Yıllarca "Genç Semih" olarak anıldı, şimdilerde "nöbetçi golcü" unvanını taşıyor. Uzun yıllardır kadrosunda bulunduğu Fenerbahçe'de ilk kez geçtiğimiz sezonda biraz olsun oynama şansı buldu ve bu fırsatı mükemmel değerlendirip gol kralı oldu. Kariyerini, 15 yaşından beri formasını giydiği Milli Takımlara borçlu olduğunu söylüyor ve artık "nöbetçi golcü" yaftasından kurtulup gerçek bir golcü olarak anılmak istediğini anlatıyor.
Röportaj: Türker Tozar
İzmir doğumlu bir futbolcu olarak Fenerbahçe altyapısıyla yolun nasıl kesişti?
1999'da İzmir'in 1. Amatör Küme takımlarından Özçamdibispor'da futbol oynuyordum. O dönem Federasyon, il çapında bir seçme yapmaya karar verdi ve amatör kulüplerden başarılı oyuncuları denemeye tâbi tuttu. Antrenörlerim de beni bu seçmelere gönderdi. Seçmelerde 750-1000 arası futbolcu vardı ve her oyuncuya ortalama 15 dakika zaman ayrılabiliyordu. Ben de başarılı bir deneme süreci geçirmiş olacağım ki Futbol Federasyonu'nun o dönemdeki Ege Bölge Antrenörleri Şakir Kuruş ile Ercan Ertemçöz iletişim bilgilerimi alıp "Biz seni arayacağız" dedi. 1 ay sonra telefon ettiler ve beni Riva'da yapılacak U15 Milli Takımı ara seçmelerine davet ettiler. 1999'un Mart ayında yapılan seçmelere tüm Türkiye'den, hatta yurtdışından toplam 30 futbolcu çağrılmıştı. Bu seçmelerde de başarı gösterince Haziran 1999'da Romanya ile Sivas'ta yapılan maçlar için U15 Genç Milli Takımı'nın kadrosuna çağrıldım ve milli formayı da ilk kez bu maçlarda giydim. Sonrasında, İsrail ve Moldova maçlarında da forma giydim, birer gol kaydettim. O maçlardan sonra İzmir basınında benimle ilgili yazılar çıkmaya başladı. "İzmir'in büyük takımları Semih'i nasıl hâlâ fark etmiyor" gibi yorumlar yapılıyordu. Aynı yılın Ağustos ayında Türkiye'de yapılan Balkan Gençler Şampiyonası benim esas patlama yaptığım platform oldu. 4 maçta 8 gol kaydettim. Hele Yugoslavya'yı 7-0 yendiğimiz ve benim 5 gol birden attığım maç var ki, onu unutamam. O maçı Fenerbahçe PAF Takımı Teknik Direktörü İrfan Saraloğlu da izlemiş. Milli Takım'dan çok iyi arkadaşım olan Fahri Tatan aracılığıyla bana telefonla ulaştılar ve görüşmek istediklerini söylediler. Görüşme sonunda anlaştık ve Eylül 1999'da Fenerbahçe PAF Takımı'na transfer oldum. Bu arada belirtmem gerekir ki, benim bugünlere gelmemde ve Fenerbahçe'ye transfer olmamda temel etken Milli Takım'dır.
İlk profesyonel olduğun dönemde, üç sezonda tek lig maçına çıktın ve sonra İzmirspor'a kiralandın. Bu dönemde neler hissetmiştin? Kiralık geçirdiğin dönemin sana ne gibi katkıları oldu?
1999-00 sezonunun tamamında ve 2000-01 sezonunun ilk devresinde PAF Takım'da oynadım. Bu sezonun ikinci yarısı için yapılan hazırlık kampına Teknik Direktör Mustafa Denizli beni de dâhil etti. Kamp sonrası A takımda kaldım. Zaten o dönem altyapıdan iki oyuncunun da kadroya dâhil edilmesi zorunluluğu vardı. Bu yüzden hep kadrodaydım ama ilk müsabakama Siirt Jetpa Spor'u 4-0 yendiğimiz maçın ikinci devresinde çıktım. Altyapının başına Tamer Güney gelince şampiyon olan PAF takımın oyuncularıyla bir toplantı yaptı. Bize düzenli olarak oynamamız gerektiğini söyledi. Zaten o dönemde PAF takım oyuncularının aldığı paralar da eleştiri konusu oluyordu. Ben 30 milyar alıyorken, kiralık gittiğim İzmirspor'la 10 milyara anlaştım. O dönem Fenerbahçe ile kampa gitmeyi beklerken kendimi İzmirspor'da buldum. İlk başlarda hiç de isteyerek gitmedim. Ama iyi ki de gitmişim. Çünkü orada profesyonelliği, maç tecrübesini, mücadeleyi ve kazanma hırsını tattım.
Oynamayınca yeteneklerim geriledi
Türkiye'de büyük takımda oynayan genç oyuncular forma şansı için beklemekle kiralık gitmek arasında tercih yapmakta zorlanıyor. Eğer kalırlarsa kariyerleri ciddi anlamda zedelenebiliyor, bazen de doğru zamanda şans buluyorlar. Sence hangisini yapmak doğru?
Oynamadığım zamanlarda hep gitmek istedim. Oğuz Çetin ve Werner Lorant dönemlerini geçtikten sonra, Christoph Daum takımın başındayken ayrılmak istedim, göndermediler. Sonraki iki sezonda da gitmek istedim, yönetim yine bırakmadı. Zico geldi, o da göndermedi. Allah'tan bu sene kendimi gösterme fırsatı bulabildim. Ben hep kiralık gidip, kendimi toparlayıp geri dönmeyi düşündüm ama olmadı. Çünkü yönetim ve teknik adamlar beni hep bir stepne gibi görüyordu. Bence genç oyuncu oynamadığı zaman birçok özelliğini kaybedebiliyor. Bu benim için de geçerli. Oynamadığım dönemlerde yeteneklerimde bir gerileme oldu. Şimdi yavaş yavaş durumu toparladığımı düşünüyorum. Örneğin ağır olduğum yönünde eleştiriler yapılıyordu. Eğer benim PAF takımdaki maçlarımı izleseler, dediklerinin tam tersi olduğunu anlayacaklardı. Ben her zaman oynamak için gitmek gerektiğine inandım. Şimdiki PAF takım oyuncularıyla konuştuğum zaman da onlara bu tavsiyede bulunuyorum.
Fenerbahçe'nin altyapısından gelip ilk on birin gediklisi olan oyuncular bir elin parmakları kadar sayılı. O altyapıdan gelen bir oyuncu olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Altyapıdan gelip Fenerbahçe A Takımı'nda oynamak gerçekten çok zor bir iş. Türkiye'de gençlere çok fazla forma şansı verilmediğini zaten biliyoruz. Fenerbahçe'de ise bu durum daha da sınırlı. Sıra dışı yetenekleriniz olmalı ki A takımı ciddi şekilde zorlayabilesiniz. Müjdat Yetkiner ve Cem Pamiroğlu'ndan sonra bunu başarabilen birisi uzun süre olmadı. Ben, Can Arat, Kerim Zengin ve Volkan Babacan'ı son dönemde bu kişilerin arasında sayabiliriz. Neden altyapıdan gelenler oynayamıyor derseniz, ben 9 yıldır Fenerbahçe'deyim, her sene beklenti olabilecek en üst düzeyde. Buna paralel olarak çok kaliteli yerli-yabancı transferler yapılıyor. Hele de bu genç defans veya forvet oyuncusu ise işi daha da zor. Çünkü benim kulüpte bulunduğum her sene oralara muhakkak transfer yapılır. Geride kalan sezonlarda 20 farklı forvet oyuncusuyla oynadığımı söyleyebilirim. Fenerbahçe taraftarının da yapısını tahmin ediyorsunuz. Onların beklentileri de büyük. Fenerbahçe'nin Avrupa'da kupa kazanmasını istiyorlar. Beşiktaş'ın da bizimle benzer bir yapıda olduğunu düşünüyorum. Galatasaray'da da beklentilerin büyük olduğunu söyleyebilirsiniz ancak onların gençlere şans tanıyan bir takım haline gelmeleri için UEFA Kupası ve Süper Kupa başarılarını elde etmeleri gerekti. Belki de Fenerbahçe benzer bir süreçten geçtiğinde, bu anlamda kabuk değiştirmesi mümkün olacak.
Neden ilk on birde düzenli olarak forma giyemediğin konusunda kendine sorular soruyor musun? Bu konuda Zico ile hiç konuştun mu? "Nöbetçi golcü" olarak anılmaktan rahatsız oluyor musun?
Zico ile bu konuda hiçbir zaman bire bir görüşmem olmadı. Çünkü benim karakterimin dışında bir hareket. Eğer ben iyiysem, hoca zaten ilk on birde şans verir diye düşündüm. İlk on birde başlamakla veya oynayamamakla ilgili olarak hiçbir zaman problem yaratmadım, kendime sıkıntı etmedim. Bunu da defalarca söyledim ama hep yanlış anlaşıldım. Benim rahatsızlığım bilhassa "Semih oyuna sonradan girdiği zaman daha etkili oluyor" şeklinde yapılan yorumlar konusunda. Toplumda yanlış algılamalara sebep oluyorlar. Bir spor yazarının kısa süre arayla yazdığı iki yazıyı motive olmak için kesip sakladım. Benimle ilgili iki yazısının bir tanesinde "Semih sonradan oyuna girdiğinde daha etkili" demiş, diğerinde ise "Semih'le niye oyuna başlamadı?" diye Zico'yu eleştirmiş. Yapılan kritiklerin de tutarlı olması lâzım. Ben de her hafta ilk on birde oynamak ve goller atmak isterim. Ama bir oyuncu her zaman aynı performansı gösteremeyebilir, goller atamayabilir. Genç oyunculara karşı daha anlayışlı olunması gerek. Ayrıca, "nöbetçi golcü" kavramından da rahatsızım. Artık "gerçek golcü" olarak anılmak istiyorum.
Turkcell Süper Lig'de sezon boyunca çok iyi bir performans sergilediniz. Belki de en iyi futbolu oynayan ekiptiniz ama şampiyonluk kupası sizin olmadı. Geride bıraktığımız sezonla ilgili neler söylersin?
Bu sezon Avrupa'da çok üst düzeyde futbol oynadık. Bu yorucu ve zorlu maçlardan sonra lig maçlarımıza yeterince konsantre olamadığımızı düşünüyorum. İstediğimiz tempoyu yakalayamadık. Bu da puan kayıplarına sebep oldu. Hocamız da yorucu Avrupa maçlarından sonra takımı dinlendirmek adına bu karşılaşmalarda oynamayan oyunculara şans verdi. İşte bu maçlarda bazı yedek oyuncularımız, ben dâhil iyi oynayamadık ve puanlar kaybettik. Eğer Şampiyonlar Ligi'nde vermiş olduğumuz mücadelenin yarısını ligde yapabilseydik, haftalar öncesinden şampiyonluğu garantilerdik. Bu fırsatı Galatasaray'a yenildiğimiz için değil, daha önceki maçlarda yitirdiğimiz puanlar yüzünden kaybettiğimizi düşünüyorum
Fenerbahçe şampiyonluğu kaçırdı ama sen birçok maça sonradan girmene rağmen gol krallığı tacını taktın. Belki senin için bir teselli oldu.
Samimi söyleyeyim, ben gol kralı olduğumu tam anlayamadım. Şampiyonluğu kaçırdığımız için biraz buruk bir sevincim var açıkçası. Yine de tarihe geçmek önemli, benim için mutluluk verici.
Şampiyonlar Ligi'ndeki başarınızla gurur duyuyor olmalısın. Fenerbahçe Türkiye'de hâkimiyeti olan ama Avrupa kupalarında fazlaca başarılı olamayan bir ekip görünümündeydi. Bu algılamayı yıktığınızı düşünüyor musun?
Şampiyonlar Ligi'nde daha önce hiç puan alamadığımız ya da gol atamadığımız dönemler olmuştu. Avrupa'da yavaş ama hissedilir bir yükselişimiz vardı. Daha önce 9 puan elde edip bir üst tura çıkamadığımız dönemler olmuştu. Şimdi 11 puana ulaşıp gruptan çıkmayı başardık. Avrupa'da Fenerbahçe'nin büyüklüğü anlaşılmaya başladı diyebilirim. Chelsea karşısında biraz daha dikkatli olsaydık, kendi sahamızda oynadığımız karşılaşmada o golü yemeseydik, İngiltere'de rahatlıkla turu geçerdik diye düşünüyorum. Önemli olan bu başarıyı devam ettirmek. İnşallah gelecek sezon başarılarımızı bir adım ileriye götüreceğiz.
Yabancıyı yedek bırakabilmek istisnai bir durum
Kulüp yöneticileri sürekli daha fazla yabancı oyuncu oynatabilmek için Federasyona baskı yapıyor. Bu doğru bir hareket mi sence? Oynama şansı bir nebze de olsa kısıtlanmış bir Türk futbolcu olarak bunun yabancı futbolcular yüzünden olduğunu mu düşünüyorsun?
Türkiye'de yabancılara daha fazla sabır gösterildiği için yerlilerin oynama şansı daha da zorlaşıyor. Yetenekliysen, teknik direktörle de iletişimin iyiyse oynarsın belki. O zaman da yabancı kenarda bekler ama bu istisnai bir durum. Bahsettiğiniz baskıyı da sadece dört büyük takımın yaptığını düşünüyorum. O da Avrupa'da mücadele ederken rakiplerden aşağı kalmamak için. Chelsea'nin 17-18 tane yabancı futbolcusu varken, bizim sadece 6 yabancımız var. Bu da güç dengesini bozuyor. Ama 2010 yılından sonra artık yabancı konusu FIFA tarafından bir standarda bağlanacağı için herkes için daha âdil bir pozisyon oluşacak.
Bu sezon attığın önemli gollerle ön planda oldun. Avrupa'dan teklifler alıyor musun?
Bu sezon en parlak dönemimi geçirdim ve sezon içinde gelen teklifler oldu ama ben kulübümle 2+1 yıllık bir anlaşma yaptım. Başkanımızın iki ay önce sarf ettiği "Ben olduğum müddetçe sen de buradasın" sözü beni çok mutlu etti. Her oyuncu Avrupa'da oynamak ister. Ben iki sezon daha oynayıp Avrupa'ya öyle gitmek istiyorum. Bu yıl yaptığım çıkışı iki sezon daha sürdürürsem daha hazır şekilde giderim. Çünkü Avrupa için daha fazla maç tecrübesine sahip olmam gerektiği inancındayım. Bu yüzden "Avrupa için daha erken" dedim.
Oyun stilini hangi liglere daha uygun buluyorsun?
İspanya ve Almanya liglerini beğeniyorum. Orada takımlar çoğunlukla çift forvetle oynadıkları için pozisyon zenginliği daha yüksek. Ben de iki forvetle oynamayı seviyorum.
Eskiden Türk futbolcusu Türkiye'den ayrıldığı zaman adaptasyon problemleri yaşardı. Oysa şimdi önümüzde başarılı örnekler de var. Sen kendini nerede görüyorsun bu anlamda? Duygusal ve ülkesinden ayrılmaya dayanamayacak bağlı biri mi yoksa kariyeri için her zorluğa göğüs geren biri mi?
Nihat ve Emre ağabey elde ettikleri başarılarla bizi gururlandırdı. Ben de onlar gibi Avrupa'da oynama şansı bulursam elimden gelenin en iyisini yaparım. Sonuçta daha iyi imkânlarda yaşantımı sürdüreceksem, çocuğumu büyütmek için daha uygun bir ortam olduğunu düşünürsem, oraya adapte olmakta zorlanacağımı zannetmiyorum. Allah nasip ederse, ben de o zorluklara göğüs gererim.
Avrupa Şampiyonası kadrosuna dâhil edilmeme endişen var mıydı? İsmin açıklandıktan sonra bir rahatlama oldu mu?
Her futbolcudaki gibi benim de böyle bir endişem oldu. Seçilen oyuncuların hepsi kendini ispatlamış isimler. Dışarıda kalacak oyuncular arasında benim ben de bulunabilirdim. Hatta Yıldıray, Halil ve İbrahim Kaş gittikten sonra bile düşündüm. Son iki gün benim için zor geçti. Kafamda hep sorular vardı ama kadroya seçilince rahatladım.
Forvet hattını nasıl değerlendiriyorsun? Milli Takım Hakan Şükür'süz oynamaya alıştı mı?
Milli Takım'ın ileri ucunda Nihat ağabeyle iyi bir ikili oluşturduğumuzu düşünüyorum. Bizim dışımızda da Mevlüt, Halil, Gökhan Ünal ve Mehmet Yıldız var. Avrupa Şampiyonası sonrasında da alternatifler denenebilir.
Avrupa Şampiyonası'ndaki ilk golümüzü İsviçre'ye karşı attın. Kaderin bir cilvesi olarak, bu maçta da sonradan oyuna girdin. Neler söylersin?
Portekiz maçından sonra ikinci Avrupa Şampiyonası maçına çıkmıştım. Kenarda beklerken oyuna gireceğimi hissettim. Kulübede olduğum zaman maçı çok iyi takip ederim, oyunu iyi okurum. Stoperlerin hareketlerini analiz ederim. Bir de kendi kendimi motive etme yöntemim var. Yedekte beklerken oyuna girip gol atabileceğime kendimi inandırıyorum. Sanki içime doğuyor. O maçta da gol atacağımı hissetmiştim. Eğer forvet oyuncusuysanız doğru zamanda doğru yerde olmak kadar, biraz da şansınızın olması önemli. Golü koklamak ve pozisyon almak konusunda doğuştan yeteneklerim olduğunu düşünüyorum. O pozisyonda topun arkaya gideceğini hissetmiştim. Kafayı vurdum ve top filelere gitti.
Hırvatistan karşılaşmasında turun kapısını aralayan, tüm Türkiye'yi tekrar umutlandıran o beraberlik golünü nasıl attığını hatırlıyor musun?
118. dakikada golü yiyince "Eyvah, maç gitti dedim" içimden. Ondan sonra Arda ve Tuncay topla tehlikeli akınlar yapmaya başladı. Hemen kendimizi toparladık. Bir uzun top atıldı Hırvatistan ceza sahasına. İki tane uzun stoperin arasında bir şey yapamayacağım gibi gözüküyordu. Emre Aşık kafa topuna çıkınca onları bozdu ve top da benim önümde kaldı. Yapabildiğim en düzgün vuruşu yaptım ve gol oldu. Topa son bir güçle vurmuştum. Benim için önemi büyük.
Sonradan oyuna girerek attığın önemli gollere bir yenisini daha ekledin. Öyle gözüküyor ki hâlâ sana verilen "Nöbetçi Golcü" lakabından kurtulamayacaksın.
Gerçekten bu böyle gidecek galiba. İlk on birde başladığımda da gol attığım çok oldu ama böyle anahtar diye tabir edilebilecek golleri hep sonradan girdikten sonra attım.