Gine'den Fransa'ya göç etmiş bir ailenin Paris'in zor şartlarında büyümüş altı çocuğundan biri. Paris'in göçmen mahallelerinde geçirdiği çocukluğun kendisini olgunlaştırdığını ve futbolla hayata tutunmasını sağladığını anlatıyor. Fransa'da Montpellier'in ardından İngiltere'de Blackburn Rovers forması giyen 26 yaşındaki oyuncu, Kasımpaşa'da özlediği santrfor mevkiinde oynamanın kendisine yeni bir fırsat sunduğunu söylüyor.
Röportaj: Rasim Artagan
Paris'te doğmuş bir Afrika kökenli olarak nasıl bir çocukluk geçirdin? Bize ailenden ve o yıllardan söz eder misin?
Aslında bir yandan iyi ama diğer yandan da zor bir çocukluk geçirdim. Çünkü ailem Fransa'ya daha iyi bir hayat bulabilme ümidiyle yeni gelmişti. Onlar da çok fazla kişiyi tanımıyordu. Yaşadığımız yer çok da kolay yaşanabilecek bir yer değildi. Fakat etrafımızda çok fazla iyi insan vardı. Onlar da ellerinden gelenin en iyisini yapıp bize iyi bir eğitim sunmaya çalıştı. Böyle bir çocukluk dönemi geçirdim.
Zor zamanları biraz daha açar mısın? Ne tarz zorluklardı?
Fransa'da çok fazla yabancının yaşadığı bir yerde oturuyorduk. Çok fazla yabancı vardı ve bazen Fransa'da bu insanlar için iş bulabilmek zor oluyor. Biz de kalabalık bir aileydik. Herkese bakmak çok kolay değildi. Fakat her zaman birbirimize yakındık. Babam sonradan geldi. O yüzden iş bulabilmekle alâkalı bazı sıkıntılar yaşadı. Ama dediğim gibi zor dönemler, diğer insanların yaşadığı zor dönemlerden daha farklı değildi. Herkesin yaşadığı zorlukları yaşadık biz de… Oraya yeni bir kültüre gitmişti ailem. Yaşadığımız yer olarak da yaşadığımız alan olarak da çok güzel bir yer değildi. Bundan kaynaklanan bazı zorluklar oldu. Ama dediğim gibi her zaman birbirine çok yakın bir aile olduk. Herkes birbirine son derecede yardımcıydı. Yaşamak için evet yeterli şeyimiz vardı. Ama birçok zorlukla da yüzleştik. Yine de çok güzel bir dönemdi benim için. Bu dönem iyi ve hızlı büyümenizi sağlıyor. Bu da sizin kişiliğinizi daha kolay oturtmanıza yardımcı oluyor. Daha kolay bir şekilde karakterinizi oturtabiliyorsunuz. Herkesin yaşadığı kadar zorluklar yaşadım ama güzel ve mutlu bir aileydik.
Ailen ne işle meşgul? Kaç kardeşsiniz ve ailende senden başka futbolla ilgilenen var mı?
Dört erkek, iki kız kardeşiz. Küçük kardeşim futbolla ilgilendi. Bir süre futbol oynadı. Daha sonra futbolu bıraktı ve benimle birlikte çalışmaya başladı. Şu an menajerliğimi yapıyor. İstanbul'da da benimle birlikte yaşıyor.
Aslen Gineli olduğunu biliyoruz. Gine'ye hiç gittin mi? Orada akrabaların var mı?
Ailem beni ya da bizi her zaman geldiğimiz yeri unutmamak üzerine eğitti. Bunu öğretti bize… "Geldiğiniz yeri unutmayın" dediler. Sezon sonlarında ya da aralarda sık sık Afrika'ya gidiyorum. Orayı görmeye çalışıyorum. Kendi paramı kazandığımdan beri yardımcı olmaya çalışıyorum. En başta biraz zordu. Çünkü oraya hiç gitmemiştik ve nasıl bir hayatın olduğu konusunu kafamızda şekillendiremiyorduk. Televizyonlardan gördüğümüz ya da bize anlatıldığı kadarıyla biliyorduk… Fakat oraya gittiğimizde alışmaya başladık. İnsanlarla tanışmaya başladık. Oradaki hayatı tanımaya başladık. Şimdi gitmediğim zaman kendimi rahatsız hissediyorum. Oraya gittiğimde de kendimi evimde gibi hissediyorum. Bu yüzden her sezon sonunda ya da fırsat bulduğum zamanlarda Afrika'ya gitmeye çalışıyorum.
Futbola ilgin nasıl başladı ve profesyonelliğe ilk adımlarını nasıl attın? Seni kim keşfetti?
Dediğim gibi, yaşadığımız fakir yerde en kolay şey arkadaşlarınızla aktivitelerde bulunmaktır. Bu aktivitelerin en meşhuru da her zaman futbol oluyor. Çünkü sadece bir futbol topuna ihtiyacınız var. Çok fazla boş zamanınız var. Aileniz çalışıyor. O yüzden arkadaşlarınızla sürekli futbol oynuyorsunuz. Benim de aslında futbola başlamam bu şekilde oldu. Sürekli arkadaşlarımla futbol oynadım. Okula da devam ediyordum. Ama hiçbir zaman okula karşı çok ilgili olmadım. Ailemin zorlamasıyla ve telkinleriyle okula gittim. Daha sonra futbola olan tutkum arttıkça okulu biraz daha boşlamaya başladım. Daha çok futbola yöneldim. Yaşadığımız yerde antrenörlük yapan birisi vardı. Bir gün bana yetenekli olduğumu ve bir şeyler yapabileceğimi söyledi. En başta çok fazla ilgimi çekmemişti. İnanmadım açıkçası. Gerçekten iyi futbol oynayan birçok kişi vardı ve hiçbirisi profesyonel futbolcu olmayı başaramadı. Çünkü televizyonda gördüğünüz profesyonel oyuncuları izlediğimizde "Ben hiçbir zaman oraya ulaşamam" gibi bir his oluşuyor içinizde. Gerçekten çok iyi oyuncuları izlediğinizi düşünüyorsunuz. Fakat daha sonra bu işin aileme yardımcı olabilmek için en doğru iş olduğuna karar verdim. Kendime de inanmaya başladım. İnsanlar bana yapabileceğimi söyledi. Ben de kendime inandım. Daha da ciddiye almaya başladım futbolu. Mesai harcadıkça daha iyi bir hale geldim. Bu şekilde de profesyonel yolculuğum başlamış oldu.
Seninle birlikte futbola başlayan birçok oyuncu futbolcu olamadı ama sen başardın. Arkadaşlarından farklı neler yaptın da futbolcu olabildin?
Aslında bu iş en başta ciddiye almaktan geçiyor bence. Çünkü birçok insan hem futbol oynayıp hem de eğlenmek istiyor. Kulüplere gitmek istiyor. Kız arkadaşlarla tanışmak, sinemaya gitmek istiyor. Birçok şey yapmak istiyor aynı zamanda. Ciddiye almaları gerektiği kadar ciddiye almayabiliyorlar bu işi. Ben böyle bir dönemden geçmediğimi söylemiyorum. Tabiî ki ben de böyle bir dönemden geçtim. Dışarda sosyal aktivitelerde bulunmak da önemlidir. Ama tabiî artık sürekli daha iyisini olmak istiyorum. Sürekli daha iyisini yapmak istiyorum. Artık ailemin yüzüne baktığımda onlar için daha iyisini yapmak istiyorum. Böyle bir takıntım var. Ve dediğim gibi fedakârlık da çok önemli. Yaptığınız fedakârlıklar sizi bir yere getiriyor. Futbol oynamak için okulu bıraktım. Her zaman en iyisi olmaya çalıştım. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya ve en üste ulaşmaya çalıştım. Bir işi arzulamak ve isteğinizin boyutu da çok önemli. Bazıları diğerlerinden daha fazla isteyebiliyor. Siz bir şeyi istediğinizde şanslıysanız, Allah da size yardım ediyor. Neden beni seçtiğini bilmiyorum ama çok fazla çalıştığımı söyleyebilirim. Bir şeyler yaptığınızda, bir şeyleri zorladığınızda şans faktörüyle onun da size yardımcı olduğuna inanıyorum. Bu şans ayağıma geldiğinde bunu iyi kullanmak zorundaydım. İyi kullandığımda ve hepsini birleştirdiğimde böyle bir yola girmiş oldum.
Futbola 2008 yılında Montpellier'de başladın. 2011 yılına kadar da bu kulüpte oynadın. Montpellier'nin altyapısında nasıl bir eğitim vardı? Size neler öğrettiler?
Bulunduğum yerde yani Paris bölgesinde çok fazla gol attım. Çok fazla maça çıktım. O yüzden beni isteyen çok fazla kulüp vardı. Bunların arasında PSG, Auxerre ve Montpellier de bulunuyordu. Aslında Montpellier hiçbir zaman ilk seçimim olmadı. Fakat bu teklifleri aldıktan sonra beni isteyen takımların hepsini ziyaret ettim. Hepsinin nasıl antrenman yaptığını takip ettim ve antrenman yerlerine baktım. Fakat annem Paris'ten uzaklaşmamı istedi. Çünkü bulunduğumuz yerde çok fazla arkadaşım vardı. Ve bir meydan okumaya hazır olmanız için tek başına yola çıkmanız gerekir. Bu yüzden de Montpellier'yi seçtim. Montpellier altyapı eğitimi konusunda sizi diğer takımlardan çok daha fazla zorluyor. Evet, belki kendileri de bunu söylüyor. Fransa'nın belki en zengin kulübü değiller ama eğitime en fazla önem veren kulübü oldukları kesin. Bu yüzden de oldukça güzel bir seçim oldu. Annenizden o yaşta bir tavsiye aldıysanız dinlemek zorundasınız. Benim oraya gitmemi istedi. Orada sadece iyi bir futbolcu değil, iyi bir insan olmayı da öğretmeye çalışıyorlar. Bu benim için oldukça önemliydi. Orada 13-15 yaş arasında rahibelerden eğitim aldık ve ben Müslüman bir aileden geliyordum. Müslüman bir aileden gelen bir kişi için bu durum oldukça enteresan olabiliyor. Birçok yeni şey öğreniyorsunuz. Farklı bir din öğreniyorsunuz. Farklı bir kültür öğreniyorsunuz. Ama herkesin her zaman birbirine saygısı oluyor. Bu da sizin öğrenmenizi iki kat hızlandırıyor. Birçok yeni şey öğrenmiş oluyorsunuz. Birçok yeni şeye hazırlıklı oluyorsunuz. Bu iki kat hızlı büyümeniz, ilerideki yaşamınıza yardımcı oluyor. Bu da Montpellier'de benim başıma gelen bir durumdu. Oldukça iyi bir eğitim aldım orada. Yeni kültürler, yeni insanlar tanıdım. Herkesin birbirine karşı hoşgörüsü vardı. Bu şekilde her şey çok hızlı gelişti. Yeni bir kontrat imzaladım. Ondan sonra da bu hızlı büyüme, kariyerimin devam etmesinde bana yardımcı oldu.
Auxerre ve PSG'nin de de altyapısı iyi değil miydi?
Evet, o zamanlar Auxerre de çok iyiydi ve Şampiyonlar Ligi'nde oynuyordu. Ama konuştuklarında tek bahsettikleri şey paraydı. "Gelirseniz size şu kadar para verelim, bu kadar para verelim" diyorlardı. Bu da annemin çok hoşuna gitmiyordu. Çünkü o zamanlarda düşündüğüm ilk şey para değil, gelecekti. O yüzden Montpellier en fazla parayı vermese bile gelecek açısından daha doğru bir karardı.
Kariyerine baktığımız zaman Montpellier'de çok fazla forma şansı bulamadığını görüyoruz. 2.5 sezonda toplam 22 maçta görev yaptın ve sadece 1 golün var. Bunun sebebi neydi? Genç bir oyuncu olman mıydı? Gol bölgesinde rakiplerin mi güçlüydü? Montpellier günlerin nasıl geçti?
İlk olarak gençken çok fazla başarı kazandım oynadığım takımlarda. Birçok kupa kazandım. Çok fazla gol attım. Daha sonra profesyonel olarak A takıma çıktığımda çok sabırsız davrandım. Çok sabırsızdım. Yani benim için en büyük dezavantajlardan birisi, işi, işin içinde öğrenmek oldu. Çünkü kimse bana nasıl davranmam gerektiğini, nasıl bir durumda olmam gerektiğini öğretmedi. Bu benim için hayatımdaki en zorlu periyotlardan birisiydi. Çünkü işi doğru bir şekilde yapmıyordum. Biliyorsunuz ki çoğu genç oyuncunun böyle bir dönemi olur. Başarı kazandıktan sonra ve iyi bir kontrat imzaladıktan sonra paraya kavuşursunuz. Sürekli oynamak istersiniz. Benim çok fazla şey öğrenmem gerektiğini söylüyorlardı. Ancak ben buna katılmıyordum. Çok fazla gol attığımı ve iyi oynadığımı düşünüyordum. Öğrenmem için ısrarcı davrandılar ama ben sabırlı olmadım. İşimi doğru yapmadım. O yüzden belki en az oynadığım zamanlardan birisini geçirdim orada. Her maç oynamak, forma almak istiyordum ve bu sabırsızlığım da bu şekilde bir sonuca yol açtı. İşimi ciddiye almamam, sakatlığı da beraberinde getirdi. Dediğim gibi, oraya gittiğimde aslında tecrübesizliğin de kurbanı oldum. Kendi hareketlerimin bedelini ödedim. Ama her oyuncunun geçirebileceği bir süreç. İşin nasıl olduğunu işin içinde öğrendiğim için böyle bir durum oluştu belki. O yüzden az forma şansı buldum.
Fransa'daki performansından sonra Blackburn Rovers seni transfer etti. Championship'te 14 maça çıktın. Bir kez de İngiltere Lig Kupası'nda oynadın ancak golün yok. İngiltere sana neler kattı? Fransa ile İngiltere arasındaki farkları da anlatır mısın?
İngiltere'ye gidebilmek için Fransa'da kontratımı uzatmadım. Bunu reddettim. Sırf İngiltere'ye gidebilmek için yaptım bunu. Benim için oldukça farklı bir tecrübeydi. Blackburn Rovers tarihi olan ve oldukça iyi bir takım. Oraya gittiğimde birçok farklılıkla karşılaştım. Belki en iyi zamanlarımdan birisini geçirmedim İngiltere'de ama benim için oldukça değerli bir deneyimdi. Her süreçte insanın öğrenebileceğine inanıyorum. Her süreç insanın öğrenmesi için bir araçtır. İngiltere'de öğrendiğim şey de herkes yüzde 100 çalışıyordu. Her seferinde sizden yüzde 100'ünüzü sahaya vermenizi bekliyorlar. Bunun da bana kattığı şey işimi daha ciddiye almayı öğrenmek oldu. Çünkü orada herkes işini daha ciddiye alıyor. Fransa'dan farklı. Fransa daha teknik ve yetenekli oyunculardan kurulu ama İngiltere'de her şey detaylar üzerine… Herkes ayrıntıları çok fazla düşünüyor. Herkes ayrıntılara çok fazla kafa yoruyor. Bunun sayesinde de herkes yüzde 100'ünü işine veriyor ve bu durum her maçta, her idmanda geçerli. Her durumda herkes yüzde 100 olarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Bu da benim İngiltere'de öğrendiğim bir şey. İşimi daha ciddiye alıyorum.
Geçen sezonun devre arasında Kasımpaşa'ya transfer oldun. Kasımpaşa'ya transferin nasıl gerçekleşti? Seni kim fark etti?
Dürüst olmak gerekirse Premier Lig'den birkaç teklif aldım ancak hiçbirisi benim istediğim gibi değildi. Blackburn Rovers'a gitmeden önce, o dönemki teknik direktörle bir konuşma geçti aramızda. Güzel bir konuşmaydı. Bu konuşma sayesinde Blackburn Rovers'a gitmeye karar verdim. Fakat daha sonra oraya gitme sürecimde benimle konuşan teknik direktör takımdan ayrıldı ve yeni birisi geldi. Onun gelmesiyle daha farklı bir oyun oynamaya başladık. Futboldan aldığım zevk azaldı açıkçası. İlk konuştuğumuzda, "Burada oynayarak Premier Lig'e gidebilirsin" denmişti. Ben de Premier Lig'den teklifler almama rağmen Blackburn Rovers'ı seçmiştim. O teknik adam ayrıldıktan sonra oynadığımız oyundan keyif almamaya başladım. Aslında sürekli oynuyordum da… Fakat çok fazla gol atamadım. Dediğim gibi bu bir adaptasyon süreciydi. En az 6-7 ay yeni bir ülkeye adapte süreniz var. Blackburn benimle devam etmek istediğini, benden memnun olduğunu bildirdi. Ben o dönem dürüst davrandım. Oynanan futboldan, orada olmaktan daha fazla keyif almadığımı anlattım ve ayrılmak istedim. Daha sonra Kasımpaşa'nın teklifiyle karşılaştım. Kasımpaşa'ya geldiğimde Rıza Hocanın konuşması çok etkileyiciydi. Bana ve kaliteme inandığını söyledi. Birlikte daha da iyi olacağımızı söyledi. Gerçekten harika bir konuşmaydı. Henüz daha 25 yaşındayım ve kendimi kanıtlamak için gerçekten zamanım vardı. Buraya geldiğimde Kenneth Omeruo'yu Chelsea'den, Oliver Veigneau'yu Fransa'dan tanıyordum. Eren Derdiyok'u da tanıyordum. Çok kaliteli oyuncular vardı ve iyi bir pozisyondaydık. Dediğim gibi gencim ve kendimi kanıtlamak için hâlâ zamanım var. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Fransa ve İngiltere'den sonra Spor Toto Süper Lig'i nasıl buldun?
Süper Lig'de çok iyi oyuncular ve aslında büyük potansiyel var. Var olan takımları, stadyumları, taraftar potansiyelini düşündüğünüzde müthiş bir görüntü çıkıyor ortaya. Müthiş bir potansiyeli var bu ülkenin. Fakat taktik olarak Avrupa gibi değil. Çünkü ayrıntılara daha fazla önem vermek gerekiyor. Ama gelişmeye oldukça müsait ve potansiyeli yüksek bir lig. Aslında ben buraya geldiğimde oldukça şaşırmıştım. Çünkü dışarıdan baktığınızda bu kadar güçlü bir lig görmüyorsunuz. Daha zayıf gözüküyor. Ama içine girdiğinizde çok kaliteli oyuncuların olduğunu ve oldukça zorlu bir ligin olduğunu görüyorsunuz. Tabiî ki iyi yabancı oyuncuların olması ligin gelişimine yardımcı oluyor. İsimli yabancı oyuncular Türkiye'nin gelişimine yardımcı oluyor. Bu da oldukça önemli. Her sezon da ligin gelişmesini sağlıyorlar. İngiltere ve büyük Avrupa ligleriyle kıyasladığımızda kalite olarak biraz daha aşağıda kalıyor ama gelişmek için müthiş bir potansiyeli var. Çok iyi liglerden bir tanesi olabilmek için her şeye sahip.
Kariyerinin geneline baktığımızda röportaj yaptığımız bugüne kadar 171 maçta 24 golün var. Forvet oynuyorsun, 1.86 gibi gayet iyi sayılabilecek boy avantajın var. Ancak gol sayın düşük. Sence bunun nedenleri nedir?
Öncelikle bu maçların çoğunda santrfor oynamadım. Çoğunda kanat olarak görev aldım. Genç yaş kategorilerinde santrfor oynadım ve birçok gol attım. A takıma da santrfor olarak çıkmıştım. Fakat bu maçların çoğunda kanatta veya 10 numara pozisyonunda oynadım. Bunun iyi ve kötü yanları var. Bazı teknik direktörler sizi her pozisyonda değerlendirmek istiyor. Bu iyi yanlarından bir tanesi. Ama dediğim gibi ben aslında teknik olarak becerikliyim. Benim oynadığım zamanlarda Oliver Giroud santrfordu. Ve Giroud şu an Arsenal'in santrforu. Profesyonel olarak ilk oynadığım maçta kanat olarak oynadım. Çok da iyi oynadım. Sahanın en iyilerinden birisiydim ve herkes beni kanat oyuncusu olarak görmeye başladı. Çünkü Giroud zaten santrfordu ve çok iyi işler yapıyordu. Ben ya kanat ya da 10 numara pozisyonunda oynuyordum. Bir türlü santrfor olma şansını elime geçiremedim. Şimdi bugün tekrar santrfor oynama şansını yakaladım. Bundan da keyif alıyorum. Gol atmanın keyfini yaşıyorum. Birçok pozisyonda kullanılabilir olmak işin iyi yanlarından birisi. Ama daha az iyi yanlarından birisi de sürekli bir pozisyonda düzenli olarak oynayamamak. Şimdi böyle bir fırsat geçti elime. Oynadığım pozisyondan keyif alıyorum.
Kasımpaşa ile 31 Mayıs 2018'e dek sözleşmen bulunuyor. Kariyer planın nedir?
Tabiî ki kariyer planlarım var. Avrupa'da ve burada büyük takımlarda oynayabilmek; millî takımlarda oynayabilmek istiyorum. Fakat dediğim gibi öncelikle burada elimden gelenin en iyisini yapmalıyım. Ondan sonra Allah'ın karar verdiği şekilde ne tarafa gideceğimi hep birlikte göreceğiz. Öncelikle burada neler yapmam gerektiğine odaklandım. Daha sonra büyük takımlarda oynayabilirim.