TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Mehmet Nas: "Futbolcu olmasaydım lokantacı olacaktım" 3.12.2007
Mehmet Nas: "Futbolcu olmasaydım lokantacı olacaktım"
 Süper Lig'e adım attığında 17 yaşındaydı. O günden beri 11 sezondur aralıksız olarak aynı havayı teneffüs ediyor ve hep kalburüstü oyuncular arasında gösteriliyor. Futbolcu olmasını ise belki de babasının ona sunduğu iki seçeneğe borçlu. Lokantacılık yapan babasının "Sana 18 yaşına kadar müsaade. Ya o zamana kadar futbolcu olursun ya da burada çalışırsın" resti üzerine elini çabuk tutup süresi dolmadan 1 yıl önce rüştünü ispatlamayı başardı.

Mazlum Uluç

Transferin gözdesi bir oyuncusun, 28 yaşındasın ama sadece iki kulüpte futbol oynadın. Öncelikle bu istikrarı nasıl açıklıyorsun?

Futbola Samsunspor'da başladım ve altyapıdan itibaren 7 sezon orada oynadım. O dönemde transfer teklifleri aldım ama şartlar müsait değildi. Kulüpte bir yönetim boşluğu oluşmuştu ve transferim gerçekleşmedi. Bazı şeyler zamanında oluyor, fırsat kaçtıktan sonra isteseniz de gidemiyorsunuz. Gençlerbirliği'ne gelirken ise bonservisim elimdeydi. Benim açımdan bakıldığında sıçrama yapabileceğim bir kulüp olarak görünüyordu Gençlerbirliği. Burada da iyi sezonlar geçirdim. Hedeflerim bitmiş değil. Henüz 28 yaşındayım ve önümde futbol oynayacağım uzun yıllar var. İnşallah daha iyi noktalara geleceğim.

11 sezondur Süper Lig'de oynayan tecrübeli bir oyuncusun ama biz senin futbola başlama hikâyeni de merak ediyoruz.

Ben de her oyuncu gibi mahalle aralarında oynayarak tanıştım futbolla. Sonra okul takımında oynamaya başladım. 12 yaşıma geldiğimde Beden Eğitimi Öğretmenimiz Hasan Hoca beni Samsunspor'un altyapısına gönderdi. 2-3 sezon altyapıda oynadım. Aslında o dönemde futbol hayatımda kırılma noktaları da oldu. Her yaz döneminde memleketimiz Kelkit'e giderdik. Bir keresinde geri dönüşümde takımdan gönderildiğimi gördüm. Rica-minnet yeniden takıma alındım.

O dönemde futbol oynama konusunda zorluklar yaşadın mı?

Elbette yaşadım. Antrenmanlar öğleden sonra başlıyordu ve benim de o saatte okula gitmem gerekiyordu. Zaman zaman okulu ihmal edip antrenmanlara gidince bu durum ailemle sürtüşmelere yol açtı. Bu arada okulda işler iyi gitmeyince babamın lokantasında çalışmaya başladım. Artık okumayacağım anlaşılınca babam bana "Sana 18 yaşına kadar müsaade, ya o zamana kadar futbolcu olursun ya da sürekli lokantada çalışırsın" dedi. Ben babamın verdiği süreye 1 yıl kala Samsunspor'un A takımına çıktım. Bu arada altyapıdaki antrenörüm Necmi Kaya da babamla konuşup benim futbolcu olacağım konusunda onu ikna etmişti. Babam da sağ olsun ondan sonra benden desteğini esirgemedi.

10 kişi eksilince A takıma alındım

Ligdeki ilk maçını hatırlıyor musun?

Evet, bir Bursaspor karşılaşmasıyla Süper Lig'deki ilk maçıma çıktım. O sezonun ilk üç ayında PAF takımında oynamıştım. Kısmet işte, Josef Jarabinski döneminde takımda 10 oyuncu ceza ve sakatlıklar sebebiyle oynayamayacak duruma düşünce PAF takımdan 6 kişiyi A takıma aldılar. Maç öncesi heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştım. Bursaspor Baliç'in de oynadığı dönemde iyi bir kadroya sahipti ama biz 10 kişi kalmamıza rağmen maçı 3-2 kazanmıştık.

Senin görev yaptığın ön libero mevkii takımların kilit noktası. Oyuncuyu pek ön plana çıkarmıyor ama orada oluşacak bir arıza çok pahalıya mal olabiliyor. Sence ne gibi özellikler istiyor ön libero mevkii?

Gerçekten de ön libero bir takımın oynadığı futbol için çok belirleyici bir görev. Savunma ile forvet arasındaki bağlantıyı kuruyorsunuz ve hatlar arasındaki mesafeyi siz belirliyorsunuz. Top kazanacaksınız, rakibin hücum yollarını kapatacaksınız, savunmadan aldığınız topları hücuma sokacaksınız, oyunu organize edeceksiniz. Hem oyunu iyi okumanız hem de fiziksel açıdan çok güçlü olmanız gerekiyor. Ancak benim kendimi en iyi hissettiğim mevki de ön libero.

Çağdaş futbol ön liberolardan sadece kesici olmalarını değil, aynı zamanda topu da iyi kullanmalarını istiyor. Sen kendini bu konuda hangi noktada görüyorsun?

Aslında bu konuda eksiğim var. Çok koşup mücadele ettiğiniz için beyninize giden oksijen azalıyor. Bu durumda top kullanırken de zaman zaman hata yapıyorsunuz elbette.

Artılarını nasıl sıralayabilirsin?

Kaybetmeye tahammül edemeyen bir oyuncuyum. Çok hırslıyım. Maçtan hiç kopmadan son dakikaya kadar mücadele ederim.

Peki, beğendiğin oyuncular var mı?

Futbola ilk başladığım yıllarda Okan Buruk'u çok beğeniyordum. Gerçi sağ açık oynuyordu ama stili çok hoşuma gidiyordu. Bir de farklı mevkide olsa da Şifo Mehmet çok beğendiğim bir oyuncuydu.

Oyun disiplini konusunda eksiğimiz var

Cisse'yle yaptığım röportajda Türk futbolunun probleminin savunma anlayışında olduğunu söylemişti. Hücuma takım olarak çıkıldığını ancak savunmada aynı anlayışın eksik olduğunu vurgulamıştı. Sen bir ön libero olarak bu konuda ne düşünüyorsun?

Biz tek değil çift ön libero oynuyoruz. Dolayısıyla biri ileri çıktığında diğeri mutlaka geride kalıyor. Ancak Türk futbolcusundaki genel problem oyun disiplini. Bir an önce sonuca gitmek istiyoruz ve bu istek bize yerimizi kaybetmek gibi bir fatura çıkartıyor. Bu eleştirilere ben de dâhilim. Aslında ön libero, mevkiini asla kaybetmemesi gereken ilk oyuncudur.

Ümit Karan "Akıllı orta saha oyuncuları çok gol atar" diyor ve bunu savunmaya dönük orta saha oyuncularının konstantrasyon eksikliğine, adam kovalamama problemine bağlıyor. Yani kabahat biraz da sizin sırtınızda gibi duruyor.

Takımlar genellikle savunmalarını forvetlerin üzerine yoğunlaştırıyor. Bu durumda geriden direkt kaleye yönelen oyuncuların gol şansı otomatikman artıyor. Söylediğim gibi Türk futbolunun genel hastalığı disiplinsizlik burada ön plana çıkıyor. Açıkça söylemek gerekirse orta sahadan gelen oyuncuların fazla gol atmasında sorumluluk ön libero oynayan benim gibi oyuncularda.

Hiç kimseyle kavga etmedim

Hırslı ve kazanmayı kabullenmeyen bir oyuncu olduğunu söylüyorsun, üstelik mücadelenin en yoğun yaşandığı bölgede oynuyorsun ama bugüne kadar sadece tek kırmızı kart görmüşsün.

O kırmızı kartı da ikinci sarı karttan gördüm. 11 sezondur Süper Lig'de oynuyorum ama bugüne kadar saha içinde küfürleşmiş ya da kavga etmiş bir oyuncu değilim. Maç içinde sarı kartı görene kadar agresifim ama kart gördüğüm andan itibaren kendimi frenlerim. Bir de benim hırsım ve kaybetmeye tahammülsüzlüğüm tamamen oyun kuralları içinde kazanmakla ilgili. Yoksa asla kasti sertliğe başvuran bir oyuncu olmadım.

Her sezon 30 maç ortalamasıyla oynayan bir oyuncusun. Dolayısıyla pek fazla sakatlanmıyorsun. Sanırım bu profesyonelce yaşamakla ilgili bir durum.

Ben 21 yaşında evlendim. Bu durumda hayatınız otomatik olarak bir düzene giriyor. Uyku düzeninize, beslenmenize ister istemez dikkat ediyorsunuz. Zaten benim hayatım evimle işimin arasında geçiyor. Bir de koşarak oynayan oyuncuların fiziki yapısı aslında doğuştan gelen özellikler taşıyor. Benim vücudum, aynı antrenmanı yaptığımız bir başka arkadaşa göre daha çabuk toparlanabiliyor.

Gençlerbirliği'ne gelirken Samsunspor'la bir gerginlik yaşamıştın. Orası senin yetiştiğin, Mehmet Nas olduğun takım. Sonrasında bir barış sağladınız mı?

Samsunspor'da o dönemde ciddi bir maddi sıkıntı yaşamıştık. Ben 7 sezonda orada elde edemediğim maddi kazanca Gençlerbirliği'nde bir sezonda ulaştım. Samsunspor'la sözleşmem bitmişti ve yeni mukavele imzalamak için geçmiş alacaklarımın ödenmesini istedim. Ancak daha sonra bir anlaşmazlık çıktı ve ben de Gençlerbirliği'nin teklifini kaçırmak istemedim. Ailem halen Samsun'da yaşıyor ve benim de ne Samsun'la ne de Samsunspor'la bir problemim var.

Gelecekle ilgili planların neler?

Ümit Milli Takım'a seçilmeye başladıktan sonra hedeflerimi büyütmüştüm. Mutlaka İstanbul takımlarından birinde oynamak istiyordum. Hâlâ da bu hedefimden vazgeçmiş değilim. Gençlerbirliği ile sözleşmem önümüzdeki sezonun sonunda bitecek. Ama bu arada bir teklif gelirse de oturup konuşuruz.

Her takımda oynarım

İstanbul'a gelen birçok oyuncunun yedek kulübesinden çıkamadığına ve kaybolup gittiğine çok şahit olduk. Dolayısıyla futbolcunun oynayabileceği kulübe gitmesi önemli. Sen bu gözle değerlendirdiğinde kendin için hangi takımın en uygunu olduğunu düşünüyorsun?

Bazı şeylere erken ulaştığınız zaman ister istemez problem yaşıyorsunuz. Bence İstanbul'a gidip de kaybolan oyuncuların çoğu bu durumdaydı. Ama ben 28 yaşındayım ve genç yaşta transferi de büyük şehirdeki hayatı da gördüm. Bu konuda tecrübe kazandığımı düşünüyorum. Futbolun olgunluk yaşındayım. Hangi takımda oynayabilirim sorusuna gelince, kendimi üç büyük takımda da oynayabilecek yeterlilikte görüyorum.

28 defa Ümit Milli Takım'da oynadın ama sonrasını getiremedin. Oysa orası A Milli Takım'ın arka bahçesi sayılıyor.

Evet, Ümit Milli Takım'da birlikte oynadığım arkadaşlarımın hemen hemen hepsi A Milli Takım'da oynadı. Dolayısıyla ben bu konuda kimseyi suçlayacak değilim. Eğer ben de yeterli görülseydim oynardım. Demek ki daha fazla çalışmam ve kendimi göstermem gerekiyor. Bugüne kadar büyük takımlarda ve Milli Takım'da oynayamamayı kendi eksiklerime bağlıyorum.

Gençlerbirliği kasasında en çok para bulunan kulüp ama hedef konusunda sıkıntı yaşıyor. Zaman zaman şampiyonluktan bahsediliyor ancak bir sezon hariç hiçbir zaman bu hedefe yaklaşılamadı.

Bana göre bir takımın şampiyonluk kovalayabilmesi için seyirci en önemli faktör. Gençlerbirliği camia olarak birçok problemini çözmüş durumda ama arkamızda taraftar gücü yok. Bazen öyle maçlar izliyoruz ki, bir takım giden maçı seyircisinin gücüyle geri çevirebiliyor. Biz böyle bir şanstan mahrumuz. Sahaya çıkıp tribünlere baktığında Gençlerbirliği oyuncusunun şevki kırılıyor.

Türkiye'nin düzeninde Anadolu'dan şampiyon çıkar mı?

Ben bunun çok zor olduğunu düşünüyorum. Gönül elbette Anadolu'dan bir şampiyon çıkmasını ister ama bu şartların oluşması için uzunca bir zamana ihtiyaç var.