Bir oyuncu düşünün, her sezon yerine yeni bir alternatif transfer edilsin ama o formasını her seferinde geri almayı başarsın. Kadro dışı bırakılıp kaptanlığı elinden alınsın ama o dirensin, çalışsın, çabalasın ve geri dönmesini bilsin. Üstelik bunu 35 yaşında gerçekleştirip üstüne bir de yeniden Milli Takım kadrosuna davet edilerek iki İspanya maçında da forma giysin. Sanırım başlıktaki cümleyi kurabilmek, böyle bir oyuncuya anasının ak sütü gibi helâl olmalı. Çalışkanlığı, azmi ve hırsı da genç oyuncular tarafından kitap gibi okunup örnek alınmalı.
Röportaj: Türker Tozar / TamSaha
Uzun bir aradan sonra yeniden milli formayı giydin. Öncelikle Milli Takım'dan uzak kalmak, uzun süre ay-yıldızlı formayı giymiş bir oyuncuya neler hissettiriyor?
Öncelikle Milli Takım'dan uzun süre ayrı kalmanın zor bir şey olduğunu söyleyeyim. İstanbul'da Yunanistan'la oynadığımız 2008 Avrupa Şampiyonası eleme maçından beri Milli Takım'a çağrılmıyordum. Hocamız Fatih Terim, İspanya maçları öncesi performansımı beğenmiş olacak ki, beni tekrardan kadroya dâhil etti. Buraya dönüş yapmaktan çok mutluyum. Ayrıca oynadığım maçlarda da elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyorum.
Avrupa Şampiyonası finallerini hangi duygularla izledin?
Ben de takım arkadaşlarımla birlikte İsviçre ve Avusturya'da olabilmeyi çok isterdim. O kadronun içerisinde bulunmak ve maçlarda görev almak beni çok mutlu ederdi. Yine de orada oynadığımız futbol ve sergilediğimiz mücadeleden, bir Türk oyuncusu olarak büyük gurur duydum. Takımımızın gayet başarılı olduğunu düşünüyorum. Zaten Türk halkını da sevince boğdular. Onlara minnettarız ve teşekkür ediyoruz.
Yeniden Milli Takım'a seçilmeyi bekliyor muydun?
Beşiktaş'ta iyi bir form grafiği yakaladığımı düşünüyordum ve açıkçası böyle bir daveti bekliyordum.
Milli Takım, İspanya'ya kaybettiği Dünya Kupası eleme grubu maçları nedeniyle yoğun olarak eleştirildi. Sen bu karşılaşmalarla ilgili neler söylersin? Dünya Kupası'na katılma şansımızı bundan sonrası için nasıl görüyorsun?
Yapılan ağır eleştirileri hak etmediğimizi düşünüyorum. Aslanlar gibi mücadele ettik. İstanbul'da oynanan maçın son dakikasında bile hâlâ gol arıyorduk. Bunun bazı insanlara bir şeyler ifade etmesi lâzım. Fatih Hocamızın bir açıklaması vardı, "Biz utanılacak bir şey yapmadık, övünülecek bir şey yaptık" diye. Buna yüzde yüz katılıyorum. Bence bizden beklenilenin de üzerinde bir oyun ortaya koyduk. Üstelik iskelet kadromuzdan birçok sakat oyuncumuz varken. Dünya Kupası'na katılma şansımız ise sonuna kadar devam edecek. İstediğimiz oyunu sahaya yansıtarak kalan 4 maçımızı da kazanıp en azından play-off'lar üzerinden şampiyonaya gitmek istiyoruz.
Beşiktaş'ın 2008-09 sezonu hazırlık kampında yaşanan bir kavgayla, çok farklı bir şekilde gündeme geldin. O kavga hakkında çok şey yazılıp çizildi, olayın aslını senden öğrenebilir miyiz?
Üzerinden neredeyse 1 sene geçmiş bir olay. Yaşanmaması gereken bir tartışmaydı. İbrahim Toraman da ben de bize yakışmayan bir davranışta bulunduk. İnsan bazen anlık tepkiler verebiliyor. Bizim için şüphesiz bir ders olmuştur ama ben geriye dönüp de artık o konuyu açmanın bir faydası olacağını düşünmüyorum. Olayın kötü yansımaları oldu. Kaptanlığımız alındı, kadro dışı bırakıldık ve daha sonra para cezası kesildi. Ama en kötüsü, yıllarca Beşiktaş forması giymiş bir oyuncu olarak ismimin bu şekilde gündeme gelmiş olmasıydı.
Bu kavga her takımda olabilecek türden bir kavga mıydı sence, yoksa kadro dışı bırakılmayı gerçekten hak ettiğinizi mi düşünüyorsun?
Evet, bu kavga her takımda olabilecek türdendi ancak medya tarafından büyütüldü. Olay, neredeyse 1 hafta boyunca spor sayfalarında yer aldı. Keşke bu olay hiç yaşanmasaydı ama sonuçlarına katlanmak zorunda kaldık tabii.
İbrahim Toraman'la ilişkilerin şimdi hangi düzeyde?
Artık her şey normale döndü. Herkes takımın başarısı için birlik içinde mücadele ediyor.
Kadro dışı kaldığın dönemde birçok transfer teklif aldın ama Beşiktaş'tan ayrılmadın. Bunun sebebi neydi?
Ayrılmadım çünkü kendime inancım hep vardı. Yaşadığım kötü günlerin üstesinden gelebileceğimi biliyordum. Kendi imajım açısından, Beşiktaş'a uzun yıllar hizmet etmiş bir oyuncu olarak böyle bir olayın ertesinde ayrılmak istemedim. Ayrıca fizik olarak da faydalı olacağımı biliyordum ve şimdiki performansım da ortada.
Sürekli yerine oyuncu aranıyor, transferler yapılıyor ama İbrahim Üzülmez yine Beşiktaş'ın sol bekindeki yerini alıyor. Bunu neye bağlamak lâzım?
Kimseden bir torpilim yok. Geride kalan bunca yılda Beşiktaş'ta görev yapan tüm hocaların yönetimi altında ilk on birde düzenli olarak görev yaptım. Bunun ardında, benim azmim ve çalışkanlığım yatıyor diye düşünüyorum. Birçok yabancı oyuncu transfer edildi, arkasından benim için "Artık oynayamaz" diye yorumlar yapıldı. Ben her zaman kendi mücadeleme, hırsıma ve arzulu oyunuma inandım. Bunların hepsini de sahada gösterdim ve gelecekte de göstermek istiyorum.
Davranışlarla örnek olmak gerek
Birçok genç oyuncu seni örnek gösteriyor ve "İbrahim ağabeyi bu yaşta o kadar koşarken görünce biz de ister istemez daha fazla çaba harcıyoruz" diyor. Bu gücün kaynağı ne?
Futbolda başarılı olmak için yetenekli olmanın yanında fizik olarak da güçlü olmanız gerekiyor. Saha içinde güçlü olmadığınız zaman bir takım mücadelelerden geri kalıyorsunuz. Bu anlamda, profesyonel bir oyuncu olarak saha dışında kendime çok iyi bakıyorum. Antrenmanlarda elimden gelen gayreti göstermeye ve teknik direktörümüzün dediklerini yapmaya çalışıyorum. Sorunuzda benim için söylenen sözleri Beşiktaş'ta da kullananlar var. Burada şunu söyleyeyim, eğer futbol oynuyorsanız ve belli bir tecrübeye ulaşmışsanız, genç oyunculara da örnek olmak mecburiyetindesiniz. Bunun için de en iyi yol, onlarla konuşmak yerine, sahada sergilediğiniz davranışlar ve performansınız. Ben de onu yapmaya çalışıyorum.
Peki, gençlere iyi örnek olan ve senin bu düşüncelerini uygulayan başka tecrübeli futbolcular var mı?
Mesela Galatasaray'dan Emre Aşık var. Benim bile örnek aldığım ve takdir ettiğim oyunculardan bir tanesi. Türkiye'nin üç büyük kulübünde de oynadı. Kendisine forma şansı verildiği zaman hep elinden geleni yapıyor, oynatılmadığı zamanlarda ise antrenmanlarda sanki oynayacakmış gibi hırslı çalışıyor. Baktığınız zaman yaşı bizler gibi olup, durumu bizimle aynı olan başka oyuncu da yok gibi.
Türkiye'de yabancı oyuncuların kaptanlığı tartışılan bir konu. Aslında kaptanın, takımın eski oyuncusu olması, kulüp tarihini bilmesi ve onunla özdeşleşmesi gibi özellikler aranırdı. Şimdi ise farklı uygulamalar yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Geçmişte, kulübün eski futbolcuları bu görevi üstlenirdi. Ama artık bu trend değişti. Bizde de Gökhan Zan olmadığı zaman Matias Delgado ya da Rodrigo Tello kaptanlık yapıyor. Bu görüşe de saygı duymak gerekiyor. Biz oyunculara da yönetimin verdiği kararı uygulamak düşüyor. Türkiye'de başka takımlarda da yabancıların kaptan olabildiğini görebiliyoruz. Ben onaylıyorum bu olayı. Çünkü eğer ister yerli olsun ister yabancı, eğer kaptanlık vasfı varsa ve takım arkadaşları tarafından sevilen bir kişisiyle, o görev kendisine verilebilir.
Altyapıda sol beklere eğilmek gerek
Yeniden Milli Takım'a seçilmen, "Türkiye'de yeterince genç oyuncu yetişmiyor" gibi de algılanabilir mi? Ülkemizdeki altyapıları nasıl değerlendiriyorsun?
Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye'de sol savunmacı fazla yetişmiyor. Eskiye dönersek, Hakan Ünsal ya da Ergün Penbe gibi örnekler vardı. Ağabeyimiz diyebileceğimiz Abdullah Ercan vardı. Daha sonra Hakan Balta geldi. Kısacası, ben bu bölgede bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Bence altyapılarda bu konuya eğilmek gerekir.
Yetenekli genç oyuncular, bazen disiplinsizlikleriyle gündeme geliyor. Bu durum, altyapı eğitimlerinde bir eksik olduğunun göstergesi mi?
Altyapıda bir oyuncunun yeteneğini geliştirmeye çalışırken, karakter ve kişiliğini şekillendirmeyi de unutmamak gerekir. Genç oyuncuların azıcık sivrildikten sonra kaybolup gitmeleri kolay. Bu yüzden onlara saha dışında da nasıl davranmaları gerektiği öğretilmeli.
Genç futbolcularla konuştuğunda onlara neler söylüyorsun?
Ben genç oyunculara her zaman şunu söylüyorum; Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş'ta oynamak bir başarı ama daha da önemlisi o performansı devam ettirebilmek ve zirvede kalabilmek. Haftalık olarak ön plana çıkmaktan ziyade sezon içerisinde istikrarı yakalamak daha önemli diyorum.
Türkiye'de hangi sol bekleri beğeniyorsun?
Roberto Carlos, Real Madrid'de oynadığı dönemlerden beri beğendiğim ve örnek aldığım bir oyuncuydu. Hakan Balta da Avrupa Şampiyonası'nda performansıyla ön plana çıktı, istikrarlı bir tablo çiziyor.
"Roberto Carlos'tan iyiyim" demedim
Bir demecinde kendini Roberto Carlos'la kıyaslıyor ve "Ben takımım için daha faydalı bir oyuncuyum" diyorsun. Bu konuyu biraz açabilir misin?
Bana Roberto Carlos'la ilgili ne düşündüğüm soruldu. Ben de "Onu beğeniyorum, saygı duyuyorum ama ben ondan daha iyi bir performans göstermek istiyorum" dedim. "Ondan iyi futbolcuyum" demek istemedim. Niyetim kimin takımına daha fazla katkıda bulunduğu gibi bir polemik konusu açmak değildi. Sanırım cevabım yanlış yorumlanmış. Kimseyi kendimden aşağı görmem, kendi değerimi de abartmam.
Beşiktaş, bu sezon giderek yükselen bir grafik çiziyor. Sence başlangıçtaki tutukluğunuzun ve sonradan kendinize gelmenizin nedeni neydi?
Mustafa Denizli bize her zaman güvendi ve iyi bir takım olduğumuzu açıkça söyledi. Özellikle ilk yarının son haftalarında zirve ile puan farkının açıldığı dönemde yaptığı takım toplantılarında bunu dile getirmişti. Eğer birlik beraberliği sahaya yansıtırsak işlerin bizim lehimize gelişeceğini söylemişti. Mevcut tabloya baktığınız zaman bunun doğru çıktığını görüyoruz. Rakiplerimizi geride bıraktık, zirveye ortak olduk. Bu başarıda Mustafa Denizli'nin büyük payı var. Bu beraberlik havasının sürmesi gerekiyor ki, sezon sonunda şampiyonluğa ulaşalım.
Mustafa Denizli'nin şampiyonluk düğümünün 32. haftada çözülebileceğini işaret eden bir açıklaması olmuştu. Bu tahmin için ne dersin?
Mustafa Denizli uzun yıllar Türkiye Ligi'nde takımlar çalıştırmış, Milli Takım'ın başında bulunmuş, deneyimli ve başarılı bir hoca. Tecrübesiyle rakiplerimizin puan kaybedeceğini hesap ederek ve bizim azimli oyunumuzu dikkate alarak böyle bir tahmin yapmış olmalı. Biz de onu utandırmamak için 32. haftaya dek kayıpsız gitmek istiyoruz.
UEFA Kupası'ndan elenmenizle ilgili neler söylersin?
Özellikle deplasmandaki Metalist karşılaşması, belki de Beşiktaş'ın bu sezonki en şanssız maçıydı. Rakip bizden çok iyi oynadı ve mücadele etti. Bizse takımımıza yakışmayan bir oyun ortaya koyduk. Her Türk takımının artık Avrupa'da daha yüksek başarıları hedeflemesi lâzım. Bunun yolu da ulus olarak takımlarımızı desteklemekten geçer ama maalesef Türkiye'de durum böyle değil. Bir takım elendiği zaman diğer takımın taraftarları bayram ediyor. Böyle bir şeye hiç anlam veremiyorum.
Beşiktaş'ta Ertuğrul Sağlam döneminde ters giden şey neydi?
Aslında Metalist maçı haricinde takımın kötü olduğunu söyleyemeyiz. Hatta 7. hafta sonunda liderliği yakalamıştık. Ama Türkiye'de özellikle genç Türk hocalara yeterince sabır gösterilmiyor. O dönemde de talihsizlikler yaşamıştık ama sonuçta Ertuğrul Hoca kendi isteğiyle ayrılmak istedi. Onun kararına da saygı duymak gerekiyor.
Futbolcu gelmiyor da antrenör geliyor mu?
Turkcell Süper Lig'de özellikle Anadolu takımlarında teknik adam değişikliği yaşandığında göreve yeni atanan kişilerin hep benzer teknik direktörler arasından seçilmesi hakkında ne dersin? Sanki bu konuda bir kısır döngü var gibi?
Sivasspor'un son üç sezon içerisinde yaptığı çıkışı Bülent Uygun'dan bağımsız düşünemeyiz. Takımı getirdiği yer anlamında onu Türk teknik adamlığında yeni ve başarılı bir isim olarak görebiliriz. Öte yandan, ben bir de konuya şu açıdan yaklaşmak istiyorum. Altyapıdan yeterince iyi oyuncu çıkmamasından şikâyet ediyoruz. Peki ya teknik adam? O da gelmiyor. Bunun da dışında, özellikle genç teknik direktörler bir teklif aldıklarında, takımın kadrosuna, transfer bütçesinin miktarına bakmadan kabul ediyorlar. Takımın başına geçince de mali problemler yaşanıyor, bu da başarısız sonuçlara neden oluyor. Sonuçta, fatura hocaya kesiliyor ve daha sivrilmeden teknik adam kendi kendisini bitirmiş oluyor.
Bu sezon savunmanızın ortasında iki yeni yabancı görev yapıyor ve İtalya Ligi'nde tecrübe edinmiş Zapatocny-Sivok ikilisiyle Beşiktaş'ın gol yeme oranında bir düşüş var. Bu iki oyuncuyu nasıl değerlendiriyorsun?
İki oyuncu da İtalya deneyimi yaşamış, başarılı oyuncular. Yalnız "Bu iki oyuncu geldi ve Beşiktaş daha az gol yedi" diye bir yorumda bulunursak diğer arkadaşlara haksızlık etmiş oluruz. Sonuçta futbol bir takım oyunu. Ben az gol yememizi başarılı takım oyunu ve defansif yardımlaşmaya bağlıyorum. Bu sezon geçmiş yılların aksine bloklar arası uyumumuz çok iyi, hiç kopukluk yok.
Beşiktaş, Mustafa Denizli ile farklı bir sistemle oynamaya başladı. Kanat oyuncuları çizgiyi boydan boya kullanmak zorunda kalıyor. Bu değişim seni nasıl etkiledi?
Mustafa Hoca bize bu konuda serbestlik tanıyor. Bekte oynayan futbolcular defansif görevlerini aksatmayacak şekilde ileriye çıkabiliyorlar. Gerek solda ben, gerekse sağ tarafta Ekrem fırsat buldukça hücumu zorlamayı seven oyuncularız. Böylece hücumda çoğalma anlamında ve gol pozisyonlarını yaratma bakımından katkı sağlamış oluyoruz.
Anadolu takımlarının hakkını teslim etmek gerek
Ligdeki çekişmeyi neye bağlıyorsun? Türk futbolunda ne değişti de büyük takımlar bu kadar fazla puan kaybediyor?
Büyük takımların puan kaybetmesini anlatırken, Anadolu takımlarının çıkışını gözden uzak tutmamak ve haklarını teslim etmek gerekiyor. İyi ekip kuran takım sayısı çoğaldı ve artık yabancı oyuncu transferlerinde eskisi gibi hatalı hareket etmiyorlar. Bu da büyük takımlarla rekabet etmelerini kolaylaştırıyor.
Futbola ne zaman veda etmeyi düşünüyorsun? Maldini gibi 41 yaşına kadar devam etmek gibi bir niyetin var mı?
Bu soruyu çok duydum. Fizik olarak kendimi güçlü hissettiğim müddetçe devam etmek istiyorum. Ama bunda bir düşüş hissettiğim an futbolu bırakırım. Sahada kendimi ezdirmem.
Futbolu bıraktıktan sonrası için hedeflerin neler?
Futbolun içinden gelen ağabeylerimiz "Aman ticarete girmeyin" diye bizleri uyarıyor. Teknik adam olmak istiyorum ama lâf olsun diye değil, Türk futboluna katkı yapmak için.
Tatillerini Kocaeli'de ailenin yanında geçirdiğini biliyoruz. Orada neler yapıyorsun? Bunun dışında özel yaşamında neler var?
İzin günlerimde Kocaeli'deki köyüme (Arslanbey) gitmeyi seviyorum. Yeşilliğin içinde bulunmak ve ailemin yanında olmak hoşuma gidiyor. Çocukluğumda hayvanlarla uğraştım, şimdi de bunu hobi haline getirdim. Orada da anneme yardımcı oluyorum, hayvanlara yem ve su veriyorum. Onlarla uğraşmak tüm stresimi alıyor. Şampiyonluk ve maç tedirginliğinden kurtulmak için müthiş etkili. Tüm bunların yanında eşimi ve çocuğumu yanıma alıp sahilde balık yemeyi de çok seviyorum.