İskenderunspor'un altyapısında yetişti, Gaziantepspor'un PAF takımında başlayan çıkışını, 18 yaşında A takıma yükselerek geliştirdi. Geçtiğimiz sezona kadar 10 numara oyuncusuyken, İskenderunlu ağabeyleri Selçuk İnan ve Mehmet Çoğum'un yönlendirmesiyle sol bekte karar kıldı. Bu değişiklik sayesinde Süper Lig'in başarılı savunmacıları arasına girdi. Okul hayatındaki "takdirnameli öğrencilik" başarısını futboldaki yeni bölgesinde de sürdürüyor ve umut vaat eden bir oyuncu olarak Ümit Milli Takımımızın kadrosunda yer alıyor.
Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha
Bu sezon Gaziantepspor'un banko oyuncusu oldun ve Türk futbolunun gelecek vaat eden isimlerinden birisin. Seni biraz daha yakından tanımak istiyoruz.
1989 İskenderun doğumluyum. 5 kişilik bir aileyiz. İskenderun Anadolu Lisesi'nde eğitim gören bir kız kardeşim ve Çanakkale Dardanelspor'un altyapısında santrfor oynayan benden 2 yaş küçük bir erkek kardeşim var. Babam restoran sahibi, annem ise ev hanımı.
Futbola başladığında da sol bek miydin?
Hayır, hücuma yönelik bir oyuncuydum, Alex tarzı, forvet ikilisinin arkasında görev yapan bir 10 numaraydım. Zaten futbola da 16 yaşında başladım.
Babam izin vermediğinde ağladım
Neden bu kadar geç?
Babam okumamdan yanaydı. 16 yaşıma kadar onu ikna edemedim. Eğitime çok önem veren bir ailem var. Onu "Derslerimde bir gerileme olursa futbolu bırakacağım. Söz veriyorum, hem derslerimde hem de okulumda başarılı olup sizi mahcup etmeyeceğim" diyerek ikna ettim. İzin alamadığım dönemde çok ağladığım günler oldu. Babam yeteneğimin farkında değildi. Ama beni izleyen birçok kulüp transfer etmek istiyordu.
O dönemde seni nerede izliyorlardı?
İskenderunspor'un altyapısındaydım. Orada yarım sezon oynadım, ardından yine amatör bir takım olan Kartalspor'da yarım sezon forma giydim. İskenderun'da milli karmada 1 hafta geçirdim. Gaziantepspor yöneticileri beni orada beğenmiş. Sonrasında Gaziantespor'un altyapısıyla bir hazırlık maçı yaptık. Erol Azgın, Mehmet Erdoğan ve Mehmet Azgın hocalarım beni o maçta beğenip transfer etmek istedi. Ama Erol Azgın, Nurullah Sağlam'la birlikte Konyaspor'a gitti. Ben de bütün ümitlerimi kaybettim. Ancak Erol Hoca giderken yönetime "Bu çocuğu alın" diye bir rapor vermiş. Nitekim bu rapor üzerine Gaziantepspor beni transfer etti. Üç sezon önce Gaziantepspor'un PAF takımında oynamaya başladım. Bu defa sol açık oynuyordum. Rizespor'la oynanan bir maçta ayak bileğimden sakatlandım. O sakatlığın ardından benim için her şey çok farklı oldu. O sakatlık beni olgunlaştırdı. Sakatlık psikolojisini sadece yaşayanlar anlayabilir.
Neler yaşadığını bizimle de paylaşır mısın?
Hayata bakış açınız değişiyor. Yalnızsınız ve sadece kendinizle baş başasınız. O yalnızlık sizi olgunlaştırıyor, kişiliğinizi güçlendiriyor, gelişmenizi sağlıyor. Nerede ne yapacağınızı daha iyi öğreniyorsunuz. Tabii tüm bunları elde etmek için mutlaka sakatlanmanız gerekmiyor. Ama benim açımdan böyle bir gelişme yaşandı.
Peki, babana verdiğin "Okulda başarılı olacağım" sözünü tutabildin mi?
Evet, tuttum. Her sene takdirname alarak sınıf geçtim. Süper Lise'de okuyordum ama Gaziantep'e gidince normal liseye geçtim. Orada öğretmenlerin futbolculara bakış açısı hiç iyi değildi. Bu da benim zoruma gidiyordu. Çok çalışıp başarılı olmaya ahdettim. Gerçekten de okulda çok başarılı oldum. Öğretmenlerimin benim performansıma şaşırıp, "Sen nasıl bir öğrencisin? Hem derslerinde hem de futbol hayatına çok başarılısın" demesi çok hoşuma gitmişti. Üniversite sınavında 260 puan aldım ama yurtdışında kampta olduğum için mülakata giremedim. Bu yıl Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na girmekte kararlıyım. Kendime takım kaptanımız Bekir ağabeyi örnek alıyorum. Üniversite kültürünün oyuncuya çok şey katacağını düşünüyorum. Futbolcu kendini saha dışında da geliştirmeli ve üniversite kültürü bu anlamda çok önemli.
Hagi tutkunuyum
Babanın karşı çıktığı dönemde, futbol oynamayı ağlayacak derecede şiddetle neden istiyordun?
Ben bir Hagi tutkunuyum. Onun yaptıklarını gördükçe "Acaba ben de yapabilir miyim?" diye düşünüyordum. Çok hırslı ve istekli bir yapıya sahibim. Kardeşimle birlikte evde top oynarken kırdığımız camların haddi hesabı yok. Annem şakayla karışık, "Bir gün evlendiğinizde ben de sizin evinizde top oynayacağım" derdi. Sonuçta ben futbola başladıktan sonra babam "Oğlunuz çok yetenekli" duyumlarını alınca ve benim okuldaki başarımı da görünce, kardeşimin de futbol oynamasına izin verdi.
Gaziantep'e gittiğinde ailenden ayrıldın. O yalnızlık duygusu ve tek başınalık zor olmadı mı senin için?
Babam beni öyle bir yetiştirdi ki, çocuk yaşta da olsam tek başıma ayakta durabilme gücüne sahiptim. Alışma devrem çok uzun sürmedi. Her insanla bir şeyleri paylaşabiliyorum. Dolayısıyla Gaziantep'e gittiğimde herhangi bir sorun yaşamadım.
Hagi dışında da futbolunu beğendiğin oyuncular var mıydı?
Futbola başladığım dönemde Selçuk İnan gibi, Mehmet Çoğum gibi İskenderunlu futbolcu ağabeylerim vardı. Onların da benim gelişmemde payı büyük. Geçen yaz onlarla oturup sohbet ederken, bana "Bundan sonra sol bek oynayacaksın" dediler. Şaşırdım. "Oynayacaksın" diye ısrar ettiler. Bu arada Hagi dışında çok beğendiğim bir başka oyuncu da Robero Carlos'tu ve onu da büyük bir dikkatle izliyordum. Selçuk ve Mehmet ağabeylerin bu sözü üzerine "Tamam" dedim. Geçtiğimiz sezon Gaziantepspor PAF takımında ilk iki haftada oynayamamıştım. Bunun üzerine hocamın kapısını çaldım ve "Eğer uygun görüyorsanız bundan sonra sol bek oynamak istiyorum" dedim. O hafta A takımla bir maçımız vardı. Sol bekte çok iyi işler yaptım. Üçüncü haftada Beşiktaş maçının 35. dakikasında oyuna girdim ve sezonun sonuna kadar eksiksiz forma giydim. Son iki haftada ise Nurullah Hoca beni A takıma aldı. Hakkımda araştırma yapmış, iyi bir öğrenci olduğumu, yabancı dil bildiğimi öğrenmiş. "Bundan sonra bizimlesin" deyip profesyonel yapılmamı ve formalarımın basılmasını istedi. O kadar heyecanlı ve hevesliydim ki, PAF takımla antrenman yapmama ve hocamın, "İstersen dinlenebilirsin" demesine rağmen bir de A takımla idmana çıktım.
Süper Lig'deki ilk maçında neler hissettiğinden söz eder misin?
Büyükşehir Belediyespor'la oynamıştık ve ilk maçımda bir asist yapmıştım. Benim için çok farklı bir mutluluktu.
Herkesin fikrini alırım
Günümüz futbolu, sol beklerden iyi savunma yapmasının yanında hücuma etkin bir biçimde çıkmasını ve topu da iyi kullanmasını bekliyor. Sen bu anlamda daha önce 10 numara oynamış olmanın avantajlarını yaşıyor olmalısın. Peki, savunma eksikliğini nasıl giderdin?
Dediğiniz gibi hücum yönünde bir sıkıntım yok. Savunma konusunda kendimi geliştirmeye gelince; devamlı kendimi izlerim. Her maçtan sonra gördüğüm her insana hiç ayrım yapmadan, "Bende gördüğün eksiklikler neydi, kendimi geliştirmem için neler yapmam gerekir?" diye sorarım. Bu arada PAF takımında birlikte oynadığım arkadaşım Ali Yıldırım'dan mutlaka fikir alırım. Mücadeleci bir yapım olduğu için sol bekte zorlanmadım. Ama çok fazla maç tecrübem olmadığı için zaman zaman yer tutma konusunda zaaflar yaşıyorum. Bunları da oynadıkça giderebilirim. Zaten sol bek oynadığım ilk maçla bugünkü performansım arasında büyük bir fark var. Gün geçtikçe daha da iyi olacağımı düşünüyorum.
Hocaların sol bekteki gelişiminde sana neler kattı?
Nurullah Hocam bu konuda büyük emek verdi. Benimle sık sık görüşür, maç analizlerini yapardı. Bir sol bekin hem hücumda hem de savunmada neler yapması, nasıl pozisyon alması gerektiğiyle ilgili bir analiz vermişti. O CD'yi sürekli izledim. Bu arada Nurullah Hocanın söylediği her şeyi mutlaka not tutardım.
Bir sol bek olarak kendinde gördüğün en önemli artılar neler?
Hücuma iyi çıkıyorum. Pas yapma ve ters top atabilme yüzdem oldukça yüksek. Top kaybetmemeye çok özen gösteriyorum. Nurullah Hoca her zaman "Benim play makerlarım sağ ve sol bek oyuncularımdır" der. Bu noktada bize gerçekten büyük görev düşüyor. Mesela Fenerbahçe'de Gökhan Gönül ve Roberto Carlos'un ne kadar önemli oyuncular olduğunu görüyoruz. Zaten büyük takım gibi oynamak istiyorsanız iki bekinizin de hücuma iyi çıkması gerekiyor. Eğer siz de iyi bir oyuncu olmak istiyorsanız hem ofansif hem de defansif anlamda bütün görevlerinizi eksiksiz yerine getirmelisiniz.
Selçuk'la Mehmet o gün sana "Sol bek oynayacaksın" demeseler, 10 numara oyuncusu olarak bugün bulunduğun noktada olur muydun?
Her insanın hayatında belli bir dönüm noktası vardır. Yaptığınız bir hareket sizi çok farklı bir noktaya getirebilir. Ben PAF takımında 10 numara oynadığımda gol attım, attırdım ama demek ki benim için hayırlısı sol bek oynamakmış. Artık kendimi sol bekle özdeşleştirdim. Yerimi hiç yadırgamadım. Oynamanın çok önemli olduğunu ve tecrübe kazandıkça daha iyi noktalara gelindiğini net biçimde gördüm.
Bugün hangi sol bekleri beğeniyorsun?
Türk oyunculardan Hakan Balta ağabeyi, yabancılardan ise uzağa gitmeye gerek yok Ivan de Souza'yı çok beğeniyorum. Bana "Senin en büyük şanssızlığın Ivan de Souza" derlerdi ama ben onu hiçbir zaman şanssızlık olarak görmedim. Aksine onu izleyerek çok şey kazandım. Gerçekten inanılmaz bir oyuncu. Çok yetenekli ve bana da çok yardımcı oluyor.
Rakibine yakın oynayan bek başarılı olur
Bu sezon her takıma karşı oynadın, seni en çok zorlayan sağ kanat oyuncusu kimdi?
Bir sol bek oyuncusu olarak adamınıza yakın oynuyorsanız zorluk çekmezsiniz. Nurullah Hocam bana her zaman bunu söylerdi. Rakibinize top aldırmayacaksınız. Bu sezon ilk maçıma 8. haftada Trabzon'da çıktım ve Yattara'ya karşı oynadım. Benim için çok farklı bir psikolojiydi. İlk maçınız ve Yattara'ya karşı oynuyorsunuz. Nurullah Hocam beni yanına çağırıp, "Yeteneğine ve futbol mantalitene güveniyorum. Sahada ne yaparsan yap ama sadece adamına yakın oyna. Top diğer tarafta oynanıyorsa bile ensesinden ayrılma" dedi. Söylediklerini yaptım ve gerçekten de başarılı oldum. O maçta Selçuk ağabeyle karşılıklı oynamış ve ikimiz de birer asist yapmıştık. O asisti yaptıktan sonra artan özgüvenimi anlatamam.
Takım içindeki en iyi arkadaşın kim?
Herkesle iyi anlaşan bir yapıya sahibim. Tesislerde öyle bir ortamımız var ki, kendimizden büyüklerle de çok rahat iletişim kurabiliyoruz. İnsanlar evlerine gitmekten çok tesislerde vakit geçiriyor. Özellikle Olcan ağabeyle yaptığımız masa tenisi maçları kıran kırana geçiyor. Zaten bir tek onu yenemiyorum.
Milli Takımlarda oynamak sana neler kattı?
Milli Takımlara ilk defa geçen yıl İsviçre'ye karşı oynadığımız U19 maçında seçilmiştim. Takımın başında Ahmet Ceyhan ve Ogün Temizkanoğlu Hocalarımız vardı. Şimdi Ümit Milli Takım'da devam ediyorum. Milli Takım bir oyuncu için çok önemli bir vizyon. Ay-yıldızlı bayrağın altında insanın kendine güveni artıyor, oyuncunun psikolojisi yenileniyor. Bir yandan da ülkenizi temsil ettiğiniz için hareketlerinize çok daha dikkat etmek zorundasınız.
A Milli Takım için aday oyunculardan birisin. Bugünkü A takım kadrosuna baktığında "Ben de bu takımda oynayabilirim" diyor musun?
A Milli Takım bir oyuncu için her zaman en büyük hedeftir. Görev verilirse kendimi oynamaya hazır hissediyorum. Futbolcu saha içerisine girdiği zaman içindeki güven duygusu çok önemli. Ben bu noktada kendime gerçekten güveniyorum.
Futbol geleceğinle ilgili neler hayal ediyorsun?
Önüme öyle bir kapı açıldı ki… Gaziantepspor gibi bir kulüpte oynadığım için kendimi çok şanslı görüyorum. Bana bu şansı veren yöneticilerime, antrenörlerime, aileme, beni destekleyen ağabeylerime çok teşekkür ediyorum. Gaziantepspor'da oynamaktan çok memnunum. Ama her futbolcu gibi ben de önce Milli Takım'da ve dört büyük takımdan birinde oynamak istiyorum. Gaziantepsporlu İsmail olarak kendimden söz ettirip çalıştıktan ve inandıktan sonra bu hedeflerime ulaşabileceğimi düşünüyorum.
Avrupa'da oynamak gibi bir hedefin var mı?
Elbette, bir oyuncunun hedefi hiçbir zaman bitmemeli. Ben de Avrupa'da oynamak isterim tabii. İspanya Ligi çok hoşuma gidiyor. Pas yüzdeleri çok yüksek. Özellikle Barcelona'nın oynadığı futbolu çok beğeniyorum. İnşallah bir gün o ligde oynamak bana da nasip olur. Ama merdivenleri yavaş yavaş ve sağlam adımlarla çıkmak gerekir.
Para sonra gelir
Profesyonel olmadan önceki hayatınla şimdiki arasında değişen neler var?
Genç futbolcunun bu yaşlarda paraya önem vermesi bana mantıksız geliyor. Benim için paradan çok oynamam önemli. Oynadığınız sürece para kendiliğinden gelir. Futbolcu ağabeylerim bu konuda bana gerekenleri anlatıyor. Eskiden hangi arkadaşlarımla görüşüyorsam şimdi de görüşüyorum. Hiçbir değişiklik yok. Çünkü ben insana insan olduğu için değer veriyorum. İnsanlar arasında ayrım yapmaya hakkım yok ki.
Saha dışında nasıl bir insan olduğunu düşünüyorsun?
Sakin, kitap okumayı, müzik dinlemeyi seven bir insanım. Abartılı bir yaşantım yok. Arkadaşlarımla ve ailemle vakit geçirmekten mutlu oluyorum. Onların yüzündeki tebessümü görmek bana yetiyor. Başkalarının sevinciyle mutlu olmayı seviyorum. Televizyonda sadece haberleri takip ederim. Langırtta birinciliğim var. Okul takımında da basketbolda şampiyonluk yaşamıştım.