Meksika futbolu denilince akla gelen ilk onun ismi geliyor. Pek bilinmese de bir diş hekimi olan yıldız oyuncunun Real Madrid kariyerini rekorlarla süslemesi ve kulüp tarihinin en iyi 10 ismi arasında gösterilmesi boşuna değil. 1985-90 arasında Avrupa futbolundaki üstünlüğünü üst üste 5 şampiyonlukla taçlandıran Real Madrid'in efsane kadrosunda onun yeri çok farklıydı çünkü. Röveşata golleri ve taklalarıyla ünlü Meksikalı, bugün hâlâ koyu bir Real Madrid taraftarı. İspanya'da 4 kez üst üste gol kralı olan ve geçmiş başarılarını şimdi teknik direktörlük kariyerinde arayan süper star, TamSaha'nın sorularını yanıtladı.
Röportaj: Ceyla Kütükoğlu
Meksika Millî Takımı, genç takımlarıyla büyük başarılar elde etmesine rağmen bu çizgiyi Dünya Kupası ve Copa America gibi büyük turnuvalara taşıyamadı. Bunun arkasındaki neden sizce ne?
Genç takım başarılarını üst yaş gruplarına taşıyamamak pek çok ülkenin sorunu. Gençler seviyesinde oyuncuların üzerinde daha az baskı var. Yaşları ilerledikçe üzerlerindeki yük artıyor. Bu da oyuncuların performanslarını etkiliyor. Lâtin Amerika ülkelerinde bu baskı daha da yoğun oluyor. Meksika, CONCACAF eleme grubundan geldiği için çok güçlü ülkelerle oynamıyor. Elemelerdeki rakipleri arasında Kanada, Kosta Rika, Küba ve ABD gibi ülkeler var. Meksika bunların içinde en güçlüsü. Ama diğer tarafta Güney Amerika ülkelerinin kendi aralarında büyük bir rekabet yaşanıyor. Meksika, millî takımlarda Copa Amerika, kulüp takımları seviyesinde de Libertadores Kupası ve Güney Amerika turnuvası gibi turnuvalara yeni davet edilmeye başladı. Bu kupalarda oynamaya başladığından beri de bir gelişim gösterdi. Şu anda Amerika kıtasında Brezilya ve Arjantin'in ardından Uruguay ve Şili kendine yer bulmaya çalışıyor. Meksika da bu ülkelerle rekabet etmek durumunda.
Meksika genç takımları U17 ve U20'de Dünya Şampiyonu oldu. İyi iki jenerasyon geliyor. Meksika futbolu için geleceği nasıl görüyorsunuz?
Bu sene iki takımın birden Dünya Kupası kazanması gençler düzeyinde bir şeylerin doğru yapıldığı gösteriyor. Meksika'nın bundan sonra Brezilya ve Arjantin'in ardından üçüncülüğe oynaması gerektiğini düşünüyorum. Bu iki jenerasyondan çıkacak oyuncular Meksika'ya büyük başarılar kazandırabilir. En önemli görev antrenörlere düşüyor. Bu oyuncuların yetişme süreçlerinde onlara sorumluluk vermeleri ama aynı zamanda da üzerlerinde baskı oluşturmamaları gerekiyor.
Oynadığınız dönemlerde Real Madrid Avrupa'nın en iyi takımıydı. Şimdi ise dünya çapında bir Barcelona fırtınası esiyor. Sizce Barcelona daha ne kadar iyiye gidebilir?
Barcelona çok iyi bir oyuncu jenerasyonu yakaladı. Guardiola da bu oyuncuları nasıl oynatabileceğini, ne şekilde en iyi verimi alabileceğini çok iyi biliyor. O yüzden de şu anda dünyanın en iyi takımı Barcelona. Ben Real Madrid'deyken, biz de iyi bir jenerasyondan gelen oyunculara sahiptik, bu yüzden de çok başarılı olduk. 5 kez üst üste şampiyonluğumuz var. Barcelona henüz bunu geçemedi. Şimdilerde ise sıra Barcelona'da, kimse bunun daha ne kadar süreceğini bilemiyor. Umarım bizim rekorumuzu kırmadan bu seri biter ve Real Madrid yeniden üstünlüğü ele geçirir.
Avrupa futbolu millî takımlar düzeyinde İspanya, Hollanda ve Almanya ile dünya futboluna ağırlık koyuyor. Lâtin Amerika geride kalıyor gibi görünüyor, bu görüşe katılıyor musunuz?
Bence Brezilya ve Arjantin'in üstünlüğü hiçbir zaman kaybolmaz. Bu iki takım hep başa oynar. Son Dünya Kupası'nda Arjantin ve Brezilya'nın başarılı olamaması bir kazaydı. İspanya kulüp seviyesinde gösterdiği iyi performansının meyvelerini aldı, Hollanda da sürpriz yaptı. Ama Dünya Kupası'nda her zaman Brezilya ve Arjantin kupanın en önemli favorisidir, bu değişmez.
Uruguay'ın Lâtin Amerika adına çıkışını nasıl yorumluyorsunuz?
Uruguay son Dünya Kupası ve Copa America'da ne kadar iyi olabileceğini gösterdi. İtiraf etmeliyim ki, son senelerde Meksika'dan daha iyi çalışıyorlar. Forlan gibi çok yetenekli bir oyuncuya sahipler. Takım olmayı da iyi başardılar. Uruguay, Lâtin Amerika'nın en iyi üçüncü takımı oldu. Bir zamanlar Meksika için bunu söylerdik ama Uruguay bizi geçti.
Son El Clasico'da Real Madrid bir kez daha Barcelona'ya yenildi. Sizce Real Madrid ve Mourinho, Barcelona'ya karşı ne yapmalı?
Barcelona çok iyi işleyen bir yapı, tek bir önlemle durdurmak zor. Barcelona'nın en önemli kozu orta sahada birbiriyle iyi anlaşan ve pas dağılımını çok iyi yapan Xavi ve Iniesta gibi çok kaliteli iki oyuncusunun bulunması. Bu nedenle öncelik bu iki oyuncuyu durdurmak olmalı. Bu iki oyuncuya sıkı markaj yaparak pas trafiğini kesmek bir çözüm olabilir.
Futbol artık daha hızlı ve daha fazla fizik gücüne dayalı. Fizik üstünlüğü olmayan forvetler başarılı olamıyor. Ama Messi gibi de bir örnek var. Yine Barcelona örneğinden yola çıkarak futbolda klasik mevkiler kayboluyor diyebilir miyiz?
Takımlar ellerindeki oyuncuların durumuna göre klasik dizilimlerin dışına çıkabiliyor. Barcelona'nın yapısı Messi'nin tek forvet oynamasına izin veriyor. Taktiksel ve diziliş açısından oynatılabilecek futbol, Barcelona ve Real Madrid'in karışımından doğacak futboldur.
Cristiano Ronaldo-Messi kıyaslamasında siz hangi taraftasınız? Şu an Avrupa'da en beğendiğiniz golcü kim?
Bu çok zor bir soru. Farklı stilleri var, farklı oyuncular. İkisini kıyaslamak Barcelona ile Real Madrid'i kıyaslamak kadar zor. Messi'yi Real Madrid'e, Cristiano Ronaldo'yu da Barcelona'ya koysak belki farkı anlarız. Aynı şekilde ikisinin karışımı mükemmel futbolcuyu ortaya çıkarır. Falcao da beğendiğim bir golcü ve son iki senedir ne kadar geliştiğini de gösteriyor.
La Liga'da bir sezonda atılmış en fazla gol rekorunu Zarra ile paylaşıyordunuz ama bu rekor geçen sezon Cristiano Ronaldo tarafından kırıldı. Bu kadar uzun süredir elinizde tuttuğunuz bir rekor kırılınca ne hissettiniz?
Rekoru yine bir Real Madridli kırdığı için mutluyum. Rekorlar kırılmak için vardır. Ama başka bir takımdan bir oyuncunun bu kadar uzun süredir kırılamayan bir rekoru kırmasını istemezdim. O rekor benim için tabii ki özeldi. Çünkü hem Zarra gibi bir oyuncu ile paylaşıyordum hem de o sayede Altın Ayakkabı ödülünü kazanmıştım. Bu rekoru Cristiano Ronaldo'nun kırması da doğal. Onun yeteneklerine sahip olmak isterdim. Onun kadar hızlı olup, kuvvetli şut çekebilseydim belki daha çok gol atabilirdim. Umarım o da uzun yıllar Real Madrid'de oynar. Ayrıca benim o sezonda attığım gollerin hepsi tek dokunuşla atılmış gollerdir, bunu geçmek zor.
Millî takım kariyeriniz kulüp kariyerinizin biraz gölgesinde kalmıştı. Evinizdeki 1986 Dünya Kupası'nda Almanya'ya penaltılarla elenmeseydiniz ne kadar ileriye gidebilirdiniz?
Çok büyük bir şans ayağımıza gelmişti. İyi oynadığımız bir maçı penaltılarla kaybettik. Almanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak bizden daha güçlüydü. Bu yüzden de penaltılarda dayanıklı olan taraf kazandı. Ayrıca iptal edilen bir golümüz de var. O maçı kazansaydık yarı finalde Fransa'yı geçebilecek güçteydik. Evimizde oynadığımız için seyircilerin desteği bizim için büyük bir motivasyon kaynağı ve avantajdı. Şampiyonluğa en yakın olduğumuz Dünya Kupası'ydı ama biz şansımızı değerlendiremedik.
O turnuvada takımın yıldızı bendim ve herkes benden Real Madrid'deki kadar çok gol atmamı bekliyordu. Ama Real Madrid ile Meksika takımında oynamak aynı şey değil. Bu yüzden de millî takımda çok gol atamadım. Ama yine de Meksika'nın en çok gol atmış oyuncularından biriyim.
Butragueno, Schuster ve Valdano gibi oyuncularla oynadınız. Birlikte oynadığınız oyunculardan en iyi anlaştığınız hangisiydi?
Hepsi ile iyi anlaşıyordum. En iyi anlaştığım oyuncu ise aynı zamanda oda arkadaşım olan Martin Vazquez'di. Butragueno , Michel, Schuster'le birlikte iyi bir ekip olmuştuk. Zaten uyumumuz sahaya da yansıyordu.
Bu isimler Real Madrid'de önemli görevlerde bulundular, siz de yönetici olarak Real Madrid'e dönmeyi düşünür müsünüz?
Tabii. Yönetici olarak olmasa da teknik direktör olarak Real Madrid'e dönmek isterim. Yakın gelecekte başka takımlarla çalışmayı düşünüyorum. Belki daha sonra Real Madrid olabilir.
Yeniden bir takım çalıştırmayı istediğinizi söylediniz? Hangi ligde çalışmak isterdiniz?
Hangi lig olduğu çok fark etmiyor. Ama Avrupa'yı, Avrupa futbolunu seviyorum. Benim için önemli olan kazanmayı isteyen, hırslı bir takımla çalışmak. Futbolculuk kariyerimdeki gibi teknik direktör olarak da büyük başarılar kazanmak istiyorum. Bu yüzden büyük hedefleri olan bir takımı çalıştırmak isterim.
Bir röportajınızda Galatasaray'a teknik direktör olmak istediğinizi belirtmiştiniz. Türk takımlarına yönelik ilginiz devam ediyor mu?
Türk futbolunu seviyorum. Güzel bir rekabet var, tutkulu bir taraftar kitlesi var. Bu açıdan Meksika'ya da benziyor. Herhangi bir takım tercihim yok, teklif gelirse bir Türk takımını çalıştırabilirim.
Türk futbolunu genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gittikçe daha iyiye gidiyor. Türkiye, Avrupa'nın önemli futbol ülkelerinden biri. Maçlarını izlediğim Türk takımlarına bakınca rekabetçi ve tutkulu olduklarını görüyorum. Türkiye'de yetenekli çok oyuncu var. Avrupa'da oynayan oyuncu sayısı da artıyor. Bu da seviyenin yükseldiğinin bir göstergesi.
Futbolculuğunuzun yanında bir mesleğiniz daha var. Diş hekimi olma fikri nereden geldi?
Annem her zaman "Geleceğin için bir mesleğin olsun" derdi. Okumamı ve genel kültür sahibi olmamı istedi. Futbolda sakatlık her zaman başınıza gelebilecek bir şey. Kimi sakatlıklar kariyerinizin sonu olabilir. Futbolun ötesinde de hayat devam ediyor. Bu yüzden, futbol oynarken okulu bitirmek zor olsa da sonunda bir diplomam olması benim için güvence oldu.