TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Gençler yeni zafer peşinde 30.04.2010
Gençler yeni zafer peşinde

U17 Milli Takımımız Mart ayının sonunda Fransa'da düzenlenen UEFA Avrupa Şampiyonası Elit Turu'nu birinci sırada bitirerek art arda üçüncü kez finallere katılma hakkını elde etti. Türkiye'nin yanı sıra 8 finalistin arasına adını yazdıran diğer takımlar İngiltere, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İspanya, Portekiz ve İsviçre'ydi. 18-30 Mayıs tarihlerinde Liechtenstein'ın ev sahipliği yapacağı U17 Avrupa Şampiyonası finallerinin grup kuraları da 7 Nisan günü çekildi. Genç Milli Takımımız, B Grubu'nda İngiltere, Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti ile eşleşirken, A Grubu da Fransa, İspanya, Portekiz ve İsviçre'den oluştu. Finallerde gruplarını ilk iki sırada tamamlayan dört takım yarı finale yükselecek ve bu maçları kazananlar final oynayacak.

Kısaca özetlediğimiz bu süreç aslında hiç de sanıldığı gibi kolay geçmedi. Takımımızın Mart ayı sonunda Fransa'da düzenlenen Elit Tur öncesinde ciddi sorunları ve dezavantajları vardı.

Her şeyden önce takımın iki önemli oyuncusu kaptan Emre Pehlivan ile Süleyman Özdamar kadroda bulunmuyordu. Bu arada takımın teknik direktörlüğüne de Abdullah Ercan yeni getirilmişti ve teknik adamla oyuncular birbirini çok fazla tanımıyordu. Ancak bu takımı bir süre sonra devralacağını bilen Abdullah Hoca, 5-6 ay öncesinden oyuncuları izlemeye başlamanın avantajına sahipti. "Teslim töreni yapılır yapılmaz Fransa ile Adapazarı'nda iki özel maç yaparak hazırlıklara başladık" diyen Abdullah Ercan, önlerinde zamanın kısalığı dışında kadro olarak da eksikleri bulunduğunu anlatıyor. Bu süreçte yeni oyuncu arayışına girdiklerini söyleyen Ercan, "Bazı mevkilerde sıkıntılar vardı. Özellikle savunma ve orta sahada ilk on bire girebilecek kapasitede oyuncular bulmak zorundaydık. Futbol bilgimize ve anlayışımıza göre, bu kadronun dışından bazı oyuncuları davet ettik. Ben geldiğimde Adapazarı'nda Fransa'ya karşı oynayan kadroyla son Norveç maçında oynayan kadro arasında 7 oyuncu değişikliği vardı. Sonradan kadroya aldığım oyuncuların 4 tanesi ilk kez Elit Tur sırasında milli oldu" diyor.

Bu yaşlardaki oyuncuları mental olarak hazırlamanın çok da zor olmadığını belirten Ercan, "Bu turnuvada en iyi yaptığımız şey takım olabilmekti. İyi motivasyonu ve kazanma arzusunu öne çıkartarak başarılı olduk. Adapazarı'na gittiğimizde oyuncular birbirlerini çok sevse de uzak duruyordu. Orada bir arkadaşlık ortamı kurduk ve yemeklerin ardından herkes masada en az 15 dakika kalarak sohbet etmeye, gülmeye başladı. Bunlar takım ruhunun gelişmesi açısından önemli şeyler" ifadelerini kullanıyor.

Elit Tur'la ilgili hazırlıklar sadece motivasyonla ve takım ruhunun oluşturulmasıyla bitmiyor elbette. İşin bir de taktik hazırlık yönü var. Abdullah Ercan, Fransa maçının öncesini ise şu cümlelerle anlatıyor:

"Gerçekten zorlu bir gruptaydık. Çünkü Fransa çok güçlü bir takımdı. Adapazarı'nda oynadığımız iki hazırlık maçını da 1-1 bitirmiştik ama bu maçlardan birinde 10 kişi kalan rakibimizi yenememiştik. Bu turnuva öncesi Fransa'nın bütün maç CD'lerini istedik. Adapazarı'nda oynadığımız iki maçın analizlerini çok detaylı bir biçimde yaptık. Çünkü turnuvaların ilk maçları çok önemli ve biz ilk maçı grubun en güçlü takımına karşı oynayacaktık."

Gerçekten de Fransa grubun en güçlü takımıydı ve ev sahibi olma avantajına sahipti. Ancak Perigny'deki Complexe Sportif'te oynanan karşılaşmayı gençlerimiz Okan Derici'nin 34. dakikada attığı tek golle 1-0 kazandı. Grubun diğer maçında ise Galler ile Norveç 0-0 berabere kalmıştı.

Abdullah Ercan, bu galibiyetin önemini, "Fransa maçını kazanınca takımın kendisine güveni arttı. Eğer bu maçı kaybetseydik büyük ihtimalle gruptan çıkamazdık" cümlesiyle vurguluyor. Fransa'nın daha baskılı bir oyun oynadığını kabul eden Ercan, "Biz bu maçta pozisyona giremedik ve bir kornerde golü bulduk. Ancak bu stratejik bir plandı. Fransa takımı, oyuncu kalitesi olarak bizden daha iyiydi. Bu gerçeği kabul ederek işe başladık ve mümkün olduğu kadar iyi mücadele edelim, pozisyon bulursak cesurca oynayalım dedik. Maçın başında kontrolsüz bir şekilde sardırırsak Fransa bizi kötü duruma düşürebilirdi. Oyun felsefimizi bu gerçeklerin üzerine kurduk ve oyunculara verdiğimiz görevlerle de bunun içini doldurduk" diyor.

Ancak Galler maçının oyun şekli çok farklıydı. Gençlerimiz oldukça üstün bir futbol sergiliyor, 44. dakikada Okan Derici'nin golüyle öne geçiyor, lâkin 57'de March'ın attığı gol maçın 1-1 bitmesine neden oluyordu. Diğer maçta ise Fransa, Norveç'i 1-0 mağlup etmişti.

Abdullah Ercan, Fransa ve Galler maçları arasındaki oyun farkını şöyle izah ediyor: "Galler maçında stratejimiz farklıydı. O maçı rakip sahada, dar alanda oynamayı istedik ve bu isteğimizi yerine getirmekte de başarılı olduk. Dışarıdan birisi bu iki maçı izlese, 'Fransa'ya karşı bu kadar savunmacı bir takım, Galler karşısında nasıl bu futbolu oynuyor?' diyebilir. Aslında bizim sıkıntımız oynarken ortaya çıkıyor. Oynarken biraz havaya giriyoruz ve herkes oyuna katılıyor, dolayısıyla görev anlayışlarında kopukluklar yaşanıyor."

Ercan'ın bu son sözleri, üstün oynanan Galler maçındaki beraberliğin de ipuçlarını veriyor.

Yeniden Fransa'daki Elit Tur'a dönersek, gençlerimizin son rakibi Norveç'ti ve bizim bu maçı berabere bitirmemiz bile tek takımlık "en iyi ikinci" kontenjanından finallere katılmamızı sağlayacaktı. Lâkin bu durum oyunculara söylenmemişti. Abdullah Ercan, o günü de şöyle anlatıyor:

"Kazanamasak bile en iyi ikinci olabilirdik ama biz oyunculara bunu söylemedik. Çünkü takım bu defa geriye çekilebilirdi. Ancak erken bir gol bulunca ve iyi futbol oynayınca kolay kazandık. O maçı 4-5 yapabilirdik. Norveç'e hiç pozisyon vermedik. Oyuncularda Avrupa Şampiyonası finallerine gitme isteği o kadar yükselmişti ki, son 5 dakikada '2-0 bize yeter' dememe rağmen hâlâ gol aramaya devam ediyorlardı."

Bu maç 11. dakikada Okay Yokuşlu ve 44. dakikada Oğuzhan Azğar'ın golleriyle 2-0 kazanılıyor, bu arada Galler'i 4-0 yenen Fransa da "en iyi ikinci" kontenjanından finallerin yolunu tutuyordu.

Elbette gençler kategorilerinde yarışmaktan önce oyuncu yetiştirmek önemli. Abdullah Ercan da sık sık bu konuyu vurgulayanlardan birisi. Ona, "Mutlaka bu takımdan her oyuncunun yukarı taşınmasını bekliyorsunuzdur ama gelişim sürecini daha çabuk tamamlayacak isimler olarak kimler göze çarpıyor?" sorusunu yöneltiyoruz.

İsim vermekten kaçınıyor ama "Var elbette. Diğer yaş grubu takımlarında olduğu gibi bu kadronun içinde de kısa süre sonra üst kategorilere çıkacak oyuncular mevcut" diyor.

Abdullah Hocaya Fransa ve Galler maçlarında kritik golleri atan Okan Derici'yi sorduğumuzda ise şu cevabı alıyoruz:

"Bu oyuncu Eintracht Frankfurt'ta oynuyor. Daha önce tespit etmiştik ama fizik açısından sıkıntısı vardı. Bir kenara 'Takip edilmeli, gelişme gösterebilir' diye not düşmüştük. Çünkü o yaştaki oyuncular bazen 3 ay içinde bile çok önemli fiziksel gelişmeler gösterebiliyor. Erdal Keser'in 'Çok büyük sıçrama yaptı' raporu üzerine takip ettik ve kadroya aldık. Yalnız bu noktada çok enteresan bir şey oldu. Yeni gelenler sanki bu grubun oyuncusu gibiydi. Bu bir antrenör için büyük şanstır. Son maçta oynamayanlar, oynayanlardan daha çok sevindi. Çok enteresandı yani. 17-19 yaşlarında bir oyuncuyu oynatmadığınız zaman, üzülür, kenara çekilir, elini taşın altından çeker. Ama burada böyle olmadı. Başarının en önemli sebeplerinden birisi buydu."

Peki, bu ay içinde düzenlenecek finaller için hangi eksikler giderilmeli, neler daha iyi yapılmalı?

Bu soruya Abdullah Ercan'ın verdiği cevap şöyle:

"Bir-iki bölgeye dahi iyi oyuncular bulmalıyız. Aslında Elit Tur'a giderken de çok şanssızdık. Emre ve Süleyman'ın ayağı kırıldığı için onlardan yararlanamadık. Bu defa en azından birini finallere yetiştirmek istiyoruz. Hazırlık dönemini biraz daha uzun tutmak amacındayız. Bu arada ilk on birde yer alabilecek en azından 1 oyuncu daha çıkarabilirsek çok iyi olur. Bu defa ben de daha deneyimliyim. İlk gittiğimde şampiyonanın ne anlama geldiğini bilmiyordum. Şimdi daha farklı bakıyorum. Bir de bu takım ruhunu kesinlikle kaybetmemiz lâzım. Avrupa Şampiyonası finallerine en iyi 8 takım gelecek. Yeteneğin tıkandığı yerde mutlaka takım ruhunu ortaya çıkarmamız gerekecek. Yurt dışında, Liechtenstein'a yakın bir ülkede kamp yapacağız ve bir hazırlık maçı oynayacağız. Bu arada elbette rakiplerimizi de çok iyi inceleyeceğiz."

Söz rakiplerden açılmışken, finallerdeki diğer takımları soruyoruz Abdullah Hocaya.

"Gruptaki rakiplerimizin tümüyle, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve İngiltere ile daha önce oynamıştık. Yani onları yakından tanıyoruz. Gelen 8 takım içinde oynamadığımız sadece İspanya ve İsviçre var. Altyapı olarak Avrupa'nın en iyi 8 takımı içindeyiz. Bunu başarmak bile çok önemli. Aslında 1992'lilerin hemen ardından 1993'lülerin de finallere gitmesi Türk futbolu açısından çok önemli bir durum. Çünkü finallerde oynayan oyuncuların özgüvenleri müthiş artıyor. 'Ben Avrupa'nın en iyi 8 takımından birisinin oyuncusuyum' diyebiliyorlar. Bir yandan da oyuncunun kariyerine yazılıyor bu. Orada yaşadıkları atmosfer de büyük bir tecrübe. Yarın karşı karşıya gelecekleri rakiplerini yakından tanıyorlar."

Genç oyuncuların önemli problemlerinden biri kendi takımlarında oynayacak ortamı bulamamalarıdır her zaman. Abdullah Ercan da aynı konudan dertli. "Bir Fransa maçı oynadık, böyle bir tempoya inanamazsınız. Türkiye'deki A2 ve U18 Liglerinin çok üstünde bir tempo vardı. Topun oyunda kalma süresinde, atak sayısında inanılmaz rakamlara ulaşıldı" diyor ve ekliyor: "Oyun kalitesi yukarıya taşıyacak bir organizasyon olmalı. Coca Cola Ligi'nde bu anlamda bir düzenleme yapılabilir. Takım sayısı azaltılıp kaliteyi yükseltirsek, oyuncularımız Avrupa'ya çıktığında çok daha başarılı olabilir."