TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Alper Potuk: "Profesyonelliği yabancılardan öğreniyorum" 30.04.2010
Alper Potuk: "Profesyonelliği yabancılardan öğreniyorum"

Eskişehirspor'da Rıza Çalımbay'ın 19 yaşında A takıma çıkartıp ön libero gibi ustalık isteyen bir bölgede görev vermesi, onun yeteneklerinin kanıtı gibi. Çok koşuyor, pres yapıyor ve mücadeleden asla kaçmıyor. Yabancı sayısının artmasının Türk futbolcuların önünü kestiğini düşünse de profesyonellik anlamında onlardan çok şey öğrendiğini ve öğrenmeye devam ettiğini itiraf ediyor. Hayallerini ise altyapısından yetiştiği Eskişehirspor formasıyla A Milli Takım'da oynamak süslüyor.

Röportaj: Türker Tozar

Geçen sezon hem profesyonellikle tanıştın hem de Süper Lig'de ilk maçına çıktın. Bu yıl ise ilk kez U19 Milli Takımı'na seçildin. Seni biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Annen, baban ne iş yapar, kaç kardeşsisiniz?

8 Nisan 1991'de Afyonkarahisar'ın Bolvadin ilçesinde doğdum. Babam bir fabrikada işçi olarak çalışıyordu. Şimdi emekli oldu. Annem ise ev hanımı. Bir ağabeyim, bir de on yaşında kız kardeşim var.

Futbolla tanışman nasıl oldu?

Futbola küçükken mahalle aralarında oynayarak başladım. O zamanlar da arkadaşlarım yetenekli olduğumu söylerlerdi. Küçüklüğümden beri orta saha oyuncusu olarak oynuyorum. Başka hiçbir mevkide oynamadım.

Ailen futbolcu olmanı nasıl karşıladı?

Zaten en büyük desteği onlardan gördüm. Özellikle babam üzerime çok düştü. Futbolu çok sevdiği için benim futbolla ilgilenmemi teşvik etti. Ağabeyimle beni taksiyle alır, Afyonkarahisarspor'un antrenmanlarına götürürdü. Şu anda Eskişehirspor'da her maçımı izlemeye geliyor.

Bolvadinlisin ama 14 yaşından bu yana Eskişehirspor'da oynuyorsun. Eskişehir'e ve takıma gelişin nasıl oldu?

Babamın işi bizi Eskişehir'e getirdi diyebilirim. Öncelikle babam, bize daha iyi eğitim şartları sağlamak için Afyonkarahisar'dan büyük şehirlere tayinini istedi. Sonunda Balıkesir'in Bandırma ilçesine atandı. Biz orada okul takımının maçlarına katılıyorduk. Yalnız babam işinde çok yoruluyordu. Geç saatlere kadar çalışıyor ve eve çok yorgun dönüyordu. Orada yapamadı. Afyonkarahisar'a dönmek için tayin istedi ama bu kez de Eskişehir'in Çifteler ilçesine geldik. Babam, orada da ağabeyimle benim futboldan kopmamızı istemedi ve 2002 yılında ikimizi Çiftelerspor'a yazdırdı. Orada yıldız takımda oynarken Eskişehirspor'la bir maç yapmıştık. Karşılaşmayı 4-1 kaybetmiştik ama tek golü ben atmıştım. O maçta hocalarımız beni izleyip beğenmişler. Bunun üzerine 2004 yılında Eskişehirspor'a geçtim. 5 yıl kadar altyapıda oynadıktan sonra Rıza Çalımbay'ın göreve gelmesiyle birlikte profesyonel oldum.

Futbolla birlikte eğitimini de sürdürebiliyor musun?

Şu anda açık liseye devam ediyorum. Üniversiteye de gitmek istiyorum. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nu tercih edeceğim.

Neden futbolcu olmayı seçtin? Seni futbola yönelten motivasyon neydi?

Futbolu gönülden sevdim. Daha sabahtan futbol oynamak için evden çıkar, ancak akşam olunca geri dönerdim. Okulda her teneffüste eğlencemiz yine futboldu. Ben de kendimi o dönemlerde akranlarımdan daha başarılı gördüğüm için ileride iyi yerlere geleceğime inanıyordum. Yaşım ilerledikçe profesyonel bir futbolcu olma yolunda adımlar attım ve şimdiki noktaya geldim.

Eskişehir'de ailenden ayrı mı yaşıyorsun?

Evet, ailemden ayrı yaşıyorum. Onlar şu anda Bolvadin'de. 2004 yılında Eskişehirspor'a geldiğimden beri tesislerde kalıyorum. İlk zamanlar ailemden ayrı yaşamak zor geliyordu ama artık altı sene oldu. Alıştım diyebilirim. Tabii aile varken, okuldan çıkıp eve geliyorsun, hep beraber ailenle yemek yiyorsun. Güzel bir şey. Tesislerde olunca onlardan ayrısın, yemeğini kendin yiyorsun. Burada da arkadaşlarım var tabii.

İdolün kim?

Çok küçükken kendi mevkiimden bir oyuncu olmamasına rağmen Beşiktaş'tan Daniel Amokachi'yi beğenirdim. Sıkı bir Beşiktaş taraftarı olan babam bize hep maçları izletirdi. O şekilde bir Amokachi hayranlığım başladı. Maçlar için İstanbul'a gittiğimiz bile olurdu. Hatta genç takımlarda daha gole dönük oynadığım için bana "Amokachi" lakabını bile takmışlardı.

Gelişmene katkı sağlayan teknik adamlar hangileri?

Bana en büyük katkıyı Eskişehirspor'da Nihat Atacan ve Emre Özbayer Hocalarım yaptı. Her konuda bana yardımcı oldular. Hatta bir ara Eskişehirspor'dan ayrılmaya karar vermiştim. Nihat ve Emre Hocalarım sayesinde kulüpte kaldım. Bir ara devamsızlıktan dolayı sınıfta kalmıştım. Artık Eskişehirspor'dan ayrılacaktım. Büyük ihtimalle futboldan da soğuyacaktım. Ancak hocalarım devreye girerek beni başka bir okula yerleştirdi.

Rıza Çalımbay da çok koşan, çalışkan bir orta saha oyuncusuydu. Böyle bir teknik direktörler çalışmak sana neler kazandırıyor?

Rıza Hoca, maçlarda beni izleyip beğendi ve A takıma aldı. Beni hep destekledi, güvenip arkamda durdu. Bana önce hazırlık maçlarında şans verdi. Daha sonra, geçen sezonun Gaziantepspor'la yapılan son maçında 15 dakika oynama imkânı tanıdı. Bu sezon başında da yedekten girerek birçok maçta forma giydim. Tam takıma ısındım derken, 10 hafta süren bir sakatlık geçirdim. Sakatlığım geçtikten sonra ilk kez Trabzonspor'la oynanan maça çıktım. Adem Sarı ile birlikte karşılaşmanın ikinci yarısında oyuna dâhil olduk. Biz girdikten sonra maça denge geldi. Bir hafta sonra Fenerbahçe ile maçımız vardı ve Rıza Hoca bana ilk 11'de şans tanıdı. Rıza Hocama bana bu fırsatı verdiği için çok teşekkür ediyorum. Bende çok büyük bir emeği var.

Fenerbahçe maçı nasıldı?

Gerçekten benim için çok iyi bir deneyimdi. Maçı içeride oynuyorduk. İlk 15 dakika inanılmaz heyecanlıydı ama 60. dakikalara doğru o heyecandan eser kalmadı.

Rıza Hoca senin hangi özelliklerini beğeniyor?

Benimle hiç böyle bir konuşma yapmadı. Büyük ihtimalle çok koşmamı ve pres yapmamı beğeniyordur.

Son vuruşlarımı düzeltmem gerek

Kendinde eksik gördüğün, geliştirmen gereken yönler var mı? Bunun için ekstra çalışmalar yapıyor musun?

Fizik gücümü geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Bunu, bazen maçlarda da hissediyorum zaten. Bir de ligde son maçlara giriyoruz, halen gol atamadım. Gol atmayı çok istiyorum. Bu yüzden de son vuruşlarımı düzeltmek amacındayım. Ekstra çalışmalara gelirsek, yardımcı antrenörümüz Orhan Kaynak benimle bu konuda çok ilgileniyor. Ancak tesislerimiz şu anda bakımda olduğu için ESKİ Tesisleri'nde idman yapıyoruz. Antrenman bittikten sonra ise hemen otobüsle dönüyoruz. İlave çalışma yapmak için şimdilik uygun ortam yok ama ilk fırsatta bunun için çaba sarf edeceğim.

Ön libero oyunun kilit noktalarından birisi ve tecrübe isteyen bir bölge. Burada oynamanın zorlukları neler?

Bir kere bu bölgede oynayan oyuncu çok koşmalı ve sürekli hareket halinde olmalı. Akıllı olmalı ve iyi şekilde çevre kontrolü yapabilmeli. Çünkü neredeyse her yönden ön liberoya baskı geliyor. Hızlı karar verebilmeli, kendi sahasından çıkarken garanti oynamalı. Bunları yaparken de mümkünse takım atağa kalktığında katkı sağlayabilmeli.

Takımdaki ağabeylerinle ilişkilerin nasıl? Sana yardımcı olanlar var mı?

A takıma ilk çıktığımdan beri bütün ağabeylerim bana çok yardımcı oluyor. Hiçbirini diğerinden ayırmak istemiyorum. Hepsiyle aram çok iyi. Ümit Karan'ın tecrübelerinden gerek saha içinde gerekse saha dışında çok faydalanıyoruz.

Arda Turan, Türkiye'deki altyapılarda oyuncuların çok eksik yetiştirildiğini söylemişti. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Öncelikle şu bir gerçek ki, altyapının ortamı ile A takımın ortamı kesinlikle bir olmuyor. A takıma ilk çıktığımda ben de böyle duygulara kapıldım. Bir örnekle açıklayayım; altyapıda oynuyorken biz genellikle rakibin hata yapmasını bekler, daha sonra üzerine giderdik. A takıma çıktığım ilk günden beriyse hocalar, "Sakın rakibin hata yapmasını bekleme. Üzerine git, hata yapmasını sağla" diye direktif veriyor. Fakat bunu bize altyapıda kimse söylemediği için A takımda öğrendik.

Turkcell Süper Lig'deki ilk maçını hatırlıyor musun? O maça çıkarken neler hissetmiş ve müsabaka sırasında neler yaşamıştın?

Aslında 2008-2009 sezonunda Eskişehir'de oynadığımız Ankaraspor maçında kadroya girmiş, ancak oynamamıştım. İlk kez Gaziantepspor-Eskişehirspor karşılaşmasının son 15 dakikasında görev aldım. Taraftarlar beni tribüne çağırdı ve sevgi gösterilerinde bulundu. O zaman çok duygulandım. Heyecandan ayaklarım titredi diyebilirim. Maç 1-1 berabere sonuçlandı. Zaten iki takımın da herhangi bir iddiasının olmadığı bir mücadeleydi.

Ligimizde beğendiğin oyuncular var mı?

Kendi mevkiimden Mustafa Sarp'ı beğeniyorum. Sezona çok iyi bir başlangıç yapmıştı ama sonrasında bir düşüş yaşadı. Bizim takımda Doğa Kaya da belli dönemlerde çok olumlu performans sergiledi. Alex'le bire bir oynadığım için rahatlıkla söyleyebilirim, kendisi çok mükemmel bir futbolcu. Hiç çalım yapmadan tek pasla oynuyor. Bir anda gol bölgesine çıkıp gelebiliyor, kendisini unutturabiliyor. Son vuruşları çok güzel. Rodrigo Tabata'ya çok eleştiri yapıldı ama yine de ben kendisini beğeniyorum. Bence 8 milyon euroluk bonservis bedeli onun üzerinde büyük bir baskı unsuru oldu. Bu yüzden yeterince iyi performans gösteremedi.

Türkiye'deki genç oyunculara yeterince şans verildiğini düşünüyor musun?

Bu durum teknik adamların karakteriyle alâkalı. Mesela Rıza Hoca genç oyunculara büyük önem veriyor. Onlara sonuna kadar güveniyor.

8 yabancıya da razıyım!

Ligimizdeki yabancı oyuncuların futbolumuza katkı sağladığı fikrinde misin?

Sekiz yabancı futbolcunun fazla olduğu görüşündeyim ama şu anki sayıya da razıyım. Yeter ki daha fazla artmasın. Eğer sayı artarsa Türk futbolu için çok kötü olur. Büyük takımlarda hep yabancı futbolcular oynar, Türk futbolcuları zor görev alır. Bir de şu gerçek var ki, yabancı oyuncular çok profesyonel oluyor. Bizde de Ivesa ve Nadareviç var örneğin. Her gün sabah saat 08.00'de kalkıyorlar. Takımın kahvaltısı saat 10.00'da ise daha önce kahvaltı etmek için hocadan izin alıyorlar. Ardından yürüyüş yapıyor ve takımın kahvaltısında arkadaşlarını yalnız bırakmıyorlar. İdman olan her günde 2-3 saat fitness salonunda çalışma yapıyorlar. Ivesa ile oda arkadaşlığı yaptığım için biliyorum. Örneğin, antrenmanlardan iki saat önce yoga yapıyor, idman bitiyor, odaya geliyor, bir saat daha yapıyor. Kendilerine çok iyi bakıyorlar. Türk oyuncularımız maalesef kendilerine onlar kadar özenli davranmıyor. Onlardan profesyonellik anlamında öğreneceğimiz çok şey var. Ben de onları örnek alıyorum. Kendime "Onlar 30 yaşında, sense 19. Onlardan daha fazla çalışmalısın" diyorum.

Genç bir oyuncusun ve Süper Lig'de oynadığın için tanınmaya da başladın. Bolvadin'e gittiğinde ya da Eskişehir'de dışarı çıktığında insanların sana olan ilgisinde bir değişme var mı?

Şimdilerde Bolvadin'e gittiğim zaman sanki Maradona gelmiş gibi herkes büyük bir ilgi gösteriyor bana. Eskişehir'de de tanınmaya başladım. Bir lokantaya yemeğe gittiğimiz zaman çok nazik ve ilgili davranıyorlar.

Şöhretle birlikte gelen şımarma duygusunun önüne nasıl geçmeyi düşünüyorsun?

Bize hocalarımızın verdiği nasihatlerin başında da bu geliyor. "Yükselirken alçalmayı bileceksiniz" diyorlar. Bu söz hep aklımda. Her zaman alçakgönüllü olmaya çalışıyorum. Şöhretin yükünü taşıyabileceğimi düşünüyorum.

Geçtiğimiz sezon Sivasspor şampiyonluğu kovalamıştı, bugün Bursaspor aynı konumda. Geçmişte benzer başarıları elde etmiş Eskişehirspor'un da aynı potansiyele sahip olduğunu düşünüyor musun?

Takımımızın bu sezonki hedefi ligi ilk 5 sıra içerisinde bitirebilmekti. Gelecek sezonki hedef ise takımın kadrosunu bozmadan yapılacak 2-3 takviyeyle birlikte şampiyonluk için mücadele etmek. Kulübümüzün ekonomik durumu, birçok kulüpten daha iyi seviyede. Gelecek sezon daha üst sıralarda olacağımızı tahmin ediyorum. Zaten ligimiz de önceki yıllara göre çok farklı. Büyük takımlar, Anadolu takımlarını her yerde yenemiyor. Eskişehir ve Bursa büyük takımlar için en zorlu deplasmanlardan iki tanesi.

Gelecek için kendine hangi hedefleri koydun?

Öncelikle altyapısından çıktığım Eskişehirspor'a uzun yıllar hizmet etmek istiyorum. Mahalle aralarında oynarken beni aldılar, yetiştirdiler. Ben de bunlara ter dökerek cevap vermek amacını taşıyorum. Eskişehirspor'da kaptanlık yapmak istiyorum. A Milli Takım'a yükselmek ve bunu Eskişehirspor'dayken yapmak istiyorum. Daha sonra da kulübümün çıkarları doğrultusunda büyük takımlara ya da doğrudan Avrupa'dan bir kulübe transfer olmayı hedefliyorum. Hayalimde İspanya Ligi ve Barcelona var.

U19 Milli Takımı'na seçilmek seni nasıl etkiledi?

Ligde iyi oynadığımın farkındaydım. Eskişehirspor'dan hocalarım da benim izlenmem için Milli Takım hocaları ile temasa geçmişti. Ogün Temizkanoğlu ve Soner Tolungüç Hocaların U19 Milli Takımı'nda görev yaptıkları dönemde İtalya ile oynanan özel maç için kadroya çağrıldım ve o maçta da oynadım. Performansımı beğendiler, hatta "Keşke seni daha önce çağırsaydık" dediler. Daha sonra Genç Milli Takımlarda görev değişikliği oldu. Yeni teknik kadromuzla ilk maçımız da Sırbistan'a karşıydı. O maçın ve daha sonra oynanan Avrupa Şampiyonası Elit Tur maçlarının kadrolarına da çağırdılar. Hocalarıma bana güvendikleri için teşekkür ederim.

Avrupa Şampiyonası Elit Tur maçlarını nasıl değerlendiriyorsun?

Azerbaycan maçı ilk maçımız olduğu için biraz tutuk başladık ama yeneceğimizi biliyorduk. Soyunma odası konuşmaları sonuç verdi ve maçı 2-0 kazandık. İspanya takımı ise U17 seviyesinde şampiyon olmuş bir kadroya sahipti ve biz çok iyi oynamalarını bekliyorduk. Ancak kötü bir takımla karşılaştık. Biz onlardan daha iyiydik ama şanssız bir şekilde 3-2 yenildik. Biraz tecrübesizlik, biraz da İspanya'yı gözümüzde fazla büyütmemiz nedeniyle böyle oldu. Son maçta Norveç'i 2-1 yensek de bu İspanya yenilgisi yüzünden tek puanla finallere gitme fırsatını kaçırdık.

Futbolun dışında kalan zamanlarında neler yaparsın?

Başkanımız Halil Ünal bana bir araba hediye etti. Arabamla gezmeyi seviyorum. Tesiste kalan Caner Celep ve Veysel Sarı ile birlikte sinemaya gidiyoruz ve yemek yiyoruz. Genellikle komedi filmlerini izlemekten hoşlanıyorum. Bazen PlayStation oynuyoruz. Her gün Caner ağabeyle mutlaka bilardo oynuyoruz. İzin günlerinde ailemin yanına giderim. Piknik yaparız.

Hayatta en çok kızdığın şey nedir?

Yalan söyleyen ve kendini öven, böbürlenen insanlara çok kızarım.