Futbolumuzun genç oyuncuları öğüten makinesinden sağlam çıkmayı başaran ve kalburüstü oyuncular arasına adını yazdıran son yeteneğimiz o. Zaten futbol tarihimizin en pahalı oyuncusu olarak Atletico Madrid'e yaptığı transfer de değerini ortaya koyuyor. Ancak ona sadece yeteneklerini sahada sergileyen bir oyuncu gözüyle bakmak da büyük bir haksızlık olur. O aynı zamanda oyuna ve hayata dair de çok çarpıcı tespitleri olan zeki ve akıllı bir genç. TamSaha'ya verdiği bu röportajda anlattıkları da ancak onun gibi doğru teşhisler koyan ve sözünü sakınmayan biri tarafından dile getirilebilir.
Röportaj: Türker Tozar / TamSaha
Türkiye çok sayıda yıldız üreten ama ürettiği yıldızları parlatamayan, bırak düzeyini yükseltmeyi aynı seviyede durmasını bile sağlayamayan bir ülke. Biz senin başından beri Avrupa'da oynama isteğini biliyoruz ama galiba bu gidişte biraz da ülkenin bu atmosferi etkili değil mi?
Aslında ülkenin atmosferi etkenlerden sadece bir tanesi. Hatta eğer gidişimle ilgili nedenleri 10 maddeyle sıralarsak bunların arasında en son sırada yer alır. Çünkü ben, hiçbir zaman bir şeylerden korkup kaçacak, gidecek bir insan değilim. Hayatım boyunca cesaretli ve yürekli davrandım. Bu olayda da aynı şekilde karar verdim. Artık Türkiye'yi Avrupa'da temsil etme zamanımın geldiğini düşündüm. Kendi şansımı denemek istedim. Bunun da en doğal hakkım olduğunu düşünüyorum. Türkiye'den de olabilecek en iyi şekilde ayrıldığımı düşünüyorum. Herkese saygılı bir şekilde veda ettim. Kulübüme de yüklü bir bonservis bedeli kazandırdım. Türkiye'den Avrupa'ya giden en pahalı Türk futbolcusu unvanına sahip oldum. Bunun gururu ve bana harcanan emeklerin karşılığını vermiş olmanın onuruyla bu konuşmaları yapıyorum. Benim için yeni bir hayat başlıyor.
Peki, bu 10 maddelik nedenler sıralamasının üst kısmında neler var?
En başta kendi kariyerim. Başka bir deyişle, Avrupa'ya gitmek. Oradan sıçrama yaparak daha da iyi bir takıma transfer olmak. Atletico Madrid de şöhretli bir takım ama en şöhretli olanlarına gidebilme ihtimalimi zorlamak. İkincisi, kariyerle birlikte gelmesi olası maddi imkânlar. Üçüncüsü, aktif oyunculuk dönemimi sonlandırdıktan sonra futbola başka açılardan bakma isteğim. Dördüncüsü, daha rahat bir yaşam alanı. Kendim ve ülkemle ilgili düşündüklerimi daha rahat ifade edebilmek. Beşincisi, baskıdan kurtulduğumda yeteneklerimi daha ön plana çıkartabileceğime olan inancım. Bir çırpıda beş madde sayabildim ama üzerinde düşünsek 10'u bile geçebilirim herhalde.
Türkiye'de genç bir yıldız adayını bekleyen tehlikeler neler? Bu badirenin içinden yara bere içinde geçmiş bir oyuncu olarak ülkemizdeki bu atmosferi biraz anlatır mısın bize?
Hiçbir zaman hata yapmak için krediniz olmaması ciddi bir tehlike. Genç futbolcu elbette bir takım hatalar yapacak. Yeri gelecek kötü oynayacak, yeri gelecek yanlış konuşacak, belki istemeden kalp kıracak. Genç futbolcu her türlü hatayı yapabilir. Ama biz, hata yaptıktan sonra oyuncuyu doğru yola sevk etmiyoruz. Bir genç biraz parladı mı, "Bak bu yakında müthiş patlayacak" derler. Ama hangi özelliği ile patlayacak. "Hangi eksiklerinin üzerine gidersek bu çocuk Türk futboluna daha iyi hizmet eder? diye düşünmek yok. Psikolojik yardım sağlıyor muyuz? Özel antrenman yaptırıyor muyuz? Ama, "Hadi patlasın. Yetenekliyse çıksın oynasın" diyoruz. Sen onu sistematik şekilde eğitmez, futbolun hangi alanında oynayacağı konusunda yönlendirme yapmazsan olmaz. Geçmişte ülkemizdeki futbolun altyapı eğitimiyle ilgili çeşitli açıklamalarım olmuştu. Bunları da onların devamı olarak kabul edebilirsiniz. Çocuğa gerekli donanımları vermeden her şeyi yapmasını bekliyoruz. Önce bir şeyler vereceksiniz, yıldızınızı yıldız yapacaksınız ki o da size fayda sağlasın. Bizde ise hep bir "ezme" durumu söz konusu. Mesela Avrupa'ya gideli daha çok uzun süre olmamasına rağmen, oradaki orta halli bir futbolcuyu bile ne kadar el üstünde tuttuklarını gördüm. Bizde böyle bir şey olmuyor. Hep bir yadırgama durumu var. Ondan sonra da, "Türk futbolu niye ileri gidemiyor?" deniyor. Çünkü disiplin yok. İyi eğitim yok. Bizim futbolcularımız herkesten daha yetenekli. Bunu her zaman iddia ederim. Ama niye Avrupa Şampiyonu olamıyoruz? Altında bir şeyler yatıyor demek ki. Bu durum sadece genç futbolcuların sıkıntısı değil.
Mesela Türkiye'de onca parayı kazanan bir oyuncunun külüstür arabalara binmesi, sadece erkek arkadaşlarıyla gezip tozması, yememesi, içmemesi ve hatta neredeyse giyinmemesi bile beklenebiliyor değil mi?
Futbolcunun özel hayatı gündeme düşebilir ve bu da çok doğaldır. Ama futbolcu bundan dolayı kimseye hesap vermez. Kimse babasının parasıyla arabaya binmiyor ki! Eğer illa birisini eleştirmek veya birisiyle dalga geçmek isteniyorsa -ki buna hiç hakları yok- baba parası ile geçinen, hiç çalışmayıp bütün sene boyunca tatil yapanları gündeme getirsinler. Bizler ağır işçi gibi çalışıyoruz. Sabah antrenmana gidiyoruz. Maçların, kampların baskısı ve stresini yaşıyoruz. Ailelerimizin çektiği yürek heyecanı da var. Ben, hayatını ailesine adamış biriyim. Her konuda onlara hizmet etmiş, babamı, annemi, kardeşimi rahat ettirmek için her şeyi yapmışım. Ondan sonra benim aldığım arabaya lâf edecekler ha? Böyle bir dünya yok. Zaten benim suratıma kimse bunu söyleyemez. Bu ülkede bunları kimse beceremez de hep arkadan, gazete sütunlarından söyleniyor. Artık delikanlılık böyle demek ki!
Peşin para alıp yatacak adam lâzım!
Senin için en kırıcı olanın kendi taraftarınca protesto edilmek olduğunu biliyoruz. Geçen sezon da Galatasaray kötü bir sezon geçirirken sen eleştiri odaklarından birisiydin.
Ben takım kaptanıydım ama sakattım. Oynamayan futbolcunun başarısızlıkta ne kadar payı olabilir? Maalesef taraftarlar bana gerektiği kadar sahip çıkmadı. Bunlar geçmiş konular tabii. Hiç önemli değil, ben her zaman bir Galatasaray taraftarıyım. Benim Galatasaraylılığım eksilmez. Benim bir kırgınlığım var ama Galatasaray taraftarına sesleniyorum, başkalarına da böyle yapmasınlar. Takım iyi olduğu zaman "Biz taraftarız" , takım kötü olursa "Hadi ıslıklayalım. Kimden başlayalım? Arda'dan başlayalım." Bu mudur yani? Bu mudur Galatasaraylılık? Bunu yapanlar Galatasaraylıysa, o zaman ben Galatasaraylı değilim. O tür insanlar olduğu sürece, bu kırgınlık asla tamir edilmeyecek. Benim Galatasaray'ı sevmek için kimseye ihtiyacım yok ki. Zaten seviyorum. O yüzden kırgınlığı tamir etmek gibi bir ihtiyacım da yok. O ıslıkladıkları adam, kulübe en çok bonservis bedeli getirerek takımdan ayrıldı, İspanya Ligi'ne gitti. Her sene milyarlarca para verilerek getirilen yabancı futbolculardan daha fazla emek vererek oynadı. Üstelik onlardan daha az para alarak. Hiçbir zaman para konuşmadı, yeri geldi boş mukaveleye imza attı. Yeri geldi, parasını 8 ay sonra aldı ama hiçbir zaman bir yerlere haber uçurmadı, parasını sormadı. İşte o ıslıkladıkları adam benim. Beni ıslıklayanlara 4-4.5 milyon euroya gelip, paraları peşin alıp yatacak adam lâzım. Yabancı Avrupa'da 500 bin euro alıyor, buraya getirmek için 4 milyon euro veriyoruz. Şaka gibi ya. Sonra gelir gelmez, "Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş çok büyük takımlar" diyorlar. O kadar parayı alınca derler tabii. Biz Sivas'a deplasmana giderken, 50-100 bin dolar alacağımız ödenmezken, bazı yabancılar satın alacak helikopter bakıyorlardı. Bunları taraftar bilmez ama. Bugünlere sesimizi çıkartmayarak geldik. Bunlar Türk futbolunun genel sorunları. Bakın İspanya'da ne gördüm… "Önce kendi insanımız" diyorlar. Kendi altyapısından yetiştirdiği futbolcu yani. Daha sonra başkaları. Doğrusu bu çünkü.
Fatih Terim'in gelişiyle birlikte Galatasaray'da kaldığın gibi hava oluşmuştu. Sonrasında ne oldu da Atletico Madridli Arda oluverdin?
Ben her zaman için Galatasaray'da kalmaktan yanaydım ama Avrupa hayalim de vardı. Sonunda olaylar bu şekilde gelişti. Kariyerimde her zaman öncelikli olarak Avrupa'ya gitmek vardı. Bu olmazsa, Fatih Hoca için kalacağımı söylemiştim. Transfer teklifi kulübün menfaatlerine de uyunca ben de Avrupa'da oynamak istediğimi belirttim. Galatasaray da transferden mutlu olunca bir sorun kalmadı.
Türkiye'den ayrılırken Fatih Terim'le vedalaşma fırsatı bulamamıştın ama Madrid'de bir araya geldiniz. Neler konuştunuz aranızda? Bir kırgınlık var mıydı?
Hiçbir problem yok. Telefonla da görüşüyoruz. Takım Madrid'e geldiğinde de görüştük. Bayramda da aradım, konuştuk. Benim Fatih Hocaya sevgim ve saygım sonsuzdur. Arada kırgınlık gibi bir durum kesinlikle hissetmedim. Fatih Hocanın da kırgın olduğunu zannetmiyorum çünkü ben giderken herkese saygılı, dürüst ve doğru şekilde davrandım. Ayrılık ikimiz için de zor olabilir ama hayat böyle işte...
Hayatımdaki en değerli ödül
Kaptanlığını yaptığın takımın kampına Madrid'de bu defa "ziyaretçi" olarak girdin. Senin çok iyi bir Galatasaraylı olduğunu bildiğim için soruyorum, o anda neler hissettin?
Zor bir durumdu. Bir de ben yapı olarak çok duygusalım, biliyorsunuz. Galatasaray benim evim gibiydi, çünkü 12 yaşımdan beri oradayım. Maçı stattan izlediğimde, hâlâ sahada gibiydim. Yanımdakilere söylenip durdum hatta. Ama sonra Atletico Madrid futbolcusu olduğumu fark ettim. Bu arada, bazı şeyler de insana koyuyor. Kimi yabancı futbolcuların ne şekilde ülkemizden ayrıldığını görüyoruz. Sen altyapıdan yetişmişsin, büyük paralar bırakıp gidiyorsun, seni sadece tesis personeli uğurlamaya geliyor. Sağ olsun tesis personeli bana bir tane plaket yaptırmış. Üzerinde "Bize yaptıkların için teşekkür ederiz. Seni seviyoruz" diye bir ifade yer alıyor. Benim için hayattaki en değerli ödül odur. Bunu, onları küçümsemek için söylemiyorum. Avrupa Şampiyonası'nda aldığım "maçın adamı" ödülünden bile daha yukarı koydum onu. O ödül benim baş tacımdır. Ama isterdim ki Galatasaray Kulübü'nden de bir yönetici plaket versin. İnsan bekliyor tabii, hele de yabancıları görünce…
Türkiye'deki yoğun baskıdan kurtulup İspanya'da oynamak belki yeteneklerini de daha rahat sergilemeni ve futbol kaliteni bir basamak daha yukarı taşımanı sağlayabilir. Sen de bu düşüncede misin?
Ben sağlıklı olduğum her zaman kaliteli oynadığımı düşünüyorum. Bunu herkesle tartışabilirim. Oturalım bütün maçlarımı seyredelim. Millî Takım ve Galatasaray'daki performansımı inceleyelim. Kalitesiz oynayan Arda'ya bir bakalım. Kötü performans vermiş olduğum bir dönem olabilir ama bakıldığında maçların büyük bölümünde çok mücadele ettiğim ve yüksek performans sergilediğim görülecektir. Şu anda kendimi o kadar rahat hissediyorum ki, bunu İspanya'ya gidince anladım. Bir birey olduğumu, insan olduğumu hatırladım. Vermiş olduğum bu karardan hayatım boyunca pişmanlık duymayacağım. Türkiye'deyken kendimi o kadar kontrol mekanizmasının içine sıkıştırmışım ki… "Aman o üzülmesin, aman şunun kalbini kırmayayım" demekten benliğimden uzaklaşmışım.
Birçok transfer teklifi aldığını biliyoruz, bunların içinde Atletico Madrid'i tercih etmenin sebebi neydi?
Beni isteyen başka kulüpler de vardı ama Atletico Madrid benimle çok uzun süre ilgilendi ve bana olan güvenini hissettirdi. Sonuçta, kulüp potansiyeliyle ve beni kabul etme şekliyle, beni cezbetti. Kendimi Atleticolu Arda olarak çok iyi hissediyorum.
Atletico Madridlilerle transfer sırasında aranızda geçen konuşmalarda senden beklentileri hakkında neler söylediler?
Ciddi bir potansiyelim olduğunu inanıyorlar. Çok abartılı bir beklentileri yok. Bir adaptasyon süreci geçireceğimin farkındalar. Öncelikle takımın bir parçası olmam isteniyor.
Biz yabancı oyuncuların ülkemize ilk geldiklerinde stadyumlarda imza atmasına alışkınız. İlk kez Türkiye'den giden bir oyuncu için statta imza töreni düzenlendi. Bu konuda neler düşünüyorsun?
Güzel bir tanıtımdı ve heyecan vericiydi. Her şey gayet profesyonel şekilde hazırlanmıştı.
İspanya'da başlangıçta alışamadığın bir şeyler var mı? Lisan sorunu, yemekler ya da sosyal yaşamdaki bir şeyler gibi...
Yok, alışamadığım herhangi bir nokta yok. Bahsettikleriniz de zamanla halledilir. İspanyolcayı da kısa zamanda halledebileceğimi düşünüyorum.
İspanya Ligi, Premier Lig'le yarışan, dünyanın en iyi iki liginden biri. Bu ligde seni en fazla cezbeden şeyler neler?
Bir kere herkes oynamayı düşünüyor. Bir şeyler yapmak istiyor. Temel plan oynatmamak üzerine kurulu değil. İnsanı asıl cezbeden burası.
Bu sezon sona erdiğinde Arda Turan hakkında neler konuşturacaksın? Kısa vadede bu sezon sonu için hedeflerin neler?
Hem takımı ile önemli işler başarmış hem de A Millî Takım ile birlikte Avrupa Şampiyonası finallerine gitmiş bir Arda olmak istiyorum. Uzun vadede de Millî Takım'la Avrupa Şampiyonluğu yaşamak istiyorum.
Madrid'deki hayatından söz eder misin bize? Oldukça yüksek bir bedelle güzel bir ev tuttuğunu öğrendik. Bu ev tek başına yaşamak için çok büyük değil mi?
Önemli olan insanın yaşadığı yerde kendini mutlu hissetmesi ve içine sinmesi. Ben de bunları düşünerek evimi tuttum. Evim çok geniş çünkü benim arkadaşım çok. Madrid'de sık sık misafir ağırlayacağımı da hesap ettim. Hep beraber kalabileceğimiz bir yer olması gerekliydi.
Madrid'i gezme fırsatı buldun mu? İstanbul'la bir kıyaslama yaparsan, Madrid hakkında neler söylersin?
Gördüğüm kadarıyla çok güzel ve tarihi bir şehir. İstanbul'la kıyaslama yapmam zor, çünkü İstanbul kadar güzeli zor bulunur.