Süper Lig'in gol krallığı listesine göz attığınızda rastlayabileceğiniz ender Türk oyunculardan biri. Şanlıurfa'da başlayan hayat hikâyesinin ağırlıklı bölümünü Almanya'da yaşadı. Üçüncü sezonunu geçirdiği ligimizde yükselen performansı, güçlü fiziği ve tükenmeyen enerjisiyle dikkat çekiyor. Bugünkü konumuna gelmesini "Futbol benim hayatım. Futbol için ölürüm. Daha küçükken büyük bir kariyerim olmasını hayal ediyordum. Her gün, her gece hayal kuruyordum, dua ediyordum ve çok çalışıyordum. Başarımın sırrı bu kariyeri hayal etmem. Bunun için çok sıkı çalıştım" sözleriyle açıklıyor. İşine ve Çaykur Rizespor'a olan bağlılığını ise tesislerde yaşayarak ortaya koyuyor.
Röportaj: Rasim Artagan
2 Mart 1986 Şanlıurfa doğumlusun. Ancak kariyerin Almanya'da başladı. Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Şanlıurfa'da başlayıp, Almanya'da devam eden bir hikâye benimkisi. Futbola başladıktan sonra hayalim Türkiye'ye dönüp, doğduğum ülkede futbol oynamaktı. Bunun sonrasında da hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Umuyorum Şanlıurfalılar da benim mutlu olduğum gibi mutlu oluyorlardır.
Kaç yıl yaşadın Şanlıurfa'da?
3-4 yaşına kadar orada yaşadıktan sonra ailemle birlikte Almanya'ya göç ettim.
Peki, Almanya'ya gidiş hikâyeniz nasıl?
Babam Almanya'da bir iş buldu ve gitti. Ülkeyi tanımaya çalışıyordu. Daha sonra bizi çağırdı. Bize, "Burada iş imkânları geniş" dedi. Kendisi başarılı oldu ve bizi de yanına aldı. O yüzden taşındık oraya…
Futbolla ne zaman ve nasıl tanıştın?
5-6 yaşındaydım. Bütün kardeşlerimle sokakta top oynamaya başladık. Bremen gibi ufak bir yerde yaşıyorduk. Ve futbol sonrasında da devam etti.
Baban Almanya'da ne işle meşgul?
Bir beton fabrikasına çalıştı. 30 yıla yakın bir çalışma hayatı oldu. Şimdi de emekli.
Kaç kardeşsiniz?
5 kardeşiz. 3 erkek, 2 kızız.
Senden başka futbolla ilgilenen var mı?
Evet, ağabeyim var. Bana göre çok büyük bir yetenekti kendisi. Werder Bremen'in altyapısında oynadı. Ondan sonrasında kendi işini yapmaya karar verdi ve iş hayatına atıldı, futbolu bıraktı. Sonrasında küçük kardeşim de Werder Bremen'in altyapısında oynuyordu. Çok yetenekliydi. Ama şansı yaver gitmedi. Çünkü sakatlıklar yaşadı dizinde. Sakatlıkları uzayınca da futbolu bırakmayı tercih etti.
Seninle beraber futbola başlayan arkadaşlarının birçoğu şu an oynamıyor. Seni arkadaşlarından ayıran özellikler nelerdi? Sen neden üst düzey bir oyuncu oldun ve Süper Lig'desin?
Aradaki fark şuydu açıkçası. Futbol benim hayatım. Futbol için ölürüm. Daha küçükken büyük bir kariyerim olmasını hayal ediyordum. Her gün, her gece hayal kuruyordum, dua ediyordum ve çok çalışıyordum. Arkadaşlarım tatile giderken, yüzerken, ailesiyle tatil yaparken ben şehirde kalıp yüzüyordum, koşuyordum, çok sıkı çalışıyordum. Futbol benim hayatım, futbol benim yolum. Başarımın sırrı bu kariyeri hayal etmem. Her zaman futbol oynayayım, farklı farklı yerleri göreyim istiyordum. Bunun için çok sıkı çalıştım. Bu işin sırrı da bu. Sıkı çalışmanın meyvelerini şu an topluyorum.
Profesyonel futbol kariyerin nasıl başladı?
Profesyonel kariyerimdeki ilk adımı 2007'de attım. 3. Lig'de Lübeck diye bir takımda başladı kariyerim. Sonra çok çalışarak Fortuna Düsseldorf'a gittim. Çok büyük bir takımdır Fortuna Düsseldorf. 2. Lig'de oynuyorlardı o sırada… Sonrasında da Hannover 96'ya geçtim ve bu da benim kariyerimin önünü açtı.
Fortuna Düsseldorf bir yerde futbolcu fabrikası değil mi?
Evet. Gelenekleri çok kuvvetli bir kulüp. İşçiler tarafından kurulmuş ve sonrasında futbolcu yetiştirip Almanya'da isim yapmış bir kulüpten bahsediyoruz.
Almanya'da futbola başlamak sana ne kazandırdı? Neler öğrendin? Alman eğitimini bize nasıl anlatırsın?
Almanya'daki disiplini şöyle özetleyebiliriz. Çok çalışmana ve çok disiplinli olmana özellikle dikkat ederler. Her seferinde bunun gibi şeylere teşvik ederler. İdmanlardan sonra genç oyuncular ekstra idmanlar yapar. Kendilerini geliştirirler. Bu olmazsa olmazdır. Çünkü bir üst düzeye atlayabilmek için çok çalışmanız gerekir. Bunu sürekli anlatırlar. Benim için de iyi yemek yemek, abur-cubur yememek, iyi uyku almak, bunları takip etmek, fitness'a gitmek çok önemliydi. Böyle özetleyebilirim Alman disiplinini…
Hannover 96'daki günlerin nasıl geçti?
Hannover, Bremen'den 1 saat uzaklıktaydı. Yani aileme 1 saat uzaktım. Bir ya da iki idmanla geçiriyorduk günlerimizi. Ondan sonra arkadaşlarla yemeğe çıkardık, zamanımızı geçirirdik. Ama özellikle çok çalışmaya gayret ederdim. O seviyeye gelmiştim ve Bundesliga'da oynayabilmeyi hayal ediyordum. Tabiî bu hedefe ulaştıktan sonra da devamını getirmeyi amaçlıyordum. Çok şanslıyım ki Borussia Dortmund, Hertha Berlin, Bayern Münih gibi takımlara karşı birkaç maç yaptım. Bu benim gururum açıkçası…
2013-2014 sezonunda yolun Çaykur Rizespor ile kesişti. Rize'ye gelişin nasıl oldu?
Az önce de söylediğim gibi bir gün Türkiye'de oynamak hayallerimden biriydi. Hannover'de oynarken bir-iki sene boyunca Çaykur Rize-spor, menajerimle hep iletişimdeydi. Beni istiyorlardı. 2013-2014 sezonunda bir hazırlık maçımız oldu Çaykur Rizespor'a karşı. O sırada Rıza Çalımbay Hoca ile konuşabildim. Rıza Hocanın bana çok güzel sözleri vardı. Bana, "Gel, bize yardım et. Sen iyi bir forvetsin. Ben buna inanıyorum. Bize yardım edebileceğine inanıyorum. Biz de seni Türkiye'de en yukarılara taşıyalım" dedi. Böyle bir konuşma geçti aramızda. Sonrasında buraya geldim ve Allah'a şükürler olsun ki çok çok mutluyum.
Gelir gelmez kendini kabul ettirdin ve takımın değişmezlerinden biri oldun. Bunu nasıl başardın? Kendini nasıl hazırlıyorsun?
Belki şöyle açıklayabilirim bunu. Bana iyi bir sözleşme sunan bir kulüp olursa, bana güvendiklerini söylerlerse, günün her saatinde, her saniyesinde "Nasıl daha iyi olurum" diye düşünürüm ve bunun için çok çalışırım. Yaklaşım tarzım budur. Ben Çaykur Rizespor adına her şeyin en iyisini yapabilmek için uğraşıyorum. Allah'a çok şükür ki takım arkadaşlarım da gerçekten arkadaşım oldular. Onlar sadece benim takım arkadaşım değil artık. Onlar benim canlarım, dostlarım. Çünkü bu takım bana güvendi. Burada ailesiz yaşıyorum. Ailem uzakta. Beni buraya getirdiler ancak bana bir aile de verdiler. Onlar için her şeyin en iyisini yapacağım.
Anladığım kadarıyla çocukluktan beri tesislerde yaşamışsın. Ayrı bir evde yaşamaktan ziyade tesislerde olmayı mı tercih ediyorsun?
Evet, kulüplerin tesislerinde kalmayı seviyorum. Niye? Yaptığım iş futbol. Kendimi kulüple ne kadar yakın hissedersem, performansım o kadar artar diye düşünüyorum. Uzakta kalmak yerine burada kalırım ve fitness'a gidebilirim, yüzebilirim. Uyandığımda zaten burada olurum. Almanya'da da böyleydi. Kendi evim vardı ancak yine de tesislerde kalıyordum. Rize'de de aynı şekilde tesis dışında bir evim var ama hiçbir zaman gitmiyorum. Her zaman tesisteyim. Burada kalmak beni kulübe daha çok bağlıyor. İşimi daha iyi yapmamı sağlıyor. Bir maçı kaybettiğimizde tesise geri döndüğüm zaman çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Bazen fitness'a gidiyorum, bazen havuza giriyorum. 10-15 dakika kendimi ekstra motive etmeye çalışıyorum. Çünkü bir dahaki güne daha hazır ve motive olarak başlamam gerekiyor.
Bir yandan Alman gibi çalışıp diğer yandan Türk gibi motive oluyorsun sanırım. Duyguların da ön planda çünkü…
Kesinlikle haklısınız. Futbol benim için çok canlı bir organizma. Çünkü bu Türk mantalitesine giriyor kesinlikle. Benim duygusal yaklaşmamın sebebi de bu belki de… Maç kazandığımız zaman dünyanın en mutlu insanlarından birisi oluyorum. Bunu hissediyorum. Ama kaybettiğimizde de en büyük hayal kırıklığını yaşamış bir insan kimliğine bürünebiliyorum. Duygusallığım çok fazla. Bu benim direkt kendi karakterime ve duygusallığıma bağlı. Burada Türklüğüm öne çıkıyor.
Bu sezon ilk yarıyı 6 galibiyet, 6 beraberlikle 24 puan toplayıp 8. sırada bitirdiniz. İkinci yarıdaki hedefiniz nedir?
Ligin geri kalanıyla ilgili şunu söyleyebilirim. İyi bir takımız. İyi bir takım karakterimiz var. İyi oyunculara, iyi bir hocaya, iyi bir ruha sahibiz. İşimize odaklanır, her zaman çalıştığımız gibi çalışmaya devam edersek hem Rize için hem de Türkiye için büyük bir sürpriz yapabiliriz. Bu gücümüz var.
Kweuke'den sonra takımın en fazla gol atan ikinci oyuncusu sensin. Sezon hedefin nedir?
Öncelikle şunu söylemek istiyorum; kişisel hedefim yükseldi tabiî. Geçen sezon 9 gol attım toplamda. Bu sezon ilk yarıda 7 golüm var. Öncelikle bunu geliştirmek ve takımıma gollerimle, asistlerimle katkıda bulunmak isterim. Bu benim için çok önemli. Ondan sonrasında Fatih Hocamız beni seçerse hazırım. Umarım Allah nasip eder.
Geçen sezona oranla çok daha golcü bir kimliğe sahip olmanı nasıl açıklıyorsun?
Geçen sezon benim için çok iyi geçmedi. Çünkü hoca değişikliği oldu. Çalkantılı bir sezondu. Bazen iyi oynadık, bazen iyi oynamadık. Oyun şeklimizi tam tutturamamıştık. Ama bu sezon aynı hocayla, aynı oyuncularla devam ediyoruz ve bu çok önemli. Aramızdaki iletişimi daha çok arttırdığımızı düşünüyorum. Baktığınız zaman Leo'nun (Leonard Kweuke) arkasında oynuyorum. Birbirimizi daha iyi tanıyoruz. Bazı şeyleri birlikte deniyoruz. Kendi gelişimimiz için bu çok önemli diye düşünüyorum. Leo ile birbirimizi daha iyi tanıyan bir ikiliyiz artık. Leo çok eğlenceli bir adam. Çok iyi bir karakteri var. Kendisini çok seviyorum. O da beni çok seviyor. Birlikteyken çok eğleniyoruz. Leo ile oynamak bana çok zevk veriyor. Top ona gittiğinde biliyor ki ben arkasından koşular yapıyorum. Topu benim için tutuyor. Anlaştığımızı düşünüyorum. İnanıyorum ki sezonun ikinci yarısında daha çok gol atıp, daha çok keyif alacağız.
Rize'de nasıl bir hayatın var? Neler yapıyorsun?
Her gün idmanlarımız var. İdman olmadığı zaman hamsi yemeyi çok seviyorum. Rize'de çok güzel yapıyorlar bu balığı. Boş zamanlarımızda Trabzon Forum'a gidiyoruz. Rize küçük ama çok güzel bir şehir. Her zaman takım arkadaşlarımla birlikteyim ve günlerimiz böyle geçiyor.
Çaykur Rizespor'daki hedefin nedir?
Öncelikle sezon sonuna kadar bu takım için her şeyi yapacağımı söyleyebilirim. Biz iyi bir takımız ve her takımı yenebiliriz. Galatasaray'ı, Trabzonspor'u, Başakşehir'i yendik, Fenerbahçe ile berabere kaldık. Beşiktaş'a karşı 1-0 kaybetmemize rağmen çok iyi bir takım olduğumuzu gösterdik. Bu çok önemliydi bizim için. Bu sezon sonuna kadar daha çok gol atıp, daha çok yardım etmek istiyorum Rizespor'a… Umarım ki gelecek sezon Avrupa'da boy gösteririz. Bu bizim için çok güzel olur.
Spor Toto Süper Lig'i nasıl değerlendiriyorsun? Takımların neredeyse hepsinde yıldız oyuncular var. Senin gözünle Süper Lig nasıl?
Büyük isimler bu ligde forma giyiyor. Bu oyunculardan çok şey öğreniyoruz. Kaliteli isimleri seyredebiliyoruz. Bunlar futbolu daha da güzelleştiriyor. Artık Süper Lig, tüm dünyada takip edilen bir lig haline geldi. Almanya'da bütün arkadaşlarım hiçbir maçı kaçırmadan izliyor. Bu isimler olduğu için daha da heyecanlı bir lig haline geldi, kalite yükseldi. Bizim de kalitemiz yükseldi. Daha da güzel oldu Süper Lig…
29 yaşındaki bir oyuncu olarak; bundan sonraki kariyer planlaman nasıl? Hedeflerin neler? Ancak burada bir parantez açmak gerekir. Arda Turan, Barcelona'ya 28 yaşında transfer oldu. Yani günümüzde bu yaşlardaki oyuncular en iyi zamanlarını yaşıyor.
Evet, bu doğru. Arda Turan, 28 yaşında Barcelona'ya transfer oldu. Dünyanın en iyi takımında, dünyanın en iyi oyuncularıyla birlikte futbol oynuyor. Benim için yaşın hiçbir önemi yok. 29 yaşındayım ama 20 yaşında gibi hissediyorum. Fit olduğum sürece 5-6 yıl daha bu performansımı sergileyebilirim hatta arttırabilirim. En yüksek seviyelerde oynayabilirim. Bunun için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bazı örnekler vereceğim. Mesela Totti, mesela Buffon… Hele ki Buffon 40 yaşında Şampiyonlar Ligi'nde oynadı. Futbol çok çabuk değişen bir oyun. Buna adapte olmanız çok önemli. Ben düşünüyorum ki, siz ne kadar kendinize iyi bakarsanız o kadar güzel performans gösterirsiniz. 20 yaşındaki oyuncular çok güçlü evet ama 28-29 yaşındaki oyuncular artık futbol zekâsının zirvesine çıkıyor. Bunu net bir şekilde görüyoruz artık günümüz futbolunda.
Peki, kariyer planın nedir? Türkiye'de devam mı edeceksin, yoksa Avrupa'ya geri mi döneceksin?
Çaykur Rizespor ile devam ettiğim müddetçe her şeyimi vereceğim. Yazın sözleşmem bitiyor. Projeleri değerlendireceğim. Bizim projemiz bana yine heyecan verirse burada devam edeceğim. Neden olmasın? Türkiye'de de devam edebilirim. Ya da projeleri değerlendirdikten sonra belki önümde bir Avrupa yolu açılır. Bunu bilemeyiz. Onu o zaman düşünmek istiyorum. Zamanı gelince düşüneceğim. Çünkü şu an sadece Çaykur Rizespor'a odaklıyım. Türkiye'de kalmayı tabiî ki isterim. Çünkü benim ülkem. Taraftarlar çok tutkulu ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Neden Türkiye'de devam etmeyeyim?
Millî Takım'la ilgili düşüncelerin neler? Avrupa Şampiyonası'na gidiş yolumuzu sen nasıl yaşadın?
Türkiye'nin EURO 2016'da olması gerçekten çok önemli. Ülke olarak çok önemli. Türk futbolunun gelişimi için çok önemli. İnsanlarımız için çok önemli. Çok zorlu süreçlerden geçtik. Çok zorlu maçlar oldu. Ama İzlanda'yı 1-0 yenmemiz inanılmazdı. Selçuk İnan'ın golünden sonra hepimiz ağlıyorduk. Hepimiz havalara uçtuk ve çok mutluyduk. Zorlu bir gruba düşmüşüz gibi duruyor ama kadromuz çok iyi. Bu bir turnuvadır ve turnuvalar her şeye açıktır. Kimse zor diye bakmasın. Biz her şeyi yapabilecek kapasitede bir takımız. İyi bir kadromuz var. Ben de katılabilirsem neden olmasın. Bu bizim millî gururumuz ve Millî Takımımız.
Futbola başladığın dönemde bir idolün var mıydı?
İdolüm Samuel Eto'o'ydu. O dönemde Barcelona'da oynuyordu. Antalyaspor'la oynadığımız maçı unutamam. 5-1 kazanmıştık ve çok mutluyduk. Soyunma odasına gittim ve kendisiyle fotoğraf çektirmek istediğimi söyledim. Konuştum kendisiyle. Benim için çok büyük bir efsanedir. Yaptığı şeyler, kariyeri, karakteri gerçekten inanılmaz. Allah'a şükür ki onu da tanıyabildim. Kendisiyle bir fotoğrafım oldu. Benim için çok güzel bir anıydı. Eto'o çok büyük bir karaktere sahip. Her zaman gülümseyen biri olması da onun güzel aurasından kaynaklı.
Şu an için dünyada ve ligimizde en çok beğendiğin forvetler kim?
En beğendiğim forvetler Cristiano Ronaldo, Messi, Ibrahimoviç, Higuain, Benzema… Ama aralarında bir isim sivriliyor ve o isim de elbette Lionel Messi. İnanılmaz bir karaktere sahip. Topun peşinden koşarken ne kadar mutlu olduğunu görüyorsunuz. Her zaman gülümsüyor. Bunu yakından görebiliyorsunuz. Türkiye'de Burak Yılmaz'ı çok beğeniyorum. Galatasaray'da Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi'nde çok önemli goller attı. Millî Takım adına çok güzel golleri var. Katkısı büyük. Burak Yılmaz benim için en iyi performansı gösteren forvet.
Ligimizde en çok hangi defans oyuncularına karşı oynarken zorlandın bugüne kadar?
Bursaspor'dan Serdar Aziz'i söyleyebilirim. Bursaspor maçında golü attım ama öyle bir vurdu ki bana, hâlâ gözümün altında izi var. Maçtan sonra geldi özür diledi, konuştuk. Üzüldüğünü söyledi. Ama tabiî golü attıktan sonra da ne kadar çok zorlandığımı hissettirdi bana…
Futbol kariyerin boyunca unutamadığın maç hangisidir?
Çok gol attığımız maçlar oldu tabiî ama bir maçı unutamam. Antalya-spor maçının bendeki yeri çok farklı. Çünkü idolüme karşı sahada forma giydim. Hem 5-1 gibi flaş bir skorla kazandık hem de ben üç gol birden attım. Benim için en iyi maçtı. Uzun yıllar bunu hatırlayacağım.
Doğduğun yer olan Şanlıurfa'ya gidiyor musun?
3-4 yıl önce gittim. Çok güzel 3-4 gün geçirdim. Amcam ve babam yanımdaydı. Çok güzel ve sıcak bir yer olduğunu hatırlıyorum. Ondan sonra çok fazla zamanım olmadı. Çünkü idman programlarımız çok yoğun.
Peki, doğduğun topraklara gidince neler hissettin?
Çok duygusal anlardı benim için. Çok önemli bir andı. Doğduğum şehirdi. Ufaktım ama tekrardan tanıma fırsatı bulduğum insanlar da vardı. İnanılmaz duygular beslediğim özel bir yerdi. Hep görmek istediğim bir yerdi. 3-4 gün benim için çok özel geçti.
Türkçe dersleri alıyor musun? Konuşmanı geliştirmek istiyor musun?
Türkçeyi güzel konuşamadığım için çok üzgünüm. Utanç verici bir durum olduğunu biliyorum. Öğrenmek için varımı, yoğumu ortaya koyuyorum. Türkçeyi ana dili gibi konuşan İtalyan tercümanım Gaetano Daniele Salierno bana çok yardımcı oluyor. Umarım ki en yakın zamanda öğrenmiş olurum.