TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
"Evde bile top oynuyorum" 3.04.2007
"Evde bile top oynuyorum"

Vazgeçemediğimiz bir Türk geleneğidir, önce gökyüzüne çıkarır, sonra paraşütsüz yere bırakırız. Bu geleneğin son kurbanı da Arda Turan oldu. Müthiş yeteneğiyle bir anda ülkenin en önemli oyuncusu haline geldi, bir maçta kötü oynayınca da "hayatın acı gerçeği" ile karşılaştı. Küfür denilen illeti en sevdiklerinden işitince adeta yıkıldı ve gözyaşı döktü. "Henüz 20 yaşındayım ve kimseye kırılacak konumda değilim ama çok üzgünüm" sözleriyle dile getiriyor duygularını. İnsanların sadece iyi günde yanında olduklarını düşünüyor. Her şeye rağmen kendini geliştirmek için canını dişine takmış, komşularını kızdırmak pahasına evinde bile top oynuyor.

Sezon başında Mleda Boleslav maçıyla parladın. O dönemde "İnsanlar her maçta benden goller ve asistler beklememeli. Takım için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum, gollerle asistler bunun bonusu" demiştin. Ama galiba insanların "bonus" algılaması farklı ve senden her maçı kurtarmanı beklemeye başladılar.

Bunu en başından beri söylemiştim. Çünkü bir futbolcunun her maçta gol atması ya da asist yapması çok zor hatta imkansız. Ama benim vicdanım bugünkü kötü durumumda bile rahat. Çünkü sahaya çıktığım zaman sonuna kadar en iyi mücadeleyi veriyorum. Eğer o gün kaybetmişsek de soyunma odasına geldiğimiz zaman çok üzülüyorum. Çünkü ben hasta bir Galatasaraylıyım. İsteyen istediğini söyleyebilir ve istediği gibi eleştirir ama benim vicdanım rahat.

Elbette futbolcular da insan ve her gün aynı performansı gösteremeyebilir. Sendeki performans farkı neden kaynaklandı?

Futbol bir takım oyunu. Galatasaray olarak sezonun ilk yarısında daha iyi organize olmuştuk. Ama kötü sonuçlar alınca insanın kendine güveni ve moral motivasyonu kayboluyor. Buna kişisel olarak bakmamak lazım. Bu olumsuzluğu takım halinde yaşıyoruz. Ama hayatta her şey var ve toparlanabiliriz. Bunu insanlara anlatmamız gerekir. Bunu söylemek çok acı ama insanların sadece iyi günümde yanımda olduğunu düşünüyorum. Kötü günümde bir destek göremedim.

Lider oyuncu gibi oynuyorum

Beklentiler genç bir oyuncunun omuzlarına nasıl bir yük bindiriyor?

Açıkçası bu yükü kaldıramadığımı söylüyorlar ama ben aynı kanaatte değilim. Sonuçta birçok maça çıktım ve altyapıdan gelmiş bir oyuncu gibi değil, takımın bir lider oyuncusu gibi oynuyorum. Kendime güveniyorum. Hatalar da yapıyorum ama iyi niyetimden kuşku duyulmamalı. Genç ve yıldız adayı olarak gösterilen bir oyuncunun sorumluluğu elbette çok. Takımın kazanması için bir şeyler yapman gerekiyor. Asist yapmamı ve gol atmamı bekliyorlar. Ama ben böyle düşünmüyorum. Ben mücadele ediyorum. İsterse sezon sonuna kadar rezil oynayayım ama Galatasaray şampiyon olsun.

İstersen sezon başına, göklere çıkarıldığın günlere dönelim. Herkesin senden söz etmesi, gazetelerin manşetlerinde yer almak ve yıldız olarak gösterilmek sende nasıl duygular uyandırdı, hayatında ne gibi değişiklikler yaptı?

İlk başlarda insanın gururunu okşuyor. Ama daha sonra ben bu övgüleri okumamaya başladım. Çünkü kötü olacağını bana anlatmışlardı ve gerçekten de kötü oldu. Benim üzüldüğüm şey, yapmadığım şeyleri yapmışım gibi göstermeleri.

Mesela neleri?

Gazete okumuyorum ama geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım arayıp söyledi, "Bu gece barda, gönlüm hovarda" diye haber yapmışlar. Okan ağabeyle ben bardan çıkarken bir gazeteciyle tartışmışım. Hayatım boyunca böyle bir şey yapmadım. Ha, ben genç bir oyuncuyum ve istersem doğru zamanda bara da giderim. Buna kimse bir şey söyleyemez. Ama öyle bir şey olmadı. Yok ben demişim ki, "Siz giderken ben bu yollardan geliyordum." Asla yok. Zaten sıkıntılı bir dönemden geçiyorum, insanlar neden böyle yalan haberler yaparlar, onu anlamıyorum.

Artık bir yıldız olarak tanınmaya başladığın günlerde kötü oynayacağın zamanların da geleceğini ve protesto edileceğini düşünmüş müydün?

Kayseri Erciyesspor maçında yaşadığım olay beni çok üzdü. Bu insanlar, Türkiye'ye UEFA Kupası'nı getiren oyuncuları yuhaladı. Ben daha hiçbir şey yapmadım. Belki daha kötü şeyler de olabilir. Para atabilirler, topu halde küfür yiyebilirim.

Gençler nasıl futbol oynasın?

Vestel Manisaspor'a gitmeden önce yaşadığın uykusuz ve gözü yaşlı geceler vardı. Onları hatırladın mı bu yaşadıklarının ardından? O günkü üzüntünle bugünü kıyaslar mısın?

Her günün kendine göre özellikleri var. Ama o döneme göre kendimi daha güçlü ve olgun hissediyorum. Elbette hatalar yapıyorum ve kaçınılmaz biçimde yine yapacağım. Ancak üzüntüm şu; Galatasaray taraftarlarının içinden birkaç kişi bana küfrediyorsa, Aydın, Mehmet Güven, Ferhat, Oğuz, Özgürcan, Mülayim, Cafercan, Uğur Erdoğan, Zafer Şakar sahaya çıktıklarında hangi güvenle oynayacak ki? Siz bana destek vermezsiniz, genç oyunculara destek vermezseniz bu oyuncular nasıl oynayacak? Hocayla birlikte gördük, bütün tribünün önünde adam küfür ediyordu ve ona katılan başkaları da vardı.

Ve sen o anda çileden çıktın.

Nasıl çıkmayacaksın ki? Galatasaray altyapısından yetişmiş bir futbolcusun. Oynamaya başlayalı 6-7 ay olmuş. Bu süreçte takımın için iyi şeyler yapmışsın. Her şeyini veriyorsun. İnsanların bir bakması lazım. Ben o maçta korner bayrağını dikerken ellerim titriyordu. Zaten bayrağı ilk etapta yerine takamadım. İnsanlar bunu hiç düşünmüyor. Sanıyorlar ki biz hiç üzülmüyoruz. Maçtan sonra sabah 5'e kadar arkadaşlarımızla oturduk ve birbirimizi eleştirdik, neden kötü gittiğimiz konuştuk. İşte Florya'nın havasını görüyorsunuz. Herkes elenmenin üzüntüsünü yaşıyor. Ama onlar bu oyunculara küfür ediyor.

Taraftar "Galatasaray'ı sadece biz seviyoruz" diye mi düşünüyor yani?

Ben o kısmını bilmiyorum. Benim bildiğim sadece bir şey var; küçüklüğümden beri Galatasaray taraftarıyım. Galatasaray ne zaman yenilse üzülüp isyan ettim. Ama altyapıdan çıkmış bir Emre Belözoğlu kötü oynasa bile umurumda olmazdı. O bizim hayalimizdi. Sabri de öyleydi. Ben bir sürü top kaybetmeme rağmen 118. dakikada hâlâ üç kişinin arasına giriyorum. Bunu Galatasaray adına bir şeyler üretebilmek için yapıyorum. İnsanların bunları da görmesi lazım.

Gerets bana sahip çıktı

O maçta attığın golden sonra direkt Gerets'e koştun ve sevincini onunla paylaştın.

Zor günler yaşıyorsun ve bakıyorsun ki kötü oynadığın zaman etrafında kimse yok. Ama Hocam bana her türlü şansı verdi. Hâlâ da destek veriyor. Golden sonra elimle bir daire çizdim. Biz hep beraberiz, biz birlikte olursak kaz anabiliyoruz demek istedim. Çünkü maçın henüz 15. dakikasında, ortada kaybedilmiş bir şey yokken Tolga ağabey yuhalanmaya başlandı. Bunun ne kadar üzücü ve moral bozucu olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Ama ben inanıyorum ki Galatasaray taraftarı bundan sonra böyle şeyler yapmayacak. Taraftar kötü günde destek verse büyüklükleri daha iyi ortaya çıkmaz mı? O zaman biz de kendimizi çok daha güvende hissederiz. Şimdi o kadar kötü bir durumdayım ki, bundan sonra kötü oynayacağım bir maçta taraftarın nasıl davranacağını düşünüyorum. Açıkçası, taraftarın içinde bazılarının beni sevmediği bile aklımdan geçiyor. Galatasaray taraftarına yakışan takımının yanında olmasıdır. Çünkü bu takım bu ülkeye UEFA Kupası'nı, Süper Kupa'yı getirdi. Belki biz önemli değiliz ama hiç değilse o takımdan kalan oyunculara saygı göstermeleri gerekir.

Bu kadar çok puan kaybını nasıl açıklıyorsun? Sadece şanssızlıkla izah etmek mümkün değil, çünkü birçok maçta sezonun ilk yarısındaki futbolunuzu oynayamadınız.

Elbette sadece şanssızlıkla açıklayamayız, kötüyüz. Kolektif oynayamıyoruz, çok az pas yapıyoruz. Sorumlusu da sadece biziz.

Ama sezonun ilk yarısında da takımda yine aynı oyuncular vardı ve iyi futbol oynuyordunuz.

Bazen futbolda böyle şeyler olabiliyor, performans düşüklüğü yaşayabiliyorsunuz. Çok fazla maç oynadık. İyi oynadığımız maçlardan sonra da iyi sonuçlara ulaşamayınca bir moral bozukluğu ve çöküntü içine girdik. Ama toparlanacağımıza inanıyorum.

Vestel Manisaspor'dan Galatasaray'a "hücum yönü güçlü bir sağ bek" olarak döndün ama asıl sevdiğin bölgede, hücuma yakın oynamaya başladın. Fakat son maçlarda sanki ezberlenmiş bir halin var. Bazen üçlü sıkıştırmalarla karşılaşıyorsun ve çizgiden çıkamıyorsun.

Benim attığım çalımları siz de başkasına atsanız aynı tekmeleri yersiniz ya da üçlü sıkıştırmalarla karşılaşırsınız. Böyle durumlarda başka taraflardan oynayabiliriz. Zaten birebir yakaladığımda direkt rakibin üzerine gidiyorum. Ama üçlü sıkıştırma geldiğinde de takım arkadaşlarım avantajlı duruma geçiyor. Takımda bir tek Arda yok. İyi veya kötü oynamam benim için önemli, ama Galatasaray kazandıktan sonra takım için önemli değil. Sonuçta beş maç kötü oynarsın, altınca maçta toparlanırsın.

"Arda serbest oynarsa bu sıkıştırmalardan kurtulur" diye bir görüş var. Bu görüşe katılıyor musun?

Artık Ronaldinho'yu bile sıkıştırabiliyorlar. Demek ki benim de özelliklerimi değiştirmem gerekiyor.

Kulübede oturmaya da razıyım

Galatasaray'ın orta sahasında bir organizatör eksikliğinden söz ediliyor. Bu organizatör sen olamaz mısın?

Bunu hocalarımız bilir. Ben bu takımda nerede görev verilirse orada oynamaya hazırım. Gerekirse ön libero, gerekirse forvet arkası, gerekirse sağ veya sol bek. Her göreve razıyım, kulübede oturmaya bile.

Adnan Polat'ın bir Galatasaray mahallesi oluşturduğundan söz edildi. Genç oyuncuların Büyükçekmece'de birbirine yakın evlerde oturacağı gibi bir haber okudum.

Herkes kendi kazandığı parayla kendisine ev alıyor. Ben Büyükçekmece'den bir ev aldım. Aydın'la ve Mehmet Güven'le de bu konuyu konuştum. Birlikte olmak istiyoruz. Yöneticilerimiz de fikir olarak bize destek veriyor. Kardeşimin okulu bittikten sonra onlar da bu eve gelecek. Şu anda Orhan ağabeyle aynı evi paylaşıyorum. Sabah antrenmanlarına yetişebilmek için böylesi daha rahat. Ama ailemle bağlarımı asla kopartmıyorum.

Senin Zidane hayranı olduğunu biliyoruz ama onun kafa atışını örnek alacağın aklımıza gelmemişti. Bordeaux maçında rakibine yaptığın hareket anlık bir tepki mutlaka. Sonrasında bunun muhasebesini yaptın mı hiç?

O olay şimdi geçmişte kaldı ve iki maç da ceza aldım. Nasıl düşündüğüme gelince; 19 yaşında bir oyuncu Şampiyonlar Ligi'nde iyi oynadığı bir dönemde neden kafa atar, ben buna üzülüyorum. Ama büyük ders aldım. Öğreniyorum işte. Allah bana böyle şeyler yaşatıyor ki güzel şeyleri öğreneyim diye. Bu tip olayları erken yaşamam da önümdeki futbol hayatım adına önemli dersler çıkarmamı sağlıyor.

Emre Belözoğlu, TamSaha'ya verdiği röportajda genç futbolculara ve özellikle sana "Bir an önce Avrupa'ya gelin" tavsiyesinde bulundu. Ayrıca seni ayrı bir kefeye koyarak "O bir yıldız adayı değil, yıldız" dedi. Bu konuda neler düşünüyorsun?

Emre ağabeye teşekkür ediyorum. Herhalde beni yakından tanıdığından ve sevdiğinden bunları söylüyor. Onun gözünde yıldız olabildiysem ne mutlu bana. Avrupa'ya gitmeyi çok istiyorum. Ama bu transferi Galatasaray'ın olabildiğince çok para kazanmasını sağlayarak gerçekleştirmek amacındayım.

Peki, bugün içinde bulunduğun kırgınlığın da Avrupa'ya gitme isteğinde payı var mı?

Benim kimseye karşı bir kırgınlığım yok. Daha 20 yaşında bir futbolcu olarak Galatasaray taraftarına karşı ne kırgınlığım olabilir? Onları çok seviyorum, çünkü ben de bir Galatasaray taraftarıyım. Ama üzüntüm var.

Avrupa'da oynamak isterken ilk etaptaki hedefin mutlaka büyük bir takımda oynamak mı? Yoksa Tugay'ın Blackburn örneğinde olduğu gibi herhangi bir takımda forma giymeye razı mısın?

Başlangıçta oynayabileceğim bir takıma gitmeyi düşünüyorum. Ama sonrasında elbette Avrupa'nın büyük takımlarından birinde oynamak isterim.

Emre ağabeyin takımına gitmek isterim

Lig tercihin var mı?

İngiltere tabii ki. Hatta mümkün olursa Emre ağabeyin yanına Newcastle'a gitmek isterim.

Daha önceki röportajımızda "Aşırı teknik bir oyuncu olduğumu düşünüyorlar ama ben aynı kanıda değilim" demiştin. Bu konuda kendinde bir gelişme görüyor musun?

Elbette. Sürekli çalışıyorum ve hatta evde bile sürekli topla oynuyorum. Orhan ağabey de "Komşular rahatsız oluyor" diye kızıyor. Bu arada kendimi geliştirmek için bol bol şut çalışıyorum.

Fizik kapasitenin yeterli olmadığı konusunda bir şikâyetin vardı. Şimdi hangi noktadasın?

Fizik kapasitem biraz arttı. Mesela Erciyesspor maçında 120 dakikayı çok rahat çıkardım. Müsabaka boyunca oyundan hiç düştüğümü düşünmüyorum. Ancak patlayıcı kuvvetim eksik. Bunun için de çalışmalara başladım. Bu eksiklerimi giderdikten sonra çok daha iyi oynayabileceğimi düşünüyorum.

Konyaspor maçında talihsiz bir biçimde sakatlandın ve ilk defa bu kadar uzun süre futboldan ayrı kalıyorsun. Arkadaşların oynarken sen seyrediyorsun. Neler hissediyorsun bu durumda?

Bu çok kötü bir duygu, Allah kimsenin başına vermesin. Üstelik çok kritik bir döneme denk geldi. Ama yine de şükrediyorum. Çünkü sakatlandığım pozisyon gerçekten çok tehlikeliydi ve ben yine de oradan olabilecek en iyi şekilde çıktığımı düşünüyorum.

Sakatlandığın pozisyon için ne düşünüyorsun? Özden'e kızgın mısın? Yoksa bir hafta önce Musa'nın ayağının kırıldığı pozisyon gibi bir futbol kazası mı bu da?

Tamamıyla bir futbol kazası ve ben kimseye kızgın değilim. Özden ağabey istemeden atladı ve zaten ikimiz de sakatlandık. Bunlar futbolun içinde olan şeyler. İnşallah ikimiz de en kısa zamanda sahalara döneriz.

Dönüş süresini kısaltmak biraz da oyuncunun elinde. Sen bu süreyi kısaltmak için ne gibi çalışmalar yapıyorsun?

Sabah-akşam tedaviden geçiyorum. Bunun dışında egzersizlerimi hiç aksatmıyorum ve evimde de kendime çok iyi bakıyorum. Sezonu kapatmadım, inşallah 5-6 hafta sonra sahalara döneceğim.

Okuma konusunda genellikle sporcuların hayat hikâyelerini konu alan kitapları tercih ettiğini biliyorum. Bu konuda yelpazeni genişlettin mi?

Yelpazede elbette genişlik oluyor. Daha farklı kitaplara yöneliyorum. Şimdi düşünceye dair kitaplar okumaya çalışıyorum. Çünkü geçirdiğim şu zor dönemde kendimi motive edecek şeylere ihtiyacım var.

Sinemayla aran nasıl?

Sinemaya çok sık gidiyorum. Son dönemde Kanlı Elmas ve Koku filmlerini izledim. Canım sıkıldıkça Kanyon'a, Fly Inn'e gidiyorum. Yemek yiyorum ve oradan da sinemaya geçiyorum.

İstanbul genç bir oyuncu için zor bir şehir mi sence?

Zor bir şehir ama ben ne yaparsam yapayım idmandan sonra iki saat dinlenmeden tek adım bile atmam. Antrenmanın arkasından mutlaka iki saat uyurum. Sonra yemeğimi yerim ve akşam dışarı çıktığımda ya da sinemaya gittiğimde saat 23.00'te evimde olurum. Ertesi gün de dinlenmiş bir vücutla kalkarım.

Mlade Boleslav maçı bir dönüm noktası oldu senin için. Bir gün A Milli Takım'da oynayacağını herkes biliyordu ama bu kadar erken olmasını kimse beklemiyordu. Gerçi Genç ve Ümit Milli Takımlara aboneydin ama A takıma çağırıldığında neler hissettin?

Benim için de büyük bir sürpriz oldu ve çok şaşırdım. İçimde çağırılacağıma dair bir his vardı çünkü Fatih Hoca'nın takımın başında oluşu benim de A Milli Takım'a yakın olmamı sağlıyordu. Hem altyapıdan beri beni çok iyi tanıyordu hem de Galatasaray'da beni 16 yaşımda A takıma çıkaran Teknik Direktör Fatih Hoca'ydı. Eğer sezon başında Vestel Manisaspor'da da oynasaydım Fatih Hoca beni yine Milli Takım için düşünebilirdi.

A Milli Takım'da farklı bir ortamdasın. Oradaki ağabeylerinle ilişkilerin nasıl?

Çok rahat ve keyifliyim. Herkesle şakalaşıyorum, siz de duyuyorsunuzdur belki.

Futbolculuk zor meslek

Duymanın ötesinde Milli Takım için hazırlanan belgeselde izledim. Okan Buruk ve Sergen Yalçın taklitlerin inanılmaz.

Evet, kamplar uzun geçiyor ve biz de böyle eğleniyoruz. Fatih Hoca'nın kamplarında kendinizi çok rahat hissedersiniz. Yaptığım taklitler hem takım arkadaşlarıma hem de bana moral kaynağı oluyor. En azından biraz gülebiliyoruz. Çünkü herkesin sıkıntıları var. Mesleğimiz son derece zorlu ve yıpratıcı. Dışarıdan görüldüğü gibi herkes 10 milyon dolarları kazanıp da bankalara koymuyor. Bütün futbolcular çok yoruluyor ve bazen geceleri bile uykusuz kalıyor. Hepimizin morale ihtiyacı var. Sınırı bilecek şekilde eğlenmeye çalışıyoruz. Ama artık bu taklitleri de yapmıyorum. İnsanlar "şımardı" şeklinde bir yanlış anlamayla karşılayınca ben de kendimi frenledim.

İleride bu işi profesyonelce yapmayı düşünüyor musun peki?

Yok hayır. Profesyonellere saygım büyük, onları çok seviyorum. Geçenlerde Ata Demirer'i izlemeye gittim. Hatta benim bir reklamımla dalga geçiyordu. İlk fırsatta Cem Yılmaz'ı da izleyeceğim. Sanata, sanatçıya, güldüren insanlara çok büyük saygım var.

Peki Ata Demirer ve Cem Yılmaz senin bu özelliğini biliyor mu?

Hayır, ama onlarla tanışmayı çok isterim. Bir kere Cem Yılmaz'la konuştum. Bir gazetede yazı yazmaya başlamış ve benim için "velet" diye bir kelime kullanmış. Onun için arayıp "Yanlış anlama" dedi. Kesinlikle yanlış anlamadığımı söyledim ve beni aradığı için çok sevindim. Alp Kırşan'la da tanışmıştım. O da çok iyi bir oyuncu. Ayrıca Demet Akbağ'ı çok beğeniyorum. Sanatçıları gerçekten çok seviyorum. Onların çok zor bir meslekleri olduğunu biliyorum. Ama benim saygı duyduğum sanatçılar gerçekten işini yapan insanlar. Gündemi meşgul edenlerden, televolecilerden bahsetmiyorum.

Son olarak vermek istediğin bir mesaj var mı?

Biz de genç insanlarız. Bizim de gezmeye eğlenmeye, kız arkadaş edinmeye hakkımız var. Bizim de hata yapma şansımız olduğunu düşünüyorum. Bana olmasa bile altyapıdan çıkan arkadaşlarımızın başına böyle şeyler gelmesin. Çünkü benim hiç beklemediğim bir şeydi ve gözümden yaş geldi. Galatasaray taraftarından küfür yemek çok üzücü bir şey. Sadece şunu bilsinler, biz de onlar kadar üzülüyoruz.

Röportaj: Mazlum Uluç