Almanya'da doğup futbol altyapısını da orada alan bir oyuncu olarak Türk futboluyla çok genç yaşta tanıştı. 15 yaşında altyapısına ayak bastığı Trabzonspor'dan pişmesi için gönderilmesinin ardından geri dönebilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekti. Alt liglerde yaşadığı travmayı, Almanya'ya ailesinin yanına dönerek atlattı. Türkiye'ye ikinci gelişinde Giresunspor ve Karşıyaka'da giderek artan performansı ona Trabzonspor'un kapılarını bir kez daha açtı. Zokora'nın yokluğunda sergilediği futbolla, "Ben buradayım, gözünüz arkada kalmasın" demeyi başardı.
Röportaj: Nuri Bekâr
Süper Lig'in gurbetçi oyuncularından birisin. Doğduğun yer olan Karlsruhe'de futbola başlama hikâyeni öğrenebilir miyiz? Ailen nereli ve seni en çok kim teşvik etti futbola?
Futbola Almanya'da yaşadığımız köyün takımında başlamıştım. Sonrasında adı duyulmamış amatör kulüplerde oynadım. 15 yaşındayken, memleketimiz olan Trabzon'a gelmiştim. Denenmek üzere Trabzonspor'la 1 hafta antrenmanlara çıktım. Yaşım B genç seviyesindeydi ama PAF takımla antrenmanlara çıkartıldım. Birlikte çalıştığım oyuncular benden 2 yaş büyük olmasına rağmen başarılı olmuştum. Hocalarım Trabzonspor'da kalmamı isteyince Almanya'ya dönmedim ve futbol hayatıma Trabzon'da devam etmeyi seçtim.
Futbola Almanya'da devam etmek yerine o kadar genç bir yaşta Türkiye'yi seçmenin nedeni neydi?
Olaylar bazen insanın planladığı gitmiyor. Önünüze fırsatlar geliyor ve bunları değerlendiriyorsunuz. Benim Trabzonspor'a gelişim de böyle oldu. Bir haftalık antrenmandan sonra Trabzonspor gibi büyük bir kulüp tarafından beğenilince burada kalmayı tercih ettim.
Futbolseverler seni ilk kez bu sezon bordo-mavili formayla izliyor ama aslında sen 2006 yılında henüz 19 yaşındayken Trabzonspor'un A takıma yükseldin. Seni A takıma çıkaran teknik direktör kimdi?
PAF takımda oynarken benimle birlikte birkaç oyuncuyu A takım antrenmanlarına çağırıyorlardı. O antrenmanlar da benim açımdan olumlu geçiyordu. Kampa götürülen genç oyuncuların arasında da yer aldım. O dönemde Antalya'da yaptığımız hazırlık kampındaki performansım beğenilince Trabzon'a dönüşümüzde profesyonel takımla sözleşme imzaladım. Beni beğenen ve A takıma alınan teknik direktör Vahid Halilhodzic'ti.
O sezon önce Maltepespor'a kiralandın. Ancak devre arası sözleşmeni feshedip Zeytinburnuspor'a transfer oldun. Yani Trabzonspor'la yolların ayrıldı. Öncelikle bu kadar genç yaşta Almanya'dan Trabzonspor'a transfer olmuşken, çok kısa bir süre sonra bordo-mavililerle yollarının neden ayrıldığını öğrenebilir miyiz?
Dediğim gibi hayat planladığımız gibi yürüyen bir şey değil. Maltepespor'da oynadıktan sonra Trabzonspor'a geri dönecektim. Ancak Vahit Halilhodzic'in yerine takımın başına getirilen teknik direktör Ziya Doğan beni takımında istemedi. Maltepespor'da kiralık olarak sezonu tamamlamak istedim ama o da olmadı. Çünkü ben Maltepespor'da kiralık olarak devam etmek istiyordum ama onlar beni bonservisimle almak niyetindeydi. Hem Trabzonspor hem de Maltepespor seçenekleri kaybolunca yarım sezonluğuna Zeytinburnuspor'la anlaştım ve sezonun bitiminde de Almanya'ya döndüm.
Almanya'ya döndükten sonra Karlsruhe'nin ikinci takımına girdin. Tekrar Almanya'ya dönmenin nedeni neydi?
Elbette herkes işlerin yolunda gitmesini ve kalıcı olmayı ister. Ancak ben Maltepespor'da da Zeytinburnuspor'da da ciddi sakatlıklar yaşadığım için çok fazla oynama fırsatı bulamadım. Oynayamamak bir futbolcu için en zor durumdur. Bu defa kafa olarak da rahatsızlıklar başlıyor. Kendimi toparlamam gerekiyordu ve Almanya'ya ailemin yanına dönme kararı aldım. Çok da iyi oldu. Ailemin yanında kendim için yeni bir başlangıç yaptım.
Karlsruhe'nin PAF takımında çok fazla kadroya giremedikten sonra Türkiye'ye geri döndün ve Giresunspor'la sözleşme imzaladın. Yeniden gittiğin Almanya'da düzenli olarak oynayamamanın nedenleri nelerdi?
Almanya'ya döndükten sonra da ciddi bir sakatlık yaşadım ve sezonun ilk iki ayında yine futbol oynayamadım. Bu da beni biraz geriye attı. Bu arada takım da rayına oturmuş, yoluna devam ediyordu. Dolayısıyla iyileştikten sonra onların arasına girebilmem mümkün olmadı. Yani orada da işim rast gitmedi. Ama oynamasam bile en azından ailemin yanında olmam beni kafa olarak iyi bir seviyeye getirdi. Sonrasında yeniden Türkiye'ye gelme kararı aldım. O dönemde Mehmet Birinci ile birlikte çalışan Suat Tekelioğlu Hocam beni Giresunspor'a getirdi. O dönem benim için çok iyi geçti. Oynama fırsatı buldum ve kendimi toparladım.
Asıl çıkışını 2009-2010 sezonu başında gittiğin Karşıyaka'da gerçekleştiriyorsun. İlk kez düzenli olarak futbol oynamaya başladığın Karşıyaka'daki bu parlayışının başlıca nedenleri nelerdi?
Bence birinci neden, biraz önce de söylediğim gibi ailemin yanına dönüp kafa olarak kendimi toparlamamdı. Sonrasında Giresunspor'a gelip sakatlanmadan bir sezon oynamak benim için çok iyi oldu. Karşıyaka'dan teklif alınca gitmeye karar verdim. Çünkü beni isteyen Reha Kapsal genç oyunculara değer veren bir teknik adamdı. Bana çok yardımcı oldu. Karşıyaka'da gerçekten de çok iyi iki sezon geçirdim.
İlk sezon Ümit Turmuş, Reha Kapsal ve Erdoğan Arıca ile çalıştın Karşıyaka'da. O dönemler sık sık forma şansı bulsan da ilk 11'de devamlı oynayamıyordun. Ancak ertesi sezon Kemal Kılıç yönetimindeki takımla büyük çıkış yakaladın. Turgut Uçar ve Reha Kapsal'la da bu çıkış devam etti. Bu hocalardan en çok hangisinin katkısını gördün bu dönemde?
Reha Kapsal'ın ayrılmasından sonra çok sık teknik adam değişikliği yaşadık. Diğer hocalarla çok uzun süre birlikte çalışma fırsatı bulamadım ama mutlaka hepsinin katkısı olmuştur. Karşıkaya'da geçirdiğim iki sezona baktığımda bana en fazla katkı yapan teknik adamın Reha Kapsal olduğunu söyleyebilirim.
Karşıyaka'daki bu performansından ötürü tekrar Türkiye'deki ilk durağın Trabzonspor'a döndün. Öncelikle bu transfer nasıl gerçekleşti, onu soralım sana?
Karşıyaka'da düzenli bir biçimde oynamaya başladıktan sonra A2 Millî Takımı'na çağrılmamın bu transferde önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Çünkü A2 Millî Takımı'ndaki maçlarım oldukça iyi geçmişti. Transferimi ise çevremdeki insanlar gibi gazete haberlerinden öğrendim. Bu konuda bana gelmiş bir teklif yoktu. Sonra Karşıyaka Kulübü'nü aradım ve transferimi sordum. Onlar da Trabzonspor'un beni istediğini söyledi ve karşılıklı görüşmelerin ardından transferim gerçekleşti.
Trabzonspor'a döndükten sonra, "Zamanında ayrılmam hayırlı oldu. Tecrübe kazandım ve daha güçlü döndüm" demiştin. O günden bugüne baktığımızda hâlâ aynı düşüncede misin? Yoksa burada kalıcı olmak için kendini biraz daha geliştirmen gerektiğini düşünüyor musun?
Futbolcu kendisini oynayarak geliştirir. 18 yaşındaydım, çok gençtim ve tecrübe kazanmam gerekiyordu. Beni bu nedenle Maltepespor'a yollamışlardı. Ancak işler umduğum gibi gitmedi. Eğer o dönemde Trabzonspor'da kalmış olsaydım oynayabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü takıma büyük paralar harcanarak yıldız oyuncular transfer edilmişti ve benim onların arasında kendime yer bulmam çok zor görünüyordu. Tabii burada hocanın kimliği ve genç oyunculara bakış açısı da önemli. Çünkü genç futbolcuyu teknik direktör oynatır. Bence Trabzonspor'dan ayrılmam iyi oldu çünkü Giresunspor'da ve Karşıyaka'da çok maç oynayıp kendimi gösterdim ve buraya güçlü olarak geri döndüm. Sadece Trabzonspor'dan değil bir çok takımdan teklifler alan bir oyuncu olarak geldim.
Başka hangi takımlardan teklifler almıştın?
Trabzonspor'un dışında Karşıyaka'ya gelen pek çok resmi teklif vardı. Kulüp beni Trabzonspor'a değil, başka bir takıma vermek istiyordu. Çünkü onların açısından bakıldığında kazanacakları paranın yüksekliği önemliydi. Ama ben Trabzonlu ve Trabzonsporlu olduğum için, "Başka bir takıma gitmem" diye diretince razı olmak zorunda kaldılar. Belki buralı olmasam, Trabzonspor'u çok sevmesem başka bir takıma gitmeyi düşünürdüm ama bu iki faktör birleşince Trabzonspor'a geldim.
Trabzonspor'da görev yaptığın bölgede Zokora gibi çok tecrübeli ve başarılı bir isim var. Bu durum senin ondan bir şeyler öğrenmen için avantaj, forma mücadelesinde ise dezavantaj oluşturuyor. Zokora ile neler yapman gerektiği hakkında konuşuyor musunuz? Ondan bir şeyler öğreniyor musun?
Zokoro sadece saha içinde değil, saha dışında da bizim için çok önemli bir oyuncu. Yaşı, görgüsü, bilgisiyle ondan öğreneceğim çok şey olduğunu düşünüyorum. Elbette kendisiyle de konuşuyorum. Neyi daha iyi yapmam, nerede durmam, topu nasıl kullanmam gerektiğini konuşuyoruz. Hatta ben sormasam bile o gelip bana neler yapmam gerektiğini anlatıyor. Zokora'yla bu anlamda çok iyi bir diyalogumuz var. Dediğim gibi, ben sormadan gelip "Şunu şöyle yap" dediğinde sözünden çıkmıyorum. Çünkü onun beni sevdiğini, iyiliğim için konuştuğunu ve daha iyi yerlere gelmemi istediğini biliyorum.
Zokora Afrika Kupası'nda olduğu dönemde düzenli olarak ilk 11'de forma giydin. Bu süreçten sonra artık devamlı olarak ilk 11'de görev alabilmek için neler yapman gerektiğini düşünüyorsun?
Zokora içerideki Manisaspor maçında oynadıktan sonra Afrika Kupası'na gitmişti. O gittikten sonra yokluğunu hissettirmemek için sadece ben değil bütün takım arkadaşlarımız çok çalıştık. İyi sonuçlar da aldık. Bundan sonrası için oynayıp oynamamam hocanın kararına bağlı. Benim yapmam gereken şey çok çalışmak, performansımı sürekli artırmak ve takımı kurarken hocanın kafasında bir soru işareti oluşturmak.
Fiziğinin yanı sıra zaman zaman Burak Yılmaz'a attığın kritik ara paslarıyla da hücumda ön plana çıkıyorsun. Bu konuda özel olarak çalışıyor musun antrenmanlarda? Çünkü özellikle Trabzonspor'un Burak Yılmaz'lı hücum anlayışında bu ara pasların çok önemi var.
Zokoro devre arasında Afrika Kupası'na gittikten sonra Colman'la beraber oynamaya başlamıştık. Colman sürekli öne çıkan ve oyunu iki yönlü oynamaya çalışan bir oyuncu. Ben de oyunun iki yönünü de oynamak ve sadece savunmaya destek vermek değil, hücuma da katkı yapmak isteyen bir oyuncuyum. Colman'la oynadığımız sırada dönüşümlü olarak öne çıkarken oluşan pozisyonlarda o tip pasları atmak istiyordum. Paslar yerine ulaştığında da iyi işler oluyordu.
Şenol Güneş'le olan diyalogundan ve saha içinde senden yapmanı istediklerinden bahseder misin? Daha mı defansif oynamanı istiyor yoksa iki yönlü mü?
İdeal bir orta saha oyuncusu iki yönlü olmalı, savunmayı ve hücumu bir arada yapabilmeli. Ama elbette sahaya çıktığınızda, "Ben istediğimi yaparım" demek gibi bir lüksünüz yok. O gün hocanız size hangi görevi verdiyse onu yerine getirmek durumundasınız. Bu istekler de maçtan maça değişebilir. Bazen hoca, "Sen kalacaksın, alanı boşaltmayacaksın" der. Siz de o zaman "Hayır ben iki yönlü oyuncuyum, öne de çıkarım" diyemezsiniz. İyi oyuncu sahada kendisine verilen görevi en iyi biçimde yerine getirendir.
Eksikliğin olduğunu düşündüğün yönlerin neler?
Bir oyuncu iyi şut atabilir ama mutlaka daha iyisi vardır. Dayanıklı ya da süratli olabilir ama mutlaka daha üst düzeyi de vardır. Dolayısıyla ben her anlamda eksiklerim olduğunu düşünüyorum. Bunları da ancak antrenmanlarla giderebilirsiniz. Elimizde her gün antrenman yapmak gibi bir fırsat var ve ben bu fırsatı en iyi biçimde değerlendirmeye çalışıyorum.
Daha önce bir kez Ümit Millî Takım formasını giydikten sonra, geçen sezon gösterdiğin performanstan ötürü A2 Millî Takımı'na çağrılmıştın. Artık hedefinde A Millî Takım var. Bu hedefe ulaşmak için neler yapman gerektiğini düşünüyorsun?
Her oyuncunun aklının bir köşesinde mutlaka A Millî Takım formasını giymek vardır. Ama benim şu andaki önceliğim Trabzonspor'da sürekli oynayan bir oyuncu olabilmek. Zaten bunu sağlayabilirsem A Millî Takım'ın kapılarının da bana açılacağını düşünüyorum.
Oynadığın bölge itibariyle örnek aldığın bir futbolcu veya idolün var mı?
Avrupa liglerinin büyük takımlarının orta saha oyuncularını örnek alıyorum. Örnek vereceğim bir veya iki kişi yok ama iyi takımların orta saha oyuncularını dikkatle takip eder, pozisyon alışlarından topu kullanmalarına, hücuma destek veriş biçimlerinden oyunu okumalarına kadar pek çok konuda neler yaptıklarını görmeye çalışırım.
Gelecekteki hedeflerin neler? Mesela yeniden Avrupa'da oynamak gibi bir şansın olursa en çok hangi ligde başarılı olacağını düşünüyorsun?
Avrupa'ya gidebilmek için öncelikle Süper Lig'de iyi bir performans göstermem gerekiyor. Burada oynamadan Avrupa'ya gidebilmek mümkün değil. Avrupa'nın kolay olmadığını biliyorum çünkü pek çok oyuncumuz büyük liglere transfer olduktan kısa bir süre sonra geri döndü. Bence gitmek değil, kalıcı olmak önemli. Oyun tarzı itibarıyla Bundesliga'yı çok beğeniyorum. Başarabilirsem orada oynamayı isterim.
Trabzon'da hayat senin için nasıl geçiyor? Almanya'da yetişmiş, İzmir havasını solumuş bir oyuncu olarak Trabzon'daki sosyal hayat seni tatmin ediyor mu? Yoksa bir futbolcu için bunun bir avantaj olduğunu mu düşünüyorsun?
Trabzonlu olduğum için büyük bir sıkıntı çekmedim. Almanya tabii ki doğup büyüdüğüm yer. Orayı, ailemi ve arkadaşlarımı özlüyorum elbette. İzmir güzel bir şehir. İstanbul gibi çok güzel bir şehirde de oynadım. Eğer buralı olmasam Trabzon'u hareketsiz bulabilirdim ama benim açımdan bakıldığında hiç bir sorun yok. Çünkü akrabalarımın çoğu burada, sık sık ziyaretlerine gidiyorum ve Trabzon'da hiçbir sıkıntı çekmiyorum.