TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Begüm Üresin: Bir spor âşığı 2.05.2022
Begüm Üresin: Bir spor âşığı

Okul yıllarında basketbol, hentbol ve son olarak futbol oynadı, dört yıl basketbol antrenörlüğü, beş yıl yüzme antrenörlüğü ve üç yıl yüzme hakemliği yaptı. Yüksek lisansın ardından öğretmen olarak tayin olduğu Tokat'ın Zile ilçesinde kurduğu kız takımıyla futbol antrenörlüğüne başladı. Katıldığı TFF kursunu birincilikle bitirmesinin ardından 2014'te Kadın Millî Takımlar Departmanı'na alındı. Necla Güngör Kıragası'nın yardımcısı olarak piştikten sonra U19 Kadın Milli Takımı'nın başına getirilen genç teknik direktörle yükseliş hikâyesini, kariyer hedeflerini ve kadın futbolunun durumunu konuştuk.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

İzmir'de 1987 yılında doğduğunuzu biliyoruz. Öncelikle ailenizi tanıyabilir miyiz?

Babam Denizcilik İşletmeleri'nde memur olarak çalıştı ve emekli oldu. Annem ev hanımı. 1992 doğumlu bir erkek kardeşim var. İstanbul'da bir özel firmada çalışıyor. Burada ikimiz birlikte yaşıyoruz.

Ailenizde sizden başka sporcu var mı?

Aile büyüklerimden yok. Benden önce sporla ilgilenen yokmuş. Benden sonra doğanları spora yönlendiriyorum. En son ufak kuzenimi yönlendirdim. Kendisi benim gibi futbol tutkunu, şu anda da lisanslı basketbol oynuyor.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Bize o günleri anlatır mısınız?

Yüksek lisans eğitimimin sonuna kadar İzmir'de ikamet ettim. Ailem hâlâ Karşıyaka'da oturuyor. Okulda hep erkeklerle futbol oynayan bir çocuktum. İlkokulda içecek kutularını ezerek top yapardık. Futbol oynayıp derse geç kaldığımız, çamura girdiğimiz için hep azar işiten bir çocuktum (gülüyor). Sonrasında da hep sokakta oynardım. Ailem, "Neden hep erkeklerle oynuyorsun, kızlarla oynamıyorsun" diye üzülürdü. Dediğim gibi, hep sokakta erkek çocuklarıyla ya futbol ya da yere yatıp meşe (misket-bilye) oynardım. Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Sonrasında İzmir'de kadın futbolu revaçta ve kadın futbol takımı sayısı da çok olmadığından ailem beni orta ikinci sınıfta basketbola yazdırdı. Eski millî takım oyuncusu Şadi Olcay'ın sahibi olduğu Uni Basket Spor Kulübü'nde basketbola başladım. Şadi Hocam sağ olsun bana çok babalık yaptı, hayatımın her alanında beni destekledi. Kendisiyle sürekli irtibattayız. Basketbola ağlayarak başlamıştım ama gelişimim çok kısa sürede oldu. Oradan DSİ Spor Kulübü'ne, ardından da Balçova Spor Kulübü'ne transfer oldum. Üniversiteye girene kadar lisanslı olarak basketbol oynadım. Ama futbol hep içimde bir tutku olarak kaldı. "Kızlar oynamaz" bakış açısını yıkamadım o dönemde maalesef. Sonrasında üniversiteye başladığımda arkadaşlarla kendi aramızda futbol oynardık.

Hangi üniversitede okudunuz?

Ege Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünü okudum… Hazırlık sınıfındayken bir anda hayatım değişti. Arkadaşlarım futbol oynadığımı görünce, "Gel hemen okul takımıyla görüşelim" dediler. Okul kız futsal takımının hocası Muzaffer Katipoğlu ile tanıştık. Muzaffer Hoca beni okul takımı antrenmanlarına aldı. Bir hafta sonra takım Aydın'a üniversitelerarası futsal turnuvasına gidecekti. Ben hemen o ekibe dâhil oldum. Futbola resmi olarak bu şekilde başladım. Kulüp altyapım maalesef yok. Futbola üniversitede başladım diyebilirim. Oradaki antrenmanlarda Muzaffer Hoca, Bucaspor'un antrenörünü arıyor ve "Bir kızımız var, gelip izlemelisin" diyor. Basketboldan spor altyapısını almıştım ama futbola özgü antrenmanlar yapmamıştım. Salon sporu olduğu için basketboldan futsala geçiş daha kolay oldu benim için. Bucaspor'un antrenörü geldi. Oturduk, konuştuk. Bir kaç antrenmana çıktım takımla. Gayet iyi geçti. "Hemen lisans çıkartalım" dediler ve Bucaspor'da lisanslı futbol oynamaya başladım… İzmir'de kadın futbolunda bir Bucaspor, bir Konak Belediye var o dönemde. Bucaspor o yıllarda altyapısı ve kadın futboluna verdiği önemle çok iyiydi. Seyit Mehmet Özkan vardı başkan olarak. Kadın takımına çok önem veriyordu. Şampiyonluklar yaşadık Mehmet Bey'in döneminde. Üniversite bitince derslerim iyi olduğu için yüksek lisans eğitimime başlamak istedim. Yüksek lisanstan sonra KPSS'ye hazırlandım ve o dönem futbolu bıraktım. Kendimi bir sene dershaneye kapattım. KPSS'yi kazandım ve 2013'te Beden Eğitimi Öğretmeni olarak Tokat'a atandım. İzmir'den sonra Tokat inanılmaz bir tecrübe ve değişim oldu bana. Zile ilçesinin bir köyünde öğretmenlik yapıyordum. İlk beden eğitimi öğretmeniyim o köyün ve okulun. Kız futbol takımı oluşturdum oraya gittiğimde. İlk olarak okul yönetimi ve veliler tepki verdiler, "Kızlar futbol oynamaz hocam" dediler. Okul yönetimi kabul ettikten sonra velileri topladım, kendi yaşadıklarımı, süreci ve kızlara neler kazandırabileceğimizi anlattım. Okulun yanında tarlamız vardı. Tarlaya çimento ile futbol sahası çizdik öğrencilerimle. Kale yaptık hep birlikte. Futbol tutkumu bir şekilde devam ettirmek istiyordum. Tokat'ın merkezinde bir kadın futbol takımı vardı. Dersten sonra köyden Tokat merkeze gitmem 2.5, dönmem 2.5 saat. Ulaşım sıkıntım da varken 5 saat antrenmana gidip gelmem imkânsızdı. Artık sporcu değil, öğretmen olarak sporun içerisinde kaldım. Okul kız futbol takımıyla ilçede birinci olduk. Çok az takım katılmıştı ama birinci biz olduk. Daha sonra il maçlarına katıldık. O çocukların suni çim sahayı sorgulamaları ve ilk kez maça çıkma heyecanlarını unutamıyorum. Suni çim sahada diz çöküp, kauçukları ellerine alıp "Bu ne hocam?" dediler. Oturdum anlattım tek tek… Unutamayacağım anlardan birisidir… Çocukların bazıları hâlâ futbol oynuyormuş. Arada ararlar beni. 1.5 yıl sonra da TFF görevim çıktı.

Hocalığa karar verdiniz ve sonrası nasıl devam etti?

Bu dönemde biz İzmir'den 4-5 arkadaş TFF'nin kadın futbolu projelerinde dışarıdan görev alıyorduk. Yaklaşık 4 yıl kadar görev aldık bu projelerde. Her yıl İstanbul'da proje için eğitim alıp, İzmir'de bu projeler için çalışıyorduk.

O projeler neydi hocam?

KFEM projesi vardı. Kız Futbolu Eğitim Merkezi… Ayrıca Ülker'in düzenlediği Kız Futbol Köyleri'nde, elit kız futbol köylerinde antrenör olarak görev almaya başladım. 2013'e kadar dört yıl görev aldım o projelerde. Sonra UEFA B Kursu'na gitmeye karar verdim. Son kişi olarak eklenmiştim listeye. Gittiğim kursta kursiyer olarak hep millî takım oyuncuları vardı. Eğitmenlerimiz Ömer Kaner, Nur Mustafa Gülen, Necla Güngör Kıragası, Çağatay Şalap ve Nihan Su Hocalarımız vardı. Necla Hocamla ilk orada tanıştım.

O kurs nerede oldu?

Bir kurs Antalya, diğer kurs ise Samsun'daydı. Hocalarımız "En iyi notu alan kişiyi TFF'de kadın futbolunda değerlendireceğiz" dediler. Seviye o kadar yüksekti ki, A millî ve farklı yaş gruplarında görev alan ablalarımız oradaydı. Biraz geri planda kaldım ama antrenörlüğü çok seviyordum. UEFA B Kursu'ndan önce de dört yıl basketbol antrenörlüğü, beş yıl yüzme antrenörlüğü ve üç yıl yüzme hakemliği yapmıştım. Antrenörlük altyapım yine vardı ve bu kurs da bana çok katkı sağladı.

Bu bölümü biraz açabilir miyiz?

Basketbolu söylemiştim zaten lisanslı oynadığımı… Yüzmeyi çok seviyordum. Yazlığımız vardı Urla Çeşmealtı'nda… Yüzme hakemliği aldım o yüzden. İzmir'de başlayan hakemliğim Tokat'ta görev yaparken de hafta sonları Ankara'ya giderek devam etti. Yüzme yarışlarına katılıp yarış sonrası geri dönüyordum. Hakemlik yaptım üç sezon. Üniversitede okurken özellikle yazları İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde yüzme antrenörlüğü yaptım. Ortaokul takımında hentbol oynadım. Lise okul takımında basketbol oynadım. Üniversiteye giriş yetenek sınavında tenis de oynadım. Branş seçiyorduk okula girerken. Ben atletizm branşını istemiştim ama o dönem sakatlığımdan ötürü atletizmi iptal edip tenise yöneldim. Spor aşığı bir insanım. Futbol içimde hep ayrı bir yerdeydi. Belki erken yaşta lisanslı oynayamadım diye içimde kaldı. Sporun her alanında yer almaya çalıştım. Çok üst düzeyde olmasa da tecrübe edindim ve daima spor içinde kaldım diyebilirim.

Necla Hoca ile tanışmanıza dönelim…

TFF E belgesi almıştım ilk olarak. Sonra kadınlara özel B kursu açıldı. Kurs bitti ama bahsettiğim gibi bir beklentim yoktu. Yanlış hatırlamıyorsam yazılı ve uygulamada 100 üzerinden 94.5 puan aldım. Sonra öğrendim ki kursu birinci bitirmişim… Yine yaz tatilindeyiz. Hatta spor salonunda antrenman yapıyordum. Necla Hoca ve Erden Or Hocamız bana ulaşamamış, ben de aramaları görünce şaşırdım. "İstanbul'a hemen gelebilir misin? Kadın futbolunda bir yapılanma olacak" dediler. 2014 yazı… Levent'teki TFF binasına 9-10 kişi görüşmeye geldik… O dönem görevde olan Fatih Terim Hocamız kadın futbolunda artık kadın antrenörlerin çalışmasını istemişti. Biz de o dönemde kadın futbolu projelerinde görev yapan kadın antrenörler olarak görüşmeye geldik. Aytürk ve Ceylan Hocalar da oradaydı hatta. Hamza Hamzaoğlu Hocam bizi tek tek görüşmeye aldı. İlerleyen aylarda bize olumlu geri dönüş haberi geldi. Ben, Aytürk Hoca ve Ceylan Hoca, 2014 Kasım ayında TFF Kadın Millî Takımlar Departmanı'nda göreve başladık.

Hikâye nasıl devam etti?

Necla Hocam o dönem U17 Kız Millî Takımı'nda teknik direktördü. Ben de yardımcısı olarak göreve başladım. Necla Hocam o sırada Kadın Millî Takımlarındaki tek kadın antrenördü… Ben, Aytürk Hocam ve Nazlı Hocam da ekibe dâhil olduk. Sonra Necla Hoca U15 ve U17 Kız Millî Takımı Teknik Direktörü oldu, ben de aynı yaş gruplarında antrenör olarak görev aldım. Necla Hocayla 5 yıl U17 ve U15 Kız Millî Takımlarında çalıştık. Necla Hocayı ben burada tanıdım. İyi ki de tanıdım. Bana inanılmaz şeyler kattı. Bugün buralara geldiysem Necla Hocamın desteği sayesindedir. Ben biraz naifimdir. Kırılganımdır. Bana, "Hadi sen yaparsın" diye diye buralara gelmemi sağladı. Sonra Oğuz Çetin Hocamız göreve geldi. Verdikleri karar doğrultusunda kadın takımlarında artık sadece kadın antrenörler çalışacaktı. Aynı zamanda UEFA ve FIFA'da kadın antrenörlerin görev almasını istiyordu. O dönemde ben U19 Kadın Millî Takım Teknik Direktörü, Necla Güngör Kıragası Hocamız da Kadın A Millî Takım Teknik Direktörümüz oldu. Kadın A Millî Takım'da da hocamın yardımcılığını bırakmadım (gülüyor). Millî takımlarda sadece kadın antrenörler görev yapmaya başladık. Oğuz Hocamız ekibimizi kurarken de kadın antrenörleri tercih etmemizi istedi. Onun büyük desteğiyle her yaş kategorisindeki antrenör ekibinin büyük çoğunluğu artık kadın… Bu süreç, Türkiye'deki kadın antrenörlerimiz ve kadın futbolu için bir milat oldu. O tarihten beri bu şekilde devam ediyoruz.

Kariyer hedefleriniz, hayalleriniz nedir?

Hayallerim tabiî ki var. Olmaması imkânsız. Benim için Millî Takımlarda teknik direktörlük bir hedefti; gerçekleştirdim. Ama daha yolun başındayım. Millî Takım'la Avrupa platformunda teknik direktör olarak kendimi ispatlamak istiyorum. U19 Kadın Millî Takım Teknik Direktörü olarak başarılı olmak istiyorum. Bu yaş grubundan Kadın A Millî Takım'a ne kadar çok oyuncu çıkartabilirsem, o kadar başarılı olurum. Onun dışında tabiî ki herkesin olduğu gibi benim de hedefim Kadın A Millî Takım'da teknik direktör olmak. İleriye dönük hedefime gelince… Ben eğitime çok önem veren bir insanım. Hem oyuncularım hem de kendim için… Yüksek Lisans eğitimimi, doktora eğitimimle tamamlamak istiyorum. Akademik tarafımın da olmasını istiyorum. Üniversitede öğretim görevlisi olur muyum, olmaz mıyım bilmiyorum ama akademik kariyerimde de görev alabilirim. Yabancı dilimi geliştirerek en büyük hedefim olan UEFA'da bir eğitimci olma hayalime de ulaşabilirim.

Teknik direktörlükte hayaliniz yok mu? İlla kadın ligimiz olarak da düşünmeyin ama başka ülkelerde, başka takımlarda teknik direktör olmak istemez misiniz?

Tabiî ki olabilir. Kadının gücünü ben kadın futbolunda göstermek istiyorum açıkçası. Erkek futbolunu çok düşünmüyorum bu yüzden. İmkânsız değil ama kadın futbolunda ilerlemek benim hedeflerim içerisinde… Millî Takım'daki görevim bittiğinde kadın liginde tabiî ki görev alabilirim. Türkiye mi olur, Avrupa mı olur onu bilmiyorum. Geçmişte dışarıdan çalışan bir hocamız vardı. Avrupa'da bizim adımıza yaş gruplarında oyuncu taramamızı yapıyordu. Meryem Yamak Hoca… Avrupa'daki yetenekli Türk kız çocuklarını tarıyordu. Bir gün beni kenara çekti ve "Sana çok kızıyorum. Bu kadar çalışıyorsun. Neden yabancı diline önem vermiyorsun? Avrupa'da çok rahat çalışırsın. Bir kaç kulübe senden bahsettim. Görüşmek istiyorlar" dedi. Çok mutlu olmuştum ama o dönem için imkânsızdı. Kısacası dış dünyaya açılmak lâzım. Tabii ki Avrupa'yı tercih ederim. Belki Avrupa'da görev alıp UEFA'ya gitmek benim için daha sağlıklı olabilir. Türkiye'deki UEFA kurslarında yardımcı eğitimci olarak eğitimlere de gidiyordum Necla Hocamla… Kendisi hamileyken o süreci ben yürütmüştüm ve eğitimci olarak da futbolun içerisinde olmak beni ayrı mutlu etmişti.

Türkiye'de kadın liglerinin gelişimini nasıl görüyorsunuz? Başladığınızda nasıldı, nereye geldi, nereye gitmeli?

En basit olarak kendimi örnek verebilirim. İzmir'de daha çok kadın futbol takımı olsa ben futbola o dönemde başlayabilirdim. İzmir gibi büyük bir ilde bile o dönemde sadece iki takım vardı. Bugün baktığımızda İzmir'in ilçelerinde, köylerinde kadın takımları oluştu. İnanılmaz bir gelişim var. Bu sadece İzmir bazında değil. Hakkari'de, Şırnak'ta, Van'da kadın takımlarımız var ve çok başarılılar. Gelişim göz ardı edilemeyecek seviyede. Şu an kadın liglerindeki takım sayısı inanılmaz. Kadın 1. Ligi belki çok göz önünde ama 2. ve 3. Lig'de de çok takımımız var. Liglerimiz bütün ülkeyi kapsıyor. Lisanslı oyuncu sayısı çok arttı. İlk göreve geldiğimiz dönemde U15 ve U17 Kız Millî Takımlarına oyuncu bulmakta zorlanırdık. Çünkü herkes 1. Lig hedefli oynardı ve yaşı büyük oyuncular fazlaydı. Şu an U15 Kız Millî Takımımızın oyuncu havuzu bile o kadar geniş ki… Biz U19 Kadın Millî Takımımızın geniş kadrosunu oluşturmak için bile üç kez tarama ve eleme yaptık. Yurt dışından da çok fazla talep var. Sadece Avrupa ülkeleri değil; U19 Kadın Millî Takımımızda oynayan Olivia, Amerika'dan gelen bir oyuncumuz. U17 Kız Millî Takımımızda Kanada'dan gelen oyuncumuz var. Avusturalya'dan beni arayan ve takıma gelmek isteyen oyuncularımız var. Bütün aileler artık Türkiye'de kadın futbolu olduğunu, millî takımların performans olarak ilerlediğini görüyorlar. Ayrıca Süper Lig takımlarının kadın takımı açması, lige büyük katkı sağladı. Büyük takımlarımız sayesinde de sesimizi biraz daha duyurduk. Büyük takımların maç yayınları yapılıyor, oyuncular reklamlarda oynuyor. Ben çok katkısı olduğunu düşünüyorum. Eminim ki bu sezondan sonra diğer Süper Lig takımlarımız da kadın ligine katılacaktır. Herkes gördü ki kadın takımları, kulüplere katkı sağlıyor. Taraftarların ilgisi çok fazla. İleride yayın geliri de olacak. Ucu açık bir durum şu an… Biz ekip olarak kadın futbolunun gidişatından çok mutluyuz.

2021 yılı milat oldu diyebiliriz. Sizce fitil nasıl ateşlendi?

Öncelikle Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu'nun kararlı adımları ve Oğuz Çetin Hocamızın yapılanmayı başlatması ile fitil ateşlendi diyebilirim. Kulüplerle bire bir iletişimi var Oğuz Hoca'nın. Kadın futboluna, lige, Kadın Millî Takımlarına, kadın antrenörlere, kısaca kadınların gelişimine çok değer veriyor Oğuz Hocamız. İnsanlar bu ilgiyi görünce iki kat çalışmaya başladı. Aslında bir yapılanma vardı. Ama Oğuz Hoca o yapılanmayı çalışması ve katkısı ile daha da ateşledi… Bizler Oğuz Çetin'i eskiden hayranlıkla izlemiş insanlarız; şimdi yan yana çalışıyoruz. İnanılmaz bir duygu bu, tarifi yok.

Nereye evrileceğini düşünüyorsunuz?

İleri bir zamanda erkek futboluna yakın bir yere gelecek kadın futbolu… FIFA'nın da açıklamaları artık erkek futboluna değil, kadın futboluna yatırım yapacağı yönünde. Bu, kadın futbolunun yakın bir tarihte nasıl çığ gibi büyüyeceğini tarif edebilir.

Erkek taraftarlar bazı kadın takımlarını çok sahipleniyor. Bunları görmeye başladık. Önümüzdeki beş senenin sonunda neler olur?

Evet, gerçekten öyle. Önümüzdeki beş sene içerisinde takım sayısı ve seviye artacaktır… Belki bütçe sıkıntısı yaşayan kulüpleri kaybedeceğiz. Ama oradaki iyi oyuncuları yukarıya taşıyacağız. O yüzden kalitenin artacağına eminim. Liglerdeki kalite artınca oyuncuları Millî Takımlara kazandırmak ve başarı sağlamak daha mümkün olacak. Daha antrenmanlı olacaklar. Kısacası kazan-kazan olacak... Liglerimiz daha emekleme aşamasındayken bile Millî Takımlarımız bir sıçrama yaptıysa bu bizim için, liglerde çalışan bütün antrenörlerimiz için büyük bir başarı. Biz Türk halkı olarak çok yetenekliyiz. Sadece altyapı eğitimini yeterince alamadığımız, spora geç başladığımız için seviye tam olarak istediğimiz gibi yukarıya çıkmıyor. Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası maçlarında futbol anlamında diğer ülkelerle mücadele ediyoruz ama fiziksel olarak mücadele edemiyoruz. Yurt dışına daha fazla oyuncu gönderebilirsek daha fazla gelişeceğiz. Kadın Millî Takımları yaş gruplarından yaklaşık 10 oyuncumuza Amerika'dan burs teklifi var. Hem üniversitede okuyacak hem de üniversite liginde futbol oynayacaklar. İlerlemeyi görüyor musunuz? Eskiden biz çabalardık, şimdi dışarıdan teklif geliyor. Yurt dışında oynayan oyuncularımız da ülkelerini ve Türk futbolunu çok güzel temsil ediyor. Bu da gelişimin bir göstergesidir…

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?

Film izlemeyi çok seviyorum. Kendimi rahatlatabildiğim tek nokta filmler. Futbol, hayatımızdan hiç çıkmıyor. 7/24 içindeyiz. Film izlerken bile çoğu zaman spor konulu filmler seçiyorum. Spor yapmadan duramıyorum. Eski aktif sporculuk hayatımdan kalma faklı farklı sporlarla ilgileniyorum. Tenis oynuyorum, basketbol oynuyorum, yazın daha çok yüzmeyi tercih ediyorum. Basketbol maçı izlemeye gidiyorum. Ailem İzmir'de olduğu için en küçük boş zamanımda bile onlarla vakit geçirmeye çalışıyorum. Aileme çok bağlıyımdır.

Anneniz, babanızla bugün ne konuşuyorsunuz? Çok ayrıcalıklı bir iş yapıyorsunuz. Size ne söylüyorlar?

Ailemin hakkını ödeyemem. Çok fazla destek olurlar bana. Ailenin gözbebeği gibiyim. Görev sebebiyle onlardan ayrı kaldım. Annem hep çok daha bakımlı bir kız olmamı isterdi ama ben hep sporla büyüdüm. Bugün annem bana, "Begüm çok üzülüyorum, o zaman seni frenledim. Buradan ekmek yiyeceğini bilseydim o zamanlar elinden tutup ben götürürdüm. İyi ki vazgeçmemişsin ve sevdiğin işi yapıyorsun" diyor. Babam çok duygusaldır. Her aradığımda sesi titrer. İnanılmaz gurur duyuyorlar benimle. Erkek kardeşim de her zaman destekçim oldu. Aynı evde yaşıyoruz ve her saniye futbol dinliyor (gülüyor).

Fobileriniz var mı hocam?

Başarısız olmaktan çok korkuyorum. Annem bana, "Aferin delisisin" der. Bir şey yapıyorsam sonuna kadar yapmalıyım. En büyük fobim, "Ya yapamazsam"dır. Başarısızlık fobim var. Güzel bir özellik olsa da bazen bu süreç beni çok yıpratıyor. Bana değer veren ve yol gösteren insanları, ailemi, Necla Hocamı, Oğuz Hocamı, TFF Yönetim Kurulu'nu mahcup etmemek en takıntılı olduğum konulardandır. Aile bireylerini kaybetmek de en büyük korkularımdan birisidir.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız