TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Recep Niyaz: 15 yaşında, aklı başında 2.06.2010
Recep Niyaz: 15 yaşında, aklı başında

"Messi" lâkaplı 15 yaşındaki Denizlisporlu oyuncu, şimdiden U17 Millî Takımımızın formasını giyiyor. Babası eski bir profesyonel oyuncu. Yüksek tekniği ve çabukluğu sayesinde birçok kulübün transfer gözdesi konumunda. O ise kariyer gelişimine katkı sağlayacak en doğru tercihi yapmak istiyor. Futbola ve hayata bakışını anlatırken, karşınızda adeta "büyümüş de küçülmüş" birisini görüyorsunuz.

Röportaj: Ceyla Kütükoğlu / TamSaha

Biraz kendinden bahseder misin?

1995 doğumluyum ve 8 yıldır futbol oynuyorum. Futbolu sevdiğim ve istediğim için, aile baskısı olmadan kendi isteğimle oynuyorum.

Ailende futbolcu var mı?

Biz 3 kardeşiz. Ağabeyim profesyonel futbolcu ve Fenerbahçe'de oynuyor. Küçük kardeşim de Denizli'de amatör bir kulüpte forma giyiyor. Babam da 2. Lig'de oynamış eski bir futbolcu

Ailen senin futbol oynamanı destekliyor mu?

Ailem gerçekten de futbolculuğuma büyük destek veriyor. Meslek olarak da futbolcu olmamı istiyorlar. Babam eskiden futbol oynarken ailesi ona destek olmamış. Meslek olarak futbolcu olmasını istememişler. Ama babam, kardeşlerimin ve benim futbolcu olmamız için bizi çok destekliyor. Hem annem hem de babam iyi birer futbolcu olabilmemiz için yardımlarını esirgemiyor.

Futbola kaç yaşında ve nerede başladın?

Futbola 7 yaşında Denizli Belediyespor'da başladım. İki sene orada oynadıktan sonra Denizlispor'a geçtim. 6 senedir de Denizlispor'da oynuyorum. Bölge karmalarında beni seçip destekleyen Coşkun, Özer ve Ozan Hocalarım sayesinde Genç Millî Takımlara kadar yükseldim. Onlar yanlışlarımı görüp düzelterek benim daha iyi bir futbolcu olmamı sağladı.

11 yaşındayken, 2006'da geçirdiğin bir sakatlık nedeniyle Danone Turnuvası'na katılamamışsın ve çok üzülmüşsün. O hikâyeyi anlatır mısın?

O aslında çok komik bir hikâye. İlk kez ülkemi temsil edeceğim ve ilk kez yurtdışına çıkacağım için benim için çok önemliydi. Böyle önemli bir olayın parçası olacağım için çok heyecanlıydım. Danone Kupası için seçilmiştim ve kupaya gitmeme dört gün vardı. Ancak talihsiz ve komik bir olay yaşandı. Kupadan 4 gün önce halamın evindeydim. Halamın evinin bahçesinde üzüm salkımları, üzerlerinde de çok güzel üzümler vardı. Ben de üzümü çok severim. Bir gün üzümlere ulaşmak için sandalyenin üzerine çıkmıştım. Üzümleri yedikten sonra inerken sandalyenin ters bir tarafına basmışım herhalde ve düştüm. İlk düştüğümde bir şey hissetmedim. Sonra kalktığımda bir baktım ki kolum ikiye ayrılmış. Hastaneye gittikten sonra koluma bir şey takıp oynayabileceğimi söylüyorlardı. Ama sonra iki defa ameliyat geçirdim ve 1.5 ay futbol oynayamadım. Böylelikle kupayı da kaçırmış oldum. Ama 1 sene sonra o kupada oynamak nasip oldu.

Ertesi sene kupaya gittiğinde neler oldu?

O kupaya gittiğimiz takım çok harikaydı. Çok iyi oyuncular vardı. Pek çok kişiye göre Danone Kupası'nda kurulan en iyi takımlardan biriydi o takım. Şu an burada U17 kampında olan Beykan arkadaşım vardı, Fenerbahçe ve Ankaraspor'dan çeşitli oyuncular vardı. Herkes birbiriyle çok iyi bir uyum sağlayınca dünya üçüncülüğü gibi çok başarılı bir sonuç elde ettik.

Gol sevincimi Zidena'la paylaştım

Bir de öğrendiğimiz kadarıyla gol sevincini Zidane'la paylaşmışsın. O anı anlatır mısın? Zidane'ı görünce neler hissettin? Onun elinden kupa almak nasıl bir duygu.

Zidene'ı görünce çok heyecanlandım. Sonuçta dünyanın en büyük futbolcularından biri o. Kategori maçlarında çok iyi maçlar çıkarmıştık. O maçların ardında çeyrek final ve yarı final maçlarını Zidane da izledi. Zidane'ın izlediği ilk maçımız yarı finaldi ve kaybettik. Penaltılarla Güney Afrika'ya elendik. Ancak sonra Zidane üçüncülük maçını da izledi. O maçta hepimiz çok iyi mücadele ettik, çok iyi performans gösterdik. Elbette birimiz gol atacaktı, o da bana denk geldi, şans benden yanaydı. Uzaktan vurdum ve gol oldu. Maçtan önce takım arkadaşlarımla aramızda bir konuşma vardı. Kim gol atarsa sevincini Zidane'la paylaşılacaktı. O da bana denk geldi. Hep beraber Zidane'ın yanına gittik. Benim için çok özel bir andır, çok mutlu olmuştum.

Ailenin dışında futbol hayatında katkı veren, destek olan kimler var?

Destek veren, katkısı olan çok insan var. Denizli'de özellikle farklı hocalarım var. Tarık, Cahit, Hasan ve Umut Hocam gibi bir sürü antrenör üzerimde emeği var. Bu, Millî Takım için de geçerli. Millî Takım'daki hocalarım da bana destek oluyor, yol gösteriyor. Onlardan da çok şey öğreniyorum. Çalıştığım tüm antrenörler bana doğruları öğreterek üst düzey futbol oynamamı sağladılar.

Genç yaş gruplarında şu anda Türkiye'nin en gözde oyuncususun. Türk futbolunun seninle ilgili büyük beklentileri var. İsviçre'de bile seni tanıyan Türk taraftarlar oldu. Bu durum üzerinde bir baskıya yol açıyor mu?

Hayır, baskı oluşturmuyor. Aksine gurur duyuyorum ve mutlu oluyorum. İlerisi için daha iyi düşünmemi sağlıyor. Bu şampiyonada Millî Takım hocalarımız benim U17 Takımı'nda iki yaş büyük oyuncularla oynamamı istedi. Benim bu deneyimi yaşamamı arzuladılar. Demek ki hem benden yüksek beklentileri var hem de bana güveniyorlar. Bu da bana gurur veriyor. Onların gözünün içine baktığım zaman benden bir şey beklediklerini görüyorum, bu da çok hoşuma gidiyor. Kendi kendime "Bende bir yetenek gördüler ki buraya çağırdılar" diyorum. Tüm bunlar bende baskı oluşturmuyor. Tam tersine daha çok istekli olmamı sağlıyor.

Yurt içinden ve dışından çok teklif alıyorsun. Bir tercihin, özellikle oynamak istediğin bir kulüp var mı?

Tabii ki büyük bir kulüpte hatta yurtdışında oynamak istiyorum. Benim şöyle bir tercihim var. Herkesin küçüklükten beri tuttuğu bir takım vardır. Benimki de Fenerbahçe. Hem ağabeyim hem de babam da Fenerbahçeli. Ailemde bir tek annem ve kardeşim Galatasaraylı. Küçüklükten beri Fenerbahçe'yi tuttuğum için en büyük hayallerimden biri Fenerbahçe'de oynamak. Ama tabii profesyonel olmak istediğim için önceliğim, futbol kariyerim için iyi olacak bir takıma gitmek.

Güçlü ve zayıf yönlerin neler? Hangi yönlerini geliştirmen gerektiğini düşünüyorsun?

Teknik ve çabukluk benim güçlü yanlarım. Geliştirmem gerekiyor ama şu anda problem yaşamıyorum. Ancak genellikle büyük kategorilerde oynatılıyorum ve o yüzden fizik ve kondisyon açısından problem yaşıyorum.

İlk olarak hangi Millî Takım'da oynadın? Millî Takım'a çağırıldığını duyduğunda neler hissettin?

İlk olarak 94 doğumlularla U15 Milli Takımı'na çağrıldım. Portekiz'de bir turnuvaya gitmiştim. İlk Millî Takım'a çağrıldığımda Danone Kupası'na gittiğimde yaşadığım hislerin benzerini yaşadım. O da yurtdışında özel bir turnuvaydı. Takımdaki tüm oyuncular için yeni ve farklı bir deneyimdi. Ayrı bir heyecan vardı. Böylelikle Millî Takımlarda ülkemi temsil etme guruna erişmiş oldum. Yurtdışında ülkenizi nasıl temsil ederseniz, ülkeniz hakkında öyle düşünürler. Çok iyi temsil ettiğiniz zaman ülkeniz de iyi gözüküyor. Tam tersi olması da üzücü. Millî Takım'da olmak çok gurur verici bir şey.

U 17 Avrupa Şampiyonası'nda Millî Takım kadrosunda yer buldun. Üstelik kendinden büyüklerle aynı takımdasın? Bunu nasıl karşıladın?

Kendimden büyüklerle oynamak veya onlarla aynı takımda olmanın zorluğu yok. Sağ olsunlar takımdaki tüm arkadaşlar, özellik kaptanımız Artun Akçakın bizi çok iyi karşıladı. Ben ve yaşıtım Beykan, Coca Cola Akademi Ligi finalinden dönerken "Acaba sonradan geldiğimiz için diğerleri ile soğukluk olur mu?" diye düşünüyorduk. Ama gelir gelmez diğer arkadaşlarla kaynaştık. Bize hemen sıcaklık gösterdiler. O yüzden hiçbir zorluk yaşamadım.

Kendi jenerasyonunda yetenekli gördüğün oyuncular kimler?

Bunu söylemem doğru olmayabilir, çünkü hepsi arkadaşım. Ama şunu söyleyebilirim ki, U17 Millî Takımı'ndaki herkes çok yetenekli ve istekli. Dışarıdan izleyen herkes kazanma azmimizi görebilir. Bu her takımda olmuyor. Oyuncuların hem yetenekli hem de kazanmaya odaklı olması çok önemli. O zaman gücünüz rakibe de yansıyor.

Bu sezonu çok yoğun geçirdin. Hem Millî Takım'da hem de kulübün Denizlispor'un U 16 Akademi Ligi ve A2 Ligi takımlarında forma giydin. Toplam kaç maç oynadın, kaç gol attın? Kendi açından sezonu değerlendirir misin?

Coca Cola Akademi Ligi'nde Ege Bölgesi'nde 18 maç oynadım. Finalleri tamamlayamadım. Millî Takım maçlarıyla beraber 30 maça çıktım ve epey yoğun ama güzel bir sezon geçirdim. Ligde toplam 15 gol attım. Millî Takım'daki 4 golümle birlikte sezonu 19 golle tamamladım. Takımla Coca Cola Akademi Ligi'nde finale kaldık ve Genç Millî Takım'la U17 Avrupa Şampiyonası finallerinde oynadım. Çok güzel bir sezon geçiriyorum diyebilirim.

Takım oyuncusu olmak gerek

"Üst düzey futbolcu olmak, profesyonel olmak istiyorum" diyorsun. Sence bunun için sahadaki yeteneklerin yanı sıra saha dışında hangi özelliklere sahip olunmalı?

Öncellikle bir oyuncu ne kadar yetenekli olursa olsun takım oyuncusu olmalı. Takımın ruhunu taşımalı. Yıldız oyuncuların da takım içinde mütevazı olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bence büyük futbolcuları en tepeye çıkaran olay tevazudur. Takım olarak herkes birbirine yardım etmeli. Çünkü takım olmak için bu bir zorunluluk bence.

Sana Messi diyenler var, bunun sebebi ne sence?

Bunu bana ilk olarak Turan Hocam söylemişti. Turan Hoca çok sevdiğim bir insandır ve beni gerçekten beğenen isimlerdendir. Sanırım oyun tarzım ona Messi'yi andırıyor. Taktiklerde de bana Messi gibi topu al, topu Messi gibi at diye telkinlerde bulunurdu. Başkaları da yine fiziğim ve oyun stilim nedeniyle beni Messi'ye benzetiyor olabilir. Tabii ki şu anda dünyanın en iyi oyuncularından birine benzetilmek benim için bir gurur.

Unutamadığın bir gol var mı?

Aslında birden fazla unutamadığım, benim için özel olan golüm var. En anlamlısı bu sene Coca Cola Akademi Ligi'nde Galatasaray'a attığım goldür. 20-25 metre uzaktan vurdum, çok güzel bir gol olmuştu. Yeni olmasına rağmen benim için unutulmazlar arasına girdi.