TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Ezgi Çağlar: "Kadın futbolu altın çağını yaşıyor" 1.03.2022
Ezgi Çağlar: "Kadın futbolu altın çağını yaşıyor"

Kadın futbolunun en tecrübeli isimlerinden birisi o. Türkiye'nin dört bir yanında kalecilik yaptı, U17'den A Millî Takım'a ay-yıldızlı formayı pek çok kez sırtında taşıdı. Başlangıçta yaşadıkları zorlukların ardından TFF'nin organizasyon başarısı ve büyük kulüplerin el atmasıyla kadın futbolunun altın çağını yaşadığını anlatıyor.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

3 Temmuz 1991 İzmir Konak doğumlusun. Annen, baban ve kardeşlerin hakkında bilgi alabilir miyiz?

Hepimiz İzmirliyiz. Üç kardeşiz. 1987 doğumlu bir ablam ve benden beş dakika sonra doğmuş bir erkek ikizim var. Babam emekli. Şu an bir çay ocağı işletiyor. Annem ise ev hanımı.

Futboldan önce Konak'ta nasıl bir çocukluk geçirdin?

Güzel bir çocukluk dönemiydi. Hep sokaklardaydım ve futbol oynuyordum. Cengiz Topel Ortaokulu'nda okudum, ardından Gürçeşme Lisesi'nden mezun oldum ve Kocaeli Üniversitesi'nde de BESYO'yu bitirdim. Şu anda da öğretmenlik yapıyorum.

Sendeki futbol yeteneğini ilk kim keşfetti? Futbola merakın nasıl başladı?

İkiz kardeşimle sürekli sokakta futbol oynuyorduk. Ama maçlara erkek kardeşimi değil, beni çağırırlardı. Bebeklerle hiç oynamadım diyebilirim. Annem beni hep sokaktan toplardı. "Bacakların çarpık olacak, futbol oynamamalısın" demişti bana. Babam ise futbolu çok seviyor. Beni de her zaman desteklemiştir. Futbolcu olmamı en çok babam istemişti. Parklarda kaleci antrenmanları yaptırırdı bana…

Seni baban yönlendirdi o zaman…

Evet… Babamdan hiçbir zaman, "Sakın futbol oynama" diye bir cümle duymadım. Her zaman bana destek verdi. Futbolu çok sevdiğimi biliyor ve o yüzden de bana parklarda kaleci eğitimi veriyordu. Babamın futbol aşkından dolayı kaleci oldum diyebilirim. Aslında babam beni önce mankenlik ajansına götürdü. O zaman saçlarım uzundu ve sarışındım. Bununla ilgili etrafımızdan güzel tepkiler alıyorduk. Babam da beni ajansa götürdü. Ama ajans bizden kayıt için yüksek miktarda para istedi ve bu yüzden modellik yapamadım. İçimdeki futbol aşkı ise devam ediyordu. Ortaokulda futbolda başarılı olunca babam iyice destekçim oldu.

Cengiz Topel Ortaokulu'nda kız takımı var mıydı?

Evet vardı. Okulumuzda çok yetenekli futbolcular vardı. Beden eğitimi öğretmenimiz Hülya Hocam da bir kız futbol takımı kurdu ve okul maçlarına katıldık. O dönemde ileride oynayan bir oyuncuydum ama hiperaktif bir çocuktum. Kalede iki-üç topa atlayınca Hülya Hocam, "Esamiyi değiştiriyoruz. Ezgi seni kaleci yapıyorum" dedi.

O dönemde kalecilik yeteneklerinin farkında mıydın?

Hayır değildim. Ben solağım. Sol ayaklılar her zaman herkes tarafından özel görülür biliyorsunuz. Benim oyunum bu yüzden her zaman iyi olmuştur. Bazı maçlarda oyuncu olarak oynadım. Çok da gol attım. Sonra bir iş adamı bizi izlemiş. "Burada yetenekli sporcular var. Kaleciyi de çok beğendim. Takım kurmak istiyorum" demiş. Buca'da Şirinyerspor'u kurdu ve biz de aylık 20 lira karşılığında orada futbol oynamaya başladık. Sonra Şirinyer'deki kız takımını kapatmak istediklerini söylediler. Ben de İzmirspor'a geçtim. Onlar da kulübü kapatınca kulüpsüz kaldım. O takımdaki arkadaşlarımla çok büyük bir dostluğumuz başladı. Dışarıda sürekli görüşüyorduk. Aramızda bir kulüp kurmak istedik. Adımızı Yıldızspor koyduk. Üstümüzü sarı, altımızı lacivert forma yaptırdık. Parasını kendimiz ödedik. Bu arada ilk kramponumu pazardan aldım. Arkadaşlarımla toplanıp halı sahaya idman yapmaya gidiyorduk. Şirinyer'deki hocamız Erdinç Güzelay da bizi bırakmadı. Buca'da halı sahada bize antrenman yaptırıyordu. Bizi duyan medya gelip çekim yaptı. Bize özel video hazırladılar. O videdo "İleride millî oyuncu olmak istiyorum" demiştim. Sonra bir de toprak saha vardı. O sahada büyükbaş, küçükbaş hayvanlar, atlar gezinip otluyordu. Biz sabah erkenden gidiyor ve hayvan dışkılarını temizliyorduk. Sonra bu toprak sahada antrenman yapıyorduk. Gazetedeki haberlerimizi okuyan Bucaspor kulübünden bizi takım hâlinde çağırdılar ve "Kadın takımı kurmak istiyoruz. Gelin ilk lisanslı oyuncularımız da siz olun" dediler. Bucaspor'da oynamaya başladık. Lisansım çıktı. O zaman sadece yol parası, kontör parası alıyorduk. İmkânlar çok kısıtlıydı. Yıldızlarda hep şampiyonluk yaşıyorduk. Bucaspor efsanesini kadın futbolunda herkes bilir. 1. Lig'den başladık o dönem. Finallerde hep Gazi Üniversitesi ile karşılaşıyorduk.

O takımdan bugün futbolcu olan var mı?

Yok maalesef. Bir de o dönemde hâlâ kaleci değil oyuncu olmak istiyordum. İdmanlarda kaleye geçmiyordum. Ama beni hep kaleye koyuyorlardı. İstanbul'da maça geldik, bir gol yedim ama o da penaltıdan. Maçtan sonra Metin Akçevre Hocamı gördüm. Beni yanına çağırdı ve "Fiziğini çok beğendim. Seni eğitebilir, geliştirebilirim. Seni U17 Millî Takımı'na çağırıyorum" dedi. Necla Güngör Kıragası Hocam o dönemde de vardı. Kendisiyle U17'den beridir çalışıyorum.

Bu çok iyiymiş. Süreç nasıl gelişti?

Gürçeşme Lisesi ile maçlara gitmiş ve ikinci olmuştuk. Şampiyon olan takım benim kaydımı aldı. Okul müdürü beni çağırıp, "Seni çok beğendik. Güney Amerika'ya Dünya Şampiyonası'na götürmek istiyoruz" dedi. Ben de, "Gelirim" dedim. Okul kaydımı aldırdım. 2007 yılıydı… Şili'ye gittik. Brezilya'dan bir okulu yendik. Sonra birçok takımı daha yendik. Almanya ile Çin takımlarına yenildik ve Finlandiya takımıyla üçüncülük maçına çıktık. Maçta öne geçtik. Bitime bir dakika kala gol yedim ve 90 dakika 1-1 bitti. İlk profesyonel kramponumu okul müdürüm almıştı. Yanıma gelip, "O kramponların hakkını ver" dedi. Ben de, "Merak etmeyin" karşılığını verdim. Bu krampon benim için çok değerlidir. Hâlâ saklıyorum. İleride evimde sergilemek istiyorum. İlk penaltıyı yedim. Arkasından üç penaltı kurtardım. Üçüncü penaltıyı kurtardıktan sonra baktım herkes üzerime koşuyor. Ne olduğunu o an anlamadım ama Kaya Bayazıtoğlu Lisesi ile dünya üçüncüsü olmuşuz. Çok sevindik tabiî.

Sonrasında futbola Bucaspor'da devam ettin. Süreç nasıl ilerledi?

Bucaspor'da oynarken Millî Takım'a çağırıldım. Dört arkadaş U17 kampına geldik ve idmanlarda kendimi geliştirmeye başladım. Burada kaleci olmaya kesin karar verdim. Millî Takım'da çok detaylı bir çalışma gördüm. Bucaspor'da Seyit Mehmet Özkan ayrıldıktan sonra yeni yönetim kadın futbolunu istemediğini söyledi. Ayaklarına gittik ama bizi dinlemediler. 2009 yılında Lüleburgaz Düvenciler Lisesi takımına transfer oldum ve iki sezon oynadım. Bu esnada babam, "Üniversiteyi kazanamazsan seni şehir dışına gönderemem" dedi. Ben de çok çalışıp millîlik puanıyla Kocaeli Üniversitesi'ne girdim. Babam, "Şimdi transfer olabilirsin" dedi. Kocaeli'de KYK Yurdu'nda kalıp her hafta maçlar için Lüleburgaz'a gittim. Kendi kendime idman yapıyor, maça Lüleburgaz'a gidiyordum. O sene takımı 1. Lig'e çıkardık ve ertesi sezon da ligi ikinci bitirdik. Ataşehir Belediyesi'nden teklif gelince kabul ettim. Bu sefer Kocaeli'den İstanbul'a gidip gelmeye başladım. O zamanlar hep şampiyon oluyorduk. Çok iyi bir takımımız vardı.

Ataşehir'den sonra ne oldu? A millîlik bu süreçte mi gerçekleşti?

Millî Takımlarda hiç ara vermedim. Yaşım ilerledikçe U17'den U19'a, sonra da A Millî Takım'a geldim. Hep Necla Hocamla çalıştım. A Millî Takım'a ilk gittiğimde Ogün Temizkanoğlu Hocam vardı. O dönem Ataşehir'i de hiç bırakmak istemiyordum. Bir türlü kopamıyordum. En sonunda kendime, "Artık başka bir takıma gitmelisin" dedim. O dönemde Slovenya ile maçımız vardı. Kireçburnu da iyi bir takım kurmak istiyordu. O maçta beni izleyip beğenmişler. Yağmur ve Esra ile Kireçburnu'na gittik. Orada da iki yıl oynadım. Ayrıldığım kulüplere geri döndüğüm zamanlar da oldu. Kireçburnu'ndan tekrar Ataşehir'e geri döndüm. Yine Kireçburnu'nda oynarken Şanlıurfa'ya öğretmen olarak atandım ve oraya yerleştim. Sonra kulübümle anlaştım. Her hafta maç için git-gel yapıyordum. Şanlıurfa'ya gittiğim süreçte de Karaköprü Belediyesi erkek takımında antrenmanlara başladım. Karaköprü'de kendimi çok geliştirdim. Erkeklerle idman yapmak bana ekstra bir eğitim kattı. Ataşehir'de bu şekilde oynadım. Sonraki sezon Amed'le anlaşmaya vardım. Şanlıurfa'da öğretmenliğe devam ederken Diyarbakır'a gidip gelmek daha kolaydı. Diyarbakır'da, Amed Sportif'te harika günlerim geçti. Bana çok sahip çıktılar. Orada gördüğüm birlik ve beraberliği hiçbir yerde görmedim. Sene sonu çok mutlu olarak oradan ayrıldım. Bir İzmir kızı olarak doğuyu gördüm ve gerçekten çok sevdim. Doğuya ilk transfer olan benim. Bu algıyı kıran da yine benim. İnsanlar, "Ezgi orada yapıyorsa biz de yaparız" dediler. ALG kuruldu ve herkes ALG'ye transfer olmaya başladı. Herkes bana, "Diyarbakır'da nasıl yaşıyorsun?" diye soruyordu. Ben herkese, "Çok mutluyum orada. Benimle çok ilgileniyorlar" diyordum. Kireçburnu ile Amed deplasmanına gittim. 10 kız beni ziyarete geldi otelime… Çok seviyorlardı beni sağ olsunlar. Ben de onları çok sevdim. Amed'de bir yıl oynadım ve Şanlıurfa'dan gittim geldim. Öyle anlaşmıştım zaten. Bu arada hiçbir şeyi kâğıda dökmedik Amed'le. Söz verdik, sağ olsunlar sözlerinin hepsini tuttular. Oradan ayrıldım ve İstanbul'a döndüm. Şanlıurfa'dan Sarıyer Bahçeköy'deki Türkan Efe Ortaokulu'na atandım.

Sonra ne oldu?

Dönünce yeniden Kireçburnu ile anlaştım. Başkanını çok severim. Onun rızasıyla imza attım. Sonra, Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edecek olan Gürcistan'ın FC Nike takımına üç maçlığına gittim. Döndüğümde ise beni isteyen ALG'ye geçtim. O sezon şampiyon olduk. Geçen sezon da Fatih Vatan'a geldim. Antalya'da düzenlenen Kadınlar Ligi'nde Beşiktaş'la finalde karşılaştık. Fatih Vatan yine benimle anlaşmak istedi ama babam sıkı bir Fenerbahçeli. Ben de hep Fenerbahçe'yi bekledim. Biliyorsunuz Fenerbahçe çok geç kuruldu bu sezon. Fenerbahçe formalı çok fotoğrafım var. Babam da Fenerbahçeli olduğu için ben de öyle devam ettim. Babam hep, "Fenerbahçe'yi bekle" dedi. Etrafımdaki insanlar da aynı şeyi söyledi. Bir anda telefon geldi. "Fenerbahçe seninle görüşmek istiyor" dediler. Kemal Danabaş Bey'le görüşüp Şükrü Saracoğlu Stadı'nda imzaları attık.

Fenerbahçe'deki ilk sezonun nasıl geçiyor?

Bu zamana kadar hep mutlu olacağım kulüplerde oynadım. Şampiyon kulüplerde de oynadım ama her zaman mutlu olacağım kulüpleri seçtim. Bu sene ilk kez kariyer peşinden gitme kararı aldım. Bu da zaten Fenerbahçe olmalıydı. Görüştüğüm kulüpler de vardı. Beşiktaş ve Galatasaray ile görüşmüştüm ama Fenerbahçe benim için bambaşka… Bu sene benim için çok güzel geçiyor. İlk kez bu kadar profesyonel bir takım görüyorum. Sayın Ali Koç, Sayın Kemal Danabaş o kadar çok destek oluyor ki bize… Kendimi bir anda camiada buldum. Kemal Bey her maça, her idmana geliyor. Kamplara katılıyor. Hiç görmediğim ilgiyi gördüm. Atletik performans hocam var, kaleci antrenörüm var, diyetisyenim var. Bütün sahaları kullanabiliyorsun. Bütün imkânlar sana sunuluyor. Oynadığım kulüplere saygım sonsuz ama buradaki imkânlar gerçekten çok başka. Profesyonel bir camia bambaşkaymış. Hem imkânlarla alâkalı hem de profesyonellikle alâkalı… Fenerbahçe formasını giyince o ağırlığın farkına varıyorsun. Bizim kulübün girişinde Fenerbahçe'nin kocaman arması var. Ben ilk zamanlar, "Allah'ım ben Fenerbahçe'de mi oynuyorum?" diyordum. Çünkü hep röportajlarımda, "Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş takım kurmalı" demişimdir. Şimdi bir anda takımlar kuruldu. Şu an her şey çok güzel gidiyor. Kendime çok şey kattığımı düşünüyorum. İlk iki maçta penaltı kurtardım. Sonra taraftarlar beni çok sevmeye başladı sağ olsunlar…

Tezekli sahalardan profesyonel kulüplere gelmiş bir oyuncu olarak kadın futbolundaki gelişimi nasıl değerlendiriyorsun?

Benim yaş grubumdaki herkes anlattığım zorlukları çekti. Millî Takımlara ilk geldiğim dönemde geniş geniş eşofmanlar giyerdik. Şimdi gördüklerimi ilk yıllarda görmeme imkân yoktu. Kadın futbolunun adı vardı sadece. Biz mücadele eden taraftık. Şimdiki nesil çok şanslı. Onların bugünkü imkânları bende olsaydı şu an yurt dışında oynuyor olabilirdim. O dönemde özgüvenimiz de yoktu. Şu an her şeyi bırakıp rahatlıkla gidebilirim. İki yıldır kadın futbolunda herkesin özgüveni arttı. Şu an arada dağlar kadar fark var. Siz de şahit oluyorsunuz gelişmelere. Taraftar beni tanıyor. Erkeklerin yaptığı sporu yapıyorum. Ben de o emeği gösteriyorum. Artık Fenerbahçe'de, Kadıköy'de beni tanıyorlar. Bu çok güzel bir şey... Oğuz Çetin Hocamız sağ olsun, kadın futboluna çok büyük emekler harcadı. Antalya'daki organizasyon mükemmeldi. TFF'nin bu başarılı organizasyonu kadın futbolunu resmen uçurdu. Başkanımız Ali Koç, Kemal Danabaş, Oğuz Çetin… Diğer başkanlar… Herkesin bu başarıda büyük payı var. Nihat Özdemir Başkanımızı da unutmak mümkün değil tabiî ki… Onun döneminde kadın futbolu altın çağını yaşıyor.

Örnek aldığın kaleciler var mı?

Altay Bayındır'ı çok beğeniyorum. Çok iyi bir kaleci.

Kendine nasıl bir kariyer planladın?

Fenerbahçe ile 1 yıllık sözleşmem var ama futbolu burada bırakmak istiyorum. 4-5 yıl daha burada oynayabilirim. Yöneticimiz Kemal Danabaş da "Seni buradan emekli edeceğiz inşallah" dedi.

Futboldan sonra ne yapmayı planlıyorsun?

Anı yaşıyorum. Şu anın keyfini çıkartıyorum. Geleceği düşünmüyorum. Ama neden Fenerbahçe'de bir ekibin içinde yer almayayım ki?

Hobilerin neler? Futboldan uzaklaşmak için neler yaparsın?

Resim yaparım. Kuzenim ressam. Şu an bile tuvalim yanımda. Kitap okuyorum.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız