TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Malouda'nın yerinde gözü var: Gökhan Töre 1.10.2009
Maloudanın yerinde gözü var: Gökhan Töre

17 yaşında Chelsea'ye transfer olmuş kaç tane Türk oyuncu tanıyorsunuz? Sadece bu sorunun cevabı bile ne kadar özel bir genç yıldız adayıyla karşı karşıya olduğumuzu anlamak için yeterli. Süratli, kuvvetli, teknik, her iki ayağını da aynı ustalıkla kullanabilen bir oyuncu olarak kendisine Messi ve Aguero'yu örnek alması hiç yadırganmamalı. Tüm bunlara bir de özgüveni eklemeyi unutmamak gerek. U17 Milli Takımında oynadığında 15 yaşındaydı. Şimdi ağabeylerinin yanında U21'in formasını giyiyor ve birçok şeyi erken yaşlarda yaşayan bir genç olarak bu sezon Chelsea'yle Premier Lig'de oynama şansını bekliyor.

Röportaj: Mazlum Uluç / TamSaha

Hem Türkiye'nin hem de Chelsea'ye yaptığın transferle ortaya çıktığı gibi dünya futbolunun çok şey beklediği bir oyuncusun. Ancak hakkında bilinenler "17 yaşında Chelsea'ye transfer oldu"dan öteye geçmiyor. Biz Gökhan Töre'yi biraz daha yakından tanımak istiyoruz.

2 Ocak 1992'de Köln'de doğdum. Ailem aslen Samsunlu. Üç kardeşiz. 8 yaşında bir erkek, 13 yaşında bir kız kardeşim var. İkisi de okuyor. Babam ise uçak mühendisi.

Futbola başlamanda babanın payı var mı?

Yok. Beni futbola rahmetli dedem başlattı. O da Almanya'da yaşıyor ve ben zaten dedemle ninemin yanında büyüdüm. Önce dedemle parklarda top oynardık. Bende yetenek olduğunu görünce bir kulübe yazdırdı. O kulüpte iki sene oynadıktan sonra göze batınca Bayer Leverkusen'in altyapısına alındım. 1999'dan itibaren 10 yıl Bayer Leverkusen'de oynadıktan sonra da Chelsea'ye transfer oldum. Burada şunu söylemem gerekiyor, böyle bir dedeye sahip olduğum için Allah'a şükrediyorum. Babamlarla yan yana evlerde oturuyorduk ama ben dedem ve ninemin yanında büyüdüm. Beni o kadar seviyorlardı ki babamlardan almışlardı.

Futbola başladığında beri bugünkü pozisyonunda mı oynuyorsun?

Başlangıçta sadece sol kanatta oynuyordum. Şimdi ise sağ kanatta ve forvet arkasında da görev yapabiliyorum. Solağım ama iki ayağımı da kullanabildiğim için sağ veya sol kanatta oynamam pek fark etmiyor.

Almanya ve Leverkusen şansım oldu

Almanya'daki altyapı imkânlarının sana ekstra bir şeyler kattığını düşünüyor musun? Ya da soruyu şöyle sorayım, eğer Türkiye'de doğup büyüseydin yine bugünkü seviyede bir oyuncu olabilir miydin?

Türkiye ile ilgili olumsuz bir şeyler söylemek istemem. Ancak şu da bir gerçek ki, Almanya'da çok daha disiplinli bir sistem var. Antrenman metotları olsun, ağırlık çalışmaları olsun çok daha farklı. Zaten bunu iki ülkede yetişen oyunculara baktığınızda da görüyorsunuz. Yıldıray Baştürk, Hamit ve Halil Altıntop kardeşler hem fizik güçleri hem taktiksel uyumları hem de oyun mantaliteleriyle çok daha farklı oyuncular. Dolayısıyla ben futbolu Almanya'da öğrenmiş olmamı önemli bir avantaj olarak değerlendiriyorum.

Bu arada Bayer Leverkusen altyapısının da özel bir durumu var değil mi?

Bayer Leverkusen Almanya'nın en iyi altyapısına sahip takım. Bunu A takıma baktığınızda pek anlayamazsınız. Belki A takımda altyapı kökenli çok fazla oyuncu yoktur ama Almanya geneline baktığınızda pek çok takımda Bayer Leverkusen'den yetişmiş oyunculara rastlarsınız. Oradaki altyapı sistemi son derece profesyonelce işliyor. Oyuncuların hem fiziki güçlerinin hem de teknik kapasitelerinin artırılması konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Ben altyapı eğitimimi Bayer Leverkusen'de almamı da bundan sonraki kariyerim için sağlam bir temel olarak nitelendiriyorum.

Hangi oyunculardan etkilendin, kimleri kendine örnek alıyorsun?

Küçükken böyle bir futbolcu yoktu. Şimdi Atletico Madrid'den Aguero ve Barcelona'dan Lionel Messi'yi beğeniyorum. Stilimi de onlara benzetiyorlar.

İngilizler için biçilmiş kaftan

Antrenörlerin senin stilini nasıl tanımlıyor?

Bu antrenörden antrenöre hocaya değişir. Herkesin bakış açısı farklıdır. Hami Hoca bir yönümü beğenir, Abdullah Hoca veya Ferhat Hoca başka bir yönümü. Ama şunu söyleyebilirim, İngiliz futboluna çok uygun bir oyuncuyum ve zaten Chelsea de beni o yüzden transfer etti. Tekniğim yüksek, süratli ve kuvvetliyim, iki ayağımı da kullanabiliyorum. İngiliz futbolunda kanat oyuncularının ağırlığı çok fazla. Süratli ve güçlü olduğunuzda onlar için biçilmiş kaftan sayılıyorsunuz.

Chelsea'ye transferin nasıl gerçekleşti? Seni nerede izlemişler?

Chelsea beni 1.5 yıldır takip ediyordu. Bu arada İspanya'dan da teklifler vardı. Barcelona ve Valencia da beni istiyordu. Menajerimle oturup konuştuk ve dünyanın en iyi liginin Premier Lig olduğunu göz önüne alarak Chelsea'nin teklifini kabul etmeye karar verdik. Orada daha güçleneceğimi, tempolu futbola ayak uydurduktan sonra artık dünyanın her yerinde oynayabileceğimi düşündük. Premier Lig'de bulunmak İngilizceyi öğrenmek açısından da önemliydi. Çünkü İngilizce bir dünya dili.

Leverkusen'de bir-iki sezon daha kalmak, Bundesliga'da oynamak ve daha sonra büyük bir takıma adım atmak gibi bir planlama yapmayı hiç düşünmedin mi?

Bayer Leverkusen'de A takımla antrenmanlara çıktım ama hep genç takımlarda ve rezerv takımda oynadım. Menajerimle transferimi şekillendirirken yaptığımız değerlendirmede, bu sezon Leverkusen'in A takımında oynayabileceğimi de öngördük. Ama benim hedefim standart bir oyuncu olmak değil. Bir futbol yıldızı olmak istiyorum. Bu nedenle Chelsea'nin teklifi çok çarpıcı ve reddedilemezdi.

Chelsea'ye transfer olman gerçekten de gurur verici. Peki, bu transfer İngiliz basınında nasıl yankı buldu?

Transferim Londra'daki bütün gazetelerde haber oldu. U17 Avrupa Şampiyonası'nda, önce Şenol Ustaömer, sonra da Abdullah Ercan yönetiminde iki kez finallerde oynadım. Beni 1.5 seneden bu yana istiyorlardı. Gazetelerde benimle ilgili yapılan yorumlarda "Antrenmanlarını aksatmaz ve doğru yönlendirilirse dünyanın en iyi futbolcularından birisi olabilir" deniliyordu.

İngiltere'ye gittiğinde, Almanya futboluna oranla ne gibi farklarla karşılaştın? Sana değişik gelen neler vardı?

Bir kere İngiliz futbolu müthiş süratli ve tempolu oynanıyor. Adamlar "one touch" diyor. Öyle driplingi, çalımı çok sevmiyorlar. Çok koşarak tek top oynamaya çalışıyorlar. Başlangıçtaki 2 ay benim için zordu. Bu anlayışa uyum sağlayamamıştım. Ama 2 ay geçtikten sonra adapte oldum.

Chelsea seni rezerv takımında kullanıyor değil mi?

A takımla antrenmanlara, rezerv takımla da maçlara çıkıyorum. Zaten lig de yeni başladı. Rezerv takımdaki ilk maçta oynayıp iki de asist yaptım.

A takımda ne zaman oynayabileceğini düşünüyorsun?

Chelsea beni A takımı için transfer etti. A takım oyuncusuyum ve onlarla antrenmana çıkıyorum. İsmimin yazılı olduğu formam var. Sırt numaram 48. Sadece şu ana kadar 18 kişilik maç kadrosunda yer alamadım. Ama stada kadar takımla birlikte gidiyorum ve maç sırasında da yedek kulübesinin hemen arkasında, kadroya giremeyen oyunculara ayrılan bölümde oturuyorum. Yani ben de o takımın bir parçası olduğumu sürekli hissediyorum. Bu sezon A takımda oynama şansı yakalayacağıma da inanıyorum.

Rakibim Malouda

Sol kanatta Fransa Milli Takımı'nın yıldızlarından Malouda forma giyiyor. En önemli rakibin o mu?

Orta sahanın hücuma dönük üç bölgesinde de oynayabilirim ama en iyi olduğum pozisyonun sol kanat olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de takımdaki en önemli rakibim Malouda.

Kendini onunla kıyasladığında sence nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?

Malouda'dan daha hızlıyım. Tekniğim de ondan yüksek. Ama bunlar şimdilik Malouda'nın önüne geçebilmem için yeterli değil. Çünkü o uluslararası tecrübesi yüksek, gerçekten de süper bir oyuncu. Teknik direktörümüz Ancelotti de tecrübeli oyuncuları oynatmayı daha çok seviyor.

Ancelotti ile ilişkilerin nasıl? Senden neler istiyor?

Ancelotti bütün İtalyanlar gibi oyuncularıyla konuşmaktan çok taktik çalıştırmayı seven bir teknik direktör. Bana, "İyi bir futbolcusun ve yeteneklisin ama henüz çok gençsin. Önünde uzun bir süre var. Antrenmanını her gün aksatmadan yapman gerekiyor. Senden yüzde 100 değil, yüzde 150, yüzde 200 çalışmanı istiyorum" diyor.

Londra'da nerede yaşıyorsun?

İki katlı bir evim var. Kirasını kulüp ödüyor. Orada yalnız yaşıyorum. Kamptan döndüğümde babaannem yanıma gelecek ve birlikte kalacağız. Yalnızlık çekmeyeceğim yani.

Chelsea'ye o kadar genç bir yaşta gittin ki, insanın "Daha ötesi neresi olabilir ki?" diyesi geliyor. Bundan sonrası için geleceğini nerede görüyorsun?

İngiliz futbolu çok hoşuma gitti açıkçası. Dünyanın en iyi liginde, dünyanın en büyük kulüplerinden birindeyim ve henüz 17 yaşındayım. Şimdi ilk hedefim Chelsea'nin değişmez oyuncularından birisi olmayı başarmak. 3-4 sezon içinde bu noktaya ulaştıktan sonra insanın fazla bir seçeneği de kalmıyor. O zaman da herhalde ya Barcelona'ya gitmek isterim ya da Real Madrid'e.

Alçakgönüllü yıldızlar

Chelsea'deki oyuncularla ilişkilerin nasıl? En iyi arkadaşların hangileri?

Evimin hemen yanında Salomon Kalou oturuyor. Onunla dışarı çıkıp geziyoruz, bazen evde playstation oynuyoruz. Essien'le, Ferreira'yla, Joe Cole'la aram çok iyi. Hepsi yıldız oyuncular ama aynı zamanda çok da iyi insanlar. Genç oyuncularla ilişkilerinde, "Ben büyüğüm, sen küçüksün, haddini bil" gibi bir tavırları asla yok. Ben milli takımlardaki arkadaşlarımdan biliyorum; mesela antrenmanda bir bacakarası attıklarında, takımdaki ağabeyleri tarafından, "Kendini ne zannediyorsun, bizimle dalga mı geçiyorsun?" diye azarlanabiliyorlar. İngiltere'de oynadığım futbolcuların hepsi dünya çapında birer star ama hiçbiri bana böyle davranmıyor. Burada bir takım arkadaşınıza antrenmanda bacakarası attığınız zaman, "Aferin, süpersin, aynen devam et" diye teşvik ediyor. Bu çok güzel bir şey. Genç oyuncunun kendisine güven kazanmasını ve moral bulmasını sağlıyor.

Türkiye Ligi'nde beğendiğin oyuncular var mı?

Arda Turan'ı çok beğeniyorum. Çok özel yetenekleri olan bir oyuncu. Bence Avrupa'da oynamak için geç kalmış durumda.

Seni her zaman daha üst yaş grubu takımlarında izliyoruz. Kendinden büyük kategorilerde oynamak neler hissettiriyor, performansını nasıl etkiliyor?

Evet, söylediğiniz gibi, 15 yaşındayken U17 Takımında oynuyordum. Şimdi 17 yaşındayım ve U21 Takımında oynuyorum. Bu durum özgüvenimi artırıyor. Olduğum yerde kalmadığımı, hep ileri gittiğimi anlıyorum.

Bu durum biraz da fizik gücünün yüksek olmasıyla ilgili olmalı. Bu gücü neye borçlusun?

Biraz genlerle, biraz da beslenmeyle ilgili ama ben asıl sebebin antrenmanlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok ağır antrenmanlar yapıyorum ve gün geçtikçe güçlendiğimi hissediyorum.

Almanya'da doğup büyüdün ama Genç Milli Takım düzeyinde Türkiye'yi seçtin. Bunun sebebi neydi?

Türküm ve vatanım için oynuyorum. Bundan daha normal ne olabilir ki?

Almanlar beni hâlâ istiyor

Peki, Almanlar sana teklifte bulunmadılar mı?

Almanlar bana sadece başlangıçta "Gel" demediler. Hâlâ arayıp Almanya için oynamamı istiyorlar. Genç Milli Takımların Teknik Direktörü Horst Hrubesch hiç değilse ayda bir sefer arıyor ve "Hâlâ ne düşünüyorsun, gel bizde oyna" diyor. Ben de her seferinde "Hayır" cevabını veriyorum.

A Milli Takım için kendini ne zaman hazır görüyorsun?

Aslına bakarsanız şimdi bile kendimi hazır görüyorum. Ama biraz daha pişersem, Chelsea'de sürekli oynayan bir oyuncuya dönüşürsem A Milli Takımımız için çok daha faydalı olabilirim.

Saha içinde çabuk kızan bir oyuncu musun?

Eskiden çabuk kızan bir oyuncuydum. Ama Chelsea'de öyle profesyonel oyuncularla bir aradayım ki, onları gözlemleyerek kendimi frenlemeyi öğreniyorum. Onların sadece oyunculuklarından değil, davranış biçimlerinden de kendime dersler çıkarmaya çalışıyorum. Bir yıldızın saha içinde nasıl davranacağını öğrendim diyebilirim.

Sence bir yıldız nasıl davranır?

Son derece profesyonel davranıyorlar. Rakip oyuncu ya da seyirci ne yaparsa yapsın onları kızdırabilmesi çok zor. Sadece işlerini yapıyor ve çıkıp gidiyorlar. Antrenmanlarda ise saha içindeki hunileri bile kendileri taşıyorlar. Benim için de bu yaşta onlarla birlikte yaşamak ve profesyonelliğin gereklerini öğrenmek büyük bir şans.

Terry ne derse o olur

Chelsea'nin en profesyonel futbolcusu kim sana göre?

Aslında hepsi çok profesyonel oyuncular ama John Terry'nin yeri bambaşka. Çok farklı bir oyuncu. Herkes onu ağabey gibi görür. Drogba ondan yaşça büyük ama takımda sadece Terry'nin sözü geçer. Chelsea'nin altyapısından yetişmiş olması da ona ayrı bir güç katıyor. Terry takımla ilgili ne söylerse o olur. Onun verdiği kararlara hoca bile karışamaz.

Futbolun dışındaki ilgi alanların neler?

Bilgisayarda arkadaşlarımla chat yapmayı, müzik dinlemeyi seviyorum. Alışveriş yapmaktan çok hoşlanıyorum. Londra bu açıdan çok güzel bir şehir. Dünyanın bütün önemli mağazaları orada.

Tatillerde Türkiye'ye gidip geliyor musun?

Elbette. Halamlar Samsun'da yaşıyor. Yaz tatillerimde bazen onların yanına, bazen de Antalya'ya giderim.

Chelsea'ye transfer olduktan sonra eski arkadaşlarınla ilişkilerinde değişen bir şeyler var mı?

Çocukluk arkadaşlarımla ilişkilerim eskiden neyse bugün de aynen devam ediyor. Ben kimseyi küçük görecek bir insan değilim. Geldiğim yeri biliyorum çünkü.