Süper Lig'de yeni sezonun dikkat çeken genç yeteneklerinden biri. Eskişehirspor'da Ertuğrul Sağlam'ın göreve gelmesinin ardından ön libero mevkiini tapuladı. Altay'da yetişen, U18'den itibaren ay-yıldızlı formayı giyen ve 20 yaşında olmasına rağmen üst düzey bir takımın orta sahasını büyük bir ustalıkla çekip çeviren genç oyuncu, futbolu ailesi ve arkadaşları için oynadığını söylüyor.
Röportaj: Mazlum Uluç
Bu sezon Eskişehirspor'da banko oynamaya başlayan bir oyuncu olarak seni daha yakından tanımak istiyoruz. Doğduğun yerden, ailenden söz ederek başlayalım.
22 Mart 1993'te İzmir Bornova'da doğdum. Benden dört yaş büyük bir abim var. İzmir'de bir reklam ajansında çalışıyor. Babam tesisatçılık yapıyor, annem ise ev hanımı.
Futbola ilgin ne zaman başladı, futbol topuyla tanışman nasıl oldu?
Küçükken sabahın köründe evden çıkar, akşam hava kararana kadar çamurların içinde futbol oynardım. 8 yaşında Bornova kulüplerinden Altınay Ceylan'da futbola başladım. 10 yaşındayken Altay'ın altyapısına geçtim. Önce spor okulunda başladım, ardından da alt gruplarda oynaya oynaya yukarıya çıktım.
İzmir'in bir çok köklü kulübü var. Senin diğerlerini değil de Altay'ı seçmenin sebebi neydi?
İzmir'de bence en iyi altyapı Altay'da. Şimdi takım arkadaşım olan Necati Ateş abi, Kayserispor'da oynayan Okay Yokuşlu, Bursaspor'dan Musa Çağıran gibi pek çok millî oyuncu Altay altyapısından yetişti. Kulübün altyapıya verdiği önemi ve değeri bildiğim için Altay'ı seçmiştim.
Ailen futbol oynama konusundaki kararını nasıl karşıladı? Sonrasında sana nasıl destek verdiler?
Ailem bana gerçekten çok büyük destek verdi. Babam çalıştığı için annem beni antrenmanlara götürüp getirirdi. Annem de futbola meraklıdır. Bu sezon da Eskişehir'e gelip Galatasaray maçımızı izledi.
Futbolla okulu birlikte yürütebildin mi?
Okul futbolunun da kendimi geliştirmeme büyük katkısı oldu. Kaymakam Özgür Azer Kurak İlköğretim Okulu iyi futbolcuları bünyesinde topluyordu. Ben de o okula geçtim. Bir yandan okul takımları şampiyonası, bir yandan Altay derken ciddi bir tecrübe kazanmış oldum. Bu arada liseyi de bitirdim.
20 yaşındasın ve Ümit Millî Takımı oyuncususun. Seni akranlarından ayırıp bugün ay-yıldızlı formayı giymeni sağlayan farkların nelerdi?
Oyuncuların çoğu futbolu kendileri için oynar. Bense ailem için futbol oynuyorum. Çünkü o zamanın şartlarında annemin yüzüğünü bozdurup bana krampon aldıklarını biliyorum. Onlara ve çevremdeki fakir arkadaşlarıma yardım etmek için futbol oynuyorum. Elimden geldiğince hepsine yardım etmeye çalışıyorum. Bu düşünce, futbol oynarken bana güç veriyor. Eskişehirspor'a transfer olduktan sonra futboldan para kazanmaya da başladım. Allah nasip ederse ilk hedefim İzmir'de aileme bir ev almak. Benim için ilk başta ailem geliyor.
Bize Altay'da geçirdiğin sezonlardan söz eder misin? Orada futbolunu geliştirmene katkı yapan olaylar nelerdi, hocalar kimlerdi?
Altay'da beni A takımda ilk oynatan teknik direktör Ercan Ertemçöz'dür. 1. Lig'de ilk maçıma çıktığımda henüz 17 yaşındaydım. Onun zamanında önemli bir tecrübe kazandım. O sezon sıkıntılı bir sezon yaşadık ve 2. Lig'e düştük. 18 yaşındayken 2. Lig'de 25 maça çıktım. Genç yaşlarda bu iki ligde oynamak çok büyük bir tecrübeydi benim için. O liglerde mücadele gücü ve dayanıklılık fazlasıyla ön plana çıkıyor. Süper Lig'e göre çok farklı bir futbol ortamında yaşıyorsunuz. Dolayısıyla Süper Lig'e geldiğimde mücadele ve dayanıklılık konusunda hiçbir sıkıntı çekmedim. Ama Süper Lig'de de hızlı oynamak ve çabuk düşünmek öne çıkıyor. Bu konuda da giderek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bana katkı yapan hocalara gelince; Ercan Ertemçöz'ün dışında Altay'da Coşkun Demirbakan ve Mehmet Altıparmak'ın emeklerini unutamam. Eskişehirspor'a transferimi sağlayan Ersun Yanal, Millî Takımlarda da bana katkı sağladı. Yine Millî Takımlarda Kemal Özdeş ve Tahir Karapınar'ın üzerimde emekleri var. Şimdiki hocamız Ertuğrul Sağlam'ın da bende çok farklı bir yeri var.
Futbola başladığında da orta saha oyuncusu muydun?
Başlangıçta ufak tefek bir oyuncuydum, altyapıda Musa Çağıran'la birlikte oynuyordum. O dönemde çabuk ve hızlı olduğum için sağ ve sol açıkta görev yapıyordum. B Genç düzeyine çıktığımda boyum da biraz uzayınca hücuma dönük orta saha olarak görev almaya başladım. Fiziğim giderek gelişip boyum daha da uzayınca koordinasyon problemleri yaşamaya başladım. Ercan Hoca da beni Altay'da A takımındaki başlangıcımdan itibaren ön libero olarak kullandı. O günden beri ön libero oynuyorum.
Futbola başladığında idollerin var mıydı?
Başlangıçtaki idolüm Brezilyalı Ronaldo'ydu. Daha sonra Messi ve Ronaldo idollerim oldu. Bugün ön liberodaki idolüm ise Steven Gerrard. Bazı yorumcular da fiziğim ve stilimle beni ona benzetiyor, "Kendini geliştirirse ileride Gerrard gibi bir oyuncu olabilir" diyor. Benim de hedefim onun gibi bir oyuncu olabilmek.
Oynadığın mevki fiziksel olarak çok güçlü olmanı gerektiriyor. Bunun için özel çalışmalar yapıyor musun?
Eskişehirspor'da fitness hocamız var. Antrenmandan 1 saat önce onun kontrolünde fitnesse giriyorum. İdmanlardan sonra da şut çalışmaları yapıyorum.
Süper Lig'de beğendiğin orta saha oyuncuları var mı?
Selçuk İnan ve Emre Belözoğlu'nu hayranlıkla izliyorum. Yabancı bir oyuncu ismi ise veremeyeceğim. Çünkü bu sıralar Melo da Meireles de çok başarılı değil.
Eskişehirspor'a transferine gelirsek... Seni kim nerede izledi ve beğendi?
Bu transfer enteresan bir şekilde gelişti. Çünkü Altay'da oynarken ligin bitimine 6 hafta kala Trabzonspor'la anlaşmıştım. 1 hafta içinde Trabzon'a imzaya gidecektim. Ama kulüpler para konusunda anlaşamadı. Bu arada Bursaspor ve Gençlerbirliği de beni izliyordu. Sezon sonunda Kardemir Karabükspor da devreye girdi. Eskişehirspor ise hiç gündemde yoktu. Son anda Ersun Hoca "Aytaç'ı alalım" deyince Eskişehirsporlu yöneticiler kulübe gelip Altay'la anlaştı. Ben de gidip imzayı attım.
Eskişehirspor'a transfer olduğunda Süper Lig'de sezon başında bir maçta oynama fırsatı bulmuştun. Sonrasında bir kez daha forma giyebilmek için sezon sonunu beklemek zorunda kaldın. Süper Lig'deki ilk maçını ve sonrasındaki o bekleme süresinde neler yaşadığını anlatır mısın?
Benim için çok sıkıntılı bir süreçti bu. Başlangıçta benim için her şey çok iyi gidiyordu. Hocamız da çalışmalarımdan memnundu. Altay'da oynadığım dönemde U20'nin bütün kamplarına katılmıştım; Eskişehirspor'a geldikten sonra yine davet edildim ama Ersun Hoca yollamadı. Çünkü beni ligde oynatmayı düşünüyordu. Millî Takım maçı için verilen arada ise U20 kampına gitmeme izin verdi. Yani o dönemde çok formdaydım. Hem Millî Takımlara çağrılıyor hem de kulübümde hocam tarafından oynatılacak oyuncular arasında görülüyordum. O hafta Mersin İdman Yurdu maçında son 10 dakikada da olsa görev aldım ve iyi de oynadım. Hocam maçın ardından bana "Böyle devam edeceksin. Her şey daha güzel olacak" dedi. Ancak o dönemde Ediz Bahtiyaroğlu abiyi kaybettik. Bu haberi Millî Takım kampında aldım, şoke oldum. Çünkü Ediz abi benim sadece takım arkadaşım değil, oda arkadaşımdı. Millî Takım'dan döndüğümde adeta her şey değişmişti. Herkesin morali bozuktu. Ama galiba en fazla etkilenen de ben olmuştum. Psikolojim alt üsttü. Bu moral bozukluğu çalışmalarıma da yansıdı. Adeta kendimi bıraktım. Bu tarz konularda çok duygusal bir insanım ve kendimi toparlamam çok güç oldu.
Eskişehirspor'un orta sahası bu sezonun başında tamamen değişmiş görünüyor. Sezon başında böyle bir şans bulmayı bekliyor muydun?
Ertuğrul Sağlam takımın başına geldiğinde herkes bana, "Gençlere güvenen ve güvendiği genci de hiç düşünmeden oynatan bir hoca" demişti. Ben de "İyi bir fırsat buldum" diye düşünerek kamplarda çok çalıştım. Hazırlık maçlarında iyi oynadım, gol attım. Sağ olsun Ertuğrul Hocam da bu çabamı gördü ve beni ilk on birde oynattı. Daha önce Süper Lig tecrübesi bulunmayan 20 yaşında bir oyuncuyu ön libero gibi riskli bir bölgede oynatmak her teknik direktörün cesaret edebileceği bir şey değil. Ben de onun güvenine lâyık olabilmeye çalışıyorum. İyi de oynadığımı düşünüyorum.
Ertuğrul Hoca sadece sana değil, Tarık, Erkut gibi genç oyunculara da şans vererek dikkati çekiyor.
Evet. Tarık daha önce sağ bekte ve sağ açıkta görev almıştı. Dede'nin sakatlığında sol bek oynadı ve o da şansını iyi değerlendirdi. Takımın yaş ortalaması da oldukça düştü. Veysel ve Akaminko 88'li, N'diaye 90'lı, Tarık ve Özgür Çek 91'li, ben 93'lü, Erkut 94'lü.
Ertuğrul Sağlam'ın takıma en önemli katkısı ne oldu sence?
Geçen sezona oranla birbirine çok daha bağlı bir oyuncu grubu olduğumuzu söyleyebilirim. Geçtiğimiz sezon oynamayan oyuncuların küskünlükler yaşaması nedeniyle bugünkü havayı yakalayamamıştık. Bu sezon ise herkesin birbirine destek verdiği bir takım var karşımızda. Futbol anlamında ise geçen sezonkine benzer bir oyun var sahada. Ersun Hoca da uzun pas yapmamızı istemezdi. Topa daha çok sahip olarak oynuyorduk. Bu sezon Ertuğrul Hoca da aynı mantalitede. Sahaya dizilişimizle de daha fazla pas yapıp topa sahip olarak oynayışımızla da geçen sezonki oyun anlayışımızı devam ettiriyoruz. Ertuğrul Hocanın farklarından birisi de onunla çok kolaylıkla diyalog kurabilmemiz. Antrenmana dışarıdan bir çocuk gelse onunla şakalaşabilir. Bu onun karizmasını bozmaz. Ertuğrul Hocanın her yaştan insanla çok iyi diyalogları var ve bu da takımı olumlu etkiliyor.
Ön libero mevkii sadece fizikisel güç ve dinamizm değil aynı zamanda oyun bilgisi ve tecrübe de gerektiriyor. 20 yaşında bir oyuncu olarak böyle bir görevin üstesinden gelmek kolay olmasa gerek.
Gerçekten de hiç hata kaldırmayacak bir mevkide oynuyorum ama kendime güvenim çok yüksek ve iyi de oynadığımı düşünüyorum. Bence oyuncunun yaşı önemli değil. Önemli olan sakin olabilmek ve rahat düşünebilmek. Çünkü en fazla baskı yiyen bölge orası. O baskı karşısında oyuncu topu ayağına dolaştırabilir. Ancak ben sakin kalabilen ve rahat düşünebilen bir yapıya sahibim. Bu nedenle sıkıntı çekmiyorum.
Bu rahatlığı nasıl hissediyorsun?
Sanırım yapım böyle. Risk almayı seviyorum. Abilerim de zaten "40 yaşındaki oyuncu gibi oynuyorsun" diyor. Ancak çabuk düşünme ve karar verme konusunda uyarılar alıyorum. Bu noktada kendimi geliştirmem gerektiğini biliyorum. Bir yandan oynayarak bir yandan da iyi oyuncuları izleyerek bu gelişimi sağlayacağımı düşünüyorum.
Her takımda topu ayağına aldığında arkadaşlarını rahatlatan ve özel işler yapması beklenen oyuncular vardır? Eskişehirspor için bu futbolcu ya da futbolcular kim sence?
Erkan abi... Bence Süper Lig'in en iyi beş oyuncusu arasına girebilecek kalitede bir oyuncu. Topu ona attığınız zaman takım rahatlıyor. Zaten hücuma onunla çıkıyoruz. Adam eksiltme özellikleri müthiş. Savunmada Akaminko da takımı rahatlatan bir oyuncu. Hem çok çabuk ve süratli hem de ayakları çok iyi. Drogba'ya da Emenike'ye de adım attırmadı. Diego tekniğiyle güven veren bir oyuncu. Necati abi oynadığı zaman önde topu tutabilen, oyunu açabilen bir oyuncu.
Takım içinde gençlerle tecrübeliler arasındaki ilişkiler nasıl?
Genç oyuncular başlangıçta bir çekingenlik hisseder, geride durur ama biz ilk haftadan beri hiç yabancılık çekmedik. Necati abi, Servet abi, Erkan abi hepsi bize çok destek oluyor. Bize genç oyuncu gibi değil, arkadaşları gibi bakıyor ve bu da bizim oyunumuza olumlu yansıyor.
Eskişehir'de dışarı çıktığında insanlar seni tanıyor mu? Taraftarlarla ilişkilerin nasıl?
Eskişehir gerçek bir futbol şehri ve insanlar genç oyunculara çok sahip çıkıyor. Takımda yeni yüzler görmek istiyorlar. Bu sezon bizi gördüler ve gerçekten de sahip çıkıyorlar. Genç oyunculardan birisi atağa çıktığında ya da şut attığında tribünlerin verdiği desteğin arttığını hissediyoruz.
Bir de Es-Es Bando var tabii... Onların performansı saha içinde sizi nasıl etkiliyor?
Eskişehirspor'a transfer olduğumda ilk maçımızı UEFA Avrupa Ligi elemelerinde St. Johnston'a karşı oynamıştık. Tribünler doluydu. Sahaya ilk çıktığım anda Es-Es Bando çalmaya başladı ve tüylerim diken diken oldu. İlk kez canlı performanslarına şahit olmuştum ve çok etkileyiciydi. Maç sırasında onları duyduğunuzda gerçekten de motivasyonunuz artıyor.
Geçtiğimiz sezon takım arkadaşın olan Alper Potuk sezonun en flaş transferlerinden birisine imza attı ve Fenerbahçe'de çok şey beklenen bir oyuncu oldu. Senin gözünde Alper Potuk nasıl bir oyuncu?
Alper genç yaşına rağmen sorumluluk alabilen ve senelerdir Eskişehirspor'u taşıyan bir oyuncu. Topu büyük bir başarıyla dikine taşıması onun ayırt edici özelliği. Fenerbahçe büyük bir camia ama Alper'e mutlaka sabretmeli. Futbol dışında karakteri ve kişiliği de harika bir oyuncu. Son derecede mütevazı. Onun yaşında birçok oyuncu kaybolup gitmiştir ama Alper karakterinin sağlamlığı sayesinde bulunduğu yeri kolaylıkla hazmetti.
Birçok oyuncunun tevazu eksikliği sebebiyle kaybolup gittiğinin farkında olmak güzel bir şey. Yaşıtların babasından harçlık alırken sen ciddi paralar kazanıyorsun. Ayaklarının yerden kesilmemesi için nelere dikkat ediyorsun?
Başta da söylediğim gibi ben ailem ve arkadaşlarım için futbol oynuyorum. Bunu hiç aklımdan çıkarmıyorum. Omzumda bir çok insanın sorumluluğunu taşıdığımı düşünüyorum ve ayaklarım hiç yerden kesilmiyor.
Millî Takımlardan aldığın ilk daveti hatırlıyor musun?
O dönemde Altay'da oynuyordum. 1. Lig'de ilk maçıma çıktıktan sonra U18 Millî Takımı'na çağrılıp Çek Cumhuriyeti'ndeki Vaclav Jezek Turnuvası'na katılmıştım. O turnuvada en iyi orta saha oyuncusu ödülünü almıştım ve benim için harika bir başlangıç olmuştu.
Ay-yıldızlı formayı giymek sana neler hissettiriyor ve neler kazandırıyor?
Millî Takım oyuncusu olmak gerçekten çok özel bir şey. İnsanların sizi sadece Eskişehirspor değil Millî Takım oyuncusu olarak da tanımaları gurur verici. Bu gururu sadece ben değil ailem de yaşıyor. İnşallah millî forma üzerimde kalıcı olur. Kazandırdığı uluslararası tecrübe de çok önemli. Bunu sadece futbol anlamında söylemiyorum. Farklı ülkeleri görmek, değişik kültürleri tanımak da insanın bilgisini ve görgüsünü artırıyor, ufkunu açıyor.
Bundan sonraki hedeflerin neler?
Elbette öncelikle Eskişehirspor'da başarılı olmak istiyorum. Çünkü Eskişehir halkı bunu hak ediyor. Tıpkı Bursaspor gibi biz de bir Anadolu takımı olarak şampiyonluk yaşamak istiyoruz. Avrupa hayallerim de var ama henüz yaşım çok genç. Bu nedenle sadece Eskişehirspor'daki hedeflerime odaklanıyorum. İlk hedefim Eskişehirspor'da uzun yıllar oynamak, ikincisi de millî formayı üzerimden hiç çıkartmamak. Açıkçası büyük bir takımdan teklif alsam da gitmeyi düşünmem. Öncelikle Süper Lig'de sürekli oynayıp tecrübe kazanmam gerekiyor.
Futbolun dışındaki vaktini nasıl geçiriyorsun?
Veysel, Tarık, Erkan abiyle çıkıp oturuyoruz. Bazen antrenörümüz Ömer Erdoğan da bize katılır. Onunla sohbet ederiz. Bize abilik yapıyor. Türkiye'nin en iyi profesyonellerinden birisi olduğu için tecrübelerinden yararlanmaya çalışıyoruz.