TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Erkut Şentürk: Gözü Avrupa'da 1.06.2011
Erkut Şentürk: Gözü Avrupada

U17 Milli Takımı ile Almanya'daki Elit Tur'da mücadele ettiğinde herkesin sorduğu 11 numaraydı. Futbola profesyonel anlamda ilk adım attığı Beşiktaş'la Coca-Cola Akademi U16 Ligi şampiyonluğu yaşayan genç oyuncu, Mustafa Denizli döneminde A takım kampına çağrıldı. Maçların sonuna kadar enerjisini koruyan ve soğukkanlılığıyla dikkat çeken sol kanat oyuncusu, bir gün A takımda kendine yer bulabilmek için var gücüyle çalışıyor. Futbol kariyeri için tercihi ise genç yaşta yurtdışına gidip orada yükselmek.

Röportaj: Ceyla Kütükoğlu

Futbola başlamanı kim ve neler sağladı?

Babam sağladı. Babam futbolu çok seven biri, koyu bir Beşiktaşlı aynı zamanda. Sokakta top oynarken yetenekli olduğumu düşünüp beni Eyüpspor'a yazdırdılar. Orada bir süre minik takımda oynadım, daha sonra Beşiktaş'ın küçük takımına seçildim. 12 yaşında Beşiktaş'ta filiz lisansımı aldım. O günden beri de Beşiktaş'ın oyuncusuyum.

Futbola başlarken örnek aldığın isimler kimlerdi? Nasıl bir futbolcu olmak istersin?

İlk başladığım yıllarda Sergen Yalçın'ı örnek alıyordum. Hem oyun stili hem de yeteneği nedeniyle onun gibi olma hayalleri kurardım. Büyüdükçe örnek aldığım oyuncular da değişti tabii. Şimdi Mesut Özil'i örnek alıyorum. Oynadığı mevki ve stil olarak kendimi benzettiğim bir oyuncu. Bireysel oynamıyor, takımı için oynuyor. Bir çok asisti var. Ben de onun gibi her yönüyle takıma faydalı bir oyuncu olmak isterim. Bir de tabii Messi var. Ona hayran olmamak mümkün değil.

Millî Takım kampları benim için moral

Kimler sana destek oluyor?

En büyük desteği ailem ve hocam Haluk Duranoğlu'ndan görüyorum. Benimle özel olarak konuşur, tavsiyeler verir. Ama onların dışında çok büyük bir destek görüyorum diyemem. Bir de Millî Takım'daki hocalarımı sayabilirim. Özellikle Abdullah Hoca benimle çok ilgileniyor. Takımımdaki durumumu da hep takip eder. Millî Takım kampları benim için adeta moral kampı. Orada kendimi yeniden buluyorum. Daha mutlu, daha huzurlu olduğum için de daha iyi oynuyor olabilirim. Çünkü herkes çok destek oluyor. Millî Takım'daki hocalarıma bana güvendikleri ve inadıkları için çok teşekkür ediyorum.

Mustafa Denizli zamanında henüz 15 yaşında A takımda kısa bir tecrüben olmuştu. A takıma çıkıp sonra genç takıma inmek ve bunun tekrarlanması motivasyonunu nasıl etkiliyor?

Açıkçası çok moralim bozuldu. A takımla bir-iki kez idmana çıktım, sonra kendimi birden 16 yaş takımında buldum. Şimdi A2 takımında yer alıyorum. Yine istediğim kadar oynayamıyorum. Bu gel-gitler beni çok yıprattı. Amacım takımıma faydalı olmak. A takıma çıkan diğer arkadaşlardan eksiğim olduğunu düşünmüyorum. Kendimi yeniden motive ettim. Kondisyon ve dayanıklılık çalışmaları yapıyorum. Artık ben elimden geleni yapayım, kendimi geliştireyim, ondan sonra A takım olur diye düşünüyorum.

Kendini geliştirmek için neler yapıyorsun?

Sağ ayağımı az kullandığımı düşünüyorum ve sağ ayağımı geliştirmeye yönelik çalışmalar yapıyorum. Kondisyon çalışmalarını sürdürüyorum. Beslenmeme dikkat ediyorum. Hocalarımın yaz için verdiği bir performans programı var. Yazın da boş durmayacağım, o programı uygulayacağım. Geçen yaz çalışmaya ara vermemiştim, bu yaz da kendimi geliştirmeye yönelik antrenmanlar yapacağım. Hedefime ulaşmak için çalışmaya devam ediyorum.

Sol tarafta forma buluyorsun genelde. Sol ayağını çok iyi kullanman haricinde seni diğerlerinden ayırt eden özeliklerin neler ?

İyi bir top sürücüyüm. Benim için mevki farketmez. Sol açık da oynarım, sağ açık da. Forvet arkası ve ön libero oynadığım maçlar da oldu. Mevkiye bakmadan iyi oynayıp, topu iyi kullanmaya odaklanırım. Gol atmak kadar attırmak da önemli benim için. Pas, şut gibi vuruş eksiğim olduğunu düşünmüyorum ama hava toplarında kendimi geliştirmem gerek. İyiyim demekle olmuyor, çok çalışıp en iyi olmak gerekiyor.

Peki hedeflerin neler?

En büyük hedefim yurtdışına gitmek. Ve bunu erken bir yaşta başarmak istiyorum. Beşiktaş'ın yeri benim için büyüktür, önce elbette şansımı Beşiktaş'a deneyeceğim ama yurtdışına da gidebilirim. İsteyen, teklif yapan takımlar da var. Bu yaşlarda gidersem orada daha fazla gelişeceğimi düşünüyorum. Şu aşamada gittiğim kulübün çok büyük olması ve para önemli değil. Öncelikle gelişimime katkıda bulunabilecek ve oynayabileceğim bir yerde olmam önemli. Daha sonraki yıllarda Premier Lig'de oynamayı hayal ediyorum.

Arda gibi yıldızlar oynadıkları büyük kulüp yerine bir sezon kiralık giderek tecrübe kazanmayı tercih edebiliyor. Sen büyük bir takımda sıra beklemek yerine kiralık oynamayı tercih etmez misin?

Önemli olan takım değil, benim kendimi nasıl iyi hissedeceğim. Sürekli olarak oynayabileceğim bir takımsa kiralık gitmek isterim. Çünkü kendimi geliştirmemin en iyi yolu futbol oynamak. Tabii unutulmaması gereken bir şey de benim göstereceğim performans. Oraya gidip iyi oynayıp, daha iyi olarak geri dönmeliyim. Kiralık gittiğimde de çalışmaya devam edip en iyi olarak geri dönmem gerekir.

Dışarıdan gelen oyuncunun kafası rahat

Millî Takım'da Almanya'dan ve İngiltere'den gelen arkadaşlarınla oynuyorsun. Onların futbol anlamında ne gibi farklılıkları var?

Futbol açısında büyük bir farklılıkları olduğunu düşünmüyorum. Belki yetiştirilme tarzları nedeniyle oyun zekâlarını daha iyi kullandıklarını söyleyebilirim. Ama en önemli fark onların kafalarının daha rahat olması. Üzerlerinde daha az baskı var. Gelecek hakkında daha az endişeliler. Kafaları rahat olduğu için sahada da rahat olabiliyor ve rahat oynayabiliyorlar. Oysa bizlerin üstünde çok baskı var, takımlarımızda şans bulamıyoruz. Ve kendimizi göstermek için daha çok çaba gösteriyoruz. Bu da stres yaratıyor.

Avrupa Şampiyonası Elit Turu'nda karşılaştığınız ve daha sonra Avrupa Şampiyonası finali oynayan Almanya'daki Türk oyuncular hakkında ne düşünüyorsun?

Onlarla da teknik olarak bir farkımız yok, hatta bizim takımdaki oyuncular daha yetenekliydi. Ama onların daha iyi yetiştirilip daha iyi bakıldıklarını düşündüm. Kondisyon açısından bizden daha iyiydiler. Bir de durdukları yerler açısından fark vardı. Zaten bu küçük farkları iyi kullandılar ve o sonuç ortaya çıktı. Kazanabileceğimiz bir maçı kaybettik.

Elemelerde 6-1 yendiğiniz Çekler Dünya Kupası'na katılacak. Sence nerede yanlış yaptınız da bu kadar yetenekli bir takım finallere gidemedi?

Biz Çek Cumhuriyeti maçına çok inanarak çıkmıştık. İstediğimiz zaman ne kadar iyi olabileceğimizi de gördük. Ama sonraki İzlanda maçı nedeniyle grubu ikinci tamamladık ve Elit Tur'da çok güçlü bir gruba düştük. Almanya ile aynı gruba düşmemiz, hatta son maçı değil de ilk maçı Almanya ile oynamamız bile kaderimizi değiştirdi.

Genç Millî Takım'dan yetişen bazı yıldız oyuncular da sizin gibi oyunculara daha fazla yer verilmesi gerektiğini, küçük yaş turnuvalarında edinilen tecrübenin üst seviye futbol oynamak için iyi bir temel olduğunu söylüyor. Sen ne düşünüyorsun?

Üst seviyede futbol genç oyuncuları en çok fiziksel açıdan zorlayabilir. Ama üst seviyede oynamak isteyen bir oyuncu kendini bu yönde geliştiriyorsa, Genç Millî Takım'da edindiği tecrübe ile Süper Lig'de şans bulabilmeli. Pek çok genç oyuncu eğer oynatılırsa takıma iyi bir katkı yapabilecek düzeyde. Çünkü bu turnuvalarda karşı karşıya oynadığımız oyuncuların bir kısmı kendi ülkelerinde üst liglerde şans buluyor.

Beşiktaş'a gelen pek çok yıldız oyuncu var. Guti, Simao, Querasma... Onların gelişi seni nasıl etkiliyor?

İki açıdan etkiliyor. Öncelikle onların gelişi genç oyuncuların önünü kapıyor. Ama bu doğal bir durum. Başka bir açıdan bakarsak, örnek alabileceğimiz, canlı izleme belki de birlikte oynama şansına sahip olabileceğimiz büyük yıldızlar bunlar. Onları örnek almak, dikkatle izlemek gerekir. Topa nasıl vuruyorlar, nereden top alıp nereye haraketleniyorlar, bunlara dikkat etmemiz lâzım.

Genç oyuncuların daha kolay sinirlenip, özellikle de hakeme itirazdan çok kart gördüğüne şahit oluyoruz. Sen bundan kendine ne ders çıkarıyorsun?

Hakeme itiraz etmek aslında çok gereksiz bir şey. Oyunun heyacanı ile oluyor genelde. Ama hakemin kararını değiştirdiği görülmüş bir şey değil. O yüzden hakeme itiraz ederek zaman kaybetmeyi sevmiyorum. Profesyonel olmak lâzım. Sakin olup devam edebilmek gerek. Ama ben de aynı hataya düştüm tabii. Çek Cumhuriyeti maçında kendimi kontrol edemedim ve kırmızı kartla atıldım. Takımımı 10 kişi bırakmış oldum. O maçtan sonra çok üzüldüm. Hem arkadaşlarımdan hem de hocalarımdan özür dilerim. Ama o bana büyük ders oldu. Bir anlık sinirin bedeli ağır olabiliyor. Kendime bunu hatırlatıyorum.