Türkiye Futbol Federasyonu'nun Futbol Geliştirme Merkezi eliyle yürüttüğü HERKESiçinFUTBOL projesinin hakem eğitimi, ilk ürünlerini verdi. 15-55 yaş arasında herkesin başvurabileceği HiF hakemliği için 100 kişinin eğitildiği ilk kurs tamamlandı. Biz de bu kursu başarıyla tamamlayıp HiF Turnuvalarında müsabaka yönetmeye başlayan Hakan Dinçkol, Can Cengiz ve Sibel Bahar'la HiF Hakemliği'ni masaya yatırdık.
"HERKESiçinFUTBOL" programı, TFF'nin en önemli projelerinden birisi. Futbolu tabana yaymayı ve futbol oynayan insanların sayısını artırmayı amaçlayan Türkiye Futbol Federasyonu, Futbol geliştirme Merkezi bünyesinde oluşturduğu "HERKESiçinFUTBOL" birimiyle bir yandan futbolu her yaşta ve her yerde oynayacak, tarafsız bir şekilde izleyip yorumlayacak nesiller yetiştirme görevini üstlenirken, bir yandan da düzenlenecek HERKESiçinFUTBOL turnuvalarında görev yapacak hakemlerin eğitimini sağlıyor.
HİF Hakemliği yapabilmek için "Sağlık kurumundan hakemlik yapabileceğine ilişkin sağlık raporu almak, en az 15, en çok 55 yaşında, adli sicili temiz ve 18 yaşından küçükse kaza-i rüşt veya anne-baba muvafakatini almış olmak" yeterli.
2008 yılının Aralık ayından itibaren HİF hakemliği için başvuruları toplamaya başlayan Futbol Geliştirme Merkezi, hakem adaylarına yönelik eğitimlerine de 6 Mart 2009'dan itibaren başladı ve ilk kursun ardından 100 gönüllü HİF hakemi olmaya hak kazandı.
Biz de bu öncü hakemler arasından seçtiğimiz üçüyle HİF hakemliğini neden tercih ettikleri ve neler bekledikleri hakkında konuşalım istedik. 28 yaşında bir Türkçe öğretmeni olan ancak meslek olarak "mağaza yöneticiliğini" seçen Hakan Dinçkol, 17 yaşındaki öğrenci Can Cengiz ve aynı yaştaki bir başka öğrenci Sibel Bahar, konuyla ilgili sorularımızı cevaplandırdı.
"Neden futbolcu değil de hakem olmayı tercih ettiniz?" sorumuza Hakan Dinçkol, "Bu bir tercih değil aslında. Futbolcu olmayı istemiştim ama ailem bu duruma birkaç önemli müdahalede bulununca olmadı. Ama hakem olmamı sadece ben istemedim. Bu konuda bana destek olan birçok insan olduğunu gördüğümde bu istediğim daha da arttı. Aslında geç alınmış ve ertelenmiş bir karardı benim için. Bu kararı almamda değer verdiğim birkaç kişinin önemli teşviklerinin büyük payı var. Sadece bu zamana kadar fitili ateşlemek gerekiyordu ve bunu başardım" cevabını verirken, Can Cengiz, "6 yıldır futbol oynuyorum. 4 yıl İdealtepe'de, 2 yıldır da Kartal B Genç Takımında oynuyorum. Bu yıl grubumuzda şampiyon olduk. Şimdi Türkiye Şampiyonası'na hazırlanıyoruz. Şimdilik hakemlik ve futbolcu olmak konusu yol ayrımına kadar birlikte sürecek. TFF internet sitesinde HFF hakemliğine müracaat edildiğini öğrendim. Babam da eski bir hakem. Uluslararası hakem seminerlerine ailece katılarak hakemler ve aileleri ile iç içe büyüdüm. Hakemliğe ilgim nedeniyle bu kursa müracaat ettim" diyor.
Sibel Bahar'ın aynı soruya cevabı ise şöyle: "Zaten futbola ilgim ve futbolcu bir geçmişim vardı. Çeşitli kadın takımlarında oynadım. Ancak Türkiye'de kadın futbolunun diğer Avrupa ülkelerine göre geriden geldiği apaçık ortada. Ancak hakem olunca durum biraz farklı. Hakemlere saygı var, daha elit bir topluluk, aynı zamanda derslerimde de aynı başarıyı sağlamak istiyorum. Dolayısıyla hem akademik hem de futbol kariyerim açısından hakemlik daha cazip geldi. Futbolculuğu bırakmama rağmen futbol tutkum hiç bitmedi. Buna daha çok çevremdeki insanlar sebep oldu. Başta çok yakın arkadaşlarımdan hakem arkadaşım Hasan Tekin bana teklif getirdi, ben de sıcak baktım. Hakem olduğunuzda sosyal yaşam açısından çok renkli bir hayata giriveriyorsunuz. Değişik bir ortam, futbol, arkadaş çevresi her şey çok renkli. Okulumla beraber çok rahat yürütebiliyorum. Kendime de vaktim kalıyor. Ayrıca bu işi para için yapıyor olmak çok mantıksızca. Sonuçta yaparken zevk aldığın bir işse bu; neden sizi cezbetmesin ki?"
Üç genç hakeme ikinci sorumuz, "Hakemliğin artı ve eksileri nelerdir?" oluyor. Hakan Dinçkol bu soruya şöyle cevap veriyor: "Einstein'a göre 'en küçük bir önyargıyı yıkmak, atom çekirdeğini parçalamaktan zordur.' Ülkemizde de hakemlere karşı hep bir önyargı olduğunu görürsünüz. Hakemlerin çok fazla eleştirilmesi ve olumsuz ifadelendirilmesi bu işin eksi değil ama onarıma ihtiyaç duyulan bir noktası benim için. Artısına gelince; her kültürden ve her kesimden insanı bir araya getiren bu oyunun en önemli parçalarından biri olmanın verdiği mutluluk tartışmasız."
Can Cengiz ise aynı soruyu "Kamuoyunda tanınmak, seyahat etmek, üst düzey sporcu, antrenör ve yöneticilerle tanışmak, FIFA hakemi olarak ülkemi yurt dışında temsil edebilmek artıları. Diğer yandan da yöneticiler ve antrenörler her türlü başarısızlığı hakem kararlarında arıyor. Çok başarılı olabildiğiniz bir maçta yapacağınız bir hata sanki maçın tamamını kötü yönetmişsiniz gibi gündemden düşmüyor. Sanki sahada tek kötü hakemmiş gibi yazılıyor gösteriliyor. Bu da eksileri" şeklinde cevaplandırıyor.
Sibel Bahar ise "Herhangi bir eksiğini görmemek için kendinizle barışık olmak yetiyor. Televizyonlarda ne kadar zor gibi görünse de avantajlarının daha fazla olduğunu söylemek mümkün. Başta düzenli bir yaşama alışıyorsunuz, izlediğiniz bir maçtan bile daha çok zevk alıyorsunuz. Çünkü o işin içindesiniz. Futbolla ilgilenen insanları görünce mutlu oluyorsunuz. Çevrenizdeki insanlardan takdir görmekte hoş bir şey olsa gerek. Bu yüzden maçlarda yaşadığınız ufak-tefek aksilikleri, size gösterilen önyargıyı göz ardı ediyorsunuz, unutulup gidiyor" görüşünde.
"Herkes için futbol size neyi çağrıştırıyor?" sorumuza Hakan Dinçkol "Geniş kitleleri bir araya getiren bu spor dalının bir parçası olmak isteyen, merkezine daha yakın olmak için çaba sarf eden herkese sunulan yeni ve büyük bir oluşum" karşılığını verirken, Sibel Bahar, "Futbolcu denildiği zaman akla genç, vücut yapısı oldukça adaleli, çevik bir insan modeli geliyor.
Herkes için futbol tamamen bu yargıyı ortadan kaldıran bir projedir bence... Futbol her yaşta oynanabilir. İster 40, ister 10 yaşında olsun, ister kız, ister erkek olsun, bu insanın futbol sevgisini engelleyemez ki. Herkes yetenekli olmak zorunda da değil. İnsanın elinden geldiğince bir şeyler yapması bile hem kendisi hem de Türk futbolu için sevindirici bir şey" diyor.
Hakan Dinçkol, "Hakemliğe adım attığınızda örnek aldığınız bir hakem var mı?" sorusuna "İdolüm tartışmasız Collina. Herkesin sevdiği bir hakem olmak kolay değil. Herkesin güvendiği bir hakem olmak da öyle. Herkesin hem güvendiği hem sevdiği bir hakem olmak ise çok zordur. Bana göre o bunu başardı. Belki bir Collina olamam ama onun başardığını ben de başarabilirim" cevabını verirken, Can Cengiz, "İlk maçım 13-14 yaş HİF okul maçıydı. Maçtan sonra babam 'Sahada yüzün sert, kaşların çatık duruyorsun' dediğinde ben de ona 'Olsun ben Bünyamin Gezer gibi olacağım' dedim. Avrupa'dan örnek aldığım isim ise bir kaç yıl önce bırakan İsveçli Anders Frisk", Sibel Bahar da "Belli bir yere gelmiş hakemlerin birçoğu örnektir. Ama benim örneklerim, Macar kadın hakem Katalin Kulcsar ya da Türk olarak Dilan Deniz Gökçek" karşılığını veriyor. Sibel Bahar, bir bayan olarak hakem olmak çevresinde nasıl karşılandığı sorusunu da "Başta inanmıyorlar, herkeste bir şaşkınlık ifadesi beliriyor. Yeri geliyor birçok soruyla karşı karşıya kalıyorum, yeri geliyor halı saha maçına çağıranlar oluyor. Ama neticede takdir ediliyor, olumlu bakılıyor" şeklinde cevaplandırıyor.
"Maç yönetirken hakemin dikkat etmesi gereken noktalar nelerdir?" sorusuna Hakan Dinçkol, "Sahada olup biten her şey. Uçan kuşa, esen rüzgâra, oturana, koşana, zıplayana, konuşana, atlayana, kısacası yapabildiğin kadarıyla her şeye. Çünkü hakemlik bunu gerektiriyor. Bir hakemin maçın başlangıç düdüğünden bitiş düdüğüne kadar bu sıraladıklarımıza ve bunlar gibi ifadelendirmediğimiz birçok şeye dikkat etmesi gerekir. En önemlisi bunlara dikkat ederken kendine dikkat etmesidir" karşılığını verirken, Can Cengiz, "Eşit davranmak, doğru karar vermek, yönetiminle herkese güven vermek, "Sibel Bahar da "Yüzeysel bir konu değil ama duygusal olmamalı, istikrarlı olmalı, maçın ilk dakikalarında uyguladığı disiplinle son dakikalarında uyguladığı disiplin çelişmemeli. Maçta hâkimiyeti yitirmemeli. Taraftar baskısı altında kalmamalı. Verdiği karardan asla vazgeçmemeli" diyor.
"Hakem olarak sahaya çıkmak nasıl bir duygu?" sorumuza Hakan Dinçkol şu karşılığı veriyor: Bu duyguyu şu örnekle açıklayabilirim Bir matadorun arenaya çıktığında hissettiklerini, güven ve heyecan duygusunu, ne kadar belli etmemeye çalışsa da gözlerinden ve hareketlerinden anlarsınız. Hakem olup sahaya çıkmak da böyle bir şey işte."
Can Cengiz'in görüşü ise "Futbol oynamanın yönetmekten daha kolay olduğu düşünüyorum. Henüz üç maç yönetmeme rağmen her şeye itiraz ediliyor ve hakeme dışarıdan veya içeriden kötü konuşuluyor. Bu yüzden şu ana kadar dört kırmızı kart göstermek zorunda kaldım" şeklinde.
Aynı soruya Sibel Bahar ise "Yaşamak lâzım. Gerçekten değişik bir heyecan. Özellikle ilk maçtaki endişe asla unutulamaz. En kritik maçta bile sahadaki futbolcunun senin kadar heyecanlanacağını sanmıyorum" karşılığını veriyor.
Son sorumuz "HİF hakemi olduğunuzu söyleyince çevrenizdekilerden nasıl dönüşler alıyorsunuz?" şeklinde.
Hakan Dinçkol bu soruyu "Önceleri şaşkın bir ifade beliriyor yüzlerinde. Sonrasında merak duygusuyla sorular başlıyor. Nasıl bir şey olduğunu öğrendiklerinde ise takdir ve destek beraberinde geliyor. Genelde hepsinin sorduğu bir soru var 'Ne zaman Süper Lig'de maç yöneteceksin?' Onu da zaman gösterecek. Yaşayıp göreceğiz" sözleriyle cevaplandırıyor.
Can Cengiz, "Hakemlik için daha erken değil mi? Maç yönetmek için küçük değil misin gibi şeyler söyleniyor" derken. Sibel Bahar da "Şaşırtıcı ama hoş tepkiler alıyorum. 'Kadından da hakem mi olur?' diye önyargıyla yaklaşanlar da oluyor tabii. Ama ben bunları tamamen kıskançlık ve çağ dışılık olarak nitelendiriyorum. HİF kapsamında futbol oynayan birisi futbolu gerçekten seviyor ki bu işe kalkışmış. Gönülden seven insanlara hakemlik yapmak benim için çok onur verici. Beni gerçekten destekleyenlere teşekkür ediyorum. Zıt düştüğüm insanlara da aldırmıyorum. Ben kendi fikirlerimin ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun öğretici projelerinin tamamen arkasındayım" şeklinde konuşuyor.