan indim, antrenmana çıkacağım, yeni bir kâğıt geldi; A Millî Takım listesi. Fakat aday kadro açıklanmamış, bu liste geniş liste. Kadronun açıklandığını sandım ve büyük bir heyecana kapıldım. Direkt annemi arayıp, "A Millî Takım'a gidiyorum herhalde" dedim. Sonra kız arkadaşım aradı ve onunla da sevincimi paylaştım. Oradaki hocalarla birlikte sevindik. Kadronun açıklanmasından bir gün önce kaleci antrenörü Michael Rechner aradı ve "Kampa geliyorsun" diyerek biraz kamptan bahsetti. Çok sevinçliydim çünkü hayalim gerçekleşmişti. Ertesi gün kadro açıklandı ve tebrik mesajları almaya başladım. Çok güzel bir duygusu vardı.
Şimdi A Millî Takım'da forma giyiyorsun. Bize millî oyuncu olmanın değerini ve sana hissettirdiklerini anlatır mısın?
Millî oyuncu olmanın değeri, üstündeki armanın yani bayrağın ağırlığı fazla. 85 milyonun yükü omuzlarımızda. Bu bambaşka bir şey. Millî Takım denildi mi, Türkiye denildi mi, benim için akan sular durur.
Millî Takım'da Uğurcan Çakır, Altay Bayındır gibi iyi kaleciler var. Bu rekabeti nasıl değerlendirirsin?
Saha içerisinde rekabet olacak ki başarı olsun. Saha dışında abi-kardeş ilişkimiz oluyor. Uğurcan abi ayrı bir yetenek, Altay abi de öyle... Onların da Avrupa'ya gideceğine ve iyi takımlarda oynayacağına inanıyorum. Onlar da oraları hak ediyorlar bence. Saha içinde rekabet, saha dışında dost, kardeş, abi.
Millî Takım Teknik Direktörü Stefan Kuntz'la nasıl bir ilişkiniz var?
Stefan hocamız çok neşeli ve hiçbir zaman negatif enerjisi yok. Pozitif enerji yayıyor sürekli. Çok da güzel bir ekibe sahip. Yeni olduğum için çok konuşma fırsatım olmadı. Pozitif enerjili biri, antrenmanlar da çok güzel geçiyor. Ekstra olarak da yoga dersleri aldırıyor. İnşallah başarıyı da beraber yakalarız.
Hayatında yaşadığın pişmanlıklar ya da "İyi ki yapmışım" dediklerin neler?
Pişmanlık olarak bir şey yaşamadım ama iyi ki de yaptım dediğim çok şey var. Arkadaşlarım gezerken ben çok çalışarak zamanımı geçiriyordum. Çalışma hırsı ve arzusuna sahip olduğum için mutluyum. İyi ki o dönemde çalışmışım ve daha iyi olmak için çalışmaya devam ediyorum.
Boş zamanlarında neler yaparsın? Hobilerin ve fobilerin neler?
İzinli olduğum zamanlarda dışarı çıkıp sessiz bir ortamda kahve içmeyi çok seviyorum. Kafa dinlemeyi ve bilgisayarda oyun oynamayı seviyorum ama dozunu kaçırmadan oynuyorum. Gezip yürümeyi ve ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Aile benim için çok önemli.
Unutamadığın maç var mı?
Trabzonspor maçını unutamam elbette. Zevk aldığım ve benim adıma çok güzel geçen bir maçtı. Rennies'de de unutamadığım Leicester maçı var. Beni adıma güzel geçen bir maçtı. Çok zevk almıştım.
En çok sevdiğin yemekler?
Mantı! Annemin, babaannemin, anneannemin yaptığı mantı. Onu hiçbir şeye değişmem.
Riva'daki ortamı nasıl buldun, bu konu hakkında neler söylemek istersin?
Çok güzel bir ortam var burada… İnsanın içini ferahlatan bir ortam. Yeşillik, doğa ve güzel sahalar. Bence yemekler ve her şey 10 üzerinden 10 puan.
Bizim unuttuğumuz, senin söylemek istediğin bir şeyler var mı?
Bence herkes bir gün emeklerinin karşılığını alıyor. Hiç kimse pes etmesin. Bugün olmazsa yarın olur. Çok çalışan insanlar kazanıyor bence. Genç kardeşlerim ve arkadaşlarım "Olmuyor" diyebilir belki ama çalışan her zaman başarıya ulaşıyor.