TR
EN

Site İçi Arama
Detaylı Arama
TFF » Haberler » Hakemler » Hakemler Detay Sayfası
Orkun Aktaş: "Hakemlik sakin kalabilme mesleğidir" 1.06.2011
Orkun Aktaş: "Hakemlik sakin kalabilme mesleğidir"

FIFA kokartlı yardımcı hakemlerimizden birisi ve sahadaki en dikkat çekici özelliği kıyamet kopsa bile soğukkanlılığını koruma becerisi. Sahada sakin kalmadıkça doğru karar verilemeyeceğini düşünüyor ve iyi bir yardımcı hakemin özelliklerini sıralarken, hırstan arınmış olmanın, bir ekibin başarısına katkıda bulunmakla yetinebilmenin önemine dikkat çekiyor.

Röportaj: Mazlum Uluç

Sporla ve futbolla ilginiz nasıl başladı?

Futbolu sadece 14-16 yaş döneminde amatör olarak oynadım. Onun dışında çok iyi bir spor izleyicisiydim ve halen de öyleyim. Üniversite döneminde Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği'nde okurken masa tenisi oynardım. İzleyici olarak ise "snooker"ından tutun da "curling"e, Formula 1'e kadar takip etmediğim spor yok diyebilirim. Özellikle stratejisi olan sporlara karşı büyük bir ilgim var. Fiziksel mücadeleyi izlemek açısından futbol beni fazlasıyla doyuruyor zaten. Ama onun dışında daha relaks zamanlarda snooker, curling gibi stratejisi olan sporları izlemek de büyük keyif veriyor.

Hakemlikle nasıl tanıştınız?

Geçmişte klasman hakemliği yapmış bir akrabam var. Üniversitede okuduğum dönemde onun önerisi ve teşvikiyle hakem oldum. O döneme kadar futbolla çok ilgiliydim ama aklımdan hakem olmak gibi bir düşünce hiç geçmemişti. 1998'de katıldığım kursu bitirince ilgim giderek artmaya başladı. Televizyonda izlediğim insanlarla tanışmak, bir arada olmak beni hakemliğe biraz daha çekti. Bir bütünün parçası olmak her insan gibi beni de mutlu etti. O dönemde sadece öğrencisiniz ve bir yandan da böylesine büyük bir camianın içinde bulunmak size kendinizi iyi hissettiriyor.

Herhalde koro halinde en çok kötü söz işiten meslek grubu hakemler. Sürekli günah keçisi ilân edilenler yine onlar. İnsan böyle bir ortamda neden hakem olmayı seçiyor?

Sözünü ettiğiniz baskıyı ve olumsuz ortamı kaldırabilecek insan vardır, kaldıramayacak insan vardır. Hakemlik sakin kalabilme mesleğidir. Kesinlikle sahada sakin kalabildiğiniz zaman doğru kararlar verebiliyorsunuz. Benim açımdan sakinlik içten gelen bir şey. Benimle ilgili yapılan yorumlarda öncelikli olarak sakinliğim vurgulanır, hatta bazen bu sakinliğin donukluğa kaçtığı eleştirisi yapılır. Sahada ne yaptığınızı veya nasıl bir karar verdiğinizi oyuncuya açıklayamazsınız ama en azından duruşunuzla kararlılığınızı belli edersiniz. Her şeyin fazlası olduğu gibi belki sakinliğin fazlasının da zararlı olduğu söylenebiliyor. Bir şekilde soğukkanlı kalmanız ve verdiğiniz karardan emin olduğunuzu insanlara gösterebilmeniz lâzım.

Hırslı bir insan değilim

Yardımcı hakemlik genellikle hakemliğin gölgesinde kalır. Niçin yardımcılığı tercih ettiniz?

Hayatım boyunca çok hırslı bir insan olmadım. Elimdekilerle yetinmek, bir ekibin parçası olmak ve o ekibin başarısına katkıda bulunmak beni yeterince mutlu ediyor. Bunu hayatımın her aşamasında yaşadığım için elimdekinden daha fazlası ya da daha fazla şöhret çok ilgimi çekmedi. Sadece başarıda pay sahibi olmak benim için yeterli. Benim hakemlik çizgim başlangıçtan beri yardımcı hakemliğe meyilli gitti. Hakemlik kültürümü, disiplinimi ve sevgimi o dönemde daha fazla birlikte olduğumuz Serdar Çakır'dan aldım. Bir dönem Genel Merkez Başkanımızdı, daha sonrasında MHK Asbaşkanımızdı. Neye kabiliyetimiz olduğunu ya da hakemliğe nasıl bakmamız gerektiğini gösteren oydu. Zaten çok derin hakemlik bilgisi olan, çok zeki bir insan. O dönemde nasıl bir potansiyele sahip olduğumu, benden ne şekilde fayda sağlanabileceğini çok iyi biliyordu. Onun bilgisi ve tecrübesi benim kariyer gelişimimde çok etkili oldu. Aynı etkiyi Cüneyt Hocada da görüyorum. O da belki sorulduğunda bunu söyleyecektir. Bugünkü durumuna gelmesinde Serdar Hocanın bilgisi ve tecrübesi ile ondan sürekli faydalanabilme imkanı bulunması çok büyük bir etkendir. Kimlerle başladığınız, kimlerle birlikte hakemlik yaptığınız çok önemli. Bence biz çok önemli bir jenerasyonla hakemlik yaptık. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek, şimdi hakemliği bitti ama Orhan Erdemir'le maçlara çıkmış olmak kariyerimiz açısından bir şanstı.

Yani bu hakemlerin kalitesi yardımcı hakemleri de mi olumlu etkiliyor?

Kesinlikle olumlu etkiliyor.

Ama yardımcıların kalitesi de hakemleri aynı biçimde etkiliyor değil mi?

Yardımcı hakemin kalitesi zaman içerisinde ortaya çıkıyor. İçinizde kesinlikle bir yetenek olması gerekiyor. Zaman ve yıllar size sadece tecrübe ve bilgi katıyor. Eğer hakemlik için yeterli yetenek ve donanıma sahip değilseniz başarınız da sürekli olamıyor. Zaman içindeki bilgi ve tecrübe de size istikrar kazandırıyor. Hakemin mutlaka bir çizgisi olmalı ve bu çizgiden sapmadan yürümeli. Bu çizgiden sapmazsanız başarı sizi mutlaka buluyor. Bu buluşma kimine göre erken, kimine göre geç olabiliyor. Başarının ödüllendirilip ödüllendirilmemesi göreceli bir kavram.

Sizin açınızdan bu çizginin gelişimi nasıl gerçekleşti?

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, 13 yıl önce amatör kümede hangi ciddiyetle yardımcı hakemlik yapıyorsam, bugün de görevimi aynı ciddiyetle sürdürüyorum. Tabii ki zaman içinde öğrendiklerim oldu, tecrübeler kazandım ama ciddiyet ve istikrar bir yardımcı hakem için vazgeçilmez unsurlar.

İdolleriniz var mıydı?

Eğer hakemseniz bir tarzınız olması gerekiyor. Bir tarzınızın olması için hem bu işe başlamadan önce birilerini seyrediyor olmanız hem de başladıktan sonra beraber görev yaptığınız kişilerden feyiz almanız gerekiyor. Bu da yavaş yavaş sizin stilinizi oluşturmaya başlıyor. Mutlaka ben de çok değerli yardımcı hakemlerden bir şeyler aldım. Ama direkt birini alıp kopyalamak çok da doğru değil. İyi parçaları alıp bir senteze ulaşmak akla daha yakın geliyor.

Hakemlik sahada başlayıp bitmez

Peki siz hangi iyi parçaları aldınız? Galiba bu sorunun cevabı bizi iyi yardımcı hakemin tarifine de götürecek.

Bazı parçalar içinizde oluyor ve onları öne çıkarmanız gerekiyor. Seyrettiğinizde, bir yardımcı hakemin sahada cesur, kararlı ve dik duruyor olması çok pozitif bir puan. Ayrıca verdiğiniz kararı sahada düşünmemeniz gerekiyor. O kararın sonucunu sahada düşünmeye başlarsanız hakemliğiniz gerilemeye başlıyor. O noktadan sonra kararlarınızı değil, hakemliğinizi gözden geçirmeniz gerekir bana göre. Bunların dışında futbolun sahada başlayıp sahada bitebileceği ama hakemliğin maç öncesi ve sonrasıyla bir bütün olduğunu bilmeniz gerekiyor. Süper Lig düzeyine gelmiş olan hakem ve yardımcı hakemlerin mutlaka belirli bir birikimi ve tecrübesi var. Ama iyi yardımcı hakemle çok iyi yardımcı hakem arasındaki farkı ne kadar çalıştığınız, ne kadar çaba gösterdiğiniz belirliyor. Bir maçtan önce maç için yaptığınız hazırlık, maçtan sonra yaptığınız analiz veya hataların arkadaş ortamında hakemlerle birlikte tartışılması çok önemli. Futbolda kurallar değil ama stratejiler çok sık değişiyor. Özellikle de oyuncuların stratejileri. Bunlara karşı refleksler geliştirebildiğiniz sürece sahada dik durabiliyor, daha net kararlar verebiliyorsunuz. Bu refleksleri de maç içinde geliştirmekten ziyade maçtan önce ve maç sonrası analizlerde çalışmak en doğru yöntem gibi görünüyor.

Bu maç öncesi çalışmaları ve maç sonrası analizleri biraz açalım isterseniz.

Bir kere kamplarımız oluyor ve burada profesyonel bir yaklaşımla eğitimler veriliyor, kasetler izletiliyor. Ama biz bunların dışında hakem ve yardımcı hakem arkadaşlarımızla maçları birlikte değerlendiriyoruz, yaşadığımız bir pozisyonu eğer berabersek bir arada, değilsek telefonda tartışıyoruz. Hakem arkadaşımızın yaşadığı bir pozisyonun üzerinde konuşmak ve o pozisyon üzerinde bir ortak tavır belirlemek çok önemli. O zaman beklenmedik şeylere karşı daha hazırlıklı oluyorsunuz. Çünkü her pozisyonu siz yaşayamazsınız, başkalarının yaşadıklarından da ders almanız gerekiyor.

Yıllardır Süper Lig'de maça çıkıyorsunuz ve bu noktaya gelmek için yüzlerce yardımcı hakemin arasından sıyrıldınız. O halde sizi diğerlerinden ayıran özellikleriniz olmalı değil mi?

Yardımcı hakemlikte sürekliliğinizin olması çok önemli. Bırakan arkadaşlarımızın çoğu birinci, ikinci yıllarında ve genellikle de kadrolarda yükselemedikleri için bu işten vazgeçti. Bir sürekliliğiniz varsa ve siz çalışmanızla, azminizle bu sürekliliği besliyorsanız, insanlar ister istemez bunu takdir ediyor. Bu bir süreçtir. Benim Süper Lig kadrosundaki 8. sezonum ve bu sezon FIFA kadrosuna yükseldim. Başarıyı ne kadar çabuk isterseniz hakemlik sizi o kadar fazla mutsuz ediyor. Sadece çalışmanız ve çaba göstermeniz gerekiyor. Başarıyı almak için çabalamak yerine, onun gelip sizi bulması gerekiyor. Bu noktada yapımın da bana çok faydası oldu. Hakemlik hırslı olan insanlara mutluluktan çok mutsuzluk getiriyor. Çok fazla şey isterseniz çok mutsuz oluyorsunuz. Hakemlikte kaygılarınız oluşmaya başladığı zaman, yani "Neden bu maçı alamadım, neden klasman yükselemedim, neden FIFA olamadım?" demeye başladığınız zaman, bu ister istemez sizi olumsuz etkiliyor. Bu tip duygulardan kurtulmanız gerekiyor. Hakemlik bazen 1 maç sonrasını bile öngörememektir. Ama bir kariyer planlaması yapıyorsanız, bunun uzun vadeli bir süreç olduğunu unutmamanız lâzım.

Bir yardımcı hakem için en zor pozisyonlar hangileri?

Sahada yaşadıklarımız ve daha sonra televizyondan seyrettiklerimiz arasında çok büyük farklar oluyor. Sahada o kadar çok konsantre oluyoruz ki üzerimize itiraz için gelen kalabalığın büyüklüğünü fark etmiyoruz. Televizyondan seyrettiğim zaman olayın vahametini daha iyi anlıyorum. Maç içinde aklıma gelen tek şey ne karar verdiğim ve sorulursa bu kararı nasıl açıklayacağım. Maçtan sonra baktığımda ne kadar zor bir ortam içinde, ne kadar zor bir karar verdiğimi daha net görüyorum. O an için verdiğim karar ya da yapılan itirazlar, bir süre sonra alışkanlık haline geliyor. Taraftarlarla olan diyaloglarda de onların küfürleri ya da sahaya bir şeyler fırlatmaları bizi çok fazla etkilemiyor. Bu tip olaylarla amatör kümelerde çok fazla karşılaşıp stajımızı tamamladığımız için bu aşamada etkilenmemiz söz konusu olmuyor.

Maç öncesi memorandumunda hakemler yardımcılarından isteklerini sıralar. Yardımcının kim olduğuna göre değişir mi bu istekler?

Bu daha çok birlikte maça çıkma alışkanlığıyla ilgili bir şey. Yardımcıya güvenip güvenmeme değil de daha çok sahada anlaşıp anlaşamayacağına dair bir durum. Çünkü sahada yaptığınız yardım kadar, o yardımı nasıl yaptığınız da önemli. Hakemi bozmamanız gerekiyor. Dolayısıyla hakemi iyi tanımanız gerekiyor. Bu da kamplarda ya da beraber çıktığınız maçlarda sağlanıyor. Son dönemde kulaklıklı mikrofon sistemine geçmemiz yardımlaşmamız açısından çok etkili oldu. Tabii her yeniliğin artısı kadar eksisi de oluyor ve dozunu kaçırdığınızda bir şekilde aksaklıklar yaşanıyor. Mesela "faul yok" diye bir anda bağırdığınız zaman hakem önce ilk kelimeyi duyduğu için faul kararı verebiliyor. Bunun için tek kelimelik konuşmalar yapmak gerekiyor. "Faul yok" yerine "temiz" veya "devam" sözcüklerini kullanmak gibi.

Verdiğiniz kararı sahada düşünmemeniz gerektiğini söylemiştiniz. Peki hatalı bir karar verdiğinizde maçtan sonra neler düşünüyorsunuz?

Gerçekten bir maçı bir yerden alıp bir yere koyacak kadar kötü bir karar verdiyseniz sebeplerini incelemeden önce vicdanen muhakkak ki bir rahatsızlık duyarsınız. Zaten duymanız da gerekir çünkü öncelikle vicdan sahibi olmanız lâzım. Futbol artık dev bir sektör ve çok büyük yatırımlar yapılıyor, emekler sarf ediliyor. Bu emekleri, bu yatırımları boşa çıkartacak hatalar yapmak elbette bizi üzer. Ama sonrasında yapılması gereken şey maçın sonucunu hakemin hatasına bağlamak olmamalı. Çünkü maçın skoru bir oyuncunun ya da teknik adamın hatasından dolayı da değişebilir. Bu hatalar oyuncuyu ya da teknik adamı ne kadar üzerse, hata yapan hakemi de o kadar üzer. Ama bu hatalar dünyanın sonu anlamına gelmemeli. Tek yapmamız gereken şey, hataları ve nedenlerini bulmaya çalışmak ve aynı hatayı bir daha tekrarlamamak için çaba harcamak olmalı. Bugüne kadar sonuç değiştirecek bir hata yaptığım maç yok diyebilirim. Sahada olağan gerginlikler yaşandı ama bunların sonucunda bana zarar getirebilecek, sıkıntıya sokacak bir ortam olmadı.

Türkiye'de maç yönetmekle Avrupa'da maç yönetmek arasındaki farklar neler?

Bizim seyircimiz çok çabuk tepki veriyor ve oyuna katkısı da bozucu yönde oluyor. Türkiye'deki durum hakemlerin işini zorlaştırıyor ama sadece bizim değil, herkesin işini zorlaştıran bir ortam söz konusu. Elbette toplumun bu durumda olmasının çeşitli sebepleri vardır. Ama futbolun daha çok, olayların daha az konuşulduğu bir ülke haline gelirsek, futbolumuzun da daha iyi yerlere ulaşacağını düşünüyorum. Hakemliğimiz de daha rahat bir ortamda daha iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum.

İngiltere'de hakemlik yapmak isterdim

Hangi ligde hakemlik yapmak isterdiniz?

Seyir zevkinin yüksekliği ve olayların değil de futbolun ön planda olması nedeniyle kesinlikle İngiltere Ligi. Futbol suiistimale çok açık bir spor. Diğer branşlara göre geniş bir alanda oynanıyor ve oyun içindeki duraklamalara futbolcular da karar veriyor. Yani seyircinin sahaya etkisi, futbolcuların itirazları, oyunun soğutulması, oyunun sertleşmesi gibi durumlarda kaybedilen vakit düşünüldüğünde, bu suiistimalin boyutları daha iyi anlaşılabilir.

Bizim ülkemizde futbol sonuç odaklı olduğu için bu suiistimal yöntemi çok kullanılıyor. İngiltere Ligi'nin ise en üst düzey lig olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle futbolu ön planda tutuyorlar ve 90 dakikalık oyun süresinin futbolun dışında geçmesine kimse izin vermiyor. Bir futbol kültürünüz varsa liginizi çok üst düzeye taşıyabilirsiniz. Futbolunuzu ne kadar temiz tutarsanız değeriniz o kadar artıyor ve liginizi pazarlayabilme imkânı sağlıyorsunuz. Bunun en güzel örneği NBA'de. Kurallar çok net ve çizgiler çok keskin çizilmiş. Hakeme karşı alınan tavır, maçta olay çıkarmak, oyuncuların aralarında tartışması gibi konularda alınacak kararlar o kadar net ve yetkiler o kadar iyi paylaşılmış ki, bu da ligin değerini inanılmaz yükseltiyor.

Türk hakemliğinde son yıllarda ciddi bir çıkış var. Hakemlerimiz uluslararası önemli maçlarda görev almaya başladı. Bu çıkışı neye bağlamak gerekir?

Görevinizi iyi yapmanız kadar, insanların bundan haberdar olması da çok önemli. Son iki yıldır hakemlikte önemli işler yapıyorduk ancak bunu dışarıya gösteremiyorduk. Türkiye'de sağladığımız başarı sınırlarımızın içinde kalıyordu. Ancak iki yıldır bize kendimizi Avrupa platformunda gösterme fırsatı tanınıyor. Özellikle Jaap Uilenberg'in Türk hakemlerine eğitim vermeye başlamasından sonra başarılarımız ses getirdi. Uilenberg'in bize referans olması Türk hakemliğinin önünü açtı.

Gelecekteki hedefleriniz neler?

Hakemlik bir süreç ve ne zaman başlayıp ne zaman biteceğine siz karar vermiyorsunuz. Ama bir planınız olması gerekiyorsa, ben 35 yaşındayım ve FIFA kadrosunda ilk yılımı geçiriyorum. FIFA hakemlik sürecinin 45 yaşına kadar gittiği düşünülürse, planlarınızı buna göre ve gelişim üzerine kurmanız gerekiyor. Eksik yerleri düzeltmeniz lâzım. Ülkenizde bir başarı sağlamış olabilirsiniz ama bunu bir üst seviyeye taşımak için Avrupa'da aynı başarıyı göstermiş olmanız gerekiyor. FIFA listesinde bulunmak yetmez, mutlaka o listede bulunmanın hakkını vermeniz de şart.

Özel hayatınızda neler var, hobileriniz neler?

Çok farklı bir hobim yok açıkçası. Eşimle vakit geçirmek ve seyahat etmekten hoşlanıyorum. Yaz tatillerini Ayvalık'ta geçiriyorum. Eğlenmek amacıyla arkadaşlarımla basketbol ve masa tenisi oynuyorum. Rus klasiklerini okuyorum. Reggae tarzı müzikten hoşlanıyorum ve Bob Marley dinliyorum.

Orkun Aktaş kimdir?

11 Ekim 1976 İstanbul doğumlu. 13 yıldır hakemlik yapıyor. Bu sezon FIFA yardımcı hakemi oldu. 3.5 yıldır evli. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği'nin uzatmalı öğrencisi, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bir mali müşavirlik bürosunda 2 yıl çalıştıktan sonra şimdi sadece yardımcı hakemlik yapıyor.